İcra Nedir?

İcra Nedir?

İcra Takibi Nasıl Başlatılır?

İcra ne demek? ve İcra takibi ne demek? sorular son zamanlarda oldukça popüler olmaktadır. İcra, bir alacaklının borcunu tahsil etmek amacıyla başlattığı yasal işlemlerdir. Bu süreç, İcra Genel Müdürlüğü tarafından yönetilir ve icra takibi olarak adlandırılır. Peki, icra takibi nedir? İcra takibi, alacaklının borçludan alacağını almak için icra müdürlüğünde başlattığı hukuki bir süreçtir..

İcra, iki ana türe ayrılır:

  • İlamlı İcra: Bu tür, bir mahkeme kararına dayanarak başlatılır. Yani, alacaklı, mahkeme tarafından verilen bir karar ile borcunu tahsil etmeye çalışır.
  • İlamsız İcra: Bu tür, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın başlatılabilir. Alacaklı, borçlunun borcunu ödememesi durumunda icra müdürlüğüne başvurarak borcunu tahsil edebilir. İlamsız icra, kendi içinde iki alt gruba ayrılır:

Genel Haciz Yolu ile İlamsız İcra: Borçlunun mal varlığına el konulması için başvurulan yöntemdir.

Kambiyo Senedine Dayanan İcra Takibi: Alacaklının elinde bulunan kambiyo senetlerine dayanarak başlatılan icra takibidir.

İcra süreci, alacaklının icra müdürlüğüne başvurarak takip açmasıyla başlar. Borçlu, kendisine tebliğ edilen ödeme emrine itiraz edebilir. Eğer borçlu, icra takibine itiraz etmezse, icra müdürlüğü borç miktarına yetecek değerdeki eşyaları tespit ederek alacaklıya teslim edebilir. Bu bilgiler, icra ne demek hukuk alanında en sık sorulan konulardan olduğundan oldukça yararlı olmaktadır.

İcra Takibi Aşamaları

İcra takibi, alacaklıların borçlarını tahsil etmek için başlattığı yasal süreçtir ve genel haciz yolu ile icra takibi temel olarak altı aşamadan oluşur:

  • Takip Talebi: Peki, icra takibi nerede açılır? Alacaklı, icra müdürlüğüne bir takip talebi sunar. Bu talep, yazılı olarak hazırlanmalı ve gerekli harçlar yatırılmalıdır.
  • Ödeme Emri: Takip talebi kabul edildikten sonra icra müdürlüğü, borçluya bir ödeme emri gönderir. Bu emirde borç miktarı ve ödeme süresi belirtilir. Borçlunun, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz etme hakkı vardır.
  • Takibin Kesinleşmesi: Borçlu, ödeme emrine itiraz etmezse, icra takibi kesinleşir. Bu durumda alacaklı, borçlunun mal varlığına haciz koyma talebinde bulunabilir. Dolayısıyla bu, icra olunmak anlamı taşımaktadır.
  • Haciz: Kesinleşen takibin ardından, alacaklı icra müdürlüğüne başvurarak borçlunun mal varlığı üzerinde haciz işlemi başlatır. Haciz, borçlunun mal varlığının belirlenip, haczedilmesi sürecidir.
  • Satış: Haczedilen mallar, icra müdürlüğü tarafından açık artırma ile satılır. Elde edilen gelir, alacaklının alacağını karşılamak için kullanılır.
  • Paraların Paylaştırılması: Satıştan elde edilen gelir, alacaklılar arasında paylaştırılır. Bu aşamada, alacaklıların alacakları oranında ödeme yapılır.

Eğer sizin de icra takibi nasıl başlatılır? icra takibi nasıl yapılır? icraya vermek ne demek? şeklindeki sorularınız bulunuyorsa, Kalemci Hukuk, İzmir Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Bürosu ile iletişime geçerek, detaylı bilgi alabilirsiniz.

İlamsız İcra Yoluyla Takip

İlamsız icra yoluyla takip, alacaklının mahkeme kararı olmaksızın doğrudan icra dairesine başvurarak borçludan alacağını tahsil etmek için başlattığı bir icra takibi türüdür. Bu yöntem, özellikle özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan para alacaklarının tahsilinde kullanılır ve belirli bir senet, belge veya ispat aracına ihtiyaç duymadan gerçekleştirilebilir. İlamsız icra takibi üç türe ayrılır:

  • Genel Haciz Yoluyla İlamsız İcra Takibi: Alacaklının borçludan para veya teminat alacaklarını tahsil etmek için kullandığı bir yoldur.
  • Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yoluyla İlamsız İcra Takibi: Alacaklının elinde kambiyo senedi (bono, poliçe, çek) bulunması halinde başvurduğu yoldur.
  • Kiralanan Taşınmazların Tahliyesi: Kiraya veren alacaklının, kiracı borçluyu tahliye etmek için başvurduğu yoldur.

İlamsız icra takibinde, alacaklı icra dairesine başvurarak takip talebinde bulunur. İcra dairesi borçluya bir ödeme emri gönderir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmez ise takip kesinleşir. Borçlu itiraz ederse, takip durur ve alacaklının mahkemeye başvurması gerekir.

İcra Takibi Harç Hesaplama

İcra masrafı hesaplama, her yıl güncellenen resmi tarife baz alınarak yapılır. Fakat icra masrafının ne kadar olacağı, çeşitli ihtimallere göre değişebilir. İcra takibinin ilamlı yahut ilamsız olmasına göre icra masrafı değişir. İcra takibindeki borçlu sayısına göre de icra masrafı değişir. Tebligatın şekline göre de icra masrafının değiştiği görülmektedir. İcra takibinin ilamsız olarak yapılması durumunda ise alacağın miktarına göre icra masrafı değişir.

Stopaj Nedir Nasıl Hesaplanır?

Stopaj, gelir veya kurumlar vergisine tabi kazançlara uygulanan ve kaynaktan kesilen bir vergi türüdür. Diğer bir deyişle, gelir veya kazanç elde edilmeden önce belirli oranlarda kesinti yapılarak vergi dairesine yatırılmasıdır.

İcra takibinde stopaj, alacaklı tarafından yapılan ödemeler üzerinden kesilen vergidir. Stopaj, gelir veya kurumlar vergisine tabi kazançların kaynağında kesilmesi anlamına gelir ve bu kesinti, ilgili vergi dairesine yatırılır. İcra takibi sürecinde, özellikle kira ödemeleri ve meslek hizmetleri gibi durumlarda stopaj uygulanır.

Muhtasar Beyanname Nedir, Nasıl Hesaplanır?

Muhtasar beyanname, gelir vergisi kesintilerini beyan etmek amacıyla işverenler veya vergi tevkifatı yapan kişiler tarafından düzenlenen bir beyannamedir. Bu beyanname, Gelir Vergisi Kanunu’nun 84. maddesine dayanarak, vergi matrahlarının toplu olarak vergi dairesine bildirilmesi işlemini içerir.

İcra takibi sürecinde, işverenler tarafından muhtasar beyanname düzenlenmesi, özellikle çalışanların maaşları ve diğer ödemeleri üzerinden yapılan vergi kesintilerinin doğru bir şekilde beyan edilmesi açısından önemlidir. Bu beyanname, icra takibi başlatıldığında, alacaklıların alacaklarını tahsil etmeleri için gerekli olan yasal süreçlerin düzgün bir şekilde yürütülmesine katkı sağlar.

Maaş Bordrosu Nedir ve Nasıl Hesaplanır?

Maaş bordrosu, işverenlerin çalışanlarına ödedikleri brüt maaş, kesintiler ve net maaş gibi bilgileri detaylı bir şekilde gösteren resmi bir belgedir. Bu belge, işverenin yasal yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve çalışana yapılan ödemelerin doğru bir şekilde hesaplandığını kanıtlar.

İcra takibinde maaş bordrosu, alacaklının borçlunun gelirlerini tespit etmesi ve alacağını tahsil edebilmesi açısından önemli bir belgedir. Maaş bordrosu, borçlunun ücretinden yapılacak kesintilerin hesaplanması ve borçlunun elinde kalacak net tutarın belirlenmesi için gereklidir.

Sigorta Primi Nedir? Nasıl Hesaplanır?

Sigorta primi, çalışanların emeklilik, sağlık hizmetleri ve işsizlik sigortasından faydalanması için işveren tarafından ödenen bir tutar olup brüt ücret üzerinden hesaplanır. İcra takibinde sigorta primi ise, borçlunun sosyal güvenlik yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi durumunda, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından tahsil edilen sigorta primlerinin icra yoluyla tahsil edilmesi anlamına gelir. Sigorta primleri, çalışanların emeklilik, sağlık hizmetleri ve diğer sosyal güvenlik haklarından yararlanabilmesi için zorunlu ödemelerdir.

Gider Pusulası Nedir, Hangi Durumlarda ve Nasıl Düzenlenir?

Gider pusulası, bir malın veya hizmetin alımı için yapılan harcamanın belgelendirilmesi amacıyla düzenlenen, fatura niteliği taşıyan resmi bir belgedir. İşletmeler, fatura düzenleme yetkisi olmayan kişilerden mal veya hizmet aldıklarında, bu işlemi kaydetmek için gider pusulası kullanır. Gider pusulası, hem alıcı hem de satıcı için mali işlemlerin kanıtı olarak işlev görür ve olası vergi incelemelerinde veya hukuki süreçlerde önemli bir rol oynar.

İcra takibi sürecinde, alacaklıların borçlularına karşı yaptıkları harcamaları ve alacaklarını kanıtlamak için gider pusulası kullanmaları gerekmektedir. Bu belge, alacaklıların alacaklarını ispatlaması açısından önemlidir. Eğer borçlu, alacaklıya nakit ödeme yaptıysa ve bunun için fatura düzenlenmemişse, gider pusulası bu harcamanın kaydını tutmak için kullanılır. Bu durum, icra takibi sürecinde alacaklıların haklarını korumasına yardımcı olur.

İcra Ödeme Emri

İcra ödeme emri, icra takibi sürecinin önemli bir parçasıdır ve alacaklının borçludan alacağını tahsil etme amacıyla icra müdürlüğü tarafından düzenlenen resmi bir belgedir. Bu belge, borçluya, alacaklının talebi doğrultusunda icra takibi başlatıldığını ve borcun ödenmesi gerektiğini bildiren bir tebligattır. Ödeme emri genellikle aşağıdaki bilgileri içerir:

  • Alacaklının ve borçlunun kimlik bilgileri
  • Alacak miktarı
  • Ödeme süresi
  • İtiraz süresi ve şekli
  • İcra takibinin dayanağı

Sık Sorulan Sorular

Haciz Olunca Ne Olur?

Haciz, icra takibi sürecinin bir parçası olarak borçlunun mal varlığına yönelik yapılan bir işlemdir. Haciz işlemi, alacaklının alacağını tahsil edebilmesi için borçlunun sahip olduğu taşınmaz veya taşınır malların üzerine konulan hukuki bir sınırlamadır. Haciz işlemi kısaca, borçlunun mal varlığına el konulması anlamına gelir. Alacaklı, icra mahkemesi aracılığıyla borçlunun mal varlığının haczini talep edebilir. Haciz edilen mallar, borçlunun borcunu ödememesi durumunda satışa çıkarılabilir. 

İcra ve Haciz Arasındaki Fark Nedir?

İcra işlemi nedir? ve Haciz işlemi nedir? şeklindeki sorular, kişilerin kafasını oldukça karıştırmaktadır. İcra ve haciz, alacaklıların alacaklarını tahsil etmek için kullandıkları iki farklı kavramdır. İcra, genel olarak alacağın tahsili için yapılan tüm işlemleri kapsarken, haciz daha spesifik olarak borçlunun mal varlığına el konulması işlemini ifade eder. İcra takibi başlatıldıktan sonra borçlu borcunu ödemezse haciz işlemleri başlar. Yani haciz, icra takibinin bir aşamasıdır.

Bulut Bilişim ve Hukuk için tıklayın.

Hırsızlık suçu nedir ? Cezası ve Şartları

Hırsızlık suçu nedir ?

Hırsızlık Suçu ve Cezası

Hırsızlık suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 141. maddesinde düzenlenmiştir. TCK hırsızlık suçu, başkasının zilyedi olduğu taşınır bir malın, zilyedin rızası olmadan alınmasıyla meydana gelir. Hırsızlık, malvarlığı değerlerine karşı işlenen bir suç olup, ekonomik çıkar sağlamak amacı taşır.

TCK 141 Hırsızlık Suçu ve Cezası

Türk Ceza Kanunu‘nun (TCK) 141. maddesine göre hırsızlık suçu, “zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye” işlenen bir suçtur. Örneğin, basit hırsızlık TCK 141. maddesine göre 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası gerektirir. Suçun gece vakti işlenmesi, kamu hizmetinin aksaması gibi durumlar cezanın artırılmasına neden olur. Ayrıca, suçun bir örgüt tarafından işlenmesi halinde de ceza yarı oranında artırılır. Öte yandan, hırsızlık suçunun, paydaşlar arasında veya hukuki bir ilişkiye dayanan alacak tahsil amacıyla işlenmesi durumunda, ceza 2 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile de sınırlı kalabilir.

TCK 142 Nitelikli Hırsızlık Suçu ve Cezası

Peki, Nitelikli Hırsızlık nedir? Türk Ceza Kanunu’nun TCK 142 maddesinde düzenlenen nitelikli hırsızlık suçu, basit hırsızlık suçuna girmeyen ancak kanunda belirtilen özel durumlarda işlenen hırsızlık halleridir. Nitelikli hırsızlık suçunda, suçun işlenme şekline göre ceza arttırılır veya azaltılır. TCK 142/1 uyarınca hırsızlık suçu nitelikli helleri ile işlenmesi halinde fail hakkında 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası uygulanır. TCK 142/2 uyarınca nitelikli hırsızlık suçunun daha ağır hallerinden birinin işlenmesi durumunda ise ceza 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasıdır.

Hırsızlık Suçunda Daha Az Cezayı Gerektiren Haller

Hırsızlık cezası için daha az cezayı gerektiren haller, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 144. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddede belirtilen durumlar, hırsızlık suçunun daha hafif cezaya tabi olmasını sağlayan özel koşulları içerir. Hırsızlık suçu, paydaşlar arasında veya elbirliği ile malik olunan bir mal üzerinde işlendiğinde, bu durum şikâyete bağlıdır. Fail hakkında verilecek ceza, 2 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile sınırlıdır

Eğer hırsızlık, bir hukuki ilişkiye dayanan alacak tahsil amacıyla gerçekleştiriliyorsa, bu durumda da daha az ceza uygulanır. Yine, bu durum şikâyete bağlıdır ve ceza 2 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile sınırlıdır. 

Ek olarak, hırsızlık suçunun konusu olan malın değeri azsa, bu durum da cezada indirim sebebi olabilir. Yargıtay kararlarına göre, hırsızlık suçunun konusu olan eşyanın değeri düşükse, mahkeme cezada indirim yapma veya ceza vermeme yönünde geniş bir takdir yetkisine sahiptir. Bu gibi durumlara İzmir Ceza Avukatı bakmaktadır.

Hırsızlık suçunda etkin pişmanlık

Hırsızlık suçunda etkin pişmanlık, failin suçtan sonra pişmanlık duyarak mağdurun zararını gidermesi veya azaltması durumunda cezada indirim yapılmasını sağlayan bir hukuki düzenlemedir. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık, hırsızlık suçu için de uygulanabilir. Ayrıca, suçun teşebbüs aşamasında kalması halinde etkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz. Öte yandan, fail, mağdurun zararını tamamen veya kısmen gidermelidir. Bunun için ya çalınan malın aynen iadesi ya da mağdurun uğradığı zararın tazmin edilmesi gerekir.

Hırsızlık Suçunun Şartları ve Unsurları

Hırsızlık suçunun unsurları ve şartları, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) düzenlenmiş ve suçun oluşabilmesi için gereken temel bileşenleri tanımlamıştır. Hırsızlık, başkasına ait taşınır bir malın, zilyedinin rızası olmaksızın alınmasıyla meydana gelen bir suçtur.

Hırsızlık Suçunun Konusu Taşınır Maldır

Hırsızlık suçunun konusu, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre “başkasına ait taşınır mal”dır. Bu tanım, hırsızlık suçunun oluşabilmesi için gereken temel unsurları belirler. Hırsızlık suçu, yalnızca taşınabilir mallar üzerinde işlenebilir. Taşınır mal, fiziksel olarak yer değiştirebilen ve başkasına ait olan her türlü eşya anlamına gelir. Bu kapsamda, sahipli hayvanlar da taşınır mal olarak değerlendirilir.

Hırsızlık Suçu İle Zilyetlik Korunmaktadır

Bu suç, başkasına ait taşınır bir malın zilyedinin rızası olmadan alınmasıyla oluşur. Hırsızlık suçunun koruduğu hukuki yarar, zilyetlik ve zilyetliğin sağladığı haklardır. Zilyet, bir malı fiilen hakimiyeti altında bulunduran kişidir. Zilyetlik, malın mülkiyetinden bağımsız olarak, mal üzerinde tasarruf yetkisini ifade eder. Zilyet, malın sahibi olmayabilir; örneğin, bir malı kullanma hakkına sahip olan kişi de zilyet sayılır.

Hırsızlık suçu, yalnızca mülkiyet hakkını değil, aynı zamanda zilyetlik hakkını da korumaktadır. Bu durum, hırsızlık suçunun hem mülkiyet hem de zilyetlik açısından iki farklı hukuki durumu aynı anda koruduğunu gösterir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hırsızlık suçunun koruduğu hukuki yararın hem mülkiyet hem de zilyetlik olduğunu kabul etmiştir.

Hırsızlık Suçu Şikayet, Zamanaşımı ve Uzlaştırma

Hırsızlık suçunda dava zamanaşımı süresi, suçun en basit halinde bile 8 yıldır. Yani hırsızlık suçunun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl içinde dava açılmadığı takdirde zamanaşımı gerçekleşir ve dava açılamaz. Öte yandan, basit hırsızlık suçu (TCK m.141), uzlaştırmaya tabi suçlar arasında yer alır. Soruşturma veya kovuşturma başlamadan önce uzlaştırma prosedürünün yerine getirilmesi gerekir. Nitelikli hırsızlık suçu ise uzlaşma kapsamında değildir. Nitelikli hırsızlık suçunda uzlaştırma hükümleri uygulanmadan yargılamaya başlanabilir.

Hırsızlık Suçu Yargıtay Kararları

Yargıtay kararları, hırsızlık suçunun unsurları, etkin pişmanlık halleri ve suçun nitelikli şekilleri hakkında önemli içtihatlar sunmaktadır. Bu kararlar, uygulayıcıların ve hukukçuların hırsızlık suçuna ilişkin değerlendirmelerinde yol gösterici niteliktedir. Hırsızlık suçunun, zilyetlik hakkını koruduğu ve bu bağlamda hukukun sağladığı koruma altındaki unsurların net bir şekilde belirlenmesi, ceza hukuku açısından büyük önem taşımaktadır.

Hırsızlık Suçu ve Suç Eşyasının Satın Alınması veya Kabul Edilmesi

Hırsızlık suçu ile suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu ayrı suçlardır. Hırsızlık suçu, malın zilyedinin rızası olmadan alınmasıyla oluşurken; suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu, daha önce işlenmiş bir suçtan elde edilmiş eşyanın bilerek satın alınması veya kabul edilmesiyle meydana gelir. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunun cezası, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ve adli para cezasıdır

Sıkca Sorulan Sorular

Hırsızlık kaç ay hapis?

Peki, hırsızlık davaları nasıl sonuçlanır? Basit hırsızlık suçunun cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Nitelikli hırsızlık ise, daha ağır ceza gerektiren hallerde işlenir. Bu durumda ceza 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiştir.

Hiç sabıkası olmayan ceza alır mı?

Hiç sabıkası olmayan bir kişi, ilk defa hırsızlık suçu işlediğinde, mahkeme failin daha önceki suç geçmişini göz önünde bulundurarak ceza uygulamasında indirim yapabilir. Ancak bu, cezanın tamamen kaldırılacağı anlamına gelmez. Hüküm, suçun niteliğine ve diğer koşullara bağlı olarak değişir.

Bilişim Sistemleri Kullanılarak Yapılan Hırsızlık Nedir?

Bilişim sistemleri kullanılarak yapılan hırsızlık, Türk Ceza Kanunu’nda nitelikli hırsızlık olarak tanımlanan bir suç türüdür. Bu suç, bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle başkasına ait taşınır malların zilyedinin rızası olmadan alınmasıyla gerçekleşir.

Kilitli Eşya Hakkında Hırsızlık Cezası Nedir?

Kilitli eşya, herkesin girebileceği bir yerde bırakılmışsa ve bu eşya kilitlenerek muhafaza altına alınmışsa, bu durumda nitelikli hırsızlık suçu oluşur. Bu suçun cezası 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasıdır.

Alışveriş Merkezinde Mağazada Hırsızlık Suçuna Teşebbüs ve Cezası Nedir?

Alışveriş merkezinde veya mağazada hırsızlık suçuna teşebbüs, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) düzenlenmiş bir suçtur. Bu tür bir suçun teşebbüs aşamasında kalması, failin suçun tamamlanmasına yönelik hareketlerde bulunması ancak çeşitli sebeplerle suçu tamamlayamaması durumunu ifade eder.

 

Denetimli Serbestlik Nedir? için tıklayın.

Miras Hukuku Nedir?

Miras Hukuku Nedir ?

Miras Paylaşımı Nasıl Olur?

İlk olarak, miras hukuku nedir? Miras hukuku, bir kişinin ölümü veya gaipliği durumunda, bu kişinin malvarlığının (terekesinin) kimlere ve nasıl intikal edeceğini düzenleyen hukuk dalıdır. Bu hukuk dalı, ölen kişinin malvarlığının mirasçıları arasında nasıl paylaşılacağını, mirasın kimlere geçeceğini, mirasın paylaşımı sırasında hangi kuralların geçerli olacağını belirler. 

Miras hukuku, kişilerin ölümü sonrasında malvarlığının nasıl dağıtılacağına dair kuralları içerir. Miras bırakanın ölümüyle beraber, geride bıraktığı tüm varlık ve borçlar (tereke) mirasçılara intikal eder. Miras hukuku, mülkiyet hakkı ve devamlılığı üzerine temellendirilmiştir. Anayasanın 35. maddesine göre, herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Mıras hukuku, bu hakları güvence altına alır. Peki, miras nedir? Miras, mirasçılar tarafından mirasbırakanın mal varlığının paylaşılması ve devralınması sürecidir.

Öte yandan, mirasçılar arasında eşitlik ilkesi geçerlidir; her mirasçı, mirasın paylaşımında eşit haklara sahiptir. Ek olarak, mirasbırakanın altsoyu, üstsoyu ve eşi gibi saklı pay sahibi mirasçılar, miras paylarının belirli oranlarda korunmasını sağlar. Bu durum, miras paylaşımında dikkate alınmalıdır.

Ölen Bir Kişinin Mirası Nasıl Paylaşılır?

Peki, mal paylaşımı nasıl yapılır? Miras paylaşımı, ölen bir kişinin malvarlığının (terekesinin) mirasçılar arasında nasıl dağıtılacağını belirleyen bir süreçtir. Bu süreç, mirasçıların anlaşmasıylaa veya mahkeme kararıyla gerçekleştirilebilir.

Anlaşmalı miras paylaşımı

Anlaşmalı miras paylaşımı, mirasçıların ölen kişinin malvarlığını (terekesini) kendi aralarında rıza ile paylaşmaları sürecidir. Bu süreç, mirasçıların ortak iradesiyle belirlenen payların, yazılı bir sözleşme ile düzenlenmesini içerir ve anlaşmalı mal paylaşımı nasıl olur konusunda bilgi sunar. Bu paylaşım aşamaları aşağıdaki şekildedir:

  • Mirasçıların Belirlenmesi: Mirasın paylaşımına başlamadan önce, yasal ve atanmış mirasçıların kimler olduğunu belirlemek önemlidir. Türk Medeni Kanunu’na göre, mirasçılar arasında eş, çocuklar ve diğer yakın akrabalar bulunabilir.
  • Miras Taksim Sözleşmesi: Mirasçılar, mirasın nasıl paylaşılacağına dair bir taksim sözleşmesi düzenlemelidir. Bu sözleşme, tüm mirasçıların katılımı ve imzası ile geçerli olur. Sözleşmenin yazılı olarak yapılması zorunludur; aksi halde geçersiz sayılabilir.
  • Payların Belirlenmesi: Mirasçılar, her birinin alacağı varislerin mal paylaşımı oranları belirlemeli ve bu payları sözleşmeye yazmalıdır. Payların belirlenmesi, mirasçıların anlaşmasına bağlıdır ve mirasçıların rızası ile gerçekleştirilir.
  • Tapu ve Devir İşlemleri: Mirasın paylaşımından sonra, taşınmaz malların devri için tapu dairesine başvurulması gerekmektedir. Taşınmazların devri, noter onayı ile yapılmalıdır.

Yargısal miras paylaşımı (paylaşma davası)

Yargısal miras paylaşımı, mirasçıların ölen kişinin malvarlığının (terekesinin) paylaşımında anlaşamadıkları durumlarda başvurulan hukuki bir süreçtir. Bu süreç, mirasçıların kendi aralarında anlaşma sağlayamadıkları hallerde, bir mirasçı tarafından mahkemeye başvurularak mirasın paylaşılmasını talep etmesiyle başlar. Yargısal miras hakkında bilgiler paylaşım aşamaları açısından aşağıdaki şekilde ilerlemektedir:

  • Dava Açma: Mirasçılardan biri, mirasın yargı yoluyla paylaşılması için mahkemeye başvurabilir. Bu dava, tüm mirasçılara karşı açılmalıdır. Mahkeme, mirasçıların haklarını koruyarak paylaşım sürecini yönetir.
  • Miras Ortaklığı: Mirasın paylaşımına kadar mirasçılar arasında bir ortaklık oluşur. Bu ortaklık, mirasçılar arasında terekenin tüm hak ve borçlarını kapsar. Paylaşım yapılmadan önce, mirasçılar arasında bu ortaklık devam eder.
  • Bilirkişi Raporu: Mahkeme, mirasa konu olan malların değerini belirlemek için bir bilirkişi atayabilir. Bu rapor, paylaşımın adil bir şekilde yapılabilmesi için önemlidir.
  • Paylaşım Kararı: Mahkeme, mirasçıların paylarını belirleyerek paylaşım kararını verir. Bu karar, miras hakları gözetilmesi açısından önemlidir. Paylaşım yapıldıktan sonra, mirasçılar kendi payları üzerinde tasarruf edebilirler.

Miras Paylaşımında Saklı Pay Nedir?

Saklı pay, miras bırakanın yasal mirasçılarına ait olan ve miras bırakanın tasarruf edemediği paydır. Miras bırakan, saklı payı ihlal edemez; aksi takdirde mirasçılar, tenkis davası açarak haklarını talep edebilirler. Saklı pay, miras bırakanın mirasının tamamı üzerinde serbestçe tasarruf etme yetkisinin sınırlandığı bir durumdur. Saklı pay sahibi mirasçılar, Türk Medeni Kanunu’na göre üç grupta toplanır:

  • Altsoy: Miras bırakanın çocukları ve torunları. Altsoy için saklı pay oranı, yasal miras payının yarısıdır (1/2).
  • Anne ve Baba: Miras bırakanın anne ve babası, her biri için saklı pay oranı yasal miras payının çeyreğidir (1/4).
  • Sağ Kalan Eş: Sağ kalan eşin saklı payı, miras bırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olması durumunda yasal miras payının tamamı kadardır. Eğer sağ kalan eş, yalnızca 3. zümre ile mirasçı olursa, saklı pay oranı yasal miras payının üçte biri (3/4) olur.

Miras Davası Ne Zaman Açılır?

Miras davası, bir kişinin vefatı sonrası geride bıraktığı malvarlığının mirasçılar arasında nasıl paylaşılacağını belirlemek amacıyla açılan hukuki bir süreçtir. Miras davası açmak için belirli koşullar ve zamanlamalar söz konusudur. Miras, mirasbırakanın ölümü ile birlikte açılır. Ölüm anı, miras hakkı doğduğu andır ve miras, mirasçılara kendiliğinden geçer. Mirasın açılması, mirasbırakanın ölümünün bilinmesine veya tespit edilmesine gerek olmaksızın gerçekleşir.

Miras Paylaşımında Görevli Ve Yetkili Mahkeme Neresidir?

Miras paylaşımında görevli ve yetkili mahkeme, mirasbırakanın ölmeden önceki son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesidir. Miras paylaşımı davası, mirasçılar arasında anlaşmazlık olduğunda açılır ve bu dava, mirasçıların diğer mirasçılara karşı yönelttikleri bir talep olarak değerlendirilir.

Miras Paylaşım Sözleşmesi Bulunması Halinde Mal Paylaşımı Nasıl Yapılacaktır?

Miras paylaşım sözleşmesi, mirasçıların miras kalan malları nasıl paylaşacaklarını belirleyen yazılı bir anlaşmadır. Bu sözleşme, tüm mirasçıların katılımıyla yapılmalı ve mirasın paylaşımında belirli kurallara uyulmalıdır. Öte yandan, sözleşmenin geçerli olabilmesi için tüm mirasçıların katılımı ve rızası gereklidir. Eğer bir mirasçı sözleşmeye katılmazsa, sözleşme geçersiz sayılabilir.

Miras paylaşım sözleşmesinin noterde düzenlenmesi zorunlu değildir; adi yazılı olarak da yapılabilir. Ancak, taşınmaz mülkiyetinin devri için resmi bir sözleşme yapılması gereklidir.

Miras paylaşım sözleşmesi, mirasçıların haklarının korunması ve olası anlaşmazlıkların önlenmesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Mirasçılar, bu sözleşme ile mirasın nasıl paylaşılacağına dair net bir çerçeve çizerler ve bu süreçte hukuki destek almak, hak kaybı yaşamamak adına faydalı olabilir.

Miras Bırakanın Düzenlediği Vasiyetname Bulunması Halinde Miras Paylaşımı Nasıl Yapılacaktır?

Miras bırakan, ölümünden sonra malvarlığının (terekesinin) nasıl paylaşılacağını belirlemek için vasiyetname düzenleyebilir. Vasiyetname, miras bırakanın son arzularını ve mirasın paylaşım şeklini gösteren yazılı bir belgedir. Miras bırakan, vasiyetname ile mirasçıları atayabilir, belirli mallarını vasiyet edebilir veya miras paylaşımına ilişkin kurallar koyabilir. Miras bırakanın ölümünden sonra, vasiyetnameyi düzenleyen veya saklayan makamlar bunu derhal sulh hakimine teslim eder. Sulh hakimi, vasiyetnameyi tesliminden itibaren 1 ay içinde açar ve mirasçılara bildirir.

Öte yandan, miras bırakan, vasiyetnamede mirasçılardan birini veya bir kaçını mirasçılıktan çıkarabilir, mirasçı atayabilir, belirli mallarını vasiyet edebilir veya miras paylaşımına ilişkin kurallar koyabilir. Bu hükümler, miras paylaşımında esas alınır.

Miras Paylaşım Oranları

Miras paylaşım oranlarının belirlenmesi, mirasçıların haklarının korunması ve adil bir paylaşım sağlanması açısından önemlidir. Mirasçılar, bu oranlar çerçevesinde mirası paylaşmak için kendi aralarında anlaşabilir veya anlaşmazlık durumunda mahkemeye başvurabilirler.

Mirasbırakanın altsoyu tek başına mirasçı olması:

Mirasbırakanın altsoyu tek başına mirasçı olması durumunda, miras paylaşım oranları, miras bırakanın çocuk sayısına göre belirlenir. Türk Medeni Kanunu’na göre, miras bırakanın altsoyu (çocukları) mirasın tamamına sahip olur. Buna göre oranlar aşağıdaki gibidir:

  • 1 Çocuk: Mirasın tamamı (1/1) tek çocuğa verilir.
  • 2 Çocuk: Miras, her bir çocuk arasında eşit olarak paylaşılır; her biri mirasın yarısını (1/2) alır.
  • 3 Çocuk: Miras, her bir çocuk arasında eşit olarak paylaşılır; her biri mirasın üçte birini (1/3) alır.

Mirasbırakanın altsoy ve eşinin birlikte mirasçı olması:

Mirasbırakanın altsoyu ve eşinin birlikte mirasçı olması durumunda, miras paylaşım oranları Türk Medeni Kanunu‘na göre belirlenir. Bu duruma göre, sağ kalan eş, mirasın 1/4’ünü alırken, kalan 3/4’ü çocuklar arasında eşit olarak paylaştırılır. Bu durumda, her bir çocuğun alacağı pay, toplam mirasın 3/4’ü üzerinden hesaplanır.

Mirasbırakanın anne ve babasının mirasçı olması:

Bir bireyin ebeveynleri, ikinci derece mirasçılara dahildir. Bu nedenle, her koşulda anne ve baba mirastan pay alamaz. Altsoyu olmayan bireylerin mirası, ebeveynlerine kalır. Bir kişinin çocuğu, torunu veya torununun çocuğu yaşıyorsa, ebeveynlerine miras düşmez. Anne ve babanın mirasçı olabilmesi için ön koşul, alt soyun yani çocukların olmamasıdır. Öte yandan, eğer kişi hiç evlenmediyse ya da boşandıysa miras tamamen anne ve babaya kalacaktır.

Mirasbırakanın anne ve babasıyla birlikte eşinin mirasçı olması:

Bu durumda da oranlar Terk Medeni Kanunu’na göre belirlenmektedir. Buna göre, sağ kalan eş, mirasın yarısına (1/2) hak kazanır. Ek olarak, anne ve baba her biri mirasın çeyreği olmakla (1/4) toplamda diğer yarsına hak kazanır. Öte yandan, eğer miras bırakan bir vasiyetname düzenlemişse, bu vasiyetname hükümleri de miras paylaşımında geçerli olur. Ancak saklı paylar her durumda korunur.

Mirasbırakanın büyük anne ve büyük babalarının mirasçı olması:

Mirasbırakanın büyük anne ve büyük babalarının mirasçı olması durumu, Türk Medeni Kanunu’na göre belirli kurallara tabidir. Büyük anne ve büyük babalar, mirasbırakanın altsoyu (çocukları) ve eşi yoksa mirasçı olabilen üçüncü derece mirasçılardır. Eğer mirasbırakanın eşi de hayattaysa, eş mirasın ¾’nü, büyük anne ve büyük baba ise geri kalan ¼’nü alır.

Miras Paylaşımı İçin Avukat Desteği

Mirasçılar arasında miras paylaşımı konusunda anlaşmazlık olması durumunda, avukat desteği kritik rol oynar. Avukat, mirasçılar arasında uzlaşma sağlanması için çaba gösterir ve anlaşma sağlanamazsa miras paylaşımı davası açarak mahkeme kanalıyla paylaşımın gerçekleşmesini sağlar.

SIKÇA SORULAN SORULAR

Mirastan Çıkarma Şartları Nelerdir?

Mirasbırakanın bir mirasçıyı mirastan çıkarma (iskat) işlemi, belirli şartlara ve sebeplere dayanarak gerçekleştirilir. Türk Medeni Kanunu’na göre mirastan çıkarma, mirasbırakanın iradesiyle, ölüme bağlı bir tasarruf olarak tanımlanır.

Evlat Mirastan Nasıl Çıkarılır?

Mirasbırakan, evladı mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemesi durumunda, evladını mirastan çıkarabilir. Örneğin, evladın mirasbırakana karşı kasten adam öldürme suçu işlemesi halinde mirastan çıkarılabilir. Ek olarak, evlat, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemesi durumunda da mirastan çıkarılabilir. Bunun için bu durumu ve nedenlerini vasiyetnamede açıkça belirtmesi gerekmektedir.

Kişi Çocuğunu Mirastan Mahrum Edebilir Mi?

Kişi, çocuğunu mirastan mahrum edebilir, ancak bu işlem belirli şartlara ve sebeplere dayanmalıdır. Miras bırakan, çocuğunu mirastan çıkarma sebebini açıkça belirtmelidir. Bu sebep, mirasçının mirasbırakana veya onun yakınlarına karşı ağır bir suç işlemesi veya aile hukukundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi gibi durumlar olabilir.

Tüm Mirasını Bir Çocuğa Bırakabilir Mi?

Evet, miras bırakan, tüm mirasını bir çocuğa bırakabilir. Ancak bu durum, Türk Medeni Kanunu’ndaki saklı pay kuralları çerçevesinde belirli koşullara bağlıdır. Türk Medeni Kanunu’na göre, mirasçılar (özellikle altsoy) saklı paya sahiptir. Saklı pay, miras bırakanın mirasçılarına bırakmak zorunda olduğu minimum paydır. Örneğin, mirasçının çocukları için saklı pay, yasal miras payının yarısıdır. Yani miras bırakan, çocuklarının saklı payını ihlal edemez.

Miras bırakan, tüm mirasını bir çocuğa bırakmak istiyorsa, diğer çocukların saklı paylarını gözetmek zorundadır. Eğer miras bırakan, diğer çocuklara hiçbir pay bırakmadan tüm mirasını bir çocuğa vermek istiyorsa, bu durumda mirastan çıkarma (iskat) yoluna gitmesi gerekecektir.

Izmir Avukat Kalemci Hükuk Bürosu ile iletişime geçebilir ve İzmir avukat hizmetlerinden faydalana bilirsiniz.

   Kara Para Aklama Suçu ve Cezası Nedir? için tıkla.

Bıçakla Kasten Adam Yaralama Suçu ve Cezası Nedir?

Bıçakla Kasten Adam Yaralama

Kasten Yaralama Suçu Nedir?

Kasten yaralama suçu, Türk Ceza Kanunu‘nun 86. maddesinde düzenlenmiştir ve bir kişinin bilerek ve isteyerek başka birine fiziksel acı vermesi, sağlığını ya da algılama yeteneğini bozması anlamına gelir. Bu suç, sadece fiziksel yaralanmalarla sınırlı olmayıp, ruhsal zararları da kapsar. Aynı zamanda, bıçaklı kavga cezası olarak da bilinmektedir. Kasten yaralama suçu, genel olarak şikayete bağlı bir suç değildir; ancak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralanmalar için mağdurun şikayeti gereklidir. Bıçakla yaralamanın cezası durumlarında şikayet süresi altı aydır. Eğer bu süre içinde şikayet yapılmazsa, şikayet hakkı kaybolur. Diğer durumlarda, Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturma başlatması için zamanaşımı süresi sekiz yıldır. Aynı zamanda, insanlar arasında merak edilen diğer bir husus ise basit yaralamanın cezası nedir? şeklinde konular da olmaktadır.

Kasten Yaralama Suçunun Madde Metni

Kasten yaralama suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre:

  • Kasten yaralama: Başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  • Hafif yaralama durumu: Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisi, basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olduğunda, mağdurun şikayeti üzerine dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

Bu hataların nitelikli helleri arasında ise aşağıdaki hususlar sıralanmaktadır:

  • Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
  • Beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişilere karşı,
  • Kamu görevi nedeniyle veya kamu görevlisinin nüfuzunu kötüye kullanarak,
  • Silah kullanarak işlenmesi durumunda, ceza yarı oranında artırılır.

Kasten Yaralama Suçunun Özellikleri

Bu suçta esas olarak, failin, mağdura zarar verme amacıyla hareket etmesi gerekmektedir. Kazara meydana gelen yaralanmalar bu suç kapsamında değerlendirilmez. Eğer yaralama eylemi meşru müdafaa, zorunlu müdahale gibi hukuki sebeplerle yapılmışsa suç unsuru ortadan kalkar.

Adam yaralamanın cezası, mağdura acı veren, sağlığını veya algılama yeteneğini bozan her türlü hareketle işlenebilir. Tokat atmak, itmek, vurmak, bıçaklamak gibi çeşitli yöntem ve araçlar kullanılabilir.

Soruşturma Usulü

Kasten yaralama suçunun soruşturma usulü, Türk Ceza Kanunu’nda belirlenen kurallara göre şekillenir. Kasten yaralama suçu, şikayete bağlı olan ve olmayan hallerde farklılık gösterir. Eğer yaralama basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek kadar hafifse, mağdurun şikayeti gereklidir. Mağdur, bu durumda altı ay içinde şikayetçi olmalıdır. Şikayet yapılmadığı takdirde, şikayet hakkı kaybolur.

Öte yandan, Nitelikli yaralama durumlarında (örneğin, silah kullanarak yaralama) şikayet aranmaksızın Cumhuriyet Savcılığı re’sen soruşturma başlatabilir. Bu tür durumlarda, zamanaşımı süresi sekiz yıldır.

Kovuşturma Usulü

Kasten yaralama suçunun basit şekli, Asliye ceza mahkemesinde kovuşturulur. Ayrıca, bu mahkemede seri yargılama usulü de uygulanabilir. Kasten yaralama sucu cezasi, üst sınırı 5 yılı aşan cezalar gerektiriyorsa, bu durumda kovuşturma görevi Ağır ceza mahkemelerine aittir.

Tutuklama Tedbiri

Kasten yaralama suçunda, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama tedbiri uygulanabilmesi için bazı şartların varlığı gerekir. Örneğin, şüpheli veya sanık hakkında, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması gerekir. Yani, kasten yaralama suçunun işlendiğine dair kuvvetli emarelerin olması şarttır.

Tutuklama, ancak kaçma şüphesi, delilleri karartma tehlikesi veya suç işlemeye devam etme ihtimali gibi haklı nedenlerin varlığı halinde mümkündür. Örneğin, şüphelinin daha önce kaçma girişiminde bulunmuş olması veya son derece mobil bir hayat sürmesi, kaçma şüphesi uyandırarak tutuklamayı haklı kılabilir.

Uzlaşma Kurumu

Kasten yaralama suçu, Türk Ceza Kanunu’nda uzlaşma kapsamına giren bir suçtur. Uzlaşma, taraflar arasında anlaşma sağlanarak, yargılama sürecinin alternatif bir yol ile çözülmesini amaçlar. Uzlaşma süreci, tarafların bir araya gelerek, anlaşma sağlamasıyla yürütülür. Uzlaştırma bürosu tarafından yürütülen bu süreçte, tarafların karşılıklı olarak zararlarını telafi etmeleri veya bir anlaşmaya varmaları hedeflenir. Kasten yaralama suçunun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek hallerinde uzlaşma yapılabilmesi mümkündür.

Kasten Yaralama Suçunun İşlenme Biçimleri

Kasten yaralama suçunun başlıca işlenme biçimleri aşağıdaki şekillerde açıklanmaktadır:

  • Fiziksel Güç Kullanarak Yaralama
  • Silah Kullanarak Yaralama
  • Zehirleme
  • Hayvan Saldırtma
  • Tuzak Kurma

Temel ve Basit Yaralama Suçunun Cezası

Peki, adam yaralamanın cezası nedir? Kasten yaralama suçunun temel şekli, Türk Ceza Kanunu’nun 86/1. maddesinde düzenlenmiştir. Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kasten yaralama suçunun basit tıbbi müdahale (BTM) ile giderilebilecek hafif şekli ise basit yaralama TCK 86/2’de düzenlenmiştir. Adam yaralama kaç yıl? Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

Temel ve Basit Yaralama Suçunda Cezayı Arttıran Nedenler

Kasten yaralama suçunun silahla işlenmesi, cezanın yarı oranında artırılmasına yol açar. Peki, basit şekilde adam bıçaklamak kaç yıl? Eğer yaralama, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecekse, ceza 6 aydan 1,5 yıla kadar hapis cezası veya artırılmış adli para cezası olarak belirlenir. Eğer yaralama, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek kadar ciddi ise ceza 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis cezası olarak uygulanır.

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu ve Cezası (TCK 87)

Türk Ceza Kanunu’nun 87. maddesi, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerini düzenler. Bu suçta, failin kastı yaralamaya yönelmiş olmasına rağmen, yaralanmanın ağır sonuçlar doğurması nedeniyle ceza artırılır. Kasten yaralama fiili, mağdurun kemiklerinin kırılmasına veya çıkığına neden olmuşsa, verilecek ceza yarısı oranında artırılır. Burada, kırığın hayati fonksiyonlara etkisi dikkate alınarak orantılı bir artırım yapılır.

Kasten Yaralama Suçu Neticesinde Ölüm Meydana Gelmesi (TCK 87/4)

Kasten yaralama suçu neticesinde ölüm meydana gelmesi durumunda, Türk Ceza Kanunu’nun 87/4. maddesi uygulanır. Kasten yaralama sonucu ölüm meydana gelmişse, failin kastının yaralamaya yönelik olması ve ölüm neticesi arasında illiyet bağı bulunması gerekir. Failin kastı öldürmeye yönelik ise, artık kasten öldürme suçundan cezalandırılır.

Taksirle Yaralama Suçu Nedir? (TCK 89)

Taksirle yaralama, failin öngörülebilir bir neticeyi “öngöremeyerek” dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir hareketle istememesine rağmen yaralama teşkil eden fiili işlemesidir. Fail hareketi kendi iradesiyle yapmakla birlikte hareketinin neden olacağı neticeyi öngörememektedir.

TCK 89. maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında Taksirle Yaralama suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Bu hallerin varlığı durumunda ceza artırılır. Örneğin, mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olunması halinde ceza yarı oranında artırılır. Taksirle yaralama suçunun temel hali için ceza, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır (TCK 89/1). 

Ek olarak, Taksirle yaralama suçu şikayete tabi bir suçtur. Şikayet süresi, suçun işlenmesinden ve failin öğrenilmesinden itibaren altı aydır. Ancak, nitelikli halleri bilinçli taksirle işlendiğinde, şikayet aranmaksızın savcılık tarafından resen soruşturma yapılır.

Taksirle yaralama suçu da uzlaşma kapsamına giren suçlardandır. Taraflar arasında uzlaşma sağlanamazsa, soruşturma veya yargılama devam eder.

Yaralama Suçunda Basit Taksir ve Bilinçli Taksir Ayrımı

Kasten yaralama suçunda “basit taksir” ve “bilinçli taksir” ayrımı, failin eyleminin niteliğine ve sonuçlarını öngörme kapasitesine göre belirlenir. Basit taksir, failin, eyleminin sonuçlarını öngöremediği durumları ifade eder. Yani, fail, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir hareketle başkasına zarar vermiştir, ancak bu zararın meydana geleceğini tahmin edememiştir.

Bilinçli taksir ise, failin eyleminin sonuçlarını öngörmesine rağmen, bu sonuçları istememesi durumunu ifade eder. Yani, fail, eyleminin neden olabileceği zararı bilmesine rağmen, yine de hareketine devam eder. Örneğin, bir kişi, tehlikeli bir maddeyi kullanarak bir iş yaparken, bu maddenin zararlı olabileceğini bilmesine rağmen dikkat etmediği için bir başkasına zarar verirse, bu durum bilinçli taksir olarak değerlendirilir.

Sıkca Sorulan Sorular

18 yaşından küçük biri birini bıçaklarsa ne olur?

18 yaşından küçük birinin birini bıçaklaması durumunda, Türk Ceza Kanunu’na göre çeşitli sonuçlar doğabilir. Bu durum, failin yaşı, eylemin niteliği ve yaralanmanın ciddiyetine bağlı olarak değişir.

18 yaşından küçük bireyler, ceza ehliyeti açısından farklı bir değerlendirmeye tabi tutulurlar. 12 yaşından küçük olanlar ceza sorumluluğuna sahip değildir. 12-15 yaş arası çocuklar, işledikleri suçlar nedeniyle yalnızca eğitim ve rehabilitasyon tedbirlerine tabi tutulabilirler. 15-18 yaş arasındaki gençler ise, kısmen ceza ehliyetine sahiptir ve işledikleri suçun niteliğine göre ceza alabilirler.

Birisini bıçaklamanın cezası nedir ?

Birisini bıçaklamanın cezası, Türk Ceza Kanunu’na göre kasten yaralama suçu kapsamında değerlendirilir ve ceza durumu da ona uygun olarak belirlenir. Örneğin, temel hali bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası olmaktadır. Öte yandan, silahla adam yaralamanın cezası kaç yıl? sorusu da merak edilmektedir.

Bu gibi durumlara İzmir Ceza Avukatı bakmaktadır.

   Adli Sicil Sabıka Kaydı Nedir? için tıklayın.