
Boşanma davası, aile birliğinin sona ermesi ile birlikte hem anne ve baba hem de çocuk açısından oldukça hassas ve duygusal süreçlerdir. Özellikle boşanmanın aldatma (zina) gerekçesine dayanması durumunda, toplumda yaygın olarak “aldatan ebeveyne velayet verilmez” şeklinde bir inanış bulunsa da Türk Medeni Kanunu’na göre velayet kararları, tarafların kusur durumlarından bağımsız olarak çocuğun yüksek yararı esas alınarak verilir.
Bu noktada birçok kişi, aldatmada çocuğun velayeti kime verilir sorusunun cevabını merak etmektedir. Mahkeme, ebeveynlerden birinin sadakatsiz davranışlarına odaklanmak yerine, çocuğun geleceğini, gelişimini, sağlığını ve güvenliğini önceleyen kapsamlı bir değerlendirme yapar.
Dolayısıyla aldatma, tek başına velayet hakkını ortadan kaldıran veya karşı tarafa kesin bir üstünlük sağlayan bir durum değildir; ancak dolaylı etkileri ve yaratmış olduğu aile düzeni mahkemede dikkate alınabilir.
Türk Hukukunda Çocuk Velayeti Nasıl Değerlendirilir?
Türk hukuk sisteminde velayet, çocuğun fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel gelişiminde en olumlu şartları sağlayabilecek ebeveyn tarafından kullanılmalıdır. Mahkeme, karar verirken ebeveynlerin ekonomik imkanlarını tek başına belirleyici kabul etmez; bunun yerine çocuğa gösterilen ilgi, sevgi, bakım, aile içi iletişim, ebeveynin kişisel karakteri, hayat standartları ve çocuğun geleceğine dair sağlayacağı güven ortamı gibi kriterleri değerlendirir.
Ayrıca çocukla ilgili sağlık problemleri, eğitim hayatı, sosyal çevresi ve dayanabileceği destek mekanizmaları da detaylı şekilde analiz edilir. Gerektiğinde uzman pedagog, psikolog veya sosyal hizmet uzmanlarından rapor talep edilerek bilimsel görüşe başvurulur.
Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanmada Velayet Kararında Hangi Kriterler İncelenir?
Aldatma fiili, boşanmanın hukuki nedeni olarak önem taşırken, velayet açısından doğrudan ve kesin bir sonuç doğurmaz. Bu noktada toplumda sıkça merak edilen aldatmada çocuğun velayeti konusunun detaylı şekilde değerlendirilmesi önemlidir. Mahkeme aldatma durumunu değerlendirirken, olayın çocuğun yaşamına ve psikolojik bütünlüğüne etkisini inceler. Velayet kararında temel olarak şu kriterler ele alınır:
- Çocuğun yaşı, fiziksel ihtiyaçları ve gelişim seviyesi
- Ebeveynlerin yaşam stili, alışkanlıkları ve sosyal çevresi
- Çocuğun bakımına ayrılan zaman ve ebeveynlik yeterliliği
- Ebeveynlerin duygu yönetimi ve iletişim kabiliyeti
- Çocuğun bulunduğu ev ortamının huzur ve güven düzeyi
- Eğitim, sağlık ve sosyal yaşam desteği imkanları
Bu kriterler sonucunda mahkeme, çocuğun menfaatine en elverişli ebeveynin velayet hakkını üstlenmesine karar verir.
Aldatmanın Velayet Kararına Etkisi Var Mıdır?
Aldatma, Türk Medeni Kanunu kapsamında boşanma için haklı bir gerekçe olsa da velayet hususunda tek başına belirleyici değildir. Bu durum, birçok kişinin aklında aldatmada çocuğun velayeti kime verilir sorusunun oluşmasına neden olmaktadır.
Bununla birlikte, aldatmanın meydana geldiği süreçte ebeveynin çocuğu ihmal ettiği, riskli ortamlara maruz bıraktığı, çocuğun psikolojik bütünlüğünü zedelediği veya aile düzeninin ciddi şekilde bozulmasına neden olduğu kanıtlanırsa bu durum velayet kararını etkileyebilir.
Örneğin, aldatma nedeniyle ev ortamı çatışmalı hale geldiyse, çocuğun huzuru bozulduysa veya aldatma eylemi ebeveynin kişisel davranışlarının çocuğun güvenliğini tehdit ettiğini gösteriyorsa mahkeme bu durumu dikkate alarak velayeti diğer ebeveyne verebilir.
Aldatan Ebeveyn Velayet Alabilir mi?
Evet, aldatma fiilinde bulunan ebeveyn, mahkeme değerlendirmesi sonucunda çocuğun üstün yararı için daha uygun koşulları sağlıyor ise velayeti alabilir. Bu noktada toplumda sıkça sorulan aldatmada çocuğun velayeti meselesi, mahkemenin ebeveynin sadakatsiz davranışını değil, çocuğun geleceğine yönelik sağlayacağı güvenli ve sağlıklı ortamı esas almasıyla açıklığa kavuşur.
Mahkeme, ebeveynin sadakat yükümlülüğünü ihlal etmiş olmasını tek başına “ebeveynlik vasfının ortadan kalkması” olarak görmez. Burada asıl değerlendirme, ebeveynin çocuğa olan ilgisi, psikolojik desteği, yaşam biçimi ve sağlıklı bir gelecek sağlayıp sağlayamayacağıdır.
Eğer sadakatsiz davranış çocuğun bakımını olumsuz etkilememişse ve ebeveyn örnek bir ebeveynlik sergilemeye devam ediyorsa velayet yine o ebeveyne verilebilir.
Aldatma, boşanma için ağır bir kusur sayılmakla birlikte velayet açısından doğrudan belirleyici değildir. Yargıtay uygulamasına göre aldatma ancak çocuğun bakımını, huzurunu veya güvenliğini olumsuz etkilediği ölçüde velayet kararına yansıtılabilir.
Örnek olarak:
- Aldatma sürecinde çocuk ihmal edildiyse,
- Çocuğun bulunduğu ev ortamı huzursuzlaştıysa,
- Ebeveyn riskli veya uygunsuz davranışlar sergilediyse,
- Sadakatsizlik nedeniyle çocuğun psikolojik dengesi bozulduysa mahkeme velayeti diğer ebeveyne verebilir.

Çocuğun Görüşü Velayet Kararında Dikkate Alınır mı?
Çocuğun velayet kararında görüşüne başvurulması Türk hukukunda mümkündür. Ancak bunun belirli koşulları bulunur. Çocuğun yaş ve olgunluk seviyesine göre uzman pedagog eşliğinde görüşü alınır ve bu görüş rapora bağlanır.
Yargıtay uygulamasında çocuğun görüşünün alınması için esas kriter ayırt etme gücüdür.Genellikle 8-10 yaş arası çocukların görüşleri destekleyici unsur olarak değerlendirilirken, 12 yaş ve üzerindeki çocukların beyanları mahkeme tarafından daha fazla önemsenir. Yine de çocuğun ifadesi tek başına bağlayıcı değildir; mahkeme nihai kararını çocuğun yararına göre verir.
Geçici (Tedbiren) Velayet Süreci Nasıl İşler?
Boşanma davası açıldıktan sonra mahkeme, davanın sonuçlanmasını beklemeden çocuğun korunması amacıyla geçici velayet kararı alabilir. Bu karar, çocuğun sağlık, eğitim ve güvenlik ihtiyaçlarının kesintisiz devam etmesi için hızlı şekilde uygulanır.
Tedbiren verilen velayet kararı, davanın sonucuna kadar geçerli olur ve gerekli görülürse dava sürecinde değiştirilebilir. Bu süreçte ebeveynlerin davranış ve tutumları detaylı şekilde gözlemlenir.
Mahkeme Velayet Dışında Hangi Önlemleri Alabilir?
Mahkeme, çocuk ve ebeveyn arasındaki bağın korunmasını sağlamak amacıyla velayete ek olarak çeşitli düzenlemeler yapabilir. Bunlardan bazıları:
- Kişisel ilişki gün, saat ve koşullarının belirlenmesi
- Çocuğun herhangi bir risk görmesi halinde gözetimli görüşme kararı verilmesi
- Çocuğun psikolojik destek almasına yönelik uzman yönlendirmesi
- Ebeveynler arasında sağlıklı iletişim kurulmasına yönelik tavsiyeler
Ayrıca mahkeme, çocuğun bakımının ekonomik boyutlarını da göz önüne alarak iştirak nafakasına hükmedebilir ve bunun miktarını ebeveynlerin gelirleri doğrultusunda belirler.
Aldatma Nedeniyle Velayet Davasında Deliller ve Hukuki Süreç
Velayet davaları delil temellidir ve iddiaların somut olarak desteklenmesi gerekir. Deliller mutlaka hukuka uygun şekilde elde edilmiş olmalıdır. Aksi durumda mahkeme dikkate almaz ve delili sunan kişi hakkında hukuki/cezai sorumluluk doğabilir. Aldatma iddiası ve velayet talebi kapsamında şu deliller sunulabilir:
- Telefon, mesaj ve elektronik ileti kayıtları
- Sosyal medya görüntü ve yazışma kayıtları
- Tanık ifadeleri ve beyanlar
- Kamera kaydı veya fotoğraf gibi görsel materyaller
- Uzman raporları ve incelemeler
Bu deliller, sürecin objektif değerlendirilmesine katkı sağlar; ancak asıl öncelik çocuğun iyiliği olduğundan deliller sadece değerlendirme sürecini destekleyici mahiyettedir.
Profesyonel Hukuki Destek ve Hakların Korunması
Aldatmaya dayalı boşanma ve velayet davaları hem psikolojik hem de hukuki açıdan oldukça yıpratıcı süreçlerdir. Bu nedenle hak kaybı yaşamamak adına aile hukuku alanında uzman bir avukattan profesyonel destek alınması büyük önem taşır.
Bu noktada İzmir’de aile ve boşanma hukuku alanında deneyimli bir ekip arayanlar için Kalemci Hukuk, kapsamlı hizmet anlayışıyla öne çıkmaktadır. Kalemci Hukuk, her müvekkiline özel strateji geliştirerek hem boşanma sürecinin hem de velayet davalarının titizlikle yürütülmesini sağlar. İzmir aile ve boşanma avukatı olarak hizmet veren Kalemci Hukuk, dava sürecinin sağlıklı yürütülmesi, gerekli evrak ve delillerin hazırlanması, karşı tarafın iddialarına etkin yanıt verilmesi ve müvekkilin haklarının en güçlü şekilde savunulması konusunda profesyonel destek sunar. Ayrıca ebeveynin duygusal süreç nedeniyle hata yapmasını önler, süreci hukuki açıdan güvenli ve kontrollü şekilde yönetir.



Henüz yorum yapılmamış, sesinizi aşağıya ekleyin!