Şantaj Suçu Nedir? Şantaj Cezası Nedir?

şantaj suçu izmir

Şantaj Suçu Nedir?

Şantaj nedir? Şantaj kelimesi, Türkçeye Fransızca “chantage” kelimesinden geçmiştir ve “bir çıkar elde etmek amacıyla bir kişiyi, onunla ilgili itibarını zedeleyecek ya da küçük düşürecek bir bilgiyi yayma veya açıklama tehdidiyle korkutma” anlamına gelir. Şantaj suçu temelinde, korkutma unsuru bulunduğu görülmektedir. Bu yönüyle tehditten farklı değildir.

Ancak, şantaj suçu TCK 107. maddesinin gerekçesinde belirtildiği gibi, şantajda doğrudan bir kötülük yapılacağına ya da kişinin sahip olduğu bir değere zarar verileceğine dair bir zorlama bulunmaz. Şantaj suçunda tehdit, bir araç olarak kullanılır ve mağdur, yasal bir hakkını kullanmaya ya da yasal yükümlülüğünü yerine getirmemeye zorlanabilir. Ayrıca fail, mağdurun itibarına, şerefine veya saygınlığına zarar vereceği tehdidiyle kendisine çıkar sağlamayı hedefler.

Türk Ceza Kanunu’nu  107. maddesinde şantaj suçu şu şekilde düzenlenmiştir: “Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır”.

Ek: 29/6/2005 – 5377/14 md. “Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur”.

Şantaj Suçunun Özellikleri

Peki, özellikleri açısından şantaj ne demek​? Şantaj suçunun özellikleri, Türk Ceza Kanunu’nun 107. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre şantaj suçunun içerdiği özellikler aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır:

Haksız Çıkar Sağlama: Fail, mağduru bir şeyi yapmaya, yapmamaya ya da belirli bir davranışta bulunmaya zorlayarak kendisine veya bir başkasına haksız bir menfaat sağlamayı hedefler.

  • Tehdidin Kullanılması: Şantajda tehdit bir araçtır. Fail, mağdurun değerlerine veya sağlığına zarar verme tehdidinde bulunabilir.
  • Zorlama: Şantajda mağdur, tehdit yoluyla belirli bir davranışa zorlanır. 
  • Özgür İradenin Sınırlandırılması: Failin amacı, mağdurun karar verme özgürlüğünü tehdit yoluyla sınırlandırmaktır. 
  • Maddi Çıkar Sağlamama Zorunluluğu: Şantaj suçunda, failin mutlaka maddi bir çıkar elde etmesi gerekmez. Yalnızca mağduru zorlayarak kendisi veya başkası için bir menfaat sağlamaya çalışması, suçun oluşması için yeterlidir.

Şantaj Suçu Cezası Nedir? 

Şantaj suçu cezası olarak, işleyen kişiye 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ve ayrıca 5 bin güne kadar adli para cezası verilmektedir. Öte yandan, suçun işlenme şekli, mağdur üzerindeki etkisi ve tehdit içeriklerine bağlı olarak cezanın alt veya üst sınırdan verilmesi hâkim tarafından belirlenmektedir. Failin şantaj yoluyla ne tür bir menfaat sağlamaya çalıştığı da şantaj cezası ağırlığını etkileyebilmektedir.

İlaveten, şantaj suçu tamamlanmasa bile, mağdura tehdit iletildiği anda teşebbüs aşamasına girer ve buna göre de şantaj suçunun cezası hükümleri uygulanması mümkündür. Aynı samanda, şantajın daha ağır sonuçlar doğuracak şekilde işlenmesi (örneğin kamu görevlisinin görevini kötüye kullanarak şantaj yapması) cezayı daha da artırabilmektedir.

Öte yandan, adli para cezası, failin ekonomik durumuna göre günlük bir miktar üzerinden hesaplanır ve toplamda 5 bin güne kadar da çıkarılabilmektedir. Şantaj suçu yargıtay kararları​ açısından bu cezalar, suçu işleyen kişinin cezalandırılmasının yanı sıra, şantaj yoluyla elde edilmeye çalışılan çıkarların hukuka aykırı olduğunu vurgulamayı da hedeflemektedir.

Şantaj Suçunun Unsurları Nelerdir?

Şantaj suçunun unsurları, ilgili kanunu 107. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir. Bu suçun oluşabilmesi için öncelikle failin mağduru hukuka aykırı bir şekilde tehdit etmesi gerekir. Tehdit genellikle mağdurun şeref, haysiyet, itibar gibi manevi değerlerine ya da malvarlığına yönelik bir zarar verme amacı taşımaktadır. Bu tehdit, mağdurun iradesini baskı altına alarak onu belirli bir davranışta bulunmaya veya bulunmamaya zorlamak amacı taşımaktadır.

Öte yandan, bu suçun temel unsurlarından biri de mağdurun hukuken yapmakla yükümlü olmadığı bir davranışı yapmaya ya da yapmaması gereken bir şeyi yapmamaya zorlanmasıdır. Fail, genellikle bu zorlama aracılığıyla kendisi veya bir başkası lehine bir çıkar elde etmeyi amaçlamaktadır. 

Şantaj Suçu Nasıl İspat Edilir?

Şantaj suçu gerek tanıkların beyanı ile gerekse de bazı teknik delillerle kanıtlanabilmektedir. Örneğin, ceza muhakemesinde tanıklar delil kaynağı olarak önemli bir yere sahiptir. Şantaj suçu da tanık beyanı deliliyle ispatlanabilmektedir. Örneğin, Ayşe, Ahmet ile yaptığı telefon görüşmesini hoparlör aracılığıyla açmış ve Ahmet’in, “Elimde çıplak fotoğrafların var, benimle birlikte olmazsan bunları internette yayınlarım” şeklindeki şantaj içerikli sözlerini tanık Ali duymuştur. Ahmet’in bu tehditkar ifadelerini hoparlörden işiten Ali, olayın tanığıdır. İletişim kayıtlarının dosyaya eklenmesi ve Ali’nin tanık olarak ifadesinin alınmasıyla birlikte şantaj suçu kanıtlanabilir. Tanık beyanları, şantaj suçunun ispatında en sık kullanılan delil yöntemlerinden biridir.

Öte yandan, şantaj suçu, katalog suçlar arasında yer almadığı için bu suç kapsamında telefon dinleme işlemi gerçekleştirilmez. Ancak, arama ve aranma bilgilerini içeren telefon HTS kayıtları dosyaya dahil edilerek diğer delillerle birlikte değerlendirilir ve suçun ispatında kullanılır.

İlaveten, CMK madde 134’e göre, telefon ve SIM kartlarının incelenmesi yoluyla delil toplanması mümkündür. Telefonda bulunan SMS mesajları, video şantaj, fotoğraflar gibi dijital içerikler, tehdit suçunun kanıtlanmasında kullanılabilir. 5271 sayılı CMK’nın 134. maddesi gereği, şüphelinin cep telefonunun incelenebilmesi ve telefondan elde edilen bilgilerin kaydedilebilmesi için hakim kararı veya belirlenen sürelerde resimli şantaj cezası için hakim onayına sunulmak üzere Cumhuriyet savcısının yazılı emri gereklidir. Sanığın rızası olsa dahi, kolluk görevlilerinin telefon içeriğindeki mesajlar ve diğer bilgileri kayıt altına alması mümkün değildir. Bu kurallara aykırı olarak elde edilen deliller, hukuka aykırı bir biçimde toplanmış kabul edilir (Y10CD-K.2021/12899).

Ayrıca, şantaj suçunun işlendiği sırada, gizlice alınan hukuka uygun ses veya görüntü kayıtları ceza yargılamasında delil olarak kabul edilebilmektedir. Ancak, kasıtlı ve düzenli bir şekilde elde edilen ses ya da görüntü kayıtları, hukuka aykırı delil sayılır ve tehdit suçunun kanıtlanmasında kullanılmaz. Bu tür kayıtlar ayrıca suç olgusu da oluşturur.

Sıkça Sorulan Sorular

Şantaj ne kadar ceza alır?

Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’na göre 1 yıl ile 3 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılabilir.

Şantaja uğrayan kişi ne yapmalı?

Şantaja uğrayan kişi, şantaj suçu şikayet süresi dahilinde durumu derhal polise bildirmeli ve şantajcıyla iletişim kurmamaya özen göstermelidir. 

Şantaj suçunun cezası paraya çevrilir mi?

Şantaj suçunun bazı hallerinde beş bin güne kadar adli para cezası uygulanabilir.  

Şantajdan tutuklama olur mu?

Şantaj suçunda tutuklama kararı, delillerin ağırlığına ve suçun niteliğine göre verilmektedir. 

Şantaj nasıl ispatlanır?

Şantaj suçu gerek tanıkların beyanı ile gerekse de bazı teknik delillerle kanıtlanabilmektedir.

Şantaj davası nasıl sonuçlanır?

Şantaj davası, sanığın suçlu bulunması durumunda hapis cezasıyla sonuçlanabilmektedir. 

Şantaj polise şikâyet edilir mi?

Şantaj suçu polise şikâyet edilebilir ve şantajcı hakkında soruşturma başlatılması mümkündür. 

Seni mahkemeye vereceğim demek suç mu?

Seni mahkemeye vereceğim demek tek başına suç teşkil etmez, ancak tehdit amacıyla söylendiğinde şantaj suçu oluşturabilir.

Biri beni şantaj ediyor ne yapmalıyım?

Biri sizi şantaj ediyorsa, durumu hemen polise bildirmeniz ve mümkünse şantajla ilgili kanıtları toplamanız gerekir.

Şantajdan tazminat alınır mı?

Şantaj nedeniyle uğranan zararın tazmin edilmesi mümkündür, ancak bunun için şantajın maddi ve manevi zararlar doğurmuş olması gerekir. İzmir Avukat Kalemci Hukuk tarafından İzmir Ceza Avukatı ile görüşebilirsiniz.

Denetimli Serbestlik Nedir?

Kelepçenin biri eline takılmış, diğeri aşağı sallanıyor.

Denetimli serbestlik, mahkeme tarafından belirlenen şartlar ve denetimli serbestlik süresi çerçevesinde, denetim ve gözetim planına uygun olarak şüpheli, sanık ya da hükümlünün topluma yeniden uyum sağlaması için gereken hizmet, program ve kaynakların sunulmasını içeren toplum temelli bir uygulamadır.

Başka bir açıdan bakıldığında, denetimli serbestlik, hükümlülerin suç işlemelerine yol açan davranışlarını değiştirerek yeniden suç işlemelerini engellemek, cezaevinden tahliye edilen kişilerin sosyal hayata adaptasyon süreçlerini izlemek, bağımlılık sorunu olan bireyleri tedavi etmek, mağduriyetleri gidermek ve böylece toplum güvenliğini sağlamayı amaçlayan bir sistemdir.

Denetimli Serbestlik Şartları Nelerdir?

Denetimli serbestlik, mahkûmun cezasını belirli koşullar altında toplum içinde yerine getirmesine olanak tanıyan bir ceza hukuku uygulamasıdır. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 105/A maddesi, bu uygulamanın şartlarını şu şekilde belirlemiştir:

  • Mahkûmun açık ceza infaz kurumunda bulunması ya da açık ceza infaz kurumunda kalma hakkını kazanmış olmasına rağmen hâlâ kapalı ceza infaz kurumunda bulunması.
  • Mahkûmun koşullu salıverilmeye bir yıldan az bir süre kalmış olması. 
  • Mahkûmun iyi halli olduğunun, ceza infaz kurumunun idare ve gözlem kurulu tarafından verilen bir raporla belgelenmesi. 
  • Ayrıca, hükümlünün denetimli serbestlikten faydalanmak için kuruma yazılı bir başvuru yapması gerekmektedir.

Bu şartlar yerine getirildiğinde, dava hâkimi mahkûmun iyi halli olup olmadığını ve hazırlanan raporları değerlendirerek başvuruyu kabul edebilir veya reddedebilir. Denetimli serbestlik uygulaması, hükümlünün cezasını topluma entegre olarak ve gözetim altında tamamlamasını sağlamak amacıyla geliştirilmiştir. Bu sistem, mahkûmun rehabilitasyon sürecini desteklerken aynı zamanda toplumun güvenliğini korumayı da hedeflemektedir.

Denetim süreci boyunca mahkûmlara çeşitli yükümlülükler getirilir. Bu yükümlülükler arasında belirli aralıklarla imza atmak, eğitim programlarına veya seminerlere katılmak gibi aktiviteler bulunabilmektedir. Ancak, denetim süresinde yükümlülüklerin ihlali ya da yeni bir suç işlenmesi durumunda denetimli serbestlik hakkı iptal edilebilir ve mahkûm cezasını tekrar cezaevinde tamamlamak zorunda kalabilir.

Tüm bu bilgiler dikkate alındığında, denetimli serbestlik sorgulama​ işlemleri oldukça karmaşık ve detaylı hukuki destek alınması gereken bir husus olmaktadır. Dolayısıyla, İzmir denetimli serbestlik​ hakkında daha detaylı bilgi ve işbirliği için Kalemci İzmir Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Bürosu ile iletişime geçebilirsiniz. 

Denetimli Serbestlik Türleri

Denetimli serbestlik, ceza yargılamasının soruşturma veya kovuşturma aşamalarında çeşitli sebeplerle uygulanabilmektedir. Bununla birlikte, en yaygın kullanım alanı, cezaların infaz sürecinde gerçekleşmektedir.

Cezanın infazına ek olarak, denetimli serbestlik pek çok farklı biçimde karşımıza çıkmaktadır. Bunlar arasında adli kontrol altında denetim uygulanması, kısa süreli hapis cezalarına alternatif yaptırımlar, belirli hakların kullanımının kısıtlanması, tedavi ve denetim yükümlülükleri, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), koşullu salıverilme sonrası denetim, etkin pişmanlık hükümleri kapsamında uygulamalar, adli para cezalarının kamu yararına bir işte çalıştırılma ile yerine getirilmesi, çocukların gözetim altına alınması, mükerrir suçlulara ve belirli suç faillerine özgü infaz rejimleri gibi çeşitli yöntemler bulunmaktadır.

Denetimli Serbestlik Yükümlülükleri Nelerdir?

Denetimli serbestlik kararı verilen bir hükümlü, belirli sorumlulukları yerine getirmekle yükümlüdür. Bu sorumluluklar, birden fazla alanı kapsayabileceği gibi tek bir konuya da odaklanabilmektedir. Örneğin, hükümlünün kamu yararına ücretsiz bir işte çalıştırılabilmesi de mümkündür. Fakat söz konusu bu uygulama, hükümlünün halihazırda bir işte çalıştığı durumlarda devreye alınmamaktadır.

Öte yandan, hükümlü, belirli bir mekânda veya bölgede denetim altında tutulabilir, bazı yerlere girmesi yasaklanabilir veya belirlenen programlara katılması da mahkemece talep edilebilmektedir. Dolayısıyla, denetimli serbestlik müdürlüğü, bu yükümlülüklerden birini veya birkaçını belirleyerek hükümlü tarafından uygulaması için karar verebilmektedir. Gerek görüldüğünde bu yükümlülükler değiştirilebilir veya hükümlünün durumuna uygun bir denetim planı oluşturulabilmektedir.

Denetimli serbestlik yasasından yararlanmasına karar verilen bir hükümlü, kendisine verilen yükümlülüklere ek olarak belirli kurallara da uymak zorundadır. Bu kurallar aşağıdakilerdir:

• Hazırlanan denetim planına riayet etmek ve yapılan bildirimlere zamanında yanıt vermek,

• Rehabilitasyon sürecine yönelik belirlenen sorumlulukları yerine getirmek,

• Denetimli serbestlik personelinin tavsiye ve uyarılarını dikkate almak,

• Denetim sürecine dair koyulmuş kurallara sadık kalmak.

Hükümlü, denetimli serbestlik sürecinde, müdürlüğün veya diğer kurumların işleyişine zarar verebilecek tutum ve davranışlardan kaçınmakla da yükümlüdür. Ayrıca, ikamet adresini değiştirdiği takdirde bu durumu derhal emniyet müdürlüğüne bildirmek de yerine getirilmesi gereken zorunluklardandır. Adres değişikliği bildirilmezse ve yeni adres tespit edilemezse, eski adrese yapılan tebligatlar geçerli sayılmaktadır.

Denetimli Serbestlik İhlali Sonuçları Nelerdir?

Denetimli serbestlik kurallarına uyulmaması, hükümlünün daha ciddi yaptırımlarla karşılaşmasına yol açabilmektedir. Genel olarak, denetimli serbestlik hükümlerini ihlal eden kişiler, kalan cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmını cezaevinde tamamlamak üzere yeniden hapsedilebilmektedir. Fakat, denetimli serbestlik kapsamında dışarıda geçirilen süreler, ceza süresinden düşülmektedir. Başka bir deyişle, denetimli serbestlik sona erene kadar dışarıda geçirilen zaman, cezaevinde geçirilmiş gibi sayılmaktadır.

Bu uygulama kapsamında hükümlüler en sık imza yükümlülüğünü ihlal etmektedir. Belirlenen tarihlerde imza vermemek, önemli bir kural ihlali olarak kabul edilmektedir. Eğer bir hükümlü, arka arkaya iki kez imza yükümlülüğünü yerine getirmezse, denetimli serbestlik kararı iptal edilebilmektedir. 

Ayrıca, hükümlünün tahliye edildikten sonra en geç 5 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvuruda bulunması da yasal bir zorunluluktur. Bu yükümlülük, diğer şartların yanı sıra yerine getirilmesi gereken temel bir gerekliliktir.

Denetimli Serbestlikte Suçta Tekrar Sonuçları

Diğer bir ifadeyle suçta tekerrür, daha önce işlediği suçtan dolayı hüküm giymiş bir kişinin belirli bir süre sonra yeniden suç işlemesi olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda, ikinci işlenen suç için tekerrür hükümleri devreye girer ve ardından hükümlünün koşullu salıverilme tarihi belirlenmektedir.

Eğer hükümlü ikinci suçundan sonra bir kez daha suç işlerse, bu kez ikinci kez tekerrür hükümleri uygulanmaktadır. İlk kez tekerrür hükümleri devreye girdiğinde hükümlü, denetimli serbestlik hakkından faydalanabilir. Ancak, ikinci kez tekerrür hükümleri uygulandığında bu hak sona ermektedir.

Sıkça Sorulan Sorular

Denetimli Serbestlik Nasıl Uygulanır?

Denetimli serbestlik kavramı, yasalarca belirlenen denetim boyunca, kişinin cezasının sosyal hayat içerisinde infaza olanak sağlayacak bir şekilde ceza hukuku kurumudur. Bu uygulamada kişi cezasının infazı için ilk olarak cezaevine alınır ve belli bir süre sonunda tahliye edilerek denetimli serbestlik yoluyla gözlemlenmektedir. 

Denetimli Serbestlik Süresi Kaç Yıl?

Peki, denetimli serbestlik kaç yıl? Cezaevinde geçirilen sürenin ardından, kalan cezanın son 1 yılı denetimli serbestlik kapsamında geçirilebilir. Ancak, 30 Mart 2020’de yapılan düzenleme ile bazı suçlar için denetimli serbestlik süresi 3 yıla kadar uzatılabilmektedir. Dolayısıyla bu süre 2 yıl 6 ay ceza alan denetimli serbestlik şeklinde de uygulanabilmektedir. 

Denetimdeyken Ceza Gelirse Ne Olur?

Denetimli serbestlik bittikten sonra gelen ceza​ ve denetim sürecinde gelen ceza konuları kullanıcıları oldukça düşündürmektedir. Denetimli serbestlik altında bulunan bir kişi, bu süreçte başka bir cezaya çarptırılır ve bu ceza nedeniyle tutuklanır ya da hapis cezasının infazına başlanırsa, denetimli serbestlikten doğan yükümlülükler sona erer.

Denetimli Serbestlik Alınca Ne Olur?

Suç işlediği için hapis cezası alan kişi, ceza infaz kurumunda belirli bir süre geçirdikten sonra, denetimli serbestlik mekanizmasından faydalanarak serbest bırakılır ve cezasını toplum içinde tamamlar.

Denetimli Serbestlik Şehir Dışına Çıkabilir mi?

Denetimli serbestlik altında bulunan bir kişi, yasal engelleri bulunmadığı ve denetimli serbestlik yükümlülüklerini ihlal etmeyeceği sürece şehir dışına çıkabilir. Ancak, kişi yurt dışına çıkmayı planlıyorsa, buna engel teşkil eden herhangi bir yasal tedbir olup olmadığına dikkat etmesi gerekmektedir. 

Denetimli Serbestlik İmza Kaç Günde Bir Olur?

Denetimli serbestlik kapsamında imza atma sıklığı, hükümlünün denetimli serbestlik şartlarına ve infaz kurumunun belirlediği düzenlemelere göre değişebilir. Genellikle, kişi denetimli serbestlik denetiminden sorumlu olan kuruma, haftada bir veya iki kez imza atmak için çağrılabilir. Ancak, bu süre, denetimli serbestlik sürecindeki kişinin durumuna, risk değerlendirmelerine ve mahkeme kararına göre farklılık gösterebilmektedir. 

5 Yıl Denetimli Serbestlik Nedir?

Adalet Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yayımlanan açıklamaya göre, 31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla Covid-19 nedeniyle izinli olan mahkumlardan, denetimli serbestlik sürelerine beş yıl veya daha az kalanlar, cezaevine geri dönmeyecek ve kalan cezalarını denetimli serbestlik şartlarında çekmeye devam edecektir.

Hakkında tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilen kişi çalıştığı işine devam edebilir mi?

Özellikle sigortalı çalışanlar denetimli serbestlik konusunu kapsayan bu husus açısından, ​hakkında tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilen kişinin çalışma ve sosyal hayatında yükümlülüklere uyduğu sürece hiçbir değişiklik olmayacağı söylenmektedir. Denetimli serbestlik sigortalı çalışma şartları​ bu husus açısından oldukça önemlidir. ​

İpotek Nedir, Nelere Dikkat Edilmelidir?

İpotek Ne Demek?

İpotek etmek ne demek? şeklindeki sorular son yıllarda taşınmaz sahiplerini oldukça merkalandırmaktadır. Borçların teminat altına alınması için sağlanan güvencelerden biri olan rehin hakkı, hukukumuzda uzun zamandır kullanılan bir yöntemdir. Rehin hakkı, alacaklının belirli bir malı satarak alacağını tahsil etmesine olanak tanımaktadır. Bu kavram, eşya hukuku çerçevesinde düzenlenmiş olup, borcun ödenmemesi ya da ödeme riski durumunda alacaklıya mal üzerinde güvence sağlar. Rehin hakkı, her ne kadar alacaklıların haklarını korusa da malın kullanım hakkını alacaklıya vermemekte ve yalnızca alacağın güvencesi olarak işlemektedir.

Ayrıca, borçlu borcunu ödemediğinde, rehin verilen gayrimenkulün mülkiyeti de alacaklıya geçmez. Bu durum, hukuken geçerli sayılmaz ve herhangi bir sonuç doğurması beklenmemektedir. İpotek ise, taşınmaz mal üzerinde kurulan bir rehin türüdür ve alacaklıya teminat sağlar.

Peki, tam anlamıyla ipotek nedir​? Başka bir deyişle, ipotek sadece taşınmaz mal üzerinde kurulur ve bir borcun teminatı olarak işlev görmektedir. İpotek, borç ilişkilerinde yaygın olarak kullanılan önemli bir hukuki araçtır. İpotek hakkı, lehdara alacağını tahsil etme yetkisi verir ve bu hak, taşınmaz mal sahibine karşı da kullanılabilmektedir. Çünkü ipotek hakkı, hukuk çerçevesinse herkesin karşısında ileri sürülebilecek mutlak bir hak olarak kabul edilmektedir. Ancak, ipotek yalnızca tapuda kayıtlı taşınmazlar üzerinde kurulabilir. Bu hak, taşınmazın satılması durumunda alacakların tahsil edilmesini mümkün kılar.

Peki, ipotek lehtarı ne demek​? İpotekli kredi durumlarında, borcu veren kişi lehtar yani alacaklı durumundadır. Bu açıdan bakıldığında, açıklanması gereken bir diğer husus ise ipotek terkin ne demek​ konusunda karşımıza çıkmaktadır. İpotek terkini ne demek şeklindeki sorulara verilebilecek en doğru cevap, ipotekli bir taşınmazın üzerinde bulunan ipotek hakkının, ilgili resmi merciler tarafından kaldırılması işlemi şeklinde olmaktadır. 

İpotek, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 881. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, ipotek, mevcut ya da gelecekte doğabilecek alacakları güvence altına alan bir teminat olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, ipotek verilen taşınmazın borçluya ait olması gerekmez. Kanun, üçüncü bir kişinin de borçlu ile alacaklı arasındaki borç için taşınmaz malı teminat olarak gösterme imkanı sunduğunu belirtmektedir.

İpoteğin Türleri Nelerdir?

İpotek türleri, alacakla olan ilişki yoğunluğuna bağlı olarak iki şekilde sınıflandırılabilir. İlk tür, kesin borç (karz ya da anapara) ipoteği olarak adlandırılırken, diğeri ise üst sınır (limit) ipoteği olarak bilinir. Daha detaylı bir şekilde söylersek, kesin borç veya anapara ipoteği, mevcut bir alacağı teminat altına almak için kurulur. Gelecekte doğacak ya da olasılığı bulunan alacaklar için kurulan ipotek ise üst sınır veya limit ipoteği olarak tanımlanmaktadır. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/5836 E., 2014/5652 K., 16.09.2014 tarihli kararı)

Üst Sınır İpoteği

Üst sınır ipoteği, ipoteğin kurulduğu anda mevcut olmayan ancak gelecekte doğması muhtemel bir alacağın belirli bir limit dahilinde taşınmazla teminat altına alınmasıdır. Bu durumda alacaklı, ileride doğacak alacaklarının ödenmesini ipotekle güvence altına almış olur.

Bu tür ipotek, taraflar arasında bir sınır belirlenmesini gerektirir. Bu sınır, taşınmazın değeriyle veya belirli bir para miktarıyla ilişkilendirilebilir. Örneğin, bir borç için taşınmaz ipotek verildiğinde, üst sınır ipoteği sayesinde, ileride doğacak diğer alacaklar da belirlenen limit dahilinde güvence altına alınabilir.

Üst sınır ipoteği, genellikle miktarı belirli olmayan ve gelecekte ne kadar olacağı öngörülemeyen alacaklar için kurulur. Henüz gerçekleşmemiş ancak doğma ihtimali bulunan tazminat alacakları, kredi hesaplarından veya cari hesaptan doğan alacaklar ile şarta bağlı alacaklar buna örnek gösterilebilmektedir.

Anapara İpoteği

Diğer bir tür olan anapara ipoteği, alacağın mevcut olması ve miktarının belirli olduğu durumlarda kurulan ipotek türüdür. Anapara ipoteğinde, yan alacaklar tapuda belirtilen anapara miktarını aşsa da, bu aşan kısım dâhil olmak üzere teminat sağlanmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 875. maddesinde, bu teminatın kapsamı, “anapara, takip masrafları, gecikme faizi, iflas tarihinden veya rehnin paraya çevrilmesinin talep edildiği andan itibaren üç yıl boyunca biriken faiz ve son vade tarihinden itibaren hesaplanan faiz” ile sınırlı olarak belirlenmiştir. 

Komisyon, cezai şartlar veya gider vergisi gibi ek unsurlar, teminatın kapsamını genişletmek için eklenmemektedir. Ayrıca, 876. madde gereği, rehinli taşınmazın korunması için yapılan zorunlu harcamalar ve ödenen sigorta primleri de teminat kapsamına dahil edilmektedir.

İpoteğin Özellikleri Nelerdir?

İpoteğin en belirgin özelliği, gayrimenkulün el değiştirmesi durumunda dahi varlığını sürdürebilmesidir. Bu özellik nedeniyle, ipotekli bir gayrimenkul satılsa bile, yeni alıcı, önceki sahibinin borçlarını ödememe olasılığına karşı gayrimenkulünün satılması riskiyle karşılaşacaktır.

İpoteğin bir diğer önemli avantajı, konkordato veya iflas durumlarında alacaklının hakkının etkilenmemesidir. Normalde bir işletme iflas ettiğinde, mal varlığı, alacakları ve borçları değerlendirilir. Çoğu zaman mal varlığı ve alacaklar, borçları karşılamadığı için alacaklılar yalnızca kısmi ödeme alır. Ancak, alacakları ipotekle güvence altına almış kişiler, bu sınırlamaya dahil olmazlar ve ipotekli gayrimenkulün satışından elde edilecek gelirin tamamına sahip olurlar.

Öte yandan, ipotek kurulacak gayrimenkulün, tapu müdürlüğünde kayıtlı olması da gerekmektedir. Tapuda kaydı bulunmayan taşınmazlar üzerinde ise yalnızca rehin işlemi yapılabilir, yani taşınır mallara benzer şekilde güvence altına alınması söz konusu olabilir. 

Ek olarak, ipotek, yalnızca borçlunun mal varlığına değil, aynı zamanda rızası bulunan üçüncü kişilerin malvarlıklarına da uygulanabilmektedir. Örneğin, bir baba, oğlunun borcu için kendi gayrimenkulü üzerinde ipotek oluşturulmasına onay verebilir. Bu durumda, eğer oğul borcunu ödeyemezse, alacaklı, babanın mülkünün satışını talep edebilir.

Evin ipotek edilmesi ne demek?

Evi ipotek ettirmek ne demek​? sorusu da taşınmaz sahiplerini oldukça meraklandırmaktadır. Evin ipotek edilmesi, evin, bir borç veya yükümlülük karşılığında teminat olarak gösterilmesi işlemine denmektedir. Yani, ev sahibi bir borç almak veya bir yükümlülük altına girmek için, evini teminat olarak bir finansal kuruma veya bir başka kişiye devretmektedir. Bu durumda, borç ödenmediği takdirde, alacaklı taraf ipotekli olan evi satışa çıkararak borcun tahsil edilmesini sağlayabilir. İpotek, borcun yerine getirilmesi için bir güvence sağlar, ancak borç ödenene kadar ev sahibi, evin mülkiyetine sahip olmaya devam etmektedir.

Söz konusu durumlar özellikle hukuki açıdan destek gerektiren konular olduğundan, bir avukat yardımıyla sürecin ilerlemesinde fayda vardır. Dolayısıyla siz de Kalemci İzmir Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Bürosu ile iletişime geçerek konu hakkında gerekli desteği alabilirsiniz. 

İpotek borcu ödenmezse ne olur?

İpotekli borç ödenmediğinde, alacaklı, borcu tahsil edebilmek için çeşitli yasal haklara sahip olur. İlk olarak, alacaklı borçludan ödeme talep eder. Eğer borç hala ödenmezse, alacaklı mahkemeye başvurarak ipotekli taşınmazın satılmasını talep edebilir. Mahkeme, borçlunun malvarlıklarını inceleyerek, ipotekli mülkün satışına karar verebilir. Bu satışa “icra yoluyla satış” denir.

Satıştan elde edilen gelir, öncelikle alacaklıya ödenir. Eğer satıştan elde edilen gelir borcu tamamen karşılamıyorsa, alacaklı, geriye kalan borç için borçlunun diğer mal varlıklarına veya gelirine haciz koyma yoluna gidebilir. Ayrıca, borçlunun ödeme yapmaktan kaçınması durumunda, kredi notu gibi finansal durumları da olumsuz etkilenebilir. Sonuç olarak, ipotekli borcun ödenmemesi, hem taşınmazın kaybına yol açabilir hem de borçlunun mali durumunu ciddi şekilde zorlayabilir.

Derece İpotek Sistemi Nedir?

Bir gayrimenkul üzerinde birden fazla ipotek kurulması mümkündür. Bu ipotekler, çeşitli derecelere (öncelik sırasına) ayrılabilir ve satıştan elde edilen gelir, ipotek alacaklılarının derecelerine göre dağıtılabilmektedir. 

Örneğin, bir gayrimenkul üzerinde 200.000 TL değerinde birinci derece, 300.000 TL değerinde ikinci derece ve 400.000 TL değerinde üçüncü derece ipotek bulunduğunu varsayalım. Gayrimenkul 350.000 TL’ye satıldığında, birinci derece ipotek sahibi alacağını tamamen bu meblağdan alırken, geriye kalan 150.000 TL ise ikinci derece ipotek alacaklısına ödenir. Üçüncü derece ipotek sahibi ise, en yüksek meblağda ipotek koymuş olsa da, derecesinin düşük olması nedeniyle herhangi bir ödeme alamamaktadır. 

Sıkça Sorulan Sorular

İpotek ne demek kısa bilgi?

İpotek, bir borcun güvence altına alınması için bir taşınmazın, borçlu tarafından alacaklıya teminat olarak gösterilmesidir.

Evin ipotek edilmesi ne demek?

Evin ipotek edilmesi, ev sahibinin borç aldığı bir kredi ya da alacak için evini teminat olarak göstermesi anlamına gelir. 

İpotek borcu ödenmezse ne olur?

Eğer ipotek borç ödenmezse, alacaklı, ipotekli taşınmazı satarak alacağını tahsil etme hakkına sahip olur.

Tapuya neden ipotek konur?

Tapuya ipotek, genellikle bir borcun teminat altına alınması için konur.

Evde ipotek varsa ne olur?

Bir ev üzerinde ipotek varsa, bu ev borcun teminatı olarak gösterilmiştir. Borç ödenmediği takdirde satılarak alacaklıların hakları karşılanabilir. 

Tapuda ipotek koyma ücreti ne kadar?

Söz konusu ipotek harcı ipotek meblağının bindelik oranı esas alınarak hesaplanmaktadır. 

2024 tapu ipotek harcı ne kadar?

İpotek işlemlerinde ipotek meblağının binde 4,55’i oranında tapu harcı binde 9,48’i oranında da damga vergisi alınmaktadır.

Tapuda ipotek varsa satış yapılır mı?

İpotekli bir taşınmazın, ipotek borcu ile birlikte bir başkasına satılmasına herhangi bir engel yoktur.

Eve ipotek nasıl konulur?

Bir taşınmaz üzerinde ipotek tesis edilebilmesi için, alacaklı ile taşınmaz sahibinin, taşınmazın belirli bir borcun güvencesi olarak kullanılmasını içeren bir ipotek sözleşmesi yapması gereklidir.

İpotek fek ne demek​?

İpotek fek nedir? sorusuna en etkili cevap olarak, ev kredisinin tamamı ödendiği zaman ipoteğin kaldırılması için banka tarafından hazırlanan belge şekline açıklama yapmak mümkündür.