Şantaj Suçu Nedir? Şantaj Cezası Nedir?

şantaj suçu izmir

Şantaj Suçu Nedir?

Şantaj nedir? Şantaj kelimesi, Türkçeye Fransızca “chantage” kelimesinden geçmiştir ve “bir çıkar elde etmek amacıyla bir kişiyi, onunla ilgili itibarını zedeleyecek ya da küçük düşürecek bir bilgiyi yayma veya açıklama tehdidiyle korkutma” anlamına gelir. Şantaj suçu temelinde, korkutma unsuru bulunduğu görülmektedir. Bu yönüyle tehditten farklı değildir.

Ancak, şantaj suçu TCK 107. maddesinin gerekçesinde belirtildiği gibi, şantajda doğrudan bir kötülük yapılacağına ya da kişinin sahip olduğu bir değere zarar verileceğine dair bir zorlama bulunmaz. Şantaj suçunda tehdit, bir araç olarak kullanılır ve mağdur, yasal bir hakkını kullanmaya ya da yasal yükümlülüğünü yerine getirmemeye zorlanabilir. Ayrıca fail, mağdurun itibarına, şerefine veya saygınlığına zarar vereceği tehdidiyle kendisine çıkar sağlamayı hedefler.

Türk Ceza Kanunu’nu  107. maddesinde şantaj suçu şu şekilde düzenlenmiştir: “Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır”.

Ek: 29/6/2005 – 5377/14 md. “Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur”.

Şantaj Suçunun Özellikleri

Peki, özellikleri açısından şantaj ne demek​? Şantaj suçunun özellikleri, Türk Ceza Kanunu’nun 107. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre şantaj suçunun içerdiği özellikler aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır:

Haksız Çıkar Sağlama: Fail, mağduru bir şeyi yapmaya, yapmamaya ya da belirli bir davranışta bulunmaya zorlayarak kendisine veya bir başkasına haksız bir menfaat sağlamayı hedefler.

  • Tehdidin Kullanılması: Şantajda tehdit bir araçtır. Fail, mağdurun değerlerine veya sağlığına zarar verme tehdidinde bulunabilir.
  • Zorlama: Şantajda mağdur, tehdit yoluyla belirli bir davranışa zorlanır. 
  • Özgür İradenin Sınırlandırılması: Failin amacı, mağdurun karar verme özgürlüğünü tehdit yoluyla sınırlandırmaktır. 
  • Maddi Çıkar Sağlamama Zorunluluğu: Şantaj suçunda, failin mutlaka maddi bir çıkar elde etmesi gerekmez. Yalnızca mağduru zorlayarak kendisi veya başkası için bir menfaat sağlamaya çalışması, suçun oluşması için yeterlidir.

Şantaj Suçu Cezası Nedir? 

Şantaj suçu cezası olarak, işleyen kişiye 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ve ayrıca 5 bin güne kadar adli para cezası verilmektedir. Öte yandan, suçun işlenme şekli, mağdur üzerindeki etkisi ve tehdit içeriklerine bağlı olarak cezanın alt veya üst sınırdan verilmesi hâkim tarafından belirlenmektedir. Failin şantaj yoluyla ne tür bir menfaat sağlamaya çalıştığı da şantaj cezası ağırlığını etkileyebilmektedir.

İlaveten, şantaj suçu tamamlanmasa bile, mağdura tehdit iletildiği anda teşebbüs aşamasına girer ve buna göre de şantaj suçunun cezası hükümleri uygulanması mümkündür. Aynı samanda, şantajın daha ağır sonuçlar doğuracak şekilde işlenmesi (örneğin kamu görevlisinin görevini kötüye kullanarak şantaj yapması) cezayı daha da artırabilmektedir.

Öte yandan, adli para cezası, failin ekonomik durumuna göre günlük bir miktar üzerinden hesaplanır ve toplamda 5 bin güne kadar da çıkarılabilmektedir. Şantaj suçu yargıtay kararları​ açısından bu cezalar, suçu işleyen kişinin cezalandırılmasının yanı sıra, şantaj yoluyla elde edilmeye çalışılan çıkarların hukuka aykırı olduğunu vurgulamayı da hedeflemektedir.

Şantaj Suçunun Unsurları Nelerdir?

Şantaj suçunun unsurları, ilgili kanunu 107. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir. Bu suçun oluşabilmesi için öncelikle failin mağduru hukuka aykırı bir şekilde tehdit etmesi gerekir. Tehdit genellikle mağdurun şeref, haysiyet, itibar gibi manevi değerlerine ya da malvarlığına yönelik bir zarar verme amacı taşımaktadır. Bu tehdit, mağdurun iradesini baskı altına alarak onu belirli bir davranışta bulunmaya veya bulunmamaya zorlamak amacı taşımaktadır.

Öte yandan, bu suçun temel unsurlarından biri de mağdurun hukuken yapmakla yükümlü olmadığı bir davranışı yapmaya ya da yapmaması gereken bir şeyi yapmamaya zorlanmasıdır. Fail, genellikle bu zorlama aracılığıyla kendisi veya bir başkası lehine bir çıkar elde etmeyi amaçlamaktadır. 

Şantaj Suçu Nasıl İspat Edilir?

Şantaj suçu gerek tanıkların beyanı ile gerekse de bazı teknik delillerle kanıtlanabilmektedir. Örneğin, ceza muhakemesinde tanıklar delil kaynağı olarak önemli bir yere sahiptir. Şantaj suçu da tanık beyanı deliliyle ispatlanabilmektedir. Örneğin, Ayşe, Ahmet ile yaptığı telefon görüşmesini hoparlör aracılığıyla açmış ve Ahmet’in, “Elimde çıplak fotoğrafların var, benimle birlikte olmazsan bunları internette yayınlarım” şeklindeki şantaj içerikli sözlerini tanık Ali duymuştur. Ahmet’in bu tehditkar ifadelerini hoparlörden işiten Ali, olayın tanığıdır. İletişim kayıtlarının dosyaya eklenmesi ve Ali’nin tanık olarak ifadesinin alınmasıyla birlikte şantaj suçu kanıtlanabilir. Tanık beyanları, şantaj suçunun ispatında en sık kullanılan delil yöntemlerinden biridir.

Öte yandan, şantaj suçu, katalog suçlar arasında yer almadığı için bu suç kapsamında telefon dinleme işlemi gerçekleştirilmez. Ancak, arama ve aranma bilgilerini içeren telefon HTS kayıtları dosyaya dahil edilerek diğer delillerle birlikte değerlendirilir ve suçun ispatında kullanılır.

İlaveten, CMK madde 134’e göre, telefon ve SIM kartlarının incelenmesi yoluyla delil toplanması mümkündür. Telefonda bulunan SMS mesajları, video şantaj, fotoğraflar gibi dijital içerikler, tehdit suçunun kanıtlanmasında kullanılabilir. 5271 sayılı CMK’nın 134. maddesi gereği, şüphelinin cep telefonunun incelenebilmesi ve telefondan elde edilen bilgilerin kaydedilebilmesi için hakim kararı veya belirlenen sürelerde resimli şantaj cezası için hakim onayına sunulmak üzere Cumhuriyet savcısının yazılı emri gereklidir. Sanığın rızası olsa dahi, kolluk görevlilerinin telefon içeriğindeki mesajlar ve diğer bilgileri kayıt altına alması mümkün değildir. Bu kurallara aykırı olarak elde edilen deliller, hukuka aykırı bir biçimde toplanmış kabul edilir (Y10CD-K.2021/12899).

Ayrıca, şantaj suçunun işlendiği sırada, gizlice alınan hukuka uygun ses veya görüntü kayıtları ceza yargılamasında delil olarak kabul edilebilmektedir. Ancak, kasıtlı ve düzenli bir şekilde elde edilen ses ya da görüntü kayıtları, hukuka aykırı delil sayılır ve tehdit suçunun kanıtlanmasında kullanılmaz. Bu tür kayıtlar ayrıca suç olgusu da oluşturur.

Sıkça Sorulan Sorular

Şantaj ne kadar ceza alır?

Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’na göre 1 yıl ile 3 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılabilir.

Şantaja uğrayan kişi ne yapmalı?

Şantaja uğrayan kişi, şantaj suçu şikayet süresi dahilinde durumu derhal polise bildirmeli ve şantajcıyla iletişim kurmamaya özen göstermelidir. 

Şantaj suçunun cezası paraya çevrilir mi?

Şantaj suçunun bazı hallerinde beş bin güne kadar adli para cezası uygulanabilir.  

Şantajdan tutuklama olur mu?

Şantaj suçunda tutuklama kararı, delillerin ağırlığına ve suçun niteliğine göre verilmektedir. 

Şantaj nasıl ispatlanır?

Şantaj suçu gerek tanıkların beyanı ile gerekse de bazı teknik delillerle kanıtlanabilmektedir.

Şantaj davası nasıl sonuçlanır?

Şantaj davası, sanığın suçlu bulunması durumunda hapis cezasıyla sonuçlanabilmektedir. 

Şantaj polise şikâyet edilir mi?

Şantaj suçu polise şikâyet edilebilir ve şantajcı hakkında soruşturma başlatılması mümkündür. 

Seni mahkemeye vereceğim demek suç mu?

Seni mahkemeye vereceğim demek tek başına suç teşkil etmez, ancak tehdit amacıyla söylendiğinde şantaj suçu oluşturabilir.

Biri beni şantaj ediyor ne yapmalıyım?

Biri sizi şantaj ediyorsa, durumu hemen polise bildirmeniz ve mümkünse şantajla ilgili kanıtları toplamanız gerekir.

Şantajdan tazminat alınır mı?

Şantaj nedeniyle uğranan zararın tazmin edilmesi mümkündür, ancak bunun için şantajın maddi ve manevi zararlar doğurmuş olması gerekir. İzmir Avukat Kalemci Hukuk tarafından İzmir Ceza Avukatı ile görüşebilirsiniz.

Denetimli Serbestlik Nedir?

Kelepçenin biri eline takılmış, diğeri aşağı sallanıyor.

Denetimli serbestlik, mahkeme tarafından belirlenen şartlar ve denetimli serbestlik süresi çerçevesinde, denetim ve gözetim planına uygun olarak şüpheli, sanık ya da hükümlünün topluma yeniden uyum sağlaması için gereken hizmet, program ve kaynakların sunulmasını içeren toplum temelli bir uygulamadır.

Başka bir açıdan bakıldığında, denetimli serbestlik, hükümlülerin suç işlemelerine yol açan davranışlarını değiştirerek yeniden suç işlemelerini engellemek, cezaevinden tahliye edilen kişilerin sosyal hayata adaptasyon süreçlerini izlemek, bağımlılık sorunu olan bireyleri tedavi etmek, mağduriyetleri gidermek ve böylece toplum güvenliğini sağlamayı amaçlayan bir sistemdir.

Denetimli Serbestlik Şartları Nelerdir?

Denetimli serbestlik, mahkûmun cezasını belirli koşullar altında toplum içinde yerine getirmesine olanak tanıyan bir ceza hukuku uygulamasıdır. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 105/A maddesi, bu uygulamanın şartlarını şu şekilde belirlemiştir:

  • Mahkûmun açık ceza infaz kurumunda bulunması ya da açık ceza infaz kurumunda kalma hakkını kazanmış olmasına rağmen hâlâ kapalı ceza infaz kurumunda bulunması.
  • Mahkûmun koşullu salıverilmeye bir yıldan az bir süre kalmış olması. 
  • Mahkûmun iyi halli olduğunun, ceza infaz kurumunun idare ve gözlem kurulu tarafından verilen bir raporla belgelenmesi. 
  • Ayrıca, hükümlünün denetimli serbestlikten faydalanmak için kuruma yazılı bir başvuru yapması gerekmektedir.

Bu şartlar yerine getirildiğinde, dava hâkimi mahkûmun iyi halli olup olmadığını ve hazırlanan raporları değerlendirerek başvuruyu kabul edebilir veya reddedebilir. Denetimli serbestlik uygulaması, hükümlünün cezasını topluma entegre olarak ve gözetim altında tamamlamasını sağlamak amacıyla geliştirilmiştir. Bu sistem, mahkûmun rehabilitasyon sürecini desteklerken aynı zamanda toplumun güvenliğini korumayı da hedeflemektedir.

Denetim süreci boyunca mahkûmlara çeşitli yükümlülükler getirilir. Bu yükümlülükler arasında belirli aralıklarla imza atmak, eğitim programlarına veya seminerlere katılmak gibi aktiviteler bulunabilmektedir. Ancak, denetim süresinde yükümlülüklerin ihlali ya da yeni bir suç işlenmesi durumunda denetimli serbestlik hakkı iptal edilebilir ve mahkûm cezasını tekrar cezaevinde tamamlamak zorunda kalabilir.

Tüm bu bilgiler dikkate alındığında, denetimli serbestlik sorgulama​ işlemleri oldukça karmaşık ve detaylı hukuki destek alınması gereken bir husus olmaktadır. Dolayısıyla, İzmir denetimli serbestlik​ hakkında daha detaylı bilgi ve işbirliği için Kalemci İzmir Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Bürosu ile iletişime geçebilirsiniz. 

Denetimli Serbestlik Türleri

Denetimli serbestlik, ceza yargılamasının soruşturma veya kovuşturma aşamalarında çeşitli sebeplerle uygulanabilmektedir. Bununla birlikte, en yaygın kullanım alanı, cezaların infaz sürecinde gerçekleşmektedir.

Cezanın infazına ek olarak, denetimli serbestlik pek çok farklı biçimde karşımıza çıkmaktadır. Bunlar arasında adli kontrol altında denetim uygulanması, kısa süreli hapis cezalarına alternatif yaptırımlar, belirli hakların kullanımının kısıtlanması, tedavi ve denetim yükümlülükleri, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), koşullu salıverilme sonrası denetim, etkin pişmanlık hükümleri kapsamında uygulamalar, adli para cezalarının kamu yararına bir işte çalıştırılma ile yerine getirilmesi, çocukların gözetim altına alınması, mükerrir suçlulara ve belirli suç faillerine özgü infaz rejimleri gibi çeşitli yöntemler bulunmaktadır.

Denetimli Serbestlik Yükümlülükleri Nelerdir?

Denetimli serbestlik kararı verilen bir hükümlü, belirli sorumlulukları yerine getirmekle yükümlüdür. Bu sorumluluklar, birden fazla alanı kapsayabileceği gibi tek bir konuya da odaklanabilmektedir. Örneğin, hükümlünün kamu yararına ücretsiz bir işte çalıştırılabilmesi de mümkündür. Fakat söz konusu bu uygulama, hükümlünün halihazırda bir işte çalıştığı durumlarda devreye alınmamaktadır.

Öte yandan, hükümlü, belirli bir mekânda veya bölgede denetim altında tutulabilir, bazı yerlere girmesi yasaklanabilir veya belirlenen programlara katılması da mahkemece talep edilebilmektedir. Dolayısıyla, denetimli serbestlik müdürlüğü, bu yükümlülüklerden birini veya birkaçını belirleyerek hükümlü tarafından uygulaması için karar verebilmektedir. Gerek görüldüğünde bu yükümlülükler değiştirilebilir veya hükümlünün durumuna uygun bir denetim planı oluşturulabilmektedir.

Denetimli serbestlik yasasından yararlanmasına karar verilen bir hükümlü, kendisine verilen yükümlülüklere ek olarak belirli kurallara da uymak zorundadır. Bu kurallar aşağıdakilerdir:

• Hazırlanan denetim planına riayet etmek ve yapılan bildirimlere zamanında yanıt vermek,

• Rehabilitasyon sürecine yönelik belirlenen sorumlulukları yerine getirmek,

• Denetimli serbestlik personelinin tavsiye ve uyarılarını dikkate almak,

• Denetim sürecine dair koyulmuş kurallara sadık kalmak.

Hükümlü, denetimli serbestlik sürecinde, müdürlüğün veya diğer kurumların işleyişine zarar verebilecek tutum ve davranışlardan kaçınmakla da yükümlüdür. Ayrıca, ikamet adresini değiştirdiği takdirde bu durumu derhal emniyet müdürlüğüne bildirmek de yerine getirilmesi gereken zorunluklardandır. Adres değişikliği bildirilmezse ve yeni adres tespit edilemezse, eski adrese yapılan tebligatlar geçerli sayılmaktadır.

Denetimli Serbestlik İhlali Sonuçları Nelerdir?

Denetimli serbestlik kurallarına uyulmaması, hükümlünün daha ciddi yaptırımlarla karşılaşmasına yol açabilmektedir. Genel olarak, denetimli serbestlik hükümlerini ihlal eden kişiler, kalan cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmını cezaevinde tamamlamak üzere yeniden hapsedilebilmektedir. Fakat, denetimli serbestlik kapsamında dışarıda geçirilen süreler, ceza süresinden düşülmektedir. Başka bir deyişle, denetimli serbestlik sona erene kadar dışarıda geçirilen zaman, cezaevinde geçirilmiş gibi sayılmaktadır.

Bu uygulama kapsamında hükümlüler en sık imza yükümlülüğünü ihlal etmektedir. Belirlenen tarihlerde imza vermemek, önemli bir kural ihlali olarak kabul edilmektedir. Eğer bir hükümlü, arka arkaya iki kez imza yükümlülüğünü yerine getirmezse, denetimli serbestlik kararı iptal edilebilmektedir. 

Ayrıca, hükümlünün tahliye edildikten sonra en geç 5 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvuruda bulunması da yasal bir zorunluluktur. Bu yükümlülük, diğer şartların yanı sıra yerine getirilmesi gereken temel bir gerekliliktir.

Denetimli Serbestlikte Suçta Tekrar Sonuçları

Diğer bir ifadeyle suçta tekerrür, daha önce işlediği suçtan dolayı hüküm giymiş bir kişinin belirli bir süre sonra yeniden suç işlemesi olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda, ikinci işlenen suç için tekerrür hükümleri devreye girer ve ardından hükümlünün koşullu salıverilme tarihi belirlenmektedir.

Eğer hükümlü ikinci suçundan sonra bir kez daha suç işlerse, bu kez ikinci kez tekerrür hükümleri uygulanmaktadır. İlk kez tekerrür hükümleri devreye girdiğinde hükümlü, denetimli serbestlik hakkından faydalanabilir. Ancak, ikinci kez tekerrür hükümleri uygulandığında bu hak sona ermektedir.

Sıkça Sorulan Sorular

Denetimli Serbestlik Nasıl Uygulanır?

Denetimli serbestlik kavramı, yasalarca belirlenen denetim boyunca, kişinin cezasının sosyal hayat içerisinde infaza olanak sağlayacak bir şekilde ceza hukuku kurumudur. Bu uygulamada kişi cezasının infazı için ilk olarak cezaevine alınır ve belli bir süre sonunda tahliye edilerek denetimli serbestlik yoluyla gözlemlenmektedir. 

Denetimli Serbestlik Süresi Kaç Yıl?

Peki, denetimli serbestlik kaç yıl? Cezaevinde geçirilen sürenin ardından, kalan cezanın son 1 yılı denetimli serbestlik kapsamında geçirilebilir. Ancak, 30 Mart 2020’de yapılan düzenleme ile bazı suçlar için denetimli serbestlik süresi 3 yıla kadar uzatılabilmektedir. Dolayısıyla bu süre 2 yıl 6 ay ceza alan denetimli serbestlik şeklinde de uygulanabilmektedir. 

Denetimdeyken Ceza Gelirse Ne Olur?

Denetimli serbestlik bittikten sonra gelen ceza​ ve denetim sürecinde gelen ceza konuları kullanıcıları oldukça düşündürmektedir. Denetimli serbestlik altında bulunan bir kişi, bu süreçte başka bir cezaya çarptırılır ve bu ceza nedeniyle tutuklanır ya da hapis cezasının infazına başlanırsa, denetimli serbestlikten doğan yükümlülükler sona erer.

Denetimli Serbestlik Alınca Ne Olur?

Suç işlediği için hapis cezası alan kişi, ceza infaz kurumunda belirli bir süre geçirdikten sonra, denetimli serbestlik mekanizmasından faydalanarak serbest bırakılır ve cezasını toplum içinde tamamlar.

Denetimli Serbestlik Şehir Dışına Çıkabilir mi?

Denetimli serbestlik altında bulunan bir kişi, yasal engelleri bulunmadığı ve denetimli serbestlik yükümlülüklerini ihlal etmeyeceği sürece şehir dışına çıkabilir. Ancak, kişi yurt dışına çıkmayı planlıyorsa, buna engel teşkil eden herhangi bir yasal tedbir olup olmadığına dikkat etmesi gerekmektedir. 

Denetimli Serbestlik İmza Kaç Günde Bir Olur?

Denetimli serbestlik kapsamında imza atma sıklığı, hükümlünün denetimli serbestlik şartlarına ve infaz kurumunun belirlediği düzenlemelere göre değişebilir. Genellikle, kişi denetimli serbestlik denetiminden sorumlu olan kuruma, haftada bir veya iki kez imza atmak için çağrılabilir. Ancak, bu süre, denetimli serbestlik sürecindeki kişinin durumuna, risk değerlendirmelerine ve mahkeme kararına göre farklılık gösterebilmektedir. 

5 Yıl Denetimli Serbestlik Nedir?

Adalet Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yayımlanan açıklamaya göre, 31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla Covid-19 nedeniyle izinli olan mahkumlardan, denetimli serbestlik sürelerine beş yıl veya daha az kalanlar, cezaevine geri dönmeyecek ve kalan cezalarını denetimli serbestlik şartlarında çekmeye devam edecektir.

Hakkında tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilen kişi çalıştığı işine devam edebilir mi?

Özellikle sigortalı çalışanlar denetimli serbestlik konusunu kapsayan bu husus açısından, ​hakkında tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilen kişinin çalışma ve sosyal hayatında yükümlülüklere uyduğu sürece hiçbir değişiklik olmayacağı söylenmektedir. Denetimli serbestlik sigortalı çalışma şartları​ bu husus açısından oldukça önemlidir. ​

İpotek Nedir, Nelere Dikkat Edilmelidir?

İpotek Ne Demek?

İpotek etmek ne demek? şeklindeki sorular son yıllarda taşınmaz sahiplerini oldukça merkalandırmaktadır. Borçların teminat altına alınması için sağlanan güvencelerden biri olan rehin hakkı, hukukumuzda uzun zamandır kullanılan bir yöntemdir. Rehin hakkı, alacaklının belirli bir malı satarak alacağını tahsil etmesine olanak tanımaktadır. Bu kavram, eşya hukuku çerçevesinde düzenlenmiş olup, borcun ödenmemesi ya da ödeme riski durumunda alacaklıya mal üzerinde güvence sağlar. Rehin hakkı, her ne kadar alacaklıların haklarını korusa da malın kullanım hakkını alacaklıya vermemekte ve yalnızca alacağın güvencesi olarak işlemektedir.

Ayrıca, borçlu borcunu ödemediğinde, rehin verilen gayrimenkulün mülkiyeti de alacaklıya geçmez. Bu durum, hukuken geçerli sayılmaz ve herhangi bir sonuç doğurması beklenmemektedir. İpotek ise, taşınmaz mal üzerinde kurulan bir rehin türüdür ve alacaklıya teminat sağlar.

Peki, tam anlamıyla ipotek nedir​? Başka bir deyişle, ipotek sadece taşınmaz mal üzerinde kurulur ve bir borcun teminatı olarak işlev görmektedir. İpotek, borç ilişkilerinde yaygın olarak kullanılan önemli bir hukuki araçtır. İpotek hakkı, lehdara alacağını tahsil etme yetkisi verir ve bu hak, taşınmaz mal sahibine karşı da kullanılabilmektedir. Çünkü ipotek hakkı, hukuk çerçevesinse herkesin karşısında ileri sürülebilecek mutlak bir hak olarak kabul edilmektedir. Ancak, ipotek yalnızca tapuda kayıtlı taşınmazlar üzerinde kurulabilir. Bu hak, taşınmazın satılması durumunda alacakların tahsil edilmesini mümkün kılar.

Peki, ipotek lehtarı ne demek​? İpotekli kredi durumlarında, borcu veren kişi lehtar yani alacaklı durumundadır. Bu açıdan bakıldığında, açıklanması gereken bir diğer husus ise ipotek terkin ne demek​ konusunda karşımıza çıkmaktadır. İpotek terkini ne demek şeklindeki sorulara verilebilecek en doğru cevap, ipotekli bir taşınmazın üzerinde bulunan ipotek hakkının, ilgili resmi merciler tarafından kaldırılması işlemi şeklinde olmaktadır. 

İpotek, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 881. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, ipotek, mevcut ya da gelecekte doğabilecek alacakları güvence altına alan bir teminat olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, ipotek verilen taşınmazın borçluya ait olması gerekmez. Kanun, üçüncü bir kişinin de borçlu ile alacaklı arasındaki borç için taşınmaz malı teminat olarak gösterme imkanı sunduğunu belirtmektedir.

İpoteğin Türleri Nelerdir?

İpotek türleri, alacakla olan ilişki yoğunluğuna bağlı olarak iki şekilde sınıflandırılabilir. İlk tür, kesin borç (karz ya da anapara) ipoteği olarak adlandırılırken, diğeri ise üst sınır (limit) ipoteği olarak bilinir. Daha detaylı bir şekilde söylersek, kesin borç veya anapara ipoteği, mevcut bir alacağı teminat altına almak için kurulur. Gelecekte doğacak ya da olasılığı bulunan alacaklar için kurulan ipotek ise üst sınır veya limit ipoteği olarak tanımlanmaktadır. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/5836 E., 2014/5652 K., 16.09.2014 tarihli kararı)

Üst Sınır İpoteği

Üst sınır ipoteği, ipoteğin kurulduğu anda mevcut olmayan ancak gelecekte doğması muhtemel bir alacağın belirli bir limit dahilinde taşınmazla teminat altına alınmasıdır. Bu durumda alacaklı, ileride doğacak alacaklarının ödenmesini ipotekle güvence altına almış olur.

Bu tür ipotek, taraflar arasında bir sınır belirlenmesini gerektirir. Bu sınır, taşınmazın değeriyle veya belirli bir para miktarıyla ilişkilendirilebilir. Örneğin, bir borç için taşınmaz ipotek verildiğinde, üst sınır ipoteği sayesinde, ileride doğacak diğer alacaklar da belirlenen limit dahilinde güvence altına alınabilir.

Üst sınır ipoteği, genellikle miktarı belirli olmayan ve gelecekte ne kadar olacağı öngörülemeyen alacaklar için kurulur. Henüz gerçekleşmemiş ancak doğma ihtimali bulunan tazminat alacakları, kredi hesaplarından veya cari hesaptan doğan alacaklar ile şarta bağlı alacaklar buna örnek gösterilebilmektedir.

Anapara İpoteği

Diğer bir tür olan anapara ipoteği, alacağın mevcut olması ve miktarının belirli olduğu durumlarda kurulan ipotek türüdür. Anapara ipoteğinde, yan alacaklar tapuda belirtilen anapara miktarını aşsa da, bu aşan kısım dâhil olmak üzere teminat sağlanmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 875. maddesinde, bu teminatın kapsamı, “anapara, takip masrafları, gecikme faizi, iflas tarihinden veya rehnin paraya çevrilmesinin talep edildiği andan itibaren üç yıl boyunca biriken faiz ve son vade tarihinden itibaren hesaplanan faiz” ile sınırlı olarak belirlenmiştir. 

Komisyon, cezai şartlar veya gider vergisi gibi ek unsurlar, teminatın kapsamını genişletmek için eklenmemektedir. Ayrıca, 876. madde gereği, rehinli taşınmazın korunması için yapılan zorunlu harcamalar ve ödenen sigorta primleri de teminat kapsamına dahil edilmektedir.

İpoteğin Özellikleri Nelerdir?

İpoteğin en belirgin özelliği, gayrimenkulün el değiştirmesi durumunda dahi varlığını sürdürebilmesidir. Bu özellik nedeniyle, ipotekli bir gayrimenkul satılsa bile, yeni alıcı, önceki sahibinin borçlarını ödememe olasılığına karşı gayrimenkulünün satılması riskiyle karşılaşacaktır.

İpoteğin bir diğer önemli avantajı, konkordato veya iflas durumlarında alacaklının hakkının etkilenmemesidir. Normalde bir işletme iflas ettiğinde, mal varlığı, alacakları ve borçları değerlendirilir. Çoğu zaman mal varlığı ve alacaklar, borçları karşılamadığı için alacaklılar yalnızca kısmi ödeme alır. Ancak, alacakları ipotekle güvence altına almış kişiler, bu sınırlamaya dahil olmazlar ve ipotekli gayrimenkulün satışından elde edilecek gelirin tamamına sahip olurlar.

Öte yandan, ipotek kurulacak gayrimenkulün, tapu müdürlüğünde kayıtlı olması da gerekmektedir. Tapuda kaydı bulunmayan taşınmazlar üzerinde ise yalnızca rehin işlemi yapılabilir, yani taşınır mallara benzer şekilde güvence altına alınması söz konusu olabilir. 

Ek olarak, ipotek, yalnızca borçlunun mal varlığına değil, aynı zamanda rızası bulunan üçüncü kişilerin malvarlıklarına da uygulanabilmektedir. Örneğin, bir baba, oğlunun borcu için kendi gayrimenkulü üzerinde ipotek oluşturulmasına onay verebilir. Bu durumda, eğer oğul borcunu ödeyemezse, alacaklı, babanın mülkünün satışını talep edebilir.

Evin ipotek edilmesi ne demek?

Evi ipotek ettirmek ne demek​? sorusu da taşınmaz sahiplerini oldukça meraklandırmaktadır. Evin ipotek edilmesi, evin, bir borç veya yükümlülük karşılığında teminat olarak gösterilmesi işlemine denmektedir. Yani, ev sahibi bir borç almak veya bir yükümlülük altına girmek için, evini teminat olarak bir finansal kuruma veya bir başka kişiye devretmektedir. Bu durumda, borç ödenmediği takdirde, alacaklı taraf ipotekli olan evi satışa çıkararak borcun tahsil edilmesini sağlayabilir. İpotek, borcun yerine getirilmesi için bir güvence sağlar, ancak borç ödenene kadar ev sahibi, evin mülkiyetine sahip olmaya devam etmektedir.

Söz konusu durumlar özellikle hukuki açıdan destek gerektiren konular olduğundan, bir avukat yardımıyla sürecin ilerlemesinde fayda vardır. Dolayısıyla siz de Kalemci İzmir Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Bürosu ile iletişime geçerek konu hakkında gerekli desteği alabilirsiniz. 

İpotek borcu ödenmezse ne olur?

İpotekli borç ödenmediğinde, alacaklı, borcu tahsil edebilmek için çeşitli yasal haklara sahip olur. İlk olarak, alacaklı borçludan ödeme talep eder. Eğer borç hala ödenmezse, alacaklı mahkemeye başvurarak ipotekli taşınmazın satılmasını talep edebilir. Mahkeme, borçlunun malvarlıklarını inceleyerek, ipotekli mülkün satışına karar verebilir. Bu satışa “icra yoluyla satış” denir.

Satıştan elde edilen gelir, öncelikle alacaklıya ödenir. Eğer satıştan elde edilen gelir borcu tamamen karşılamıyorsa, alacaklı, geriye kalan borç için borçlunun diğer mal varlıklarına veya gelirine haciz koyma yoluna gidebilir. Ayrıca, borçlunun ödeme yapmaktan kaçınması durumunda, kredi notu gibi finansal durumları da olumsuz etkilenebilir. Sonuç olarak, ipotekli borcun ödenmemesi, hem taşınmazın kaybına yol açabilir hem de borçlunun mali durumunu ciddi şekilde zorlayabilir.

Derece İpotek Sistemi Nedir?

Bir gayrimenkul üzerinde birden fazla ipotek kurulması mümkündür. Bu ipotekler, çeşitli derecelere (öncelik sırasına) ayrılabilir ve satıştan elde edilen gelir, ipotek alacaklılarının derecelerine göre dağıtılabilmektedir. 

Örneğin, bir gayrimenkul üzerinde 200.000 TL değerinde birinci derece, 300.000 TL değerinde ikinci derece ve 400.000 TL değerinde üçüncü derece ipotek bulunduğunu varsayalım. Gayrimenkul 350.000 TL’ye satıldığında, birinci derece ipotek sahibi alacağını tamamen bu meblağdan alırken, geriye kalan 150.000 TL ise ikinci derece ipotek alacaklısına ödenir. Üçüncü derece ipotek sahibi ise, en yüksek meblağda ipotek koymuş olsa da, derecesinin düşük olması nedeniyle herhangi bir ödeme alamamaktadır. 

Sıkça Sorulan Sorular

İpotek ne demek kısa bilgi?

İpotek, bir borcun güvence altına alınması için bir taşınmazın, borçlu tarafından alacaklıya teminat olarak gösterilmesidir.

Evin ipotek edilmesi ne demek?

Evin ipotek edilmesi, ev sahibinin borç aldığı bir kredi ya da alacak için evini teminat olarak göstermesi anlamına gelir. 

İpotek borcu ödenmezse ne olur?

Eğer ipotek borç ödenmezse, alacaklı, ipotekli taşınmazı satarak alacağını tahsil etme hakkına sahip olur.

Tapuya neden ipotek konur?

Tapuya ipotek, genellikle bir borcun teminat altına alınması için konur.

Evde ipotek varsa ne olur?

Bir ev üzerinde ipotek varsa, bu ev borcun teminatı olarak gösterilmiştir. Borç ödenmediği takdirde satılarak alacaklıların hakları karşılanabilir. 

Tapuda ipotek koyma ücreti ne kadar?

Söz konusu ipotek harcı ipotek meblağının bindelik oranı esas alınarak hesaplanmaktadır. 

2024 tapu ipotek harcı ne kadar?

İpotek işlemlerinde ipotek meblağının binde 4,55’i oranında tapu harcı binde 9,48’i oranında da damga vergisi alınmaktadır.

Tapuda ipotek varsa satış yapılır mı?

İpotekli bir taşınmazın, ipotek borcu ile birlikte bir başkasına satılmasına herhangi bir engel yoktur.

Eve ipotek nasıl konulur?

Bir taşınmaz üzerinde ipotek tesis edilebilmesi için, alacaklı ile taşınmaz sahibinin, taşınmazın belirli bir borcun güvencesi olarak kullanılmasını içeren bir ipotek sözleşmesi yapması gereklidir.

İpotek fek ne demek​?

İpotek fek nedir? sorusuna en etkili cevap olarak, ev kredisinin tamamı ödendiği zaman ipoteğin kaldırılması için banka tarafından hazırlanan belge şekline açıklama yapmak mümkündür.

Boşanma Davasında Kadının Hakları Nelerdir?

İzmir boşanma avukatı

Boşanma davasında kadının hakları, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak, kadının ekonomik ve sosyal güvencesini korumak ve boşanma sürecinin adil bir şekilde sonuçlanmasını temin etmek için düzenlenmektedir. Bu düzenlemeler, kadının boşanma sonrası yaşamını güvence altına almayı ve varsa çocukların menfaatini korumayı amaçlar. Özellikle ekonomik anlamda zayıf durumda olan boşanmada kadının hakları, boşanma sonrası mağdur olmaması için nafaka, tazminat ve mal paylaşımı gibi haklar öngörülmektedir. Anlaşmalı boşanmada kadının hakları ve çekişmeli boşanmada kadının hakları da yine bu hususta değerlendirilmektedir. Peki, boşanan kadın hakları nelerdir? Gelin yakından bakalım. 

Boşanma Davasında Kadının Maddi Tazminat Hakları

Boşanan kadının hakları arasında, maddi tazminat talep etme hakkı da bulunmaktadır. Bu durum, evlilik nedeniyle beklenen menfaatlerin zedelenmesi durumunda, kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu eşten talep ettiği tazminat olarak açıklanmaktadır (TMK m. 174). Maddi tazminat için, talep edenin daha az kusurlu olması, boşanmanın neden olduğu zararın varlığı ve bu zararla boşanma arasında nedensellik bağı bulunması gereklidir. Tazminat miktarı, tarafların ekonomik durumu, evlilik süresi ve diğer sosyal faktörler göz önünde bulundurularak belirlenmektedir. 

Boşanma Davasında Kadının Manevi Tazminat Hakları

Boşanmak isteyen kadın açısından manevi tazminat hakları, eşinin kusurlu davranışları nedeniyle uğradığı psikolojik zararları ve itibar kaybını gidermeyi amaçlamaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesine göre, boşanma nedeniyle kişilik hakları zarar gören eş, kusurlu olan diğer eşten manevi tazminat talep edebilmektedir. Kadin bosanmasi durumunda manevi tazminat talebinde bulunabilmesi için eşinin boşanmaya yol açan olaylarda ağır kusurlu olduğunun ispatlanması da gereklidir.

Manevi tazminat miktarını belirlerken mahkeme, tarafların sosyoekonomik durumunu, olayın kadında yarattığı psikolojik zararın boyutunu ve evlilik süresince yaşanan olayları dikkate almaktadır. Öte yandan, bu tazminat, kadının uğradığı manevi zararı bir nebze olsun telafi etmeye yöneliktir ve toplumsal olarak kadının itibarının korunmasına da katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Unutmamak gerekir ki, erkek boşanma davası açarsa kadının hakları yine aynı objektiflikle değerlendirilmektedir. 

Kadının Boşanmada Nafaka Hakları

Kadın boşanmak isterse ne yapmalı? şeklindeki sorular son zamanlarda oldukça konuşulan konulardandır. Boşanma davasında kadının nafaka hakları da yine bu süreçte izlenmesi gereken önemli hususlardandır. Bu haklar, boşanma sonrasında kadının ekonomik olarak zor duruma düşmesini önlemek ve yaşamını sürdürebilmesi için bir güvence sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu’na göre, kadının boşanma davası sırasında veya sonrasında üç temel türde nafaka talep etme hakkı bulunmaktadır. Dolayısıyla boşanan kadın ne kadar nafaka alır? hususu da bu türlere esasen belirlenebilmektedir. 

Bunlardan ilki olan Tedbir Nafakası, boşanma davası devam ederken, geçici olarak kadının geçimini sağlaması amacıyla ödenmektedir. Mahkeme, davanın seyrine göre bu nafakanın miktarını belirler ve dava süresince bu nafaka ödenir.

Diğer bir nafaka türü ise, Yoksulluk Nafakası’dır. Kadın, boşanmada ağır kusurlu olmadığı sürece yoksulluk nafakası talep edebilir. Bu nafaka, kadının sosyal ve ekonomik yaşamını sürdürebilmesi için düzenlenir ve genellikle belirli periyotlarda ödenmektedir.

İştirak Nafakası ise, boşanma sonrası çocukların velayeti kadına verildiyse, çocukların bakım ve eğitim masraflarını karşılamak amacıyla ödenmektedir. Bu nafaka, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları dikkate alınarak belirlenir ve çocuk reşit oluncaya kadar devam eder. 1 çocuğun nafakası ne kadar olacağı ve  2024 çocuk nafakası ne kadar olağı hususları ise tarafların gelir durumlarına oranla mahkemece belirlenmektedir. 

Boşanma Davasında Kadının Mal Paylaşımından Kaynaklı Alacak Hakları

Boşanma davasında mal paylaşımı kaynaklı alacak hakları, evlilik süresince edinilen malların adil bir şekilde paylaştırılması amacıyla düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu’na göre, yasal mal rejimi olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” uygulanır. Bu rejime göre, evlilik süresince her iki eşin de edindiği mallar, boşanma durumunda eşit bir şekilde paylaştırılmaktadır. Öte yandan, kadının veya eşinin evlilik öncesinde sahip olduğu veya evlilik sırasında hediye ya da miras yoluyla edindiği mallar “kişisel mal” olarak değerlendirilir ve paylaşıma dahil edilmez. 

Son olarak, kadın , evlilik sürecinde eşinin mal varlığına katkıda bulunmuşsa, bu katkısı “katkı payı alacağı” olarak adlandırılır ve boşanma durumunda kadın, katkıda bulunduğu malın bedelinin karşılığını talep edebilir.

Kadının Ücretsiz Avukat Talep Hakkı

Kadının ücretsiz avukat talep hakkı, ekonomik olarak yetersiz durumda olan kadınların adalete erişimini sağlamak için tanınmış bir haktır. Türk hukuk sisteminde, maddi durumu yetersiz olan kişiler, belirli şartlar altında ücretsiz boşanma avukatı ve adli yardım talep edebilirler. Bu hak, kadının ekonomik güvencesi olmadığında veya boşanma sürecinde mali olarak zorluk yaşadığında adil bir yargılama süreci geçirmesini sağlamak için önemlidir.

Kadın, bulunduğu ilin barosuna adli yardım talebinde bulunarak barodan kendisine ücretsiz avukat atanmasını isteyebilir. Bu başvuruda, kadının gelir durumunu ve mali zorluklarını belgeleyen evraklar sunulmalıdır. Baro, kadının yoksulluk durumunu inceleyerek talebi değerlendirir ve uygun görmesi durumunda avukat atanır.

6284 Sayılı Yasadan Kaynaklanan Koruma Kararı Talep Etme Hakları

6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” kapsamında, şiddet gören veya şiddet tehdidi altında olan kadınların, çocukların ve aile bireylerinin korunmasını sağlamak amacıyla çeşitli koruma kararları talep etme hakları tanınmıştır. Bu yasa, kadınların güvenliğini sağlamak, şiddetten uzak bir yaşam sürdürebilmelerine destek olmak ve şiddet uygulayanları caydırmak amacıyla düzenlenmiştir. Eşinden boşanan kadının sağlık güvencesi ve hayati güveni de bu açıdan ele alınmaktadır. 

Kanun sayesinde, mahkeme kararıyla, şiddet uygulayan veya tehdit eden kişinin kadına ve çocuklarına yaklaşması yasaklanabilmektedir. Bu kapsamda, saldırganın kadının yaşadığı eve, iş yerine veya çocukların bulunduğu yerlere yaklaşması engellenebilmektedir. Ayrıca, şiddet uygulayan kişiyle herhangi bir iletişime geçmesinin de yasaklanması mümkündür. Öte yandan, kadın kendisi veya çocukları için güvenli bir ortam talep ederse, sığınma evinde veya devletin sağladığı barınma olanaklarında da geçici olarak kalabilmektedir. 

Kadının Velayet Hakkı

Boşanan kadının hakları nelerdir hususunda ele alınan bir diğer husus ise velayet hakkıdır. Boşanma davasında velayet hakkı, çocuğun üstün yararını gözeterek, bakım, eğitim ve sağlıklı bir ortamda yetişme ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayacak ebeveyne velayetin verilmesi amacıyla düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu’na göre, boşanma davasında velayetin kime verileceğine karar verilirken, çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişimi, ebeveynlerin çocukla olan ilişkileri ve çocuk üzerindeki etkileri dikkate alınır. Eğer sizin de aklınızda boşanmak isteyen kadın ne yapmalı şeklinde sorular bulunuyorsa, Kalemci İzmir Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Bürosu ile iletişime geçebilirsiniz. 

Kadının Çocukla Kişisel İlişki Kurma Hakkı

Ebeveynlerin çocukla kişisel ilişki kurma hakkı, boşanma veya ayrılık sonrasında çocuğun velayeti kendisine verilmeyen ebeveynin, çocukla sağlıklı bir bağ kurabilmesi için tanınmış önemli bir haktır. Türk Medeni Kanunu’na göre, çocuğun üstün yararını gözetmek koşuluyla her iki ebeveynin de çocukla kişisel ilişki kurma hakkı bulunmaktadır. Bu hak, çocuğun duygusal gelişimini desteklemek ve her iki ebeveyniyle de düzenli bir ilişki kurarak sağlıklı bir şekilde büyümesini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.

Kadının Çocuğun Teslimini Talep Hakkı

Kadın tarafından çocuğun teslimi hakkı, velayeti kendisine verilen veya mahkeme kararı ile belirli zamanlarda çocuğuyla görüşme hakkına sahip olan boşanmış kadın, bu karara uygun olarak çocuğun kendisine teslim edilmesini talep edebilmesi anlamına gelir. Türk Medeni Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde, çocuğun teslimi talebi annenin çocuğuyla sağlıklı bir ilişki kurabilmesi ve mahkeme kararının uygulanabilmesi için koruma altına alınmıştır.

Boşanma Davası Devam Ederken Evi Kullanmayı Talep Etme Hakkı

Boşanma davası devam ederken, eşlerden biri aile konutunu kullanma talebinde bulunabilir. Boşanmış kadınlara ev yardımı hususu da bu açıdan ele alınmaktadır. Türk Medeni Kanunu’na göre, boşanma sürecinde konutun kimin kullanımında olacağı, taraflar arasında anlaşmaya varılamazsa hakim tarafından belirlenir. Mahkeme, eşlerin sosyal ve ekonomik durumlarını göz önünde bulundurarak bu konu açısından bir karar vermektedir. 

Boşanma Davasında Kadının Şahsi Eşyalarını Talep Hakkı

Boşanma davasında kadın, şahsi eşyalarını talep etme hakkına sahiptir. Bu konu bağlamında boşanma davasında kadının ziynet eşyalarını talep hakkı da korunmaktadır. Düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, genel olarak kadına bağışlanmış sayılır ve onun kişisel malı olarak kabul edilir. Kadın, bu eşyaların iadesini talep edebilir, ancak ispat yükü kendisine ait olmaktadır. Eğer eşyalar evlilik süresince ortak harcamalar için kullanıldıysa, kadının bunların iadesini de talep etmesi mümkündür.

Aldatma(Zina) Sebebiyle Boşanma Davası Nedir? yazımızı okumak için tıklayın.

Taksir Ne Demek?

taksir ne demek

Taksirli Suç Nedir?

Taksir ne demek? sorusuna cevap olarak söylenebilir ki, taksirli suç, suçu işleyen kişinin (failin) kasıt olmadan, ancak dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak suç işlemesi durumunda ortaya çıkan bir suç türüdür. Bu tür suçlarda failin esas amacı suç işlemek değildir. Fakat söz konusu kişinin ihmalkar veya tedbirsiz bir davranışı sonucunda suç meydana gelmektedir. Dolayısıyla, bu yazı taksirli suç ne demek? şeklindeki sorulara etkili bir cevap niteliğindedir. 

Türk Ceza Kanunu’na istinaden taksirli suçların, genellikle trafikte yapılan ihlaller, iş kazaları veya mesleki ihmaller gibi durumlarda ortaya çıktığı gözlemlenmektedir. Ek olarak, taksirli suçlarda failin kastı olmaması nedeniyle ceza miktarı, kasıtlı işlenen suçlara göre daha hafif olabilmektedir. Örneğin, bir kişinin trafik kurallarına uymadığı için kazaya sebebiyet vermesi ve bu kazada yaralanma veya ölüm olması, taksirle işlenmiş bir suç olarak değerlendirilebilir.

Türk Ceza Kanunu’nda taksirli suçlar, özellikle 22. madde kapsamında düzenlenmiştir. TCK 22, taksirle işlenen suçların genel çerçevesini ve cezalandırma koşullarını belirlemektedir. Ek olarak, madde 22’de taksir, bilinçli ve bilinçsiz olmak üzere 2 türe ayrılmıştır. 

Bilinçli Taksir Ne Demek?

Bilinçli taksir nedir?, en basit tabiriyle failin bir eylemi yaparken ortaya çıkabilecek tehlikenin farkında olmasına rağmen bu sonucu istemeden hareket etmesi durumudur. Kısacası, fail oluşabilecek tehlikeyi öngörmekte ancak gerçekleşeceğini düşünmemekte veya olabileceğini bilmesine rağmen sonucu istememektedir. Bu nedenle bilinçli taksir, sıradan taksirden farklı olarak failin sonuç konusunda bir bilinç sahibi olduğu durumlarda ortaya çıkmaktadır. 

Örneğin, araç kullanımında hız limitini aşan bir sürücü, kaza yapabileceğini öngörebilir ama kaza yapmayı istemez. Eğer bir kaza meydana gelir ve bu kazada yaralanma veya ölüm olursa, sürücünün bu durumu “bilinçli taksir” olarak değerlendirilmektedir.

Türk Ceza Kanunu madde 22/3’e göre bilinçli taksirle işlenen suçlarda, bilinçli taksir cezası normal taksirli suçlara göre artırılmaktadır. Bu durum, failin olası tehlikeyi öngörmesine rağmen davranışını değiştirmemesi daha ağır bir sorumluluk doğurduğu için geçerlidir.

Bilinçsiz Taksir Ne Demek?

Peki, bilinçsiz taksir nedir? Bilinçsiz taksir, eylemi gerçekleştiren kişinin sonucunu öngörmediği ancak dikkatsiz ve özensiz davranarak bir suçun ortaya çıkmasına neden olduğu durumdur. Bu durumda fail, yaptığı eylemin riskli olduğunun farkında değildir ve sonuçları öngörememiştir. Yani bilinçsiz taksirde, tehlikeli bir sonucun meydana gelebileceği düşüncesi failin zihninde oluşmamaktadır.

Örneğin, herhangi bir sürücünün uykusuz bir şekilde araç kullanarak dalgınlık sonucu kazaya yol açması, bilinçsiz taksir örnekleri olarak değerlendirilebilir. Sürücü bu durumda dikkatli olmasa da, kaza oluşması riskini bilerek veya isteyerek hareket etmemektedir.

Bilinçsiz taksirde, failin tehlikeyi öngörmediği kabul edildiğinden, ceza oranı bilinçli taksire göre daha hafif düzeyde olabilmektedir. 

Kast ve Taksir Arasındaki Fark Nedir?

Kast ve taksir konusu, suçun işleniş şekline göre cezai sorumluluğun belirlenmesinde kullanılan iki önemli kavram olmaktadır. İkisi arasındaki temel fark, failin suçu işlerken sonuç hakkındaki niyet ve farkındalık düzeyi ile ilgili olmaktadır. 

Kast hakkında konuşmak gerekirse, fail, suçun sonuçlarını bilerek ve isteyerek hareket etmektedir. Suç işleyen kişi, yaptığı eylemin sonuçlarını önceden öngörmekte ve bu sonucun gerçekleşmesini isteyerek haraket etmektedir. Örneğin, bir kişinin planlayarak ve isteyerek başka birine zarar vermesi, kasten işlenen suçtur.

Taksirde ise fail, suçun sonuçlarını istemeden, dikkatsiz bir şekilde suça yol açmaktadır. Diğer bir ifadeyle, failin suç işleme amacı yoktur, ancak dikkatsiz veya ihmalkar davranışları sonucunda istenmeyen bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Her iki durum hakkındaki önemli bir fark olarak söylenebilir ki, kastta fail, sonucun farkındadır ve bilinçli olarak bu sonucu doğurur. Taksirde ise fail dikkatsizlik veya tedbirsizlik nedeniyle sonuçla karşılaşır.

Taksirle Ölüme Neden Olma Cezası Nedir?

TCK madde 85, taksirle ölüme neden olma cezası ve bu suçun detaylarını düzenlemektedir. Buna göre, eğer fail, taksirli bir davranışı sonucunda tek bir kişinin taksirli ölüm durumuna sebep olursa, 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.

Taksirle birden fazla kişinin ölümüne veya bir kişinin ölümü ile bir veya daha fazla kişinin yaralanmasına neden olma durumunda ise ceza oranı değişmektedir. Eğer olayda söz konusu durum gerçekleşirse, ceza 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası arasında belirlenebilmektedir. 

Fakat, bilinçli taksirle ölüme neden olma durumunda ise verilecek ceza yarı oranında artırılmaktadır. Bu durumda, failin olayın riskini bilmesine rağmen tedbirsiz davranması nedeniyle daha ağır bir ceza söz konusu olmaktadır. Taksirle işlenen suçlardaki ceza düzeyi olayın doğal gelişimine ve seyrine bağlı olarak değiştiğinden sürecin işleyişi ile ilgili olarak bir avukatla çalışmak önerilmektedir. Örneğin, Kalemci İzmir Avukat ve Hukuki Danışmanlık Bürosu olarak, İzmir ceza avukatlarımız yardımıyla tüm süreçlerinizi dikkatli bir şekilde izlemekteyiz. Dolayısıyla, bizimle iletişime geçerek daha detaylı bilgi alabilirsiniz. 

Taksirle Yaralama Cezası Nedir?

Taksirle yaralama ne demek ve cezası nedir? Söz konusu durum Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesine göre belirlenmiştir. İlk olarak eğer fail, taksirli bir davranışı sonucunda bir kişinin basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek şekilde yaralanmasına neden olursa, 3 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılabilmektedir.

Ağır taksirle yaralanma ne demek konusunda ise söylenebilir ki, eğer yaralanma daha ciddi sonuçlara yol açmışsa, örneğin, hayati tehlike geçirme gibi durumlar söz konusu ise ceza artırılır ve 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilebilmektedir. 

Sıkça Sorulan Sorular

Taksirli suç ne demek örnek?

Taksirli suç, failin kasıt olmaksızın, yani sonucu bilerek ve isteyerek yapmadan, bir suç işlemesi durumudur. Peki, taksirli suçlar nelerdir? Örneğin, bir doktorun ameliyat sırasında ihmal veya dikkatsizlik yaparak hastaya zarar vermesi taksirli bir suçtur. Bu durumda Doktor, hastanın zarar görmesini istememiştir, fakat özen yükümlülüğüne aykırı davranarak yaralanmaya veya ölüme neden olmuştur. 

Taksirli suçlarda kusur nedir?

Taksirli suçlarda kusur, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması sonucu ortaya çıkan sorumluluğunu ifade etmektedir. 

Taksirli suçun cezası nedir?

Taksirli suçların cezası, işlenen suçun türüne, sonuçlarına ve failin kusur derecesine göre değişiklik gösterir. Daha detaylı bilgi için yukarıda bu konu ile ilgili detaylı açıklamaya bakılabilir. 

Taksirli davranış nedir?

Taksirli davranış, failin gerekli dikkate ve özene aykırı hareket etmesi sonucu istemeden bir suçun meydana gelmesine yol açan eylemlerdir.

Yasadışı Bahis Oynama Cezası: Yasal Sonuçlar ve Etkileri

Bilgisayar ve tabletde çalışan adam eli

Yasadışı Bahis Nedir?

Yasadışı bahis ne demek? şeklindeki sorulara cevap arandığında karşımıza çıkan bir takım unsurlar bulunmaktadır.  Yasadışı bahis, yetkili kurumlar tarafından lisanslandırılmamış veya denetlenmeyen ve hukuki düzenlemelere uymayan bahis siteleri dahilinde gerçekleşen işlemler şeklinde bilinmektedir. Bu tür casino bahis gibi eylemler, genellikle yasal bir zemine oturtulmadığı için güvenlik, hile ve bağımlılık gibi sorunlara daha açık olmaktadır. Devletler ise bahis oyunu gibi bu faaliyetlerin vergi kaybı yaratması, kara para aklama gibi suçlarla yüksek düzeyde bağlantılı olabilmesi ve tüketiciyi koruyamaması gibi nedenle yasadışı bahisle mücadele içerisindedir.

Öte yandan, yasal bahisler ise belirli bir denetim altında, lisanslı bahis sitesi kuruluşları tarafından yapılmaktadır. Yasadışı bahisler ise bu bağlamda internet üzerinden izinsiz bet siteleri veya yasal olmayan bahis organizasyonları tarafından sunulmaktadır. Yasadışı bahise karşı ülkemiz dahil çeşitli ülkelerde ağır cezalar ve yaptırımlar uygulanmaktadır. Bu konuyla bilgi için İzmir Bilişim Avukatına başvuru yapılabilir.

Yasadışı Bahis Suçu Nedir?

Yasa dışı bahis suçu ise yetkili kurumların izin ve denetimi olmadan bahis oynatma veya oynatma amacıyla aracılık yapma faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan etkenlerdendir. Diğer bir deyişle, yasal olarak lisanslandırılmamış ve denetlenmeyen kaçak bahis siteleri dahilindeki oyunlara katılmak veya bu oyunların organizasyonunu üstlenmek gibi eylemler yasadışı bahis suçu olarak tanımlanmaktadır. Türkiye gibi birçok ülkede yasadışı bahis faaliyetleri suç olarak kabul edilmekte ve hem bu oyunları organize edenler hem de bu oyunlara katılanlar için çeşitli yasadışı bahis cezası yaptırımları bulunmaktadır.

Türkiye’de bu suç, 7258 sayılı kanun olan “Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlemesi Hakkında Kanun” ile düzenlenmiştir. Suçun kapsamına, yasadışı bahis oynatma, oynanmasına yer sağlama ve bahis oyunlarının Türkiye’den oynanmasına yönelik reklam sağlama gibi fiiller girmektedir. 

Yasadışı Bahis Oynamanın Cezası Nedir?

Yasadışı bahisle ilgili cezai yaptırımlar suçun niteliğine bağlı olarak değişmektedir. Dolayısıyla Türkiye’de yasadışı bahis oynama cezası, oynatmanın ve aracılık yapmanın cezaları da, 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında belirlenmiştir.

İlk olarak söylemek gerekir ki, yasadışı bahis sitesi aracılığıyla yasadışı bahis oynatan kişiler, bu suçu organize edenler veya bahis oynanmasına olanak sağlayanlar için ağır cezai yaptırımlar bulunmaktadır. Yasadışı bahis oynatanlar veya bu faaliyetlere yer sağlayanlar için 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve 10.000 güne kadar adli para cezası uygulanabilmektedir. Bu cezalar, yasadışı bahis faaliyetlerinin toplum düzenine zarar vermesi nedeniyle ciddi yaptırımlar içermektedir.

Yasa dışı bahis oynamanın cezası da bahis oynayan yani bu tür faaliyetlere katılan kişilerin hukuki açıdan cezalandırılması ile gerçekleştirilir. Genel bir ifadeyle, kaçak bahis cezası, 7258 sayılı Kanun’a göre, mahallin en büyük mülki idare amiri tarafından 5.000 TL ile 20.000 TL arasında idari para cezası olarak belirlenmiştir. Son olarak Yasadışı bahise aracılık eden, ödemeleri düzenleyen, bahis oynanmasına yardım eden veya reklamını yapan kişiler de kanunen suç işlemiş sayılmaktadır. Bu gibi durumlarda, 5 yıla kadar hapis cezası ve oldukça yüksek para cezasının verildiği görünmektedir. 

Yasadışı Bahis Cezası nasıl Tespit edilir?

Peki, yasadışı bahis oynayanlar nasıl tespit edilir? Yasadışı bahis cezası, çeşitli yöntemler kullanılarak tespit edilebilmekte ve yetkili kurumlar bu süreci yönetmektedir. Tespit süreci, teknolojik takipten ihbarlara kadar geniş bir yöntem yelpazesi içermektedir. Kaçak iddaa siteleri dijital izleri, IP adresleri ve ağ hareketleri üzerinden takip edilme işlemi, bu yöntemler arasında en yaygın olarak bilinenidir. Türkiye’de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) gibi kurumların, yasadışı bahis sitelerinin faaliyetlerini tespit etmek için IP takibi yaptığı bilinmektedir. 

Öte yandan, sanal bahis siteleri genellikle sosyal medya platformları, mesajlaşma uygulamaları veya diğer çevrimiçi mecralarda reklam olarak yer almaktadır. Bu nedenle, söz konusu reklamlar yetkili kurumlar tarafından takip edilmekte ve raporlanmaktadır. Bankalar ve finans kuruluşları, şüpheli para transferlerini bildirerek de yasadışı bahis suçunun ortaya çıkmasına vesile olmaktadır. Yasadışı bahis siteleri aracılığıyla yapılan yüksek hacimli veya düzenli transferler, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından incelenmektedir. 

Vatandaşlar da, yasadışı bahis faaliyetlerini ihbar ederek yetkililere bilgi sağlayabilirler. İhbarlar, Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) veya MASAK gibi yetkili kurumlara yapılarak suçun oluşmasına engel olmak mümkündür. Ek olarak, yasadışı bahis siteleri genellikle yurt dışı merkezli olduğundan, uluslararası işbirlikleri de ihbar açısından önemli rol oynamaktadır. İnterpol veya diğer uluslararası güvenlik kurumları aracılığıyla bilgi paylaşımı yapılması ve sınır ötesi operasyonlar düzenlenmesi de mümkündür.

Yasadışı Bahis Oynayan Memur İşten Atılır mı?

Yasadışı bahis oynayan bir memur, kamu görevinden atılma riskiyle karşı karşıya kalabilmektedir. Türkiye’de kamu görevlileri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında belirli kurallara tabi olup, “devlet memuruna yakışmayan” faaliyetlerde bulunmaları durumunda disiplin cezası almaktadırlar. Yasadışı bahis oynamak da bu tür faaliyetler arasında yer almaktadır.

İlk olarak, yasadışı para bahis oynadığı tespit edilen bir memur hakkında disiplin soruşturması başlatılır. Bu soruşturma sonucunda eğer kişinin yasadışı bahis oynadığı kanıtlanırsa çeşitli disiplin cezaları alabilmektedir. Suçun niteliğine göre, memurun kademe ve derece ilerlemesi gibi avantajları durdurulabilmektedir. Bu gibi disiplin cezaları bir memurun kariyerinde ilerlemesini engelleyen ciddi yaptırımlardandır.

Öte yandan, yasadışı bahis oynama fiili, memurun “devlet memurluğuna yakışmayan davranış” kapsamında değerlendirilirse, en ağır ceza olan devlet memurluğundan çıkarma cezası da uygulanabilmektedir. Özellikle yasadışı bahis oynayanların, kamunun güvenliğini ve kamu düzenini tehlikeye atacak bir davranış sergilediği değerlendirildiğinde, memuriyetten çıkarılma kararının alınması kaçınılmaz olmaktadır.

İnternet Üzerinden Kumar Oynama Suçu ve Cezası Nedir?

Türkiye’de internet üzerinden sanal kumar oynamak yasadışıdır ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında suç olarak tanımlanmıştır. İnternet üzerinden kumar oynayan kişiler için doğrudan hapis cezası uygulanmasa da büyük oranda idari para cezası verildiği bilinmektedir. Öte yandan, internet üzerinden gerçekleştirilen yasadışı kumar ve bahis faaliyetleri, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ile Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından izlenmektedir. Sonuç olarak, yasadışı kumar oynadığı tespit edilen kişiler hakkında idari para cezaları uygulanırken, oynatan ve aracılık edenlere ise daha yüksek düzeyde adli cezalar verilmektedir.

Yasadışı Bahis Oynatma, Yer ve İmkan Sağlama ve Para Transferi Suçları

Daha önce de belirttiğimiz gibi, yasadışı bahis oynatma, yer ve imkan sağlama ve para transferi suçları, Türkiye’de 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında suç sayılmakta ve bu suçları işleyenlere yönelik ciddi cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Bu yasalar, yasadışı bahisi engellemek ve toplumu bu tür faaliyetlerden korumak amacıyla getirilmiştir. Oynama eyleminin cezai yaptırımları arasında adli para cezası bulunurken, oynatma ve aracılık yapma suçları daha ağır şekilde cezalandırılmaktadır. Bu tür suçlar genellikle karmaşık ve zaman alıcı olduğundan, cezai yaptırımlar hakkındaki detaylı bilgiyi İzmir Avukat ve Hukuki Danışmanlık Bürosu Kalemci Hukuk ile iletişime geçerek alabilirsiniz. 

Yasadışı Bahis Cezası Affı Var mı? 

7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a göre yasa dışı bahis cezası affı uygulanabilmektedir. Bu aftan kastedilen, kanun kapsamındaki borçların yapılandırılmasıyla cezaların ve bunlara bağlı eklerin tamamının veya bir kısmının ödenerek kalan cezaların ve eklerinin silinmesidir. Böylece, yasadışı bahis oynama nedeniyle alınan kesinleşmiş idari para cezalarının yapılandırılması mümkün hale gelmektedir.

7258 Sayılı Yasanın 5.1-c Maddesi

7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesi, yasadışı bahisle ilgili yaptırımları belirlemektedir. Yasadışı bahis oynatmak, bu tür bahislerin yapılmasına olanak sağlamak, teşvik etmek ve reklamını yapmak gibi eylemler suç olarak kabul edilirken, yasadışı bahis oynamak ise kanunda kabahat olarak tanımlanmıştır.

7258 sayılı yasanın 5.1-ci maddesinin madde metni ise “spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli veya müşterek bahis ya da şans oyunlarıyla bağlantılı olarak para nakline aracılık eden kişiler, üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır” şekildedir:

Sıkça Sorulan Sorular

Kaçak Bahis Sitelerinde Oynayanlar Ceza Alır Mı?

Evet, kaçak bahis sitelerinde oynayanlar cezai yaptırımlarla karşılaşabilir. Türkiye’de 7258 sayılı kanun çerçevesinde, yasadışı bahis oynamak belirli yaptırımlara tabidir.

Bahis Cezasını Ödemezsem Ne Olur?

Para cezasını ödemediğiniz takdirde, ceza icra takibine alınabilir. Bu durumda, alacaklı olan devlet kurumları (genellikle Maliye Bakanlığı veya ilgili vergi daireleri) tarafından icra takibi başlatılır.

Yasa Dışı Bahis Cezası E-Devlette Görünür Mü?

Yasadışı bahis nedeniyle adli bir ceza almışsanız, bu ceza adli sicil kaydınıza yansır. Yasa dışı bahis cezası sorgulama için, E-devlet üzerinden adli sicil kaydınızı sorgulayarak, alınan hapis cezası veya diğer adli cezalar hakkında bilgi edinebilirsiniz.

Yasa Dışı Bahis Cezası Kaç Yıl Yatar?

Yasadışı bahis cezasının ne kadar süre yatacağı, verilen cezanın türüne ve mahkeme kararına bağlıdır. Türkiye’de yasadışı bahisle ilgili cezalar, genellikle hapis cezası veya idari para cezası olarak uygulanmaktadır.

Yasa Dışı Bahis Cezası Nasıl Anlaşılır?

Yasadışı bahis cezasının anlaşılması, adli sicil kaydı, mahkeme kararları, idari cezalar ve hukuki danışmanlık gibi yollarla sağlanabilir. Bu süreçlerde dikkatli olmak ve gerekirse profesyonel yardım almak önemlidir.

Temyiz ve Temyiz Süreci Nedir?

Temyiz Ne Demek?

Temyiz nedir? Temyiz, Türk hukuk sisteminde bir mahkeme kararının hukuki açıdan incelenmesini sağlayan yasal bir yoldur. Temyiz, genellikle Yargıtay tarafından gerçekleştirilir ve yalnızca hukukun doğru uygulanıp uygulanmadığını denetlemektedir. Bu süreçte, istinaf mahkemesi tarafından verilen kararların hukuka uygunluğu detaylı bir şekilde kontrol edilmektedir. Genellikle temyiz süresi, istinaf mahkemesi kararının tebliğinden itibaren 15 gün olarak belirlenmiştir. Genel bir ifadeyle temyiz, hukukun adalet sağlama misyonunun bir parçası olarak hatalı kararların düzeltilmesine olanak tanımaktadır. 

Kimler Temyiz Hakkına Sahiptir?

Temyiz hukuk hakkına sahip olan kişiler başlıca olarak davanın tarafları olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, sanık yani yargılanan kişinin öncelikli olarak temyiz hakkına sahip olduğu söylenebilmektedir. Sanığın sahip olduğu bu hakkı, söz konusu kişinin yasal temsilcileri yani vasisi, anne-babası, avukatı veya eşi tarafından da kullanılabilmektedir. Özellikle süreçlerin etkili ve detaylı bir şekilde sürdürülebilmesi için bir avukatla iş birliği yapılması önerilmektedir. Mahkeme süreçleri yapıları gereği karmaşık olduğundan, bir avukat yardımıyla olası sorunların önüne geçilmesi mümkündür. Siz de Kalemci İzmir Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Bürosu ile iletişime geçerek ceza avukatları tarafından gösterilen hizmetlerimizden yararlanabilirsiniz. 

Öte yandan davaya müdahil olan diğer kişiler de yerel mahkeme kararını temyiz edebilirler. Bu kişiler arasında şikayetçi olan taraflar, mağdurlar ve suçtan zarar görenler yer almaktadır. Ek olarak, ceza davalarında, Cumhuriyet savcısı da temyiz başvurusu yapma hakkına sahiptir.

Temyiz Süreci Nedir? 

Temyiz süreci, bir mahkeme kararının daha üst bir mahkeme tarafından incelenmesi ile başlamaktadır. Söz konusu kararın tebliğinden itibaren belirli bir süre içinde temyiz başvurusunun yapılmış olması gerekmektedir. Başvuru işlemi, temyiz dilekçesi ile ilgili temyiz mahkemesine sunulmaktadır. Sonraki aşamalar ise temyiz mahkemesi tarafından temyiz dilekçesinin incelenmesi ile devam etmektedir. Dilekçede usul ve esas yönünden belirtilen itirazların incelenmesine öncelik verilmektedir. Bu aşamada, temyiz mahkemesi, dilekçenin kabul edilebilir olup olmadığını farklı açılardan değerlendirmektedir.

Dilekçenin kabul edilmesi durumunda, önceki mahkeme dosyası incelenmektedir. İlgili belgeler, deliller ve önceki mahkeme kararları bu aşamada titizlikle gözden geçirilmektedir. Temyiz mahkemesi tarafından kararın hukuka uygunluğu değerlendirildiğinde, dosyanın yeniden yargılanması değil, mevcut kararın hukuki yönleri incelenmektedir.

Sonuç olarak mahkeme, dosyayı inceledikten sonra ya kararı onaylar ya da bozar. Kararın onanması durumunda, alt mahkeme kararı kesinleşir. Bozma durumunda ise dosya ilgili mahkemeye geri gönderilir ve mahkeme, temyiz mahkemesinin gerekçelerine uygun olarak yeni bir karar kabul eder. Bu süreç, mahkeme türüne ve davanın özelliklerine göre değişiklik gösterebilir, ancak genel olarak yukarıdaki aşamaları takip etmektedir. 

Temyiz Sebepleri Nedir? 

Türkiye’deki hukuk sisteminde temyiz sebepleri genel olarak belirli başlıklar açısından açıklanmaktadır. Örneğin, mahkemelerin usulüne uygun yargılama yapmadığı düşünüldüğünde bu sürece başvurulmaktadır. Bu usul uygunsuzluğunun örnekleri arasında taraflara yeterli süre verilmemesi veya delillerin değerlendirilmesinde hatalar yapılması gibi durumlar yer almaktadır. Mahkeme, hukukun genel kurallarını veya yürürlükteki mevzuatı yanlış yorumladığında veya uyguladığında da temyiz başvurusunun yapılması mümkündür. 

Öte yandan, sunulan deliller yanlış değerlendirildiğinde, eksik delil toplandığında veya delillerin yetersiz şekilde incelenmesi durumlarında da bu sürece başvurulduğu görülmektedir. Verilen kararın hukuki dayanağının yetersiz olması da temyiz sürecine zemin yaratmaktadır. Unutmamak gerekir ki, bu sebepler, temyiz dilekçesinde açıkça belirtilmelidir. Çünkü, temyiz mahkemesi bu sebepler doğrultusunda kararları inceleyerek sonuca varmaktadır. 

Temyiz Başvurusu Nasıl Yapılır?

Temyiz başvurusu için konulan süre kararın tebliğinden itibaren 15 gün olarak belirlenmiştir. Sürece başlamak için ilk olarak dilekçe eksiksiz bir şekilde hazırlanmalıdır. 

Dilekçede aşağıdaki unsurların yer alması gerekmektedir:

  • Tarafların demografik bilgileri (ad, soyad, adres, T.C. kimlik numarası).
  • Temyiz edilen kararın hangi mahkemeden, hangi tarihte verildiği ve kararın numarası.
  • Temyiz sebepleri.
  • Talep edilen sonucun açıkça ifade edilmesi.

Öte yandan temyiz dilekçesine, kararın dayandığı belgelerin ve delillerin kopyaları da eklenmelidir. Temyiz sebebi olarak ileri sürülen her türlü belge ve delilin dilekçeye dahil edilmesi kararın istenilen sonucu vermesi açısından oldukça önemlidir. Sonraki aşamada, hazırlanan temyiz dilekçesi, ilgili temyiz mahkemesine (örneğin Yargıtay) bizzat veya İzmir ceza avukatı aracılığıyla sunulmalıdır. Başvuru sırasında ise mahkeme harcı ve diğer gerekli ücretlerin ödenmesi de gerekmektedir. Harç miktarı, başvuru yapılan mahkemenin türüne ve davanın niteliğine göre değişiklik gösterebilmektedir. 

Temyiz dilekçesi mahkemeye ulaştıktan sonra ise, mahkeme bu dilekçeyi inceler ve taraflardan gerekirse görüş alabilir. Daha sonra ise temyiz mahkemesi, başvuru dosyasını inceleyerek karar verir.

Temyiz Başvuru Süresi Ne Kadar?

Son dönemde 7499 sayılı Kanun’un. 18. Maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Temyiz İstemi ve Süresi” başlıklı 291. Maddesine bir düzenleme getirilmiş ve temyiz usulüne de hükmün açıklandığı tarihten itibaren iki hafta içerisinde başvurulması süresi eklenmiştir. 

Fakat söz konusu düzenlenme 01/06/2024 tarihi ve daha sonra verilen kararlar için uygulanmakta olup 01/06/2024 yılına kadar açıklanan kararlar için ise temyiz başvuru süresi hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün olarak tatbik edilmeye devam etmektedir. Temyiz ve istinaf farkı da kendini bu açıdan göstermektedir. 

Temyiz Dilekçesi Nasıl Yazılır?

Ceza temyiz dilekçesi, mahkeme kararına itiraz etmek amacıyla yazılan bir belge olmakta ve genellikle dava taraflarının avukatları tarafından hazırlanmaktadır. Ancak, avukatlardan ziyade taraflar kendileri de temyiz dilekçesini yazabilirler. Dikkat etmek gerekir ki, temyiz süreci karmaşık hukuki kavramlar içerebilir ve bu nedenle bir avukat tarafından yardım almak önerilmektedir. Çalıştığınız avukat, temyiz sebeplerini etkili bir şekilde belirleyebilir ve hukuki argümanları doğru bir biçimde sunabilmektedir. 

Temyiz Dilekçesi Örneği

 

(CEZA MAHKEMELERİNİN KARARINI TEMYİZ EDERKEN KULLANILACAK DİLEKÇE ÖRNEĞİ)

 

YARGITAY (   ) CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

Gönderilmek Üzere

RİZE ………….. CEZA MAHKEMESİNE

 

DOSYA NO                             :

 

TEMYİZ EDEN                             : (Ad-Soyad, Anne-Baba Adı, Doğum Tarihi, Taraf Sıfatı (Sanık-Katılan-Müşteki-Malen Sorumlu vs.) T.C. Kimlik No)

 

TEMYİZ EDİLEN KARAR          :

 

SUÇ                                               :

 

SUÇ TARİHİ                                 :

 

KARAR TARİHİ                           :

 

KARARIN TEBLİĞ TARİHİ        :

 

TEMYİZ NEDENLERİ                 :

                                                         1-

                                                         2-

                                                         3-

                                                         4-

 

NETİCE VE TALEP                    : Yukarıda belirtilen nedenler ve dairenizce resen gözetilecek hususlar uyarınca usul ve yasaya aykırı olduğunu düşündüğüm …. Ceza Mahkemesinin …../…./…. tarih ve …….. esas ve karar sayılı kararının temyiz incelemesinin yapılarak bozulmasına karar verilmesi arz ve talep olunur…./…./….

 

                                                                                                         (Ad-Soyad)

                                                                                       Temyiz Talebinde Bulunan

                                                                                                    İmza

                                                                                           

 

 

 

(HUKUK  MAHKEMELERİNİN KARARINI TEMYİZ EDERKEN KULLANILACAK DİLEKÇE ÖRNEĞİ)

 

 

YARGITAY (  ) HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

         Gönderilmek Üzere

                     RİZE…………………….. MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

 

 

DOSYA NO                  :

 

TEMYİZ EDEN                 : (Ad-soyad, Anne-Baba Adı, Doğum Tarihi, Adres Bilgisi ve T.C. Kimlik No)

 

KANUNİ TEMSİLCİ         : (Veli-Vasi-Kayyım Var İse Bu Kişilerin Ad-Soyad, Adres Bilgisi ve T.C. Kimlik No)

 

VEKİLİ                        : (Avukat İle Takip Ediliyor İse Ad-soyad, Adres Bilgisi)

 

KARŞI TARAF           : (Ad-soyad, Anne-Baba Adı, Doğum Tarihi, Adres Bilgisi ve T.C. Kimlik No)

 

KANUNİ TEMSİLCİ         : (Veli-Vasi-Kayyım Var İse Bu Kişilerin Ad-Soyad, Adres Bilgisi ve T.C. Kimlik No)

 

VEKİLİ                        : (Avukat İle Takip Ediliyor İse Ad-soyad, Adres Bilgisi)

 

TEMYİZ EDİLEN KARAR : Rize …… Hukuk Mahkemesi’nin …… tarih ve ……. esas ve karar sayılı kararı

 

MAHKEME KARARININ

 TEBLİĞ TARİHİ              :

 

KARARIN ÖZETİ             :

 

 

TEMYİZ NEDENLERİ     :   1-

                                                 2-

                                                 3-

                                                 4-

                                              

NETİCE VE TALEP  :   Yukarıda açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu düşündüğüm Rize …… Hukuk Mahkemesi’nin ……. tarih ve ……. esas ve karar sayılı kararının temyiz incelemesinin yapılarak bozulmasına karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.

 

                                                                                 Temyiz Talebinde Bulunan

                                                                                               (Ad-Soyad)

                                                                                           İMZA

 

 

Türk Vatandaşlığı Nasıl Alınır?

Türk Vatandaşlığı

Türkiye Vatandaşlık Şartları

Türk vatandaşlığı kazanma şartları, Türkiye Cumhuriyeti’nin 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu şartlar, doğumla kazanma ve sonradan kazanma olmak üzere iki ana kategoriye ayrılmaktadır.

Türkiye’de doğan çocuklar, ana ve babalarının vatandaşlık durumuna bağlı olarak Türk vatandaşlığını kazanabilirler. Eğer çocuğun ana veya babası Türk vatandaşıysa, çocuk doğumla Türk vatandaşı olur. Ayrıca, Türkiye’de doğmuş ancak ailesinin kimliği belli olmayan veya vatansız olan çocuklar da Türk vatandaşlığı ve tc kimlik kartı veya pasaport sahibi olabilmektedir. Pasaport için gerekli evraklar da bu aşamada dikkatlice incelenmelidir.

Sonradan Türk vatandaşlığı kazanmak için de çeşitli yollar ve şartlar bulunmaktadır:

  • Kesintisiz İkamet: Türkiye’de en az beş yıl kesintisiz ikamet eden yabancı uyruklular, belirli koşulları sağladıkları takdirde Türk vatandaşlığına başvurabilirler. Bu süreçte, başvuru sahibinin iyi ahlak sahibi olması ve kamu güvenliği açısından bir engel teşkil etmemesi gerekmektedir. Başvurular, nüfus ve vatandaşlık işleri genel müdürlüğü kurumuna yapılmalıdır.
  • Evlilik: En az üç yıldır bir Türk vatandaşı ile evli olan yabancılar, evliliklerinin devam etmesi şartıyla Türk vatandaşlık başvurusu yapabilirler.
  • Gayrimenkul Yatırımı: Türkiye’de en az 400 bin dolar değerinde gayrimenkul satın alarak da Türk vatandaşlığı kazanmak mümkündür. Bu yöntem, yatırım yoluyla vatandaşlık kazanma olarak adlandırılır.

Vatandaşlık Başvuru Aşamaları

Başvuruda bulunmak için gerekli belgeler hazırlanmalıdır. Bu belgeler arasında nüfus cüzdanı, pasaport ve biyometrik fotoğraf gibi belgeler yer alır. Başvuru, ilgili nüfus müdürlüğü gibi kurumlara şahsen yapılmalıdır.

Başvurunun ardından, ilgili makam belgeleri inceleyecek ve gerekli durumlarda mülakat yapacaktır. Mülakatın sonucunda, başvuru dosyası İçişleri Bakanlığı’na iletilir. Bu aşamada, başvurunun kabulü veya reddi hakkında karar verilir. İçişleri Bakanlığı, başvurunun sonucunu belirlemektedir. Eğer başvuru reddedilirse, kişi 60 gün içinde dava açma hakkına sahiptir. Onaylanan başvurular için ise vatandaşlık belgesi düzenlenmektedir.

Başvuru için gereken belgeler şunlardır:

  • Başvuru formu
  • 2 adet biometrik foto
  • Pasaport ve noter onaylı Türkçe tercümesi
  • Doğum belgesi
  • Medeni durum belgesi
  • Tam vukuatlı nüfus kayıt örneği
  • Gün sayım belgesi
  • Geçerli ikamet izni kartı aslı ve fotokopisi
  • Harç ödeme dekontu

Bu aşamalar ve belgeler, Türk vatandaşlığı pasaport başvuru sürecinin temelini oluşturur. Her bir aşama dikkatlice takip edilmeli ve gerekli belgelerin eksiksiz sunulması sağlanmalıdır. Sürecin sorunsuz ilerlemesi için bir avukata danışılması oldukça önemlidir. Örneğin, Kalemci İzmir Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Bürosu ile iletişime geçerek konu hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.

Türk Vatandaşlığı İçin Taşınmaz Almak

Yabancı uyruklu kişilerin Türkiye’de gayrimenkul edinerek Türk vatandaşlığı kazanabilmesi için belirli şartlar bulunmaktadır. Bu süreç, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 12. maddesi ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde düzenlenmiştir.

Yabancıların, en az 400.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında bir taşınmaz satın alması gerekmektedir. Daha önce bu tutar 250.000 Dolar olarak belirlenmişti, ancak 2022 yılında yapılan düzenlemeyle bu miktar artırılmıştır. Satın alınan taşınmazın tapu kaydına, en az üç yıl süreyle satılamayacağına dair bir şerh koydurulması zorunludur.

Yabancılar, konut, iş yeri, arsa gibi çeşitli taşınmaz türlerini satın alabilirler. Taşınmaz sayısında herhangi bir sınırlama yoktur. Önemli olan toplam yatırımın belirtilen asgari tutarı karşılamasıdır. Son olarak, gayrimenkul edinimi yoluyla vatandaşlık başvurusu için gerekli belgelerle birlikte Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunulmalıdır. Ayrıca, taşınmazın değeri, resmi değerleme raporları ile belirlenmelidir.

Vatandaşlık Kazanma Süreci Ne Kadar Sürer?

Türk vatandaşlığı kazanma süreci, başvuru yöntemine ve ilgili belgelerin tamamlanmasına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Türkiye’de 5 yıl ve daha fazla çalışma izni olan yabancılar, vatandaşlık başvurusunda bulunabilir. Ancak, bu süreç Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü’nün yoğunluğuna bağlı olarak 2 ila 2.5 yıl arasında sürebilir. Başvuru yapıldıktan sonra parmak izi ve görüşme için randevu alınması da dahil olmak üzere, işlemlerin tamamlanması için maksimum 4 ay gerekmektedir.

Ek olarak, Türk vatandaşı ile en az 3 yıldır evli olan yabancılar, başvurularını yaptıktan sonra genellikle 4 ila 6 ay içinde sonuç alabilirler. Üç yılın sonunda evlilik yoluyla Türk vatandaşlığına geçiş için yapılan başvurularda, yabancı uyruklu kişi ve Türk vatandaşı eşi, ayrı ayrı veya birlikte, evliliğin gerçek mi yoksa Türk vatandaşlığını elde etmek amacıyla yapılmış sahte bir evlilik mi olduğunu belirlemek amacıyla ilgili makam tarafından görüşmeye çağrılmaktadır. Görüşme sonucu ve başvuru sahibinden alınan belgeler dosyaya eklenir ve karar verilmek üzere İçişleri Bakanlığına iletilir.

Vatandaşlık Başvuru Sorgulama

Vatandaşlık başvuru sorgulama işlemi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için başvuran bireylerin başvurularının durumunu öğrenmelerine olanak tanır. Bu işlemi gerçekleştirmek için aşağıdaki adımları takip edebilirsiniz:

  • Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü (NVI) Web Sitesi: Vatandaşlık başvuru durumunu sorgulamak için nvi.gov.tr adresine gidebilirsiniz.
  • Gerekli Bilgiler: Sorgulama sayfasında, başvuru durumunu görebilmek için “Başvuru Numarası” ve “Doğum Tarihi” bilgilerinizi girmeniz gerekmektedir.
  • Alternatif Yöntemler: Ayrıca, e-Devlet kapısı üzerinden de vatandaşlık başvurusu sorgulama işlemi yapılabilmektedir. Bunun için turkiye.gov.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

Yatırım Yoluyla Türk Vatandaşlığının Kazanılması

Türk vatandaşlığının yatırım yoluyla kazanılması, Türkiye’de belirli yatırım koşullarını yerine getiren yabancıların vatandaşlık elde etmesine olanak tanır. Bu süreç, Türkiye’nin ekonomik büyümesini desteklemek ve yabancı yatırımları teşvik etmek amacıyla tasarlanmıştır. Yatırım yoluyla Türk vatandaşlığı kazanmak için birkaç yöntem bulunmaktadır:

  • Gayrimenkul Yatırımı: En az 400.000 Amerikan Doları değerinde bir taşınmaz edinmek ve bu mülkü en az üç yıl boyunca satmamak gerekmektedir.
  • Banka Mevduatı: En az 500.000 Amerikan Doları tutarında bir miktarın Türkiye’deki bir bankada üç yıl boyunca tutulması şartı vardır.

Ek olarak, yatırım yoluyla Türk vatandaşlığı almak isteyen kişilerin, Türkiye’ye gelmelerine gerek yoktur. Başvurular, bulundukları ülkedeki Türk konsoloslukları aracılığıyla yapılabilir ve avukatlar tarafından temsil edilebilirler. Başvuru süreci genellikle 4 ay ile 1 yıl arasında sonuçlanmaktadır ve gerekli belgelerin eksiksiz sunulması önemlidir.

Sıkca Sorulan Sorular:

Azerbaycan Vatandaşı Türk Vatandaşı Nasıl Olur?

Azerbaycan vatandaşlarının Türk vatandaşlığına geçişi, belirli yasal düzenlemelere ve şartlara tabidir. İki ana yol üzerinden Türk vatandaşlığı kazanılabilir: evlilik yoluyla ve diğer genel yollarla.

Azerbaycan vatandaşı, bir Türk vatandaşı ile evlenmesi durumunda otomatik olarak Türk vatandaşlığı kazanmaz. Bunun için 3 yıl evil kalma ve evliliğin devamı gibi şartlar bulunmaktadır. Başvuru, Türkiye’de ikamet edenler için bulundukları şehirdeki valiliğe, yurtdışında bulunanlar için ise bulundukları ülkedeki Türk konsolosluğuna yapılmalıdır.

Türk Vatandaşı Olmak Için Ne Gerekir?

Türk vatandaşı olmak için çeşitli yollar ve şartlar bulunmaktadır. Bu yollar arasında evlilik, ikamet, yatırım gibi seçenekler yer alır. Bu bilgiler ışığında, Türk vatandaşı olma süreci ve gereklilikleri hakkında detaylı bilgiler ve gerekli belgeler için bir avukata danışmak gerekmektedir. Her bireyin durumu farklı olabileceğinden, detaylı bilgi ve destek için uzman bir avukattan yardım almak faydalı olmaktadır.

Yabancılar Kimin Kararıyla Türk Vatandaşı Olur?

Yabancıların Türk vatandaşı olma süreci, Türkiye Cumhuriyeti’nin yasaları ve ilgili makamların kararları doğrultusunda gerçekleşir. Türk vatandaşlığı, çeşitli yollarla kazanılabilir ve bu süreçte yetkili makamlar önemli bir rol oynar. Başvurular, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından incelenir ve bu süreçte idari mercilerin takdir yetkisi bulunmaktadır.

İcra Nedir? için tıklayın.

Ağırlaştırılmış Müebbet Nedir?

Peki, ağırlaştırılmış müebbet nedir? Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Türkiye’de en ağır ceza türüdür ve hükümlünün hayatı boyunca cezaevinde kalmasını gerektirir. Ağırlaştırılmış müebbet, Türk Ceza Kanunu’nun 47. maddesi uyarınca, sıkı güvenlik rejimi altında infaz edilir ve belirli ağır suçlar için uygulanır. Bu suçlar arasında soykırım, nitelikli kasten öldürme, ağır işkence, anayasal düzeni zorla bozma ve siyasi casusluk gibi eylemler yer almaktadır. Tüm bu bilgiler, ağırlaştırılmış müebbet ne demek? sorusuna kapsamlı bir cevap niteliğindedir.

Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Türkiye’de en ağır ceza türü olarak kabul edilir ve 2002 yılında idam cezasının kaldırılmasının ardından yürürlüğe girmiştir. Bu ceza, belirli ağır suçlar için uygulanmakta olup, hükümlünün hayatı boyunca cezaevinde kalmasına sebep olmaktadır. Son zamanlarda popüler olan bir diğer konu ise 141 kez ağırlaştırılmış müebbet nedir? ve 2 kez ağırlaştırılmış müebbet nedir? sorusu olmuştur.

141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Türk Ceza Kanunu‘na göre en ağır ceza türlerinden biridir ve FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine katılan bazı sanıklara verilen özel bir ceza şeklidir.

Ağırlaştırılmış hapis cezasının özellikleri aşağıdaki şekilde açıklanmaktadır:

  • İnfaz Rejimi: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, diğer müebbet hapis cezalarına göre daha sıkı bir infaz rejimine tabidir. Hükümlüler, genellikle tek kişilik ağırlaştırılmış müebbet koğuşu içerisinde tutulur ve cezaevinde belirli kısıtlamalara maruz kalırlar.
  • Koşullu Salıverilme: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olan kişiler, cezanın infazında belirli bir süreyi iyi halli geçirdikleri takdirde koşullu salıverilme hakkına sahip olabilirler. Ancak, bu koşullu salıverilme hakkı, kişinin yargılandığı suçun niteliğine bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

Müebbet Hapis Cezası Kaç Yıl?

Peki, ağırlaştırılmış müebbet kaç yıl? ve ağırlaştırılmış müebbet kaç yıl yatar? Müebbet hapis cezası, Türk Ceza Kanunu’na göre hükümlünün hayatı boyunca süren bir ceza türüdür. Ancak, bu ceza koşullu salıverilme hükümlerine tabidir. Müebbet hapis cezasına mahkum olan kişiler, cezaevinde 24 yıl geçirdikten sonra koşullu salıverilme hakkına sahip olabilirler, fakat bu durum, hükümlünün iyi halli olması şartına bağlıdır.

Konuyla ilgili detaylı ve doğru bilgi için İzmir Ceza Avukatı Kalemci İzmir Avukat ve Hukuki Danışmanlık Bürosu gibi bürolarla iletişime geçebilirsiniz.

Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası Kaç Yıl?

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası da, hükümlünün hayatı boyunca devam eden bir ceza türü olmaktadır. Ancak, koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanılması halinde bu süre 30 yıldır.

Ağırlaştırılmış müebbet yatarı açısından mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, infaz kurumunda iyi halli olarak çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.

Bazı özel durumlarda koşullu salıverilme ağırlaştırılmış müebbet şartları farklılık gösterebilir:

  • Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet halinde otuz altı yıl ve
  • Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet halinde ise yine otuz altı yıl cezaevinde geçirilmelidir.

İnfaz Cezası Nedir?

İnfaz, sanık ya da şüphelinin devletin resmi makamları tarafından yerine getirilen ceza sistemidir. Ceza mahkemelerinin vermiş olduğu kesin hüküm neticesinde hapis cezasına çarptırılan kişinin cezaevinde ne kadar kalmasının gerektiği, cezaevinden çıktıktan sonra denetimli serbestlik süresinin, koşullu salıverilme süresinin ve bihakkın (hak ederek) tahliye süresinin ne kadar olduğuna yönelik olarak yapılan hesaplama işlemidir.

Ağırlaştırılmış müebbet kaç yıl yatar hesaplama infaz yapılırken:

  • Suç tarihinin 01.06.2005 ile 01.07.2016 arasında olması durumunda 671 sayılı KHK hükümleri uygulanır. Alınan hapis cezasının 1⁄2’si yatıldıktan sonra koşullu salıverilme hükümlerinden faydalanılabilir. Koşullu salıverilme tarihinden iki yıl önce denetimli serbestlikten yararlanılabilir.
  • 01.07.2016 sonrasındaki suçlarda 5275 sayılı kanunun 105/A maddesi uygulanır. Kesilen hapis cezasının 2/3’ü yatıldıktan sonra denetimli serbestlikten faydalanılabilir.

Müebbet Hapis Cezasının İnfaz Şekli

Peki, infaz şekli açısından ağırlaştırılmış müebbet hapis ne demek? Müebbet hapis cezasının infaz şekli, Türk Ceza Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun çerçevesinde belirlenmiştir. Müebbet hapis cezası, mahkûmun hayatı boyunca devam eden bir ceza türüdür. Ancak, bu ceza türünün infazı sırasında belirli süreçler ve kurallar uygulanmaktadır.

Müebbet hapis cezasına mahkûm olan kişiler, infaz rejimini belirlemek amacıyla gözlem altına alınırlar. Bu gözlem süresi en fazla 60 gün sürer ve hükümlünün kişisel özellikleri, suçun niteliği gibi faktörler göz önünde bulundurularak uygulanır. Gözlem sürecinin sonunda, ilgili dosya Adalet Bakanlığı’na iletilir ve burada hükümlünün hangi infaz kurumuna yerleştirileceği kararlaştırılır. Sıralanan tüm bu bilgiler, ağırlaştırılmış müebbet hapis nedir şeklindeki sorulara etkili cevap sağlamaktadır.

Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezasının İnfaz Edileceği Cezaevi

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olan kişiler, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 9. maddesi uyarınca yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında tutulurlar. Bu kurumlar, mahkûmların güvenliğini sağlamak amacıyla sıkı güvenlik önlemleri ile donatılmıştır.

Öte yandan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infaz rejimi, infazın başlangıcında belirli bir gözlem süresi ile başlar. Bu süreçte, hükümlülerin kişisel ve sosyal özellikleri değerlendirilir. Hükümlüler, bu gözlem süresinin ardından, infaz süresini geçirecekleri cezaevine yerleştirilirler.

Ağırlaştırılmış Müebbet Cezasının İnfaz Yeri

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Türkiye’de en ağır ceza türlerinden biridir ve F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında infaz edilir.

F Tipi cezaevleri, Türk Ceza Kanunu’na göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar başta olmak üzere, silahlı örgüt üyeleri, uyuşturucu suçları veya organize suçlardan hüküm giyenler gibi mahkûmların tutulduğu yüksek güvenlikli kapalı cezaevleridir. 

Bu cezaevlerinde, her blokta beş koridor (bölüm) ayrı bir blok olarak inşa edilir ve hücreler “modül” olarak adlandırılır. Mahkûmlar, günde en az 22,5 saat tek kişilik hücrelerinde tutulur ve izolasyon koşulları oldukça ağırdır.

F Tipi cezaevlerinin yanı sıra, 2021 yılından itibaren “S Tipi Cezaevleri”, “Y Tipi Cezaevleri” ve “Yüksek Güvenlikli Cezaevleri” adları altında toplam 51 yeni tip cezaevi daha hizmete açılmıştır. Bu cezaevlerinin de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası infazında kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Sıkça Sorulan Sorular

Adli ve Terör Suçlarında Müebbet, Ağırlaştırılmış Müebbet ve Süreli Hapis Cezalarında Ne Kadar Yatar?

Peki, adli suçlarda ağırlaştırılmış müebbet ne kadar? Adli suçlarda müebbet, ağırlaştırılmış müebbet ve süreli hapis cezalarında yatar süreleri değişiklik göstermektedir. Bu sürelerin örnekleri aşağıdaki şekilde açıklanmaktadır:
Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis: 5275 sayılı Yasa’nın 107/2. maddesine göre, mahkûm 30 yılını cezaevinde tamamladığında şartlı tahliyeden faydalanabilir. Bu süre için herhangi bir indirim söz konusu değildir. Doğrudan tahliye süresi ise 5275 sayılı Yasa’nın 107/6. maddesi uyarınca 45 yıldır.
Müebbet Hapis: 5275 sayılı Kanun’un 107/2. maddesi doğrultusunda, mahkûm, cezaevinde 24 yılını tamamladığında şartlı tahliye imkânından faydalanabilir. Bu süre için herhangi bir indirim yapılmaz. Kesin tahliye süresi ise, 5275 sayılı Kanun’un 107/6. maddesine göre 36 yıldır.
Diğer Belirli Süreli Hapis Cezaları: 5275 sayılı Yasanın 107/2. maddesi uyarınca, mahkûmlar cezalarının 2/3’ünü cezaevinde iyi hâl göstererek geçirdiklerinde, koşullu salıvermeden faydalanabilirler (1/3 oranında ceza indirimi yapılır). Tam tahliye süresi ise cezanın tamamı kadardır.
Terör suçlarında da bu hapis cezalarında yatar süreleri değişiklik göstermektedir:
Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis: 5275 sayılı Kanunun 107/4. maddesine göre, hükümlü 36 yılını cezaevinde tamamladığında şartlı tahliye imkanından faydalanabilir. Bu süre için herhangi bir indirim yapılmaz. Kesin tahliye süresi ise 5275 sayılı Kanunun 107/6. maddesine göre 54 yıldır.
Müebbet Hapis: 5275 sayılı Yasa’nın 107/4. maddesi uyarınca, mahkûm cezaevinde 30 yılını doldurduğunda şartlı tahliye hakkından faydalanabilir. Bu süreye herhangi bir indirim yapılmaz. Tam tahliye süresi ise 5275 sayılı Yasa’nın 107/6. maddesine göre 45 yıldır.
Diğer Süreli Hapis Cezaları:  5275 sayılı Kanunun 107/4. maddesi uyarınca, mahkumlar cezalarının dörtte üçünü cezaevinde iyi halli olarak geçirdikleri takdirde koşullu salıverilme hakkını elde ederler (cezanın dörtte biri kadar indirim yapılır). Tam tahliye süresi ise cezanın tamamı kadardır.

Ömür Boyu Hapis Cezası Kaç Yıl Yatar?

Ömür boyu hapis cezası, Türk Ceza Kanunu’na göre müebbet hapis cezası olarak adlandırılır ve hükümlünün hayatı boyunca devam eder. Ancak, koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanılması halinde bu süre değişiklik gösterir.

Ağırlaştırılmış müebbet aftan yararlanabilir mi?

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Türk Ceza Kanunu’na göre ömür boyu süren bir ceza türüdür. Ancak, bu cezanın infazı sırasında koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanma imkanı bulunmaktadır.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlüler, genel olarak aftan yararlanamazlar. Türk Ceza Kanunu’na göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, infazı süresince sıkı güvenlik önlemleri altında uygulanır ve bu tür ağır cezalar için af düzenlemeleri genellikle geçerli değildir.

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ne kadar?

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olan kişiler, ceza infaz kurumunda 30 yıl geçirdiklerinde koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanabilirler. Bu süre zarfında, hükümlünün iyi halli olması gerekmektedir.

Müebbet ile ağırlaştırılmış müebbet arasındaki fark?

Müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet farkı aşağıdaki şekildedir:
Müebbet Hapis Cezası: Hükümlünün hayatı boyunca sürer. Ancak, koşullu salıverme hükümlerinden yararlanabilmesi için infaz kurumunda 24 yıl geçirmesi gerekmektedir.
Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası: Bu ceza da ömür boyu sürmektedir, fakat koşullu salıverme için infaz kurumunda 30 yıl geçirilmesi gerekmektedir.

Bilişim Suçları ile ilgili merak ettiklerinizi Bilişim Suçu Nedir? Çeşitleri Nelerdir? adlı makalemizden öğrenebilirsiniz.

Bilişim Suçu Nedir?

Bilişim suçları nedir? Bilişim suçu nedir kısaca, bilgisayarlar ve dijital teknolojiler aracılığıyla işlenen suçları ifade eder. Bu terim, genellikle “siber suçlar” olarak da adlandırılır ve bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi modern iletişim araçları kullanılarak gerçekleştirilen her türlü suçu kapsar. Bu kısa ifadeyle, bilişim suçları nelerdir? şeklindeki soruları cevaplamak mümkündür.

Bilişim suçları, kişisel verilerin izinsiz kullanımı, bilişim sistemlerine yetkisiz erişim, yazılımların kötüye kullanılması gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Bu suçlar, Türkiye’de Türk Ceza Kanunu‘nda “Bilişim Alanında Suçlar” ve “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” olarak iki ana kategori altında düzenlenmiştir.

Bilişim Suçlarının Türleri Nelerdir?

Bilişim suçları, teknolojik araçlar ve internet kullanılarak işlenen suçları ifade eder. Bilişim suçları cezaları, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) çeşitli maddelerde düzenlenmiştir ve genel olarak bilişim suçu örneği iki ana kategoriye ayrılabilir: doğrudan bilişim suçları ve dolayısıyla bilişim suçları.

Doğrudan Bilişim Suçları

Bu tür suçlar, bilişim sistemlerini doğrudan hedef alır ve TCK’nın 243-245. maddelerinde tanımlanmıştır. Doğrudan bilişim suçları örnekleri açısından bilişim suçlarına 5 örnek aşağıdaki şekildedir:

  • Bilişim Sistemine Girme Suçu: Yetkisiz bir şekilde bilişim sistemlerine erişim sağlamak (TCK m.243).
  • Yasak Cihaz veya Program Kullanma Suçu: Yasal olmayan yazılımlar veya cihazlar kullanmak (TCK m.245/a).
  • Bilişim Sistemini Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme Suçu: Sistemin işleyişini engellemek veya verileri değiştirmek (TCK m.244).
  • Banka veya Kredi Kartının Kötüye Kullanılması Suçu: Başkalarına ait banka ve kredi kartı bilgilerini izinsiz kullanmak (TCK m.245). Bu kısımda bilişim suçlarında bankanın sorumluluğu da dikkate alınmalıdır.

Dolayısıyla Bilişim Suçları

Peki, dolayısıyla bilişim suçu nedir? Bu suçlar, bilişim sistemleri aracılığıyla işlenen klasik suçları kapsamaktadır. Bu bilişim suçlarına örnekler arasında aşağıdaki şekildedir:

  • Bilgisayar ile Dolandırıcılık: İnternet üzerinden sahtecilik yaparak insanları dolandırmak.
  • E-posta Adresinin Çalınması: Başkalarının e-posta hesaplarını izinsiz ele geçirmek.
  • Kişisel Bilgileri Çalmak: Kişisel verileri izinsiz olarak elde etmek.
  • Sahte Evrak Düzenleme: Dijital ortamda sahte belgeler oluşturmak.
  • Yetkisiz Dinleme: Başkalarının iletişimlerini izinsiz dinlemek.
  • Siber Savaşlar: Devletler arasında bilgi sistemlerine yönelik saldırılar.
  • Bilgisayar Sabotajları: Bilgisayar sistemlerine zarar vermek.

Bilişim suçlarına örnek olabilecek gerçek olaylar konunun etkili bir biçimde anlaşılması açısından çok önemlidir.

Bilişim Suçları Nelerdir?

İnternet ve bilgisayar kullanımının artış göstermesiyle birlikte bilişim suçlar da çeşitlenmiştir. Bununla birlikte bilişim suçu ne demek? sorusu da gündeme gelmiştir. Bilişim suçları cezası TCK bilişim suçları içerisinde yer alan ve suç olarak kabul edilen bütün hareketleri kapsamaktadır. Küfür, hakaret, yolsuzluk, sahte belge oluşturma, bilgilerin çalınması gibi farklı farklı suçları içermektedir.

Bilişim Suçları Nasıl Tespit Edilir?

Bilişim hukuku suçları tespiti için çeşitli yöntemler kullanılır. Bu suçların tespiti için teknik bilgi ve uzmanlık gerektirir. Bu yöntemler detaylı olarak aşağıdaki şekilde açıklanmaktadır:

  • Mesaj veya e-posta yoluyla işlenen suçlarda göndericiye ait e-posta adresi veya GSM numarası gibi bilgilerin temin edilmesi gerekir.
  • Suç sosyal medya, web sitesi, platform veya uygulama üzerinden işlenmişse, paylaşımın yapıldığı alana ait kimlik bilgileri, kullanıcı adı, paylaşım tarihi ve içeriği tespit edilir.
  • Telefon üzerinden işlenen bilişim suçları için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ndan temin edilen iletişim trafikleri (HTS), gönderimde bulunan GSM hattı numarası, gönderilen tarih ve saat ve gönderimin içeriğinin tespiti önemlidir.
  • Bilişim suçlarında ip adres analizi ve kullanıcısının tespiti önemlidir. Şüphelinin suçu işlerken kullandığı bilişim sisteminin IP adresi takibe alınarak, tüm paylaşımları ve yazışmaları incelenebilir.

Bilişim suçlarının tespitinde, İzmir bilişim suçları avukatlarının soruşturma ve kovuşturmayı yönlendirmeleri maddi gerçeğin ortaya çıkması açısından önemlidir. Ayrıca Microsoft Corporation gibi şirketlerden de yardım alınabilmektedir. Siz de Kalemci İzmir Avukat ve Hukuki Danışmanlık Bürosu ile iletişime geçerek konu hakkında gerekli bilgiyi alabilirsiniz.

Bilişim Suçları Şikayet Başvurusu Nasıl Yapılır?

Bilişim suçları şikayet başvurusu yapmak için izlenmesi gereken adımlar ve yöntemler aşağıda belirtilmiştir:

  • Bilişim suçları şikayeti, yazılı bir bilişim suçları şikayet dilekçesi ile veya sözlü olarak yapılabilir. Sözlü başvurular, kolluk görevlileri tarafından tutanağa geçirilir.
  • Ayrıca, internet üzerinden de şikayet başvurusunda bulunmak mümkündür. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün web sitesinde bulunan online ihbar seçeneği kullanılabilir.
  • Şikayetler, bilişim suçlarında yetkili savcılık olan Cumhuriyet Savcılıklarına veya kolluk kuvvetlerine (emniyet müdürlüğü, jandarma) yapılabilir.
  • Valilikler, kaymakamlıklar ve yurt dışında Türkiye’nin elçilik ve konsoloslukları da başvuru kabul etmektedir.
  • Bilişim suçları için şikayet süresi, suçun işlendiği ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. Bu süre zarfında şikayet yapılması gerekmektedir.

Şikayet dilekçesi, olayın detaylarını içermeli ve mümkünse delil niteliğindeki belgelerle desteklenmelidir. Dilekçenin doğru ve ayrıntılı bir şekilde hazırlanması, sürecin ilerleyişi açısından önemlidir.

Bilişim Suçları Başvurusu Nereye Yapılır?

Bilişim suçları ihbar islemi, suçun işlendiği yerin Cumhuriyet Savcılığına yapılabilir. Bu yöntem, en yaygın başvuru yöntemidir. Emniyet müdürlükleri veya jandarma gibi kolluk birimlerine de şikayet başvurusu yapılabilir. Örneğin, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, bilişim suçlarıyla ilgili özel bir birimdir ve buraya da başvuru yapılabilir. Buna örnek olarak istanbul emniyet müdürlüğü bilişim suçları bölümü örnek verilebilir.

Başvuru yöntemleri ise aşağıdaki şekilde olmaktadır:

  • Yazılı Dilekçe: Şikayet başvurusu, bir dilekçe ile yazılı olarak yapılabilir. Bilişim suçları dilekçe örneği bu işlem sırasında oldukça yararlıdır.
  • Sözlü Başvuru: Sözlü olarak yapılan şikayetler, kolluk kuvvetleri tarafından tutanağa geçirilir.
  • Online Başvuru: Emniyet Genel Müdürlüğü’nün web sitesi üzerinden de şikayet başvurusu yapılabilir.

Tüm bunların yanısıra bilişim suçlarına karşı alınabilecek önlemler de dikkate alınarak uygulanmalıdır.

Bilişim Suçlarında Delil ve İsbat Nasıl Olur?

Bilişim suçlarında delil ve ispat, klasik ve teknik yöntemlerle sağlanabilir. Bu suçların soruşturulması, delillerin toplanması ve korunması açısından özel bir dikkat gerektirir. Örneğin, bilişim suçlarında en önemli delil türü dijital delillerdir. Bu deliller, bilgisayar, telefon veya diğer dijital cihazlardan elde edilen verileri içerir. Ancak dijital delillerin kolayca manipüle edilebilmesi nedeniyle, standartlara uygun şekilde toplanması ve korunması kritik öneme sahiptir.

Öte yandan, suçun işlendiği sırada alınan ekran görüntüleri, bilişim suçları ile ilgili resimler veya internet çıktıları, önemli delil niteliği taşır. Bu tür belgeler, olayın nasıl gerçekleştiğini ve failin eylemlerini kanıtlamak için kullanılabilir. Ek olarak, ceza yargılamasında delil serbestisi ilkesi geçerlidir. Bu ilke, delillerin mahkemeye sunulmasında geniş bir yelpaze sunar. Ancak, delillerin tutarlılığı ve şüpheye yer vermeyecek şekilde maddi hakikati ortaya çıkardığı durumlarda geçerlilik kazanır.

Haksız Çıkar Sağlama Yoluyla Bilişim Suçları

Türk Ceza Kanunu’nun 244. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen haksız çıkar sağlama yoluyla bilişim suçları, bilişim sistemlerini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme gibi fiillerle failin kendisine veya başkasına haksız bir menfaat sağlamasını cezalandırmaktadır.

Bilişim Suçlarında Şikayet Süresi

Bilişim suçlarında şikayet süresi, suçun işlendiği ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. Bu süre zarfında bilişim suçlar ihbar işlemi yapılması gerekmektedir. Bunun için belirlenen alo bilişim suçları hatları da aranabilmektedir.

Ancak, bilişim suçlarının tamamı şikayete tabi değildir. Bazı bilişim suçlarının takibi için şikayet aranırken, bazıları şikayete tabi olmaksızın ihbar üzerine savcılık tarafından re’sen soruşturulur. TCK’da düzenlenen suçlardan hangilerinin şikayete tabi, hangilerinin re’sen soruşturulduğu ilgili suçun düzenlendiği maddede belirtilir.

Bilişim Suçlarında Zamanaşımı

Bilişim suçlarında zamanaşımı süreleri, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre belirlenmiştir. Bilişim suçlarının en basit hali için zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu zamanaşımı süresi, bilişim sistemine girme suçu gibi suçları kapsamaktadır.

Öte yandan, 5 yıldan fazla ve 20 yıldan az hapis cezasını gerektiren en büyük bilişim suçları için zamanaşımı süresi 15 yıldır. Bu tür suçlar arasında banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması gibi daha ağır suçlar yer alabilir.

Zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren başlar. Eğer bu süre geçerse, suçun soruşturulması veya kovuşturulması mümkün olmamakta ve dava düşmektedir. Dolayısıyla, bilişim suçlarıyla ilgili olarak zamanaşımı sürelerinin geçmemesi, yargı sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi açısından önemlidir.

Sıkça Sorulan Sorular

Bilişim suçları nereye şikayet edilir?

Bilişim suçları şikayetleri, suçun işlendiği yerin Cumhuriyet Savcılığına yapılabilir. Öte yandan, emniyet müdürlükleri veya jandarma gibi kolluk birimlerine de şikayet başvurusu yapılabilir.

Ağırlaştırılmış Müebbet ile ilgili içeriğimiz de dikkatinizi çekebilir.