Tüketici Hakları

Hakim çekici ve hukuk terazisi yan yana

Tüketici hakları, mal hizmetleri satın almış kişilerin hakkının korunmasına yönelik hak çeşididir. Bu hakların bazı ayrıcalıkları yönleri bulunmaktadır. Tüketicilerin yaşadığı sorun ve problemlerin çözümünde rol oynayıp kişi haklarını korumaktadır. Tüketici haklarının korunmasının amacı, mağdur etmemenin yanı sıra adil ve güvenilir ticaret ortamının oluşmasını sağlamaktır. Bu sebeple üretim ve satış işleriyle uğraşan kişi ya da firmalar kaliteli hizmet ve ürünü piyasaya sunmaktadır. İzmir ceza avukatı her bireyin tüketici hakkının olduğunu, hakkınızı içeren hususları detaylı olarak sizlerle paylaşacaktır. Tüzel ve gerçek kişiler tüketici olarak nitelendirilmekte, bu haklara sahiptir.

Tüketici Hakları Nelerdir

Tüketici hakları kendi içinde de çeşitlenmektedir. Kalemci Avukatlık Bürosu, tüketici haklarınızın varlığını bildirmekle birlikte, haksızlığa uğradığınız zaman sizlere yol gösterici olacaktır. Öncelikle Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakkı Bildirgesine göre 9 farklı tüketici hakkı bulunmaktadır. Bunlar;

  • Temel ihtiyacın karşılanması hakları
  • Sağlık ve güvenlik hakları
  • Bilgi edinme hakları
  • Seçme hakları
  • Temsil edilmek, örgütlenmek ve sesini duyurma hakları
  • Zararın giderilmesine yönelik haklar
  • Eğitim hakları
  • Sağlıklı çevre hakları
  • Ekonomik çıkar ve koruma hakları

Tüketiciler bu temel hakların yanı sıra hemen hemen her alanda bu tarz haklara sahiptir. Örneğin satın alınan bir mal üzerinde garanti talep etme hakkına sahip olabilirsiniz. Buna benzer şekilde alınan bir ürünü değiştirme haklarına da sahip olabilirsiniz. Fakat ürünü kullanmanız ve iade sürecini geçirmeniz durumunda bu hakkınız ortadan kalkmaktadır. Tüketici haklarınızdan yararlanmak için İzlemeniz gereken yollar şu şekildedir;

  • Tüketici, alınan mal veya hizmetin memnuniyet olmaması durumunda veya bildirmeleri gerektiğinde bu şikayetleri doğrudan doğruya satıcının kendisi ya da üreticiye bildirmelidir.
  • Tüketici hakem heyetine başvurma durumu, günümüzde de oldukça yaygın olup sizlere yarar sağlayacaktır. Herhangi bir uyuşmazlık durumu yaşamanız halinde buraya başvurmalısınız. Çünkü tüketici hakem heyetinin oluşturulma amacı, tüketici hakkını koruyup uyuşmazlıkları gidermektir.
  • Tüketiciler, uyuşmazlık ve anlaşmazlık yaşıyorsa mahkemeye başvurabilmektedir. Fakat bunun için İzmir ceza avukatı aracılığından faydalanmakta yarar vardır.

Tüketici Hakları Şikayet

Tüketici hakları şikayeti hususunda kişiler ilk olarak satıcının kendisiyle iletişime geçmelidir. Fakat uyuşmazlık yaşanmaya ve haklarınız ihlal edilmeye devam ediliyorsa bu sorunların çözüm yerleri Tüketici hakem heyeti ve tüketici mahkemeleridir. Fakat maddi açıdan belli bir rakamın altında uyuşmazlığınızın olması durumunda Tüketici hakem heyetine başvurabilirsiniz. Heyetin kararına göre mahkemeye yönlendirme yapılabilir. Avukatlarımız bu hususta oldukça bilgili ve tecrübeli kişilerdir. Birlikte çalışmanız halinde bilgi sahibi olup haklarınızı koruyabilecek, diğer süreçler için hazırlıklı olabileceksiniz. https://tuketicisikayeti.gtb.gov.tr adresinden tüketici şikayetlerinde bulunabilirsiniz.

Siber Suç

İzmir bilişim avukatı siber suçların önemine ve etkilerine her zaman dikkat çekmiştir. Siber suç, terim olarak bilgisayar endüstrisindeki ve ağlardaki gelişmelerden dolayı ortaya çıkmıştır. Siber suçlar finansal kayıplara, hassas verilerin ihlaline sebep olmakla birlikte bir kuruluşun itibarını da zedeleyebilmektedir. Bu sebeple büyük bir risk olarak kabul edilir. Gün geçtikçe teknolojinin artması ve gelişmesinden kaynaklı bu suçlarda da artış gözlemlenmiştir. Erişim kolaylığından dolayı siber suç işleyen kişilerin sayısı da yadsınamayacak gibidir.

Siber suçlular teknolojideki becerilerini siber suç adı altındaki eylemleri ve yasa dışı faaliyetleri gerçekleştiren kişilerdir. Bireysel hareket edebildikleri gibi ekip olarak da suçları işleyebilirler. Bu tür faaliyetler sistemlerde bulunan güvenlik açıklarını tespit ederek kişi ve kurumların haklarına girmektedir. Siber suçların gerçekleşmesinin en büyük sebepleri;

  • Güvenlik açıkları,
  • Zayıf kimlik doğrulama yöntemleri,
  • Parolaları kullanmak,
  • Katı güvenlik kural ve politikalarının olmamasından kaynaklanmaktadır.

Siber Suç Nedir?

Siber suç, bilgisayar, tablet ve diğer bilgisayar ağları gibi iletişim cihazlarının yasa dışı kullanımıdır. Zarar vermek amacıyla bir ağı hedef alan ve kullanan kişiler siber suç işlemiş olur. Bu suçlar bilgisayar ve bilgisayar ağlarının kullanılıp işlenmesiyle gerçekleşir. Bireylerden büyük iş gruplarına kadar her kesimdeki insan siber suç mağduru olabilmektedir. Bilişim suçları avukatı İzmir, bilişim sistemlerinden herhangi birine hukuka aykırı şekilde girilmesini siber suçlardan saymaktadır. Türk ceza kanununun ilgili maddesinde ise siber suçlarla ilgili şu ifade yer almaktadır;

  • Sistemi engelleyip bozmak, verileri yok etmek ya da değiştirmek, banka veya hesap kartlarının kötüye kullanımı, yasak cihaz ya da programların uygulanması sonucu tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri uygulanacaktır.

Siber suçların çoğunluğu para kazanmak için işlenmektedir. Fakat bunun yanında bilgisayara zarar vermek gibi amaçlarla da hareket edilir. Bu kişiler acemi olabilmekle birlikte organize olmuş suç çetelerini de temsil etmektedir. Kendi geliştirdikleri teknikleri kullanarak kişi haklarını ihlal ederler. farklı siber suç türlerine şu şekilde örnekler verilmektedir;

  • E-posta ya da internet dolandırıcılığı ve korsanlığı yapmak,
  • Kişisel bilgilerin ihlali, kullanmak ya da çalmak,
  • Kurumsal verilere ait bilgilerin çalınıp satılması,
  • Fidye yazılımını içeren siber gasplar,
  • Kripto para madenciliği (elektronik kara para aklama) ile ilgili işlemler,
  • Telif hakkının ihlali,
  • Yasa dışı kumar faaliyetleri,
  • Yasa dışı ürünlerin çevrimiçi satımı,
  • Devlet ya da şirketlere ait verilere sızmak,
  • Sosyal medya dolandırıcılıkları.

Siber suçta suçlular bilgisayarı hedef alarak birçok kötü faaliyete sebep olmakla birlikte bu bilgisayarları başka suçları işlemek için de kullanmaktadır. Bu tür faaliyetlerden korunmak için yapılması gereken en önemli şey, hassas bilgilerin çevrimiçi platformlarda paylaşılmamasıdır.

Siber suç cezaları

Siber suçlarda etkenlere göre cezalar da değişkenlik göstermektedir. Suçun boyutu ve hususu en önemli etkenlerdendir. Siber suç cezalarında da basit cezadan ağır cezaya doğru ilerleme gözlenebilir. Siber suç cezaları;

  • Bilişim suçu cezasının en basit şekli, bilişim sistemine girip hiçbir değişiklik yapılmadan çıkılması halidir. Bu gibi durumlarda kişiye 1 yıla kadar hapis ya da para cezası verilmektedir.
  • Bilişim sistemine girip verilerin yok olması durumunda ya da değiştirilmesi halinde 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilmektedir. Bu duruma örnek vermek gerekirse birinin mailine girip kayıtlarının yok olması bu suçun cezasını almasını sağlar.
  • Bilişim sistemi ya da bilişim sistemleri arasında dolaşan veri nakillerinin hukuka aykırı olarak izlenmesi durumunda bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası alınmaktadır.

Kişinin maddi zarara uğraması ya da kendisine ait bir sistemin zarar görmesi durumunda mutlaka avukata danışmalı, gerekli işlemleri başlatmalıdır. Aksi takdirde tek başınıza yapabileceğiniz uğraşlar size avantaj sağlamamaktadır. İzmir bilişim avukatı, bu süreç içerisinde sizlere destek olacak ve mahkemeye gerekli evrakları sunup davanın kazanılmasını sağlayacaktır.

Velayet Davası

Velayet davası çocuk için açılan davalardan biridir. Çocuğun velayetinin kendisinde olmaması durumunda kişi eşe karşı dava açmaktadır. Yasal bir sebep bulunmadığı sürece velayet anne ve babadan alınamamaktadır. İzmir boşanma avukatı, velayet davalarında sizlere yardımcı olmakta, gereken tüm işlemleri sağlamaktadır. Eğer velayet davası açmayı düşünüyorsanız avukatla birlikte hareket etmeniz faydanıza olacaktı. Velayet davalarına bakan mahkeme, aile mahkemesidir.

Velayetin değiştirilmesi ya da düzenlenmesi durumları mevcut olup burada asıl amaç çocuğu güvence altına alıp yararlarını gözetmektir. Evlilik kurumunun devam etmesi halinde velayet her iki tarafça kullanılmaktadır. Boşanma gerçekleşmiş ise velayet mahkeme tarafından eşlerden birine verilmekte, genellikle çocuğun kime bırakıldığına bakılmaktadır. Çocuğun velayeti, anne veya babanın ölümü durumunda ise sağ kalan tarafa verilmektedir. Velayet davalarını en verimli şekilde yönlendiren Kalemci Hukuk Bürosu, sizlere hizmet sağlamakta, tüm sorularınızı yanıtlamaktadır.

Velayet Davası Ne Kadar Sürer?

Velayet davası iki tarafı da yorabilen süreçlerden biridir. Davanın kolay geçmesi ve usule uygun yapılması için İzmir boşanma avukatı tavsiye kısımları dikkate alınmalıdır. Eşler velayet taleplerini boşanma süreci içerisinde belirtebilir. Ardından boşanma davasının kararından sonra velayet kısmı da hakim tarafından karara bağlanır. Velayet hususu genellikle avukatlar aracılığıyla eşler arasında görüşülüp uzlaşma yoluyla da çözülebilmektedir. Fakat boşanma sonrasında eşler arasında yaşanan;

  • Çocuğu görmeyi engellemek,
  • Çocuğun tercih hakkının değişmesi,
  • Çocuğun bakımını karşılamama gibi durumlarda, velayete sahip olan eşe karşı velayetin değiştirilmesi ya da kaldırılması için tekrardan dava açılabilmektedir.

Velayet davasının süresi de dava dosyası ve çeşitli faktörlere göre değişken olabilmektedir. Bu davaların sonuçlanmasında makul olan süre genellikle 209 gündür. Sürece etki eden faktörler ise şu şekildedir;

  • Dava açılan mahkemenin yoğunluğu,
  • Personel izin durumları,
  • Tayin durumları,
  • Tebligat adresiyle ilgili olumsuzluklar,
  • Adli tatil süreçleri.

Velayet davasında, dilekçe incelemeleri ve duruşma öncesi ön inceleme süreci bulunmaktadır. Ön incelemenin tamamlanmasının ardından eksik delillerin toplanması süreci başlamaktadır ve 2. duruşma belirlenmektedir. Bu süre ortalama 70 günü bulabilmektedir. Daha sonrasında ise kararın yazılma aşaması devreye girerek bu süre 30 günü bulabilmektedir. Tüm bu süreçlerde rapor hazırlanması ve en iyi şekilde savunma yapılabilmesi için destek alınmalıdır.

Velayet Davası Nasıl Açılır?

Velayet davasının nasıl açılacağı konusunda bilgi sahibi olmak istiyorsanız yazımızı referans alabilir, Av. Ertuğrul Kalemci ve ekibi ile iletişime geçebilirsiniz. Öncelikle bu dava çeşidi çocuğun velayetini diğer eşten almak için açılmaktadır. Velayet dava sonucu ile anneden babaya ya da babadan anneye geçebilmektedir. Velayet davası ile velayet değişikliğini talep edebilir bazı şartlar sonucu velayet değişikliğine karar verilmektedir. Velayet davasını açmak için;

  • Aile mahkemelerinden birine dilekçe vermelisiniz. Aile mahkemesi olmaması durumunda ise asliye hukuk mahkemelerine başvurabilirsiniz.
  • Açılan dava sonrasında yetkili mercii her iki eşin evlerine pedagog yollamaktadır. Pedagogun yanı sıra sosyal hizmet çalışanları da gelebilmektedir. Buradaki amaç evin durumuna ve çocuğa uygunluğuna bakıp çocuk-ebeveyn ilişkisini göz etmektir. Uzman gözlemleri sonucu bu hususlar rapor edilip mahkemeye sunulur. İzmir boşanma avukatı tavsiye edilenlere göre de bu etken mahkemede oldukça etkili sonuçlara sebep olmaktadır.
  • Bu davada ebeveynlere düşen yükümlülüklerden birisi de çocuğun kendisinde neden kalmasını istediğine dair savunma hazırlamalarıdır. Bu durumda işin uzmanı avukatlardan destek almak size avantaj sağlayacaktır.
  • Bu faktörlerin yanı sıra çocuğun yaşı ve durumu da oldukça önemlidir. Davanın yönünü değiştirebilen etken çocuğun belli yaşa gelmiş olması ve hangi tarafı isteyecek olmasıdır.

En çok sorulan ve araştırılan hususlardan biri de boşanmada kusurlu bulunan kişiye velayet verilip verilmeyeceği durumudur. Bu durum doğrudan doğruya etkili olmamakla birlikte çocuğun menfaati önemsenmektedir. Kusurun durumu ve boyutuna göre hakim karar vermektedir. Sizler de velayet davaları ve İzmir boşanma avukatı ücreti durumlarını merak ediyorsanız bizimle iletişime geçerek detaylı bilgi alabilirsiniz.

Evrakta Sahtecilik

İzmir asliye ceza avukatları, evrakta sahtecilik ve ortaya çıkarabileceği hususlar konusunda detaylı olarak bilgilendirme yapmaktadır. Evrakta sahtecilik, kamu ile ilgili suçlar arasında sayılmaktadır. Resmi evrakta sahtecilik ve özel evrakta sahtecilik olarak ayrılmaktadır. Kasten işlenmiş bu suçların cezaları bulunmaktadır. Şu üç farklı seçimlik hareketten birini işleyen kişi bu suçu işlemiş sayılmaktadır. Bunlar;

  • Sahte resmi belge üretmek ve buna bağlı olarak belgenin gerçeğe aykırı olması,
  • Gerçek resmi belgenin kişileri kandıracak ve aldatacak şekilde değiştirilmesi,
  • Düzenlenen sahte evrağın kullanılması durumudur.

Bununla birlikte bir görevli yetkisi bulunmaması durumunda gerçekle ters düşen belge hazırladığında da evrakta sahtecilik suçu işlemiş olur. Suçuyla beraber cezası da artmaktadır. Sizler de bu durumla karşı karşıya kalmışsanız yapabileceğiniz en iyi şey ceza avukatı İzmir ile iletişime geçip yardım almaktır. Özel ve resmi evrakta sahtecilik durumlarında ise ortaya çıkan en önemli farklar şu şekildedir;

Resmi evrakta;

  • Suçun meydana gelmesi için belgenin düzenlendikten sonra kullanımı olmasına gerek yoktur. Bu faaliyetlerden sadece birinin yerine getirilmesi suçu işlenmiş kılar. Belgeyi düzenleyip kullanmamanız suçu işlemediğiniz anlamına gelmemektedir. Resmi evrakta sahtecilikte, evrağın doğru halinin resmi memur tarafından düzenlenebilen belgelerden olması gerekir.

Özel evrakta;

  • Türk Ceza Kanunu ve ağır ceza avukatları, özel evrakta sahteciliğin olması için birden fazla seçimliliğin olmasına işaret etmiştir. Suç sayılması için evrağın hem sahte olarak düzenlenmesi hem de kullanılması gerekir.

Resmi evrakta sahtecilik emsal kararlar

Emsal kararlar, mahkeme tarafından verilmiş bir kararın, buna benzer bir hukuki uyuşmazlıkta uygulanabilir olmasını ifade etmektedir. Anayasa ve Yargıtay mahkemesi kararlarının emsal olma özelliği öne çıkmaktadır. Resmi evrakta sahtecilik emsal kararlar mahkeme tarafından verilmektedir. Bu süreçle karşı karşıya kaldığınızda İzmir avukat yardımına başvurmanız gerekmektedir. Aksi halde yanlışa sapabilir, doğruluktan şaşabilirsiniz. Alanında uzman avukatlar yardımıyla gerekli işlemleri başlatarak emsal kararları hakkında ön bilgi edinebilirsiniz. Hakimlerin karar verdiği birkaç emsal kararından bahsedecek olursak;

  • Resmi evrakta sahtecilik suçlarında zarar kısmı devreye girmektedir. Fiilen zarar aranmamakla birlikte imkan ve ihtimallerin yeterli olması önemlidir.
  • Mahkemeyi yanıltmak ve tebligatın farklı adrese gitmesi gibi durumlar emsal kararlar arasındadır.
  • Belge veya evrağın aldatma durumuna bakılmaktadır. Örneğin fotoğrafta soğuk mühür izine rastlamamak belgenin sahte olduğunu göstermektedir.
  • Boşanma davalarında sıklıkla rastlanan eş olarak farklı birinin imzasını göstererek usulsüz tebligat yapılmasını sağlamakta emsal kararlara dahildir.
  • Mühüre yapılan sahte işlemler ‘mühürde sahtecilik’ adı altıyla değerlendirilmektedir ve emsal kararlar devreye girmektedir.

Evrakta sahtecilik cezası

Evrakta sahtecilik cezası, suçun boyutu ve niteliğine göre değişmektedir. Cezayı en aza indirmek ve tüm detaylar için mutlaka İzmir ceza avukatı tavsiye durumunu göz önünde bulundurmak ve sürecin birlikte yürütülmesi gerekir. Evrakta sahtecilik cezasında Türk Ceza Kanunu maddelerine göre;

  • Resmi belgenin sahte düzenlenmesi, aldatacak şekilde değiştirilmesi ya da kullanılması durumunda suç basit haliyle işlenmişse 2-5 yıl hapis cezası uygulanmaktadır.
  • Görevini kötüye kullanan, evrağı sahte olarak düzenleyen, değiştiren ve kullanan kamu görevlisinin resmi evrakta sahtecilikten dolayı 3-8 yıl hapis cezası uygulanmaktadır.
  • Maddi konusu olan belge sahteliği ispat edilene kadar geçerliyse ve resmi belgeyse cezası arttırılabilmektedir.
  • Kişi sağlık görevlisiyle ve sahte belge düzenleyip zarara yol açmaya sebebiyet verdiyse, evrakta sahtecilik suçu hükümlerine göre ceza verilmektedir.

Resmi evrakta sahtecilik suçunda cezanın ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması mümkün olabilmektedir.
Ayrıntılı bilgi için Kalemci Hukuk Bürosu ile iletişime geçebilirsiniz.

Sosyal Medya Üzerinden Hakaret Davaları

Sosyal Medya Üzerinden Hakaret Suçu Nedir

Hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi altında düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, hakaret suçunun cezası 3 ay ile 2 yıl arasında hapis cezasına neden olur ya da buna eş olarak adli para cezasına dönüştürülür. Ancak hakaret suçunun alenen işlenmesi durumunda ceza 1/6 oranında artırılmaktadır. Sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçları da hakaret suçunun alenen işlenmesi olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, sosyal medyada işlenen hakaret suçları için de aynı ceza hükümleri uygulanmaktadır. Buna göre, sosyal medya üzerinden hakaret suçu işlenmesi durumunda, ceza 3,5 ay ile 28 ay arasında değişen hapis cezası veya hakaret suçuna verilen adli para cezasından 1/6 oranında daha fazla bir adli para cezası olabilir.

Ancak bu ceza hükümleri sadece basit hakaret suçları için geçerlidir. Sosyal medya üzerinden kamu görevlilerine karşı hakaret suçu işlenmesi, dini, felsefi veya siyasi görüşlerin aşağılanması veya bir kamu kuruluşuna karşı hakaret suçu işlenmesi gibi durumlarda ceza daha ağır olabilir. Bu gibi durumlarda ceza, 1 yıl 2 aydan başlayarak artabilir ve hatta 3/4 oranında artırılabilir. Ancak bazı durumlarda cezanın indirimi veya iptali de mümkündür. Örneğin, karşılıklı hakaret durumlarında veya hakaret isnadının kanıtlanamadığı durumlarda ceza verilmeyebilir. Ayrıca, haksız bir fiile karşı yapılan hakaretlerde de cezanın indirimi söz konusu olabilir. Tabi ki bu hukuken kompleks dava için ege bölgesinde iseniz bilişim avukatı İzmir ili içerisinde bulabilirsiniz.

Sosyal Medyadan Hakaret Suçu Nereye Şikâyet Edilir

Günümüzde, birçok kişi sosyal medyayı günlük hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline getirdi. Ancak bu dijital dünya, yasa dışı faaliyetler için de uygun bir yer haline gelebiliyor. Özellikle sosyal medyada işlenen suçlardan biri de hakaret suçu olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu suç, ceza hukukunun kapsamına girmektedir ve suçu işleyen kişi hakkında dava açılabilir. Ancak bu dava için emniyet birimleri ile iletişime geçilmeli ya da savcılığa şikayet dilekçesi verilmelidir.

Kısacası eğer bir kişiye sosyal medya üzerinden hakaret suçu işlendiğini düşünüyorsanız, emniyet birimleri ya da savcılık makamına şikayette bulunabilirsiniz. Lakin bu şikayeti yaparken İzmir bilişim avukatı üzerinden hukuki destek alabilirsiniz. Soruşturma sonucunda suçun gerçekleştiği kanıtlanırsa, savcılık iddianame hazırlayarak mahkemeye sunar. Bu noktadan sonra mahkeme süreci başlar. Sosyal medyadan işlenen hakaret suçları da diğer hakaret suçları gibi şikayete tabidir. Bu nedenle, mağdur olan kişi şikayette bulunmalıdır. Ancak hakaret suçu zamanaşımı süresi 6 aydır. Bu süre içinde şikayette bulunulmazsa, şikayet hakkı ortadan kalkar.

Sosyal Medya Suçunun Zamanaşımı Süresi Ne Kadar?

Öncelikle, takibi şikayete bağlı olan hakaret suçu için belirlenen süre 6 aydır. Ancak, bu süre sizin suçun işlendiğini öğrendiğiniz tarihten itibaren başlar. Suç işlemeye devam edileceği sürece, paylaşım silinmediği takdirde, süre de devam eder. Sosyal medya hesapları kullanıcı adı ve şifre ile korunan hesaplar olduğundan, herhangi bir hakaret suçunda veya suçla ilişkilendirilen sosyal medya hesabının sorumluluğu hesap sahibine aittir. Eğer sosyal medya hesabınız çalınırsa, hemen suç duyurusunda bulunmalısınız. Aksi halde, hesabınızın çalınması durumunda başka biri tarafından suç işlenirse, sizin hakkınızda adli soruşturma açılabilir. Eğer böyle bir durumla karşı karşıyasanız ve bilişim suçları avukatı İzmir ili ve çevresinde arıyorsanız büromuz ile iletişime geçebilirsiniz.

Sağlık Çalışanını Tehdit Suçu ve Cezası

Sağlıkta şiddet son zamanlarda sağlık çalışanlarının muzdarip olduğu konulardan biridir. Sağlıkta şiddet genellikle fiziksel veya sözlü şiddet şeklinde meydana geliyor. Böyle koşullarda hastane kayıtları veya tanıkların ifadeleri ile suçların ispatı kolay oluyor. Ancak doktoru tehdit etme veya hakaret şeklinde işlenen suçlarda ispat biraz daha zor oluyor. Tehdit ve hakaret, doktorlar başta olmak üzere kamu görevlilerin sıklıkla karşılaştığı problemler arasındadır. Böyle durumlarda özellikle tehdidin ispatının zor olması sebebiyle suçlunun cezasını çekme konusunda dava uzaması veya düşmesi gibi durumlar vuku buluyor. Peki doktoru tehdit suçunu meydana getiren koşullar nelerdir? Ceza hukukunda sağlık çalışanını tehdidin cezası nedir? Doktoru tehdit etme suçu nasıl işlenir?

Tehdit Suçu Nedir?

Tehdit, göz korkutma veya gözdağı anlamları içeren ve hukuken cezası olan bir eylemdir. Ceza hukukunda tehdit bir suç türü olup, tehdidin biçimine göre basit veya nitelikli olmak üzere iki türü mevcuttur. TCK’da tehdit suçu Hürriyete Karşı Suçlar koşulları ve cezası hürriyete karşı suçlar bölümünde incelenmiştir.

Türk Ceza Kanununda Tehdit Suçu

Türk Ceza Kanununa göre tehdit suçu basit ve nitelikli olarak iki şekilde vuku bulur. Tehdit suçu doğrudan veya gıyabanında olabilir.

  • Doğrudan tehdit suçu, suçlunun mağdura yüz yüze veya sosyal medya, telefon araması, mesaj vb. iletişim araçları tehditte bulunmasını içerir.
  • Gıyabında tehdit suçu, bir aracı ile failin mağdura tehdidi ilettiği suç çeşididir.

Basit Tehdit Suçu

TCK 106’da tehdit suçunun basit şekli için mağdurun haksız bir şekilde zarara uğraması için hareket esastır. Ancak bahsedilen tehdit dolayısıyla mağdurun uğrayacağı zarar kişiye ağır sonuçlar vermeyecektir. Sağlık hukukunda tehdit etmenin cezası basit şekilde işlenmiş ise cezada yarı oranında arttırma yapılır.

Nitelikli Tehdit Suçu

Nitelikli tehdit suçu, tehdit suçunun ağır hallerini içeren ve ceza oranında arttırmaya sebep olan suç türüdür.

Sağlık Çalışanını Tehdit Suçu

Sağlık çalışanını tehdit suçu, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda yer alan hükümlere göre cezası belirlenen bir suç türüdür. Doktoru tehdit etmenin cezası için Sağlık Hizmetleri Kanununa göre failin cezasında arttırma yoluna gidilir. Sağlık çalışanları, kamu veya özel kurumlarda hizmet veriyor olabilir. Böyle bir durum nitelikli tehdit suçu koşullarını doğuracağı için cezada yarı oranında arttırma gerçekleşecektir. Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa göre tehdit suçu sadece doktora işlenmesi halinde değil, ayrıca diğer yardımcı personellere işlenmesi durumunda da aynı cezaya hükmolunacaktır. Yani sağlık çalışanlara tehdit suçu şu kişilere karşı işleniyor olabilir:

  • Doktor
  • Diş Hekimi
  • Hemşire
  • Hemşire Yardımcısı
  • Ebe
  • Acil Tıp Teknisyeni
  • Hasta Bakıcısı

Sağlık çalışanını tehdit etmenin cezası veya diğer sağlık çalışanlarını tehdit etmenin cezası için failin görevi sebebiyle ilgili meslek grubundan birine zarar vereceğinden önceden haber vermesi gerekir.

Doktoru Tehdit Etmenin Cezası

Ceza hukukunda doktoru tehdit etmenin cezası için özel hükümler yer almamakla birlikte bu kısım Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda belirtilmiştir. Bu kanuna göre TCK 106 için hükmolunan cezada yarı oranda arttırma yapılacaktır. Sağlık çalışanını tehdit suçunun kanıtlanması için ispat yollar şu şekildedir:

  • Tanık Beyanı
  • İletişim Kayıtları
  • Telefonun İncelenmesi
  • Sosyal Medya Uygulamaları
  • Gizli Ses Kaydı veya Video

Sağlık Çalışanını Tehdit Suçunda Soruşturma

Sağlık hukukunda doktoru tehdit etme suçunun soruşturması için ilk olarak şüpheli kolluk kuvvetleri tarafından yakalanarak gerekli işlemler yapılır. Ardından Cumhuriyet başsavcılığına sevki gerçekleşir ve savcı tarafından ifadesi alınır. Şahitlerin ifadeleri iş yerlerinde alınır.

Ceza hukukunda sağlık çalışanını tehdit etme suçunun cezası için TCK 51’de yer alan hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmaz.

İzmir ceza avukatı sağlık çalışanlarına karşı tehdit veya hakaret suçu işleyenlerin cezasını çekmesi konusunda yardımcı olacaktır. Sağlıkta şiddet özellikle doktorların mustarip olduğu konulardan biridir. Doktorlara karşı fiziksel veya sözlü saldırganlık eylemleri hekimin mesleğe karşı motivasyonunu düşürmekle kalmayıp, ayrıca bizzat kişilik haklarına saldırıdır. Sözlü saldırganlık eylemleri hakaret veya tehdit içerebilmektedir. Bilhassa tehdit çoğunlukla sözde kalmayıp bu suçu işleyenin potansiyel olarak bahsettiği eylemlere girişeceğine işarettir. Nitekim doktoru tehdit etme suçunun cezası görevi başındaki bir sağlık çalışanına karşı işlendiği için arttırılmaktadır. Böyle durumlarda suçlunun cezasını çekmesi için İzmir avukat desteği alarak haklarınızı en iyi şekilde arayabilirsiniz.

Whatsapp Mesajları Delil Gösterilebilir Mi?

Teknolojik gelişmelerin hızlanması insanlar için teknolojik aletlerin hayatın vazgeçilmez bir bütünü olmasını mümkün kılmıştır. İnsanlar artık gün içerisinde en basit işlemlerini bile whatsapp benzeri mesajlaşma uygulamalarında hallediyor. Whatsapp uygulamasının giderek telefonlardaki normal mesajlaşma özelliğinin yerini aldığı aşikar. Durum böyle olunca kişilerin tüm işlemleri için whatsappta yazışması gibi bir gerçek var. Her şeyin whatsapp veya farklı sosyal ağlar üzerinden yürütüldüğü bu çağda, kimi zaman bu platformlardaki mesajlaşmalar dava konusu oluyor. Peki bilişim hukukuna göre whatsapp mesajları delil niteliği taşıyor mu? Whatsapp mesajlarının delil gösterilmesi için gereken şartlar nelerdir?

Whatsapp Mesajlarının Hukuka Uygun Delil Niteliği

Whatsapp mesajları delil niteliği taşıması için delili sunan kişinin mesajlaşmayı bizzat yapması gerekir. Örnek üzerinden gidecek olursak Ali ve Ahmet mesajlaşmasında sadece Ali veya Ahmet bunu bir delil olarak sunabilir. Ali’nin Mehmet ile benzer bir konuda mesajlaştığı koşulda Mehmet’in whatsapp yazışmaları Ahmet için delil niteliği taşımayacaktır. Böyle bir koşulda whatsapp mesajlarının hukuka uygun delil olarak niteliği mevcuttur.

Whatsapp Grup Mesajlarının Delil Niteliği

Whatsapp mesajlaşmaları kimi zaman bireysel olmamakla birlikte whatsapp grupları aracılığıyla yazışma yapmak mümkündür. Böyle durumlarda bilişim hukukuna göre whatsapp mesajları delil niteliği ilgili grupta yer alan herkes için geçerlidir. Başka bir deyişle, whatsapp grup mesajlaşmalarında bir grupta kaç kişi varsa bu grupta yer alan kişilerin mesajları delil olarak sunulabilir.

Whatsapp Yazışmaları Hangi Koşullarda Delil Olamaz?

Bilişim hukukuna göre Whatsapp mesajları delil niteliği ancak delilin hukuka uygun yollarla elde edilmesi koşulunda oluşacaktır. Birinin rızası olmadan onun konuşmalarına erişmek whatsapp mesajlarının delil niteliğini doğurmayacağı gibi özel hayatın gizliliğini ihlal gibi koşulları doğuracaktır. Böyle bir durumda TCK 243’te yer alan “Bilişim Sistemine Girme Suçu” doğma ihtimali mümkün olmaktadır.

Bilişim Sistemlerine Girme Suçu Nedir?

Bilişim sistemlerine girme suçu TCK 243. maddede yer alan hükümlere göre belirlenen bir suç türüdür. Whatsapp yazışmaları genellikle kişisel nitelikte olup özel hayatı oluşturan etkenlerden biridir. Gelişen teknolojiyle birlikte özel hayat kavramı safii gerçek dünyayla sınırlı kalmayıp sanal dünyaya da sirayet etmiştir. Birinin rızası olmadan onun whatsapp yazışmalarını okumak, bunları kayıt altına alıp paylaşmak gibi durumlarda kişinin özel hayatın gizliliğini ihlal suçlar gibi durumlar vuku bulur. Yani bilişim hukukuna göre whatsapp mesajları delil niteliği ancak kişinin taraf olduğu bir yazışmada oluşur. Aksi bir durumda whatsapp veya diğer mesajlaşma uygulamaları üzerinden yapılan görüşmeler delil niteliği taşımayacaktır.

Whatsapp Mesajlarını Delil Olarak Sunmak

Whatsapp mesajlarını delil olarak sunmak için karşı tarafın haklarını zedeleyecek bir fiilde bulunmamak gerekir. Özellikle son zamanlarda Whatsapp’ta mesaj süresi belirleme özelliğiyle birlikte bazı mesajlar bir noktadan sonra kaybolmaya başladı. Örneğin birisi mesajlaşmaların 24 saat saklanmasını aktif ettiyse mesajlaşmadan itibaren 24 saat sonra mesajlar iki taraftan da silinecektir. Eğer haklarınızı zedelecek kişilerle yazışma gerçekleştiriyorsanız bu ihtimale karşı whatsapp ekran görüntüsü almak faydanıza olacaktır. Nitekim şirketin mesajları paylaşmama eğiliminde olma ihtimaline karşın her bakımdan önlem alarak bilişim hukukuna göre whatsapp mesajları delil niteliği ekran görüntüsü aracılığıyla sağlanacaktır.

Whatsapp Mesajlaşmaları Mutlak Delil Midir?

Bilişim hukukunda whatsapp mesajlarının delil niteliği mutlak delil değildir. Özellikle delilin ekran görüntüsü şeklinde olması halinde, aldatma ve yanıltama ihtimali olacaktır. Böyle bir durum başlı başına bir suç olmakla birlikte, whatsapp mesajları çoğu dava için destekleyici delil niteliği taşır.

İzmir bilişim avukatı whatsapp mesajlarının delil niteliği konusunda mevcut yargıtay kararlarını ele alarak size danışmanlık hizmeti verecektir. Bilişim hukukunda whatsapp mesajlarının delil gösterilmesi için gerekli bazı koşullar vardır. Eğer bu kurallara uygun hareket etmezseniz muhtemelen whatsapp mesajlarının delil niteliği olmayacaktır. Bu sebeple dava sürecinde elinizdeki delilleri hukuka uygun yollarla elde etmek davanın sonuçlanma süresini hızlandıracaktır. İzmir avukat sizlere whatsapp mesajlarının delil olup olmadığı konusunda destek olmakla kalmayacak, ayrıca dilerseniz sizlere davanın uygun şekilde ilerlemesi adına avukatlık hizmeti verecektir.

İsim Değiştirme Davası

İsim değiştirme davası kişinin belirlenen gerekçeler neticesinde ad veya soyad değişikliği yapma sürecidir. Davanın olumlu sonucu halinde nüfus kayıtlarında değişiklik gerçekleşecektir. Kişinin kendisini tanımlayan, onun toplum içerisinde tanınmasını sağlayan isim kimi zaman insan hayatında problem doğurabilir. Kanuna göre ismin değişmezliği ilkesi olsa bile belirli şartlar isim değişikliği yapmayı mümkün kılar. Medeni hukuka göre isim değiştirme için öznenin haklı gerekçeleri olması gerekir. Bu gerekçeler yargıç tarafından uygun görüldüğü takdirde ad değiştirme süreci onaylanır. Peki ad değişikliği davası nedir? Ad değiştirmek için gerekli koşullar nelerdir? İsim değişikliği yaptıktan sonra eski isme geri dönmek mümkün müdür?

İsim Değişikliği Davası Nereye Açılır?

Medeni hukuka göre isim değişiktirme davası süreci için ilk olarak kişinin Asliye Hukuk Mahkemesine başvuru yapması gerekir. İsim değişikliği sürecinde davanın açılabilmesi için kişinin bizzat başvuru yapması veya vekaletname verdiği avukatın başvurusu gerekir. Medeni Kanun 39. maddeye göre mahkeme kararı olmaksızın ad değişikliği yapmak mümdür değildir. Başka bir deyişle isim değişikliği yapmak için mutlak suretle mahkemeye başvuru yapmak ve hakimin talebi onaylaması gerekir.

Medeni Kanunda İsim Değiştirme

Medeni kanunda isim değiştirme davası süreci için gerekli koşullar Madde 27’de yer almaktadır. Bu kanuna göre ad değiştirmekle ilgili maddede yer alan ifadeler şu şekildedir:

  • Haklı sebep gereklidir.
  • Ancak hakimden istenir.
  • İsim değişiklikliği kişisel durumu değiştirmez.

İsim Değiştirme Davası Koşulları

İsim değiştirme davası koşulları için 4721 sayılı Medeni Kanunun 27. maddesine göre dava açmak gereklidir. Böyle bir durumda davacı taraf isim değişikliği yapmak isteyen kişidir. Davalı taraf ise Nüfus Müdürlüğü olmaktadır. İsim, kişiye sıkı sıkı bağlı olan haklardandır. Bundan dolayı kesinlikle kişinin talebini dilekçe yoluyla iletmesi gerekir. Medeni hukuka göre isim değiştirme davasında aşağıdaki durumlarda değişiklik talebi olabilir:

  • Ad değiştirme
  • Ad ekletme
  • Ad çıkartma
  • Soyad değiştirme

Kişinin isminde yer alan bir kısmı veya adını tamamen değiştirmesi, adına ek bir ad ekletmesi, soyadını değiştirmesi mümkündür. Bu süreç, nüfus kayıtlarında değişiklik için bizzat veya İzmir avukat aracılığıyla başvuru yaptıktan sonra isim değişikliği dava süreci başlar. İlgili kanunda isim değişikliği için gerekli koşullar yer almamaktadır. Bu noktada yargıtay kararları incelenir.

İsim Değişikliği Davası Dilekçesi

İsim değişiktirme davası dilekçe davacı tarafın adı, varsa vekili, davalı olarak İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü, konu, açıklamalar, hukuki nedenler, yasal dayanaklar vb. bilgiler yer alır. Konu kısmında kişinin isminin hangi isimle değiştirileceği bilgisi eklenmelidir. Bu bilgiler örnek olup isim değiştirme talebinde bulunacaksınız Medeni Usul Hukuku konusunda uzman bir avukattan destek almanız gereklidir.

İsim Değişikliği Davası Süresi

İsim değişikliği davası süresi için kesin bir bilgi yoktur. İlgili mahkemenin gerekli koşulları incelemesi ve karara bağlaması ortalama birkaç ay sürebilir. Medeni hukuka göre isim değiştirme davası için avukat gerekmemekle birlikte davada kişinin hak kaybı yaşamaması, sürecin yasalara uygun biçimde ilerlemesi ve dava sürecinin daha kısa sürmesi için bu konuda uzman faydalı olacaktır.

İsim Değişikliğine İtiraz Davası

Medeni hukuka göre isim değişikliği davası için Medeni Kanun 27. maddede geçen bilgilerde kişinin ad değiştirme kararının sonuçlanmasından itibaren 1 yıl içerisinde itiraz başvurusu mümkündür. Kişinin isim değişikliği davası sonrasında zarar görmesi gibi durumlarda bunu öğrenmesini takiben 1 yıl içerisinde isim değişikliği kararının kaldırılması mümkündür. Ancak bu süreyi aştıktan sonra isim değiştirmeye itiraz mümkün olmamakla birlikte, kişi kararın kaldırılması için dava açamaz.

Süre Tutum İstemi ve Süre Tutum Dilekçesi Örneği

Süre tutum istemi

Süre Tutum İstemi Nedir?

Süre Tutum Dilekçesi, bazen Kısa Temyiz Dilekçesi olarak da anılan, ceza mahkemelerinde tefhimle birlikte verilen sürelerin, tarafınız lehine durdurulması için kullanılan bir hukuki belgedir. Genel olarak, mahkemede hâkimin verdiği son celse kararı mahkeme salonunda tefhim edildiğinde, yani sanığın yüzüne okunduğunda ve bu süre de tefhimle başlamışsa, istinaf için kısa süreler belirlenir. Ancak, gerekçeli kararın yazılması süreci uzadığında, istinaf için gerekli olan kısa sürelerde hukuki işlem yapmak hassas bir süreçtir. Bu nedenle, mahkemede verilen kesin kararı istinaf etmek isteyen taraf, gerekçeli kararın yazılmamış olmasından dolayı gerekçeyi bilemediğinden istinaf gerekçelerini de yazamaz. Bu tür durumlarda, istinaf süresini kesmek için gerekli olan belge, Kısa İstinaf Dilekçesi olarak adlandırılır ve hukuki uygulamada Süre Tutum Dilekçesi olarak da bilinir.

İstinaf İçin Süre Tutum Dilekçesi

İstinaf süre tutum dilekçesi, mahkemelerde verilen kesin kararların istinaf sürelerini durdurmak amacıyla kullanılan hukuki bir belgedir. Bu dilekçe, mahkemelerde verilen kesin kararların taraflara tefhim edildiği durumlarda, gerekçeli kararın yazılması sürecinde istinaf başvuru hakkını kaçırmak istemeyen dava taraflarının başvurabileceği bir belgedir. Gerekçeli kararın yazdırılması sürecinde istinaf başvuru hakkını kaybetmek istemeyen taraf, istinaf süresini kesmek için süre tutum dilekçesi ile mahkemeye başvurabilir. Bu belge, istinaf süresini durdurarak dava sonucuna göre istinaf başvurusunun yapılabilmesini sağlar.

Temyiz süreleri, mahkemelerde verilen kesin kararların tefhim edilmesiyle başlar. Ancak gerekçeli kararın yazılması süreci, temyiz süresinin sonuna yaklaşık olarak denk gelir. Bu nedenle, gerekçeli kararın yazılması sürecinde süre tutum dilekçesi verilmezse, temyiz süresi içinde gerekçeli kararın yazılması mümkün olmayabilir ve istinaf başvuru hakkı kaybedilebilir. Sonuç olarak, istinaf süre tutum dilekçesi, mahkemelerde verilen kesin kararların taraflara tefhim edildiği durumlarda, gerekçeli kararın yazılması sürecinde istinaf başvuru hakkını korumak amacıyla kullanılan önemli bir hukuki belgedir. Bu belgenin zamanında verilmesi, istinaf hakkının korunması açısından oldukça önemlidir. Ege bölgesi içerisinde bu tür bir dilekçenin hazırlanabilmesi için İzmir avukat arayışına girilebilir.

Hukuk Mahkemeleri İçin İstinaf Süre Tutum Dilekçesi Örneği aşağıdaki gibidir:

 

Süre Tutum Dilekçesi Örneği 2024

……………… BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMEK ÜZERE ………………… İCRA HUKUK MAHKEMESİ’NE

 

Dosya No                :2024/……… E.

İSTİNAF EDEN        : ……………

İSTİNAF EDEN VEKİLİ: Av……

 

KONU                   : Süre Tutum Dilekçesi konuludur

AÇIKLAMA           : Yerel mahkemenin dilekçenin başında belirtilen asıl numarası yazılı dosyasında …….. tarihinde müvekkilimiz aleyhinde verdiği kısa karar ……… aykırıdır. Bu nedenle istinaf kanun yoluna başvurmaktayız. Tarafımıza gerekçeli karar teslim edildikten sonra, detaylı itiraz sebep ve gerekçelerimizi sunmak için Süre Tutum Dilekçesi olarak bu dilekçeyi teslim ediyoruz.

 

SONUÇ ve TALEP    :  Gerekçeli karar tarafımıza iletildikten sonra, ayrıntılı itiraz gerekçelerimizi ve gerekçelerimizi sunmak için dilekçemizin bir süre sınırı talebi olarak kabul edilmesini talep ederiz.

Suç İşlemek Boşanma Sebebi Sayılır mı?

suc-islemek-bosanma-sebebi-sayilir-mi

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi, bir eşin küçük düşürücü suçlar işlemesi veya haysiyetsiz bir yaşam sürmesi nedeniyle, diğer eşin onunla birlikte yaşamayı sürdürmenin beklenemeyeceği durumlarda her zaman boşanma davası açabileceğini belirtir. Yani, bu kanun maddesi uyarınca, bir eşin küçük düşürücü suç işlemesi veya haysiyetsiz bir yaşam sürmesi durumunda, diğer eş boşanma davası açabilir.

Suç İşleme Sebebiyle Boşanmanın Şartları?

İlk olarak belirtilmelidir ki, evlilik birliği içinde küçük düşürücü olarak kabul edilen bir suç işleyen eş, suç işlemek nedeniyle boşanma davası açmak için gerekli şartlardan en temelidir. Bu suçlar, yasal bir dayanağa dayanmadan, toplumda oluşturdukları tepkiye ve somut olaya göre hâkim tarafından değerlendirilir. Örnek olarak,

  • Kasıtlı adam öldürme
  • Hırsızlık
  • Göçmen kaçakçılığı
  • İnsan ticareti
  • Resmî belgede sahtecilik
  • Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar
  • Anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı işlenen suçlar
  • Genel tehlike yaratan suçlar kabul edilebilir.

Önemle belirtmek gerekir ki, boşanma davasına sebep olan suç, kasten işlenen bir suç olmalıdır. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, bir dava ile ilgili olarak “Kadın, kocasının adam öldürme suçu nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi uyarınca boşanma talebinde bulundu. Ancak davada, kadın eşinin kasten adam öldürdüğü ve mahkum olduğu belirlendi.” şeklinde bir karar vermiştir. Boşanma davası için suçun, evlilik birliği içinde işlenmesi gereklidir. Evlenme tarihinden önceki suçlar, evlilik birliği içinde işlenmemişse, boşanma sebebi olarak kullanılamaz. Ancak, bir eşin evlenmeden önce işlediği küçük düşürücü bir suçu, evlendikten sonra öğrenen diğer eş, gerektiği takdirde butlan davası yoluyla evliliğin iptalini talep edebilir.

Suçun Mahkumiyet Kararı Alması Gerekir Mi?

Boşanma davası açmak için suç işlemiş olan eşin, ilgili suç nedeniyle ceza soruşturması geçirmiş veya mahkûmiyet kararı almış olması gerekmez. Suçun gerçekleşmiş olması yeterlidir. Ve bu durumda herhangi bir yaptırım uygulanmamış olsa dahi boşanma davası açılabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, suç işleyen eşin suçunun ne olduğuna ve ne kadar küçük düşürücü ya da yüz kızartıcı nitelikte olduğuna bakılmaksızın boşanma davasının açılabileceği değildir. Suçun niteliği, işlenme şekli ve somut olayın durumuna göre hâkim, suçun küçük düşürücü veya yüz kızartıcı nitelikte olduğuna karar vermelidir.

Özetle suç işleme sebebiyle boşanma davası açmak için eşlerden birinin evlilik birliği içerisindeyken küçük düşürücü olarak nitelendirilen bir suç işlemiş olması gerekmektedir. Ancak, suçun niteliği, işlenme şekli ve somut olayın durumu hâkim tarafından takdir edilerek karar verilmektedir. Ayrıca, evlenme tarihinden önce işlenmiş olan küçük düşürücü suçlar, ancak butlan davası yoluyla evliliğin iptal edilmesi için gerekçe olabilir. Ve tabi ki bu şartların oluşumunun kesinliği ve gerekli hukuki işlemlerin tamamlanabilmesi için eğer ege bölgesi ve çevresindeyseniz bir İzmir boşanma avukatı üzerinden hukuki destek almalısınızdır.

En Mühim Şart: Ortak Yaşamın Dayanılmaz Hale Gelmesi

Türk Medeni Kanunu, boşanma sebeplerini mutlak ve nisbi olarak sınıflandırmaktadır. Mutlak boşanma sebeplerine dayanan zina, terk gibi davalar için evlilik birliğinin çekilmez hale gelmiş olması şartı aranmamaktadır. Ancak, nisbi boşanma sebeplerine dayalı açılan davalar için, eşlerin artık ortak hayatlarını sürdürmenin dayanılmaz hale geldiği bir durumun varlığı aranmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesinde düzenlenen suç işleme sebebiyle boşanma da nisbi bir boşanma sebebidir. Bu nedenle hâkim, söz konusu sebeple açılan boşanma davalarında, ortak hayatın dayanılmaz hale gelip gelmediğini somut olaya göre takdir edecektir.

Bu durum, Yargıtay’ın 2. Hukuk Dairesi’nin 2014/20560 E. 2015/4947 K. sayılı ve 19.3.2015 tarihli kararında da vurgulanmaktadır. Kararda, davalının on iki yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğunun sabit olduğu ve suçtan dolayı ceza aldığının anlaşıldığı belirtilmektedir. Mahkeme, davacının evliliği çekilmez hale getiren durumun kanıtlanması gerektiği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Ancak, Yargıtay kararı, işlenen suçun niteliğine bağlı olarak davacının davayı açması karşısında diğer eşin onunla birlikte yaşamayı sürdürmesinin beklenemeyeceğini ve boşanma sebebi gerçekleştiğini belirtmiştir. Dolayısıyla, davanın kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.