Hakaret Davası Nasıl Açılır ?

Hakaret Davası Nasıl Açılır?

Hakaret Davası Nasıl Açılır?  Bu içeriğimizi takip ederek hakaret suçu hakkında bilgilere ve bu suça maruz kaldığınızda yapmanız gereken adımlara erişebilirsiniz.  Hakaret suçları, bir kişinin onurunu, haysiyetini ve prestijini zedeleyebilecek belirli eylem veya gerçekleri atfetmek veya onlara küfretmek suretiyle işlenen suçlardır. Hakaret mahkumiyetinin amacı, insan onurunu, onurunu ve haysiyetini korumaktır. Bu suç iki farklı şekilde olabilir. Biri küfürle işlenebilen hakaret suçu, diğeri ise belirli olguları isnat ederek hakaret suçudur.

Hakaret Suçu Türleri Nedir?

Tüm suçlarda türlerine göre ayrılmaktadır, bu suçlar türlerine ve yapılış şekillerine göre adlandırılmaktadır. Bazı suç nitelikleri aşağıda verilmiştir.

Salt Sövme Sebebiyle Hakaret Suçu:

Salt sövme sebebiyle hakaret suçu salt bir şekilde bir kişiye argo kelime (küfür) söyleme sebebiyle gerçekleşmiştir. Bu suçun oluşması için kötü sözün söyle söylenmesine gerek olmayıp; yazı, resim, el hareketi tarzında da farklı şekilde olması mümkündür.

Somut Bir Fiil Veya Olgu İsnadı Yoluyla Hakaret Suçu:

Bu tür hakaret fiillerinde yer-zaman-mekân gibi ayrıntılar belirtilerek kişiye belirli bir fiil veya olgu isnat edilirse, olay/eylem onur, şeref ve haysiyete zarar verecek nitelikte ise hakaret gerçekleşir. Kişinin suçu. Üçüncüsü, olayın gerçek olup olmaması suçun oluşmasında hiçbir etkisi olmamakla birlikte ihbar hakkı ve eleştiri hakkı gibi hususlar kapsamında bazı hallerde fail cezalandırılmayacaktır. Yasal nedenlerle. Suç ispatlanır ve sanık hakkında kesin mahkûmiyet kararı verilirse, suçun maddi unsurları oluşmayacaktır.

Hakaret Suçu Nasıl İspat Edilir?

Hakaret suçunun ispatı çeşitli yollarla mümkün olmaktadır.  Örneğin Mektup, Sms, Whatsapp, E-posta gibi çeşitli yazışma yöntemleriyle veya güvenlik kamerası kayıtlarıyla. Bu tür kanıtlar ispat anlamında geçerli olabildiği gibi, tanıklar huzurunda gerçekleşmesi durumunda tanıkla ispatı da mümkündür. Kişinin haberi ve izni olmadan alınan ses kayıtları hukuk aykırı olarak adlandırılmaktadır. Bu tür delillerin kullanabilmesi mağdurun suçu başka bir delille ispat edemeyeceği durumlarda değerlendirilerek kullanılmaktadır. Son olarak hakaret suçu ile ilgili toplanan delillerin kullanıp kullanılmayacağına karar verecek olan makam yüksek mahkemedir.

Hakaret Suçunun Cezası Nedir?

Hakaret suçunun cezaları suçun işleniş şekline ve unsurlarına göre değişkenlik göstermektedir. Kalemci Avukatlık ve Hukuk bürosuna başvurarak sizlerde olayınız ile alakalı en ideal bilgileri elde edebilirsiniz. Ceza avukatı izmir, sizlere bu konuda son derece profesyonel bir hizmet sağlayacaktırHakaret suçunun cezası 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası olarak kanunda yer almaktadır. Olayın işleniş şekline göre bu ceza artış veya azalış gösterebilir.

Hakaret Davası Nasıl Açılır?

Hakaret ile karşı karşıya kaldığınızda gerçekleştirmeniz gereken bir takın işlemler bulunmaktadır. Bu suç türü şikâyete bağlı bir suç olduğu için fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde mağdur tarafından şikayet edilmesi gerekmektedir. Tüm bunlara ek olarak suça maruz kalan kişiler diler hukuk büroları vasıtasıyla diler Cumhuriyet savcılıklarına doğrudan başvuruda bulunabilirler.

Bu içeriğimizde sizlere hakaret davası nasıl açılır adlı konumuzu aktardık.

Unutulma Hakkı

Klavye tuşu üzerinde "unutulma hakkı" yazısı

Kişisel Veri Nedir?

Kişisel veri 6698 Sayılı Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nda kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi olarak tanımlanmıştır. Kişisel veri bir bireyin kendisini anlatmakta kullanabileceğimiz tek bir veri dahi olabilir. Kişisel veriyi kişisel olmayan verilerden ayırt etmek adına iki noktaya dikkat edilmelidir bunlardan ilki verinin, bir kişiye ilişkin olması, ikincisi ise söz konusu kişinin rahatlıkla belirlenebilir olmasıdır.

2- UNUTULMA HAKKI

Kişisel veriler dijital ortamlarda bir kez paylaşılmakla birlikte buralarda yedeklemesi yapılarak kayıt altına alınmaktadır. Gelişen teknoloji ile bu veriler 3. Kişilerin eline rahatça geçmekte ve verilerin sahipleri olan “ilgili kişilerin rızası alınmadan serbestçe kullanılabilmektedir. Bireylerin mahrem alanlarına ilişkin olan bilgilerin rızaları dışında kullanılması sonucu oluşan durumu ortadan kaldırmak için kişisel verilerin korunması hakkının bir görünümü sayılabilecek olan “unutulma hakkı” kavramı gündeme gelmiştir.

“Unutulma hakkı”, dijital hafızada yer alan bireylere ait rahatsız edici her türlü kişisel içeriğin, yine bireylerin talebi üzerine bir daha geri getirilemeyecek biçimde ortadan kaldırılması/silinmesi olarak tanımlanmıştır.  Kısaca tanımlamak gerekirse İnternet ortamında niteliği itibariyle hukuka uygun olan içeriğin kaldırılması veya erişime kısıtlanmasını talep etme hakkıdır. Adınızı arama motoruna yazdığınızda görüntülenmesinden rahatsız olduğunuz bir veri varsa bu verilerin kaldırılması için başvuruda bulunabilmek bu hakka örnek gösterilebilir.

Kişisel verilerin kişinin rızası dışında yayılması sonucunda kişinin temel hak ve özgürlüklerinin tamamı (insanca yaşama hakkı, insan onuru, kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı ve bunun gibi insanın birey olarak kendine özgü̈ kişiliği ve sırf insan olması nedeniyle sahip olduğu haklar) doğrudan etkilenmektedir.

Unutulma hakkını, kişinin gelişen teknoloji ile oluşan bir başka dünya olan dijital dünyada öz benliğinin ve kişiliğinin korunması olarak tanımlanabilir. Devletin bireye geçmişte yaşadıklarının başkaları tarafından öğrenilmesi engellenerek yeni bir sayfa açma olanağı verme hususunda bir sorumluluğu olduğu açıktır. Unutulma hakkı genel değil; istisnai bir haktır. Bu hak kişilerin manevi varlıklarını geliştirmelerine bir fırsat vermek açısından devletin pozitif yükümlülüğünün bir sonucudur. İnternet haberciliği ile unutulmanın zor olduğu bu günlerde dengenin tekrar kurulabilmesi için bireylere unutulma hakkı tanınması önem arz etmektedir.

Bir internet haberinin unutulma hakkı kapsamında internetten çıkarılabilmesi için yayının içeriği, yayında kaldığı süre, güncelliğini yitirme, tarihsel bir veri olarak kabul edilmeme, kamu yararına katkısı, habere konu kişinin siyasetçi ve ünlü olup olmadığı, haber veya makalenin konusu, bu bağlamda haberin olgusal gerçekler ya da değer yargısı içerip içermediği, halkın ilgili veriye yönelik ilgisi gibi hususların her somut olay açısından incelenmesi gerekmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Görüşleri

Bu hakkın bir yandan kişiye ‘’ geçmişini kontrol etme’’, ‘’belirli hususların geçmişinden silinmesini ve hatırlanmamayı isteme hakkı’’ sağladığı gibi, diğer yandan muhataplarına kişi hakkındaki bir kısım bilgilerin üçüncü kişilerin kullanmamasını veya üçüncü kişilerin hatırlanmamasına yönelik önlenmeleri alma yükümlülüğünü yükler. Bu hakkın; bireylerin fotoğraf, internet günlüğü gibi kendileri hakkındaki içerikleri silmek için üçüncü şahısları zorlamayı içermesinin yanında geçmişteki cezalarına ilişkin bilgilerin veya haklarında olumsuz yorumlara neden olabilecek bilgi ve fotoğrafların kaldırılmasını isteme hakkını tanıdığı kabul edilmektedir. Diğer taraftan bu hak, bireyin geçmişindeki belirli yönlerinin mümkün olmayacak biçimde hatırlanmaması için önlemler alınmasını gerektirmektedir.

Örnek vermek gerekirse, davacının rızası dışında bir kitapta geçen ismi kişisel veri niteliğindedir. Unutulma hakkı, tanımlarına bakıldığında her ne kadar dijital veriler için düzenlenmişse de bu hakkın özellikleri ve bu hakkın insan haklarıyla arasındaki ilişkisi dikkate alındığında; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için değil, kamunun kolayca ulaşılabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da kabul edilmesi gerektiği açıktır.

Kişisel Verilerin Korunması Kurulunun Kararlarından Bir Örnek

Bir Gerçek Kişinin Adının Geçtiği Köşe Yazısının Silinmesi Talebi

Bir gerçek kişinin adının geçtiği bir gazetedeki köşe yazısının, kişinin hala kamuyu ilgilendiren bir konumda olduğu hususu da dikkate alınarak, ifade özgürlüğünün bir yansıması olan basın özgürlüğünün kapsamında olduğu değerlendirildiğinden 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunun 28. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca, ilgili kişinin söz konusu köşe yazısının silinmesine yönelik talebine ilişkin olarak kurulca yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığına karar verilmiştir.

Yurtdışındaki Unutulma Hakkında Gelen Taleplere Yönelik Alınan Sonuçlara Örnekler

  • Bir akademisyenin araştırmasıyla ilgili 4 içeriğin, akademisyenin fotoğrafını içerdikleri için arama sonuçlarından kaldırılmasına yönelik bir talepte bulunmuştur. Akademisyen kişi cinsiyetini değiştirmiş olup yeni bir adla tanınmaktadır. Fakat içerikler akademisyenin profesyonel yaşamı ve araştırmaları ile ilgili olması sebebiyle arama sonuçlarından kaldırılamamıştır.
  • Bir dava kayıtlarını içeren, devlete ait bir web sayfasının da bulunduğu 4 URL’nin Google Arama’dan kaldırılmasına yönelik talep alınmıştır. Talepte bulunan kişi, cinsel taciz ve insan ticareti konusunda mağdur taraftır ve bu dava bu kişi reşit değilken görülmüştür. Sonuç olarak 4 URL’nin tamamı arama sonuçlarından kaldırılmıştır.
  • 10 yıl önce bir cezası ağır olmayan bir suçtan mahkûm olmuş bir öğretmen, mahkumiyetiyle ilgili bir içeriğin kaldırılmasını talep etmiştir ve talep sonucu içerik kaldırılmıştır.
  • Son beş yıl içinde ciddi bir suçtan mahkûm olmuş ancak temyizde kararı bozulmuş bir şahıs, olayla ilgili bir içeriğin kaldırılmasını talep etmiştir. Söz konusu karar arama sonuçlarından kaldırılmıştır.
  • Bir kişi reşit olmadan katıldığı bir yarışmayı ele alan bir habere yönelik bağlantının kaldırılmasını istemiştir. Söz konusu sayfadan ilgili kişinin adına ait arama sonuçları kaldırılmıştır.
  • Talepte bulunan kişi bir davayı kaybederek tanınmış bir kuruluşun adını lekelediği gerekçesiyle maddi tazminat ödemeye mahkûm edilmesini konu alan, aralarında Wikipedia sayfasının da bulunduğu toplam 5 URL’nin listeden çıkarılmasını talep etmiştir. Dava, talepte bulunan kişinin akademisyen olarak toplumdaki rolüyle doğrudan bağlantılı olması sebebi ile URL’lerin hiçbiri kaldırılamamıştır.
  • Talepte bulunan kişinin daha önceki mesleği gereği çektirdiği çıplak resimleri gösteren çeşitli web sitelerine yönlendiren 6 URL’nin listeden kaldırılmasına yönelik talepte bulunmuştur. İçeriğin hassas olması ve talepte bulunan kişinin mesleğini değiştirmesi sebebiyle resimlerin artık kişi ile bağlantısı bulunmadığı gerekçesi ile URL’ler listeden kaldırılmıştır.
  • Bir kadının kendisine kötü davranan kocasını öldürmesi ve daha sonra intihara teşebbüs etmesiyle ilgili 10 yıldan eski haberlerin arama sonuçlarından kaldırılmasına yönelik talep alınmıştır. Başta talep geri çevrilmiştir fakat Veri Koruma Komisyonu, söz konusu kişinin İngiliz yasalarına uygun şekilde cezasını çektiğini ve diğer insanlar için bir tehdit görülmediğini belirterek içeriği, arama sonuçlarından kaldırması istemiştir. Veri koruma komisyonu tarafından verilen karar onaylanıp haberler listeden kaldırılmıştır.
  • Bir kişiden kendisini yaklaşık 50 yıl önce arabasıyla birine çarpıp öldürmüş olarak gösterilen karakol adli sicil defterinin gösterildiği bir haber içeriği arşivinin kaldırılmasına yönelik talepte bulunulmuştur. Olayın üstünden geçen süre göz önünde tutulmuş olup haber içeriği arama sonuçlarından kaldırılmıştır.

SONUÇ:

Dijitalleşen dünyada insanların tüm banka kartı şifreleri telefon şifreleri iş görüşmeleri ve hatta evlilikleri bile dijital ortam üzerinden ve dolayısı ile internet üzerinden gerçekleşmekte ya da saklanmaktadır. Bu noktada oluşan tüm büyük kişisel veri bankasını koruma görevi bu hizmeti veren sağlayıcı şirketlerdedir. Gözden kaçan ya da söz konusu verileri silmenin maliyetli olduğu noktalarda ilgili kişilerin sağlayıcılara başvurarak haklarını korumak ve kendini dijital ortamdan sildirmek istemesi hukukun ve insan haklarının doğal sonucudur. Bu sebepler ile kişilerin internet ortamında veya yayımlanan herhangi bir yazıda verilerinin bulunmasından rahatsız olması nedeniyle bu verilerin kaldırılmasını talep etme hakkı bulunmaktadır. Bu hakkın kullanılması kapsamında bir avukattan yardım alarak görüntülenmesini istenmeyen verilerin silinmesi talep edilebilir.

 

Ceza Hukukunda Davanın Reddi

Ceza davasında emekli durumuna karşı yargılama sonucunda meydana gelen hüküm çeşidi olarak karşımıza çıkar. Sanık esnasında fiil ile birlikte herhangi bir hüküm ya da dava oluşturulduysa duruşma sona erer ve beraberinde davanın reddi oluşturulur. 5721 sayılı ceza muhakemesi kanunu doğrultusunda duruşmanın sona ermesi ile birlikte hüküm verilmektedir.

Aynı zamanda diğer bir madde ile birlikte aynı fiil nedeniyle sanık için verilen hüküm ve beraberinde dava varsa dava reddi oluşturulur. Gerçekleşen bu düzenleme ile birlikte davanın reddi beyanı oluşturulmaktadır. Davanın reddi karar verilmesi ile birlikte maddelere bağlı olarak son karar şekilde kabul edilir. Böylece davanın reddi dışında bazı hükümler meydana gelmektedir. Başlıca hüküm şu şekilde karşımıza çıkar;

  • Beraat kararı,
  • Mahkumiyet,
  • Ceza verilmesine yer olmadığı,
  • Güvenlik tedbirine karşı,
  • Davanın düşmesi kararı gibi olmaktadır.

Davanın Reddi Kararı Şartları

Davanın reddi kararı belirli ilkeler doğrultusunda güvence altına alınmaktadır. Mevcut ilkeye bağlı olarak kişi hakkında oluşturulan fiil ile birlikte birden çok dava açılması ya da hüküm verilmemesi gereklidir. Gerçekleşen uygulama ile birlikte mevcut ceza mahkemeleri tarafından davanın varlığı gibi konularda mükerrer dava meydana geldiği takdirde bazı özellikler aranır.

Bu esnada aranan özellikler şu şekildedir; sanık hakkında bulunan davaların taraflarını aynı olması gibi, dava suç tarihinin aynı olması ve beraberliğini dava konusu olayının aynı olması gibi durumlar özellikleri arasında yer almaktadır.

Yukarıdaki şartların varlığı ile birlikte sanık ile birlikte fiil nedeniyle açılma veya hükümet karşı herhangi bir ceza davası mevcut maddeler gereği davanın reddi meydana gelebilmektedir. Meydana gelen mükerrer dava içerisinde oluşabilmesi için öncelikle davanın açılmış olması gerekecektir. Mevcut fiil nedeni ile meydana gelen karara karşı kamu davası açılması herhangi bir şart açıldığını ifade etmez. Mevcut kamu davası olmadığı takdirde fiil sonrası davanın reddi kararı verilememektedir.

Davanın Reddi Kararına İtiraz

Davanın reddi kararına itiraz konusuna karşı mahkeme tarafından verilen karara bağlı olarak belirli bir derece içerisinde herhangi bir mahkeme tarafından değerlendirme imkanı oluşturulmuştur. Mevcut itiraz süresi ile birlikte oluşturulan tebliğden sonra mevcut 7 gün içerisinde davanın reddi ve itiraz oluşturulur.

Kararın denetlenmesi ve beraberinde herhangi bir temyiz kanun yoluyla da bu durum yaşanması olasıdır. Sahip olunan İstinaf ile birlikte oluşturulmuş mahkumiyet kararına bağlı olarak maddi ve beraberliğini hukuki olarak denetim oluşturulur. Bu şekilde davanın reddi itiraz süreci oluşturulacaktır.

Daha fazla detaylı bilgi için ceza hukuku sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Teşebbüse Elverişli Suçlar Nelerdir?

Teşebbüs, işlenmesi amaçlanan bir suçun kanunen yazılı icra hareketlerine başladıktan sonra suçu işleyen kişinin iradesi dışındaki sebeplerle suçun tamamlanamamasıdır. Fail suçu tamamlamamış olsa da suç yolundaki davranışları incelenir ve toplum düzenini bozmaya yönelik zarar verip vermediği dikkate alınır, varsa cezai yaptırım uygulanır.

Suça teşebbüs iki şekilde meydana gelir;

  • Fail, icraya başlamış fakat engel olan sebeplerden dolayı failin icrası yarıda kalırsa suça teşebbüs olur.
  • Fail, icra hareketlerini tamamlamasına rağmen failin iradesi dışındaki bir sebepten dolayı olayın gerçekleşmemesi durumunda suça teşebbüs olur.

Suçun Teşebbüs Aşamasında Kalma Şartları Nelerdir?

  • Kasten işlenebilir bir suç olması
  • Failin suçun icrasına başlanmış olması
  • Failin suçun icrasında elverişli hareketlerin kullanılması
  • Failin elinde olmayan sebeplerden dolayı tamamlanamaması

Kasten İşlenebilir Bir Suç Olması Durumu

Burada fail tarafından işlenecek bir suça kastedilmesi gerekir. Suça teşebbüs olması için failin suçun icrasını tamamlaması gerekir. Fail suçu icra etmiş ancak tamamlayamamışsa failin ve karşıdaki kişinin önceki hareketlerine, ilişkilerine bakılarak suçun kastı belirlenmektedir.

Failin Suçun İcrasına Başlanmış Olması

Failin, suçun icrasına başlaması teşebbüsün oluşmasını sağlayan etkenlerden biridir. Kanunen bir suçu işleme amacıyla sergilenen davranışlar cezalandırmaktadır. Fail, suçu işlemeden önce bir hazırlık yapıp, o yönde bir eylem yapıyorsa suçun icrasına başlamış bulunur.

Failin Suçun İcrasında Elverişli Hareketlerin Kullanılması

Failin bir suçun icrasına başlamış olması, teşebbüsün gerçekleşmesi için yeterli bir eylem değildir. Bunun yanında suçun işlenmesine yönelik elverişli hareketlerde bulunması da gereklidir. Fail, suçu icra ederken gerçekleştirme amacı da elverişli olmalıdır. Failin icra hareketleri suçun işlenmesine elverişli değilse bu durumda kesin elverişsizlik söz konudur.

Failin Elinde Olmayan Sebeplerden Dolayı Tamamlanamaması

Failin, suç hareketini elinde olmayan sebeplerden dolayı tamamlayamaması durumudur. Failin işleyeceği suç maddi-manevi unsurlardan dolayı engellenebilir veya üçüncü bir kişinin icrasıyla da gerçekleşebilir. Fail, işlenecek suçtan özgür iradesiyle de vazgeçebilir bu durumda da gönüllü vazgeçme söz konusu olacaktır. Önemli olan huşulardan biri de icra hareketinin tamamlanmasını engelleyen durumlar suç işlenmeden önce meydana gelmelidir.

Suça Teşebbüste Cezanın Belirlenmesi

Burada asıl suçun tamamlanması halinde doğacak tehlike ve zararların daha ağır olacağı düşünülerek, suça teşebbüs aşamasında kalan bir suça daha az cezai yaptırım uygulanır. Türk Ceza Kanunu’na göre;

  • Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on üç yıldan yirmi yıl hapis cezası
  • Müebbet hapis cezai uygulama yerine dokuz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası
  • Diğer hallerde uygulanacak cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadar cezai indirim uygulanır.

Gönüllü Vazgeçme ve Suça Teşebbüs Arasındaki Ceza Farkı

Gönüllü vazgeçme, işlemesi amaçlanan bir suçu failin kendi iradesi ya da çabasıyla hareketlerine son vererek engellemesidir. Gönüllü vazgeçme, acıma, korkma, günah işleme gibi duygulardan dolayı failin özgür iradesiyle vazgeçmesi durumudur. Tam anlamıyla failin, pişmanlık duygusunu yaşamasıdır. Dışarıdan gelen herhangi bir maddi-manevi unsur gönüllü vazgeçmeye girmez. Suçu işleyecek kişi kendi iradesini kullanarak icraya son verirse gönüllü vazgeçmiş olur. Gönüllü vazgeçme ve suça teşebbüs arasındaki ceza farkı; suça teşebbüs halinde fail mutlaka bir ceza almaktadır. Gönüllü vazgeçme durumunda ise faile suç verilmez ancak davranışları suç teşkil ediyorsa ceza uygulanır.

Gönüllü Vazgeçme Konusunda Gerekli Şartları

  • Kasıtlı bir suçun işlenmesine yönelik icrada bulunmak
  • Suçu işlemeden önce vazgeçme eyleminde bulunmak
  • Suçun icra hareketlerine başlamadan önce özgür bir iradeyle vazgeçmesi ya da suçun tamamlanmaması için, sonucun değişmesini isteyerek önlemek gerekir.

Daha fazla detaylı bilgi için İzmir ceza avukatı sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Ve ya İzmir avukat Kalemci Hukuk Bürosuna müracaat edebilirsiniz.

Kişisel Verilerin Korunması Kanununa Kimler Tabi?

Kanun içerisinde ilk madde özel hayatın gizliliği ve ihlaline karşı oluşturulmuştur. Kişiler ve kişilerin verileri doğrultusunda gerçek kişi ve şirketlerin muhatap alındığı ifade edilir. Kişisel verilerin korunması Kanunu 24 Mart 2016 tarihinde kabul edilmesine rağmen 7 Nisan tarihinde Resmî Gazete üzerine yayınlanmış ve yürürlükte yerini almıştır.

Kişisel verilerin korunması kanununun temel amacı “kişisel verilerin işlenmesi içerisinde özellikle özel hayatın gizliliği olmaktadır. Aynı zamanda kişilerin temel hak ve özgürlüklerini koruyarak kişisel verileri bulunan gerçek ve tüzel yükümlülükleri üzerine usul ve esasları düzenlenmektedir.” şeklinde ifade edilir. Kanun üzerinde ek madde özel hayat gizliliği ihlali durumuna karşı konulmuştur.

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kimler İçin

Kişisel verileri Koruma Kanunu doğrultusunda kişisel verileri koruma kurumuna ait internet sitesinde detaylı bilgi verilmektedir. Bu doğrultuda KVKK tarafından “kişisel verileri işleyen kişiler tamamen ya da kısmen veri kayıt kısmının parçası olmaktadır. Bu durum tüzel kişiler hakkında uygulanır.”

Yapılan açıklama doğrultusunda kişisel verilerin bazı kriterler doğrultusunda yapılandırıldığı ortaya çıkmaktadır. Yapılan açıklama doğrultusunda anlaşılan bilgilerden birisi kişisel verilerin korunması kanunu kamu kurumları üzerinde, gerçek kişi ve şirketler arasında geçerli olup herhangi bir ayrım söz konusu değildir. Kapsadığı kişiler ise;

  • Hak ehliyeti bulunan tüm gerçek kişiler kanun kapsamında yer alır.
  • Limited şirketler,
  • Tüm üniversite kurumları,
  • Anonim şirketler,
  • Kooperatif kurumları,
  • Vakıflar ve dahilinde telekominasyon kurumları,
  • Avukat ve Avukat kuruluşları,
  • Belediyeler,
  • Muhasebeciler,
  • Kamu kurumları,
  • Mali müşavirler,
  • Özel Eğitim Kurumları,
  • Medya kuruluşları dahilindedir.

Kişisel verilerin korunması kanunu doğrultusunda denetleyen kişiler verileri koruma kurumunun resmi internet sitesi üzerinde kanun kapsamına dair çeşitli bilgilere ulaşım sağlayabilir.

Kişisel Veriler Neden Korunur?

Günümüzde her bireyin ve kuruluşların kişisel verileri kendi ile ilgilidir ve kendine ait olmaktadır. Bundan dolayı kişisel verilerin korunması ile birlikte meydana gelen kişilik haklarının korunması doğrultusunda çalışılır ve amaçlanır. Aynı zamanda bu kanun doğrultusunda özel hayatın gizliliği gibi çeşitli temel hak ve özgürlükler kurulmuş olacaktır. Kişisel veriler temel olarak anayasanın güvencesi altında yer alır.

Türk Ceza kanununda bulunan 135 ile 138 maddeler arasında korunmasına dair kanuna yer almaktadır. Aynı zamanda meydana gelen bu suça dair bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası imkânı da bulunur. Ülkemiz çapında yürürlükte yer almasa dahi imzalanan pek çok anlaşma içerisinde kişisel verilerin korunması amaçlandığı bilinmektedir. Anayasanın içerisinde kişisel veriler ile ilgili gerçekleşen düzenlemeler doğrultusunda Kişisel Verileri Koruma Kanunu yasalaşma sürecinde yer alır.

Detaylı bilgi almak için İzmir bilişim avukatı sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Ve İzmir avukat Kalemci Hukuk Bürosuna müracaat edebilirsiniz.

Ceza Yargılaması Aşamaları Nelerdir?

Şikâyet sonucunda açılan ceza yargılamasında işlenen aşamalar şu şekildedir;

  • Soruşturma Aşaması: Ceza davasının açılmasından önce uygulanan soruşturmadır. Şikâyet sonucunda Cumhuriyet Savcılığı işlenen suçu soruşturmaya başlamaktadır. Bu soruşturmalar kapsamında ise şüpheli ya da şüpheliler hakkında iddianame düzenlemektedir. Hazırlanan iddianameler ise ceza mahkemesine verilmektedir. Ceza mahkemesince kabul edilen iddianame sonucunda soruşturma biterek kovuşturma aşamasına geçilmektedir.
  • Kovuşturma Aşaması: Ceza davasının kabul görülüp açılması sonucunda gerçekleşen yargılamanın işlendiği aşamadır.
  • İstinaf Aşaması: Mahkeme sonucunda verilen cezanın taraflarca beğenilmemesi durumunda, sonuca karşı istinaf başvuru yapılmasıdır. İstinaf başvuruları sonuçtan sonra 7 gün içerisinde yapılmalıdır. Bu başvuru sonucunda istinaf mahkemesinde karar verilen sonuç incelenmektedir.
  • Temyiz Aşaması: İstinaf mahkemesinden sunulan sonuç/kararın beğenilmemesi durumunda şartları kapsaması halinde sonuç aleyhine temyiz başvurusu gerçekleşmektedir. Bu temyiz başvurusu ise yüksek mahkemede Yargıtay tarafından incelemeye alınmaktadır.

Ceza Davası Nasıl Açılır?

Ceza davasını açmak için işlenen suça bakılmalıdır. Her suça göre ceza davası değişebilmektedir. Müşteki ya da suçtan zarar gören kişilerin şikâyet etmesine bağlı soruşturma açılmaktadır. Ancak zarar gören kişi karşı tarafı şikâyet etmezse savcılık tarafından dava açılamaz. Şikâyete bağlı olmayan bütün suçlar savcılık tarafından soruşturmaya alınarak dava konusu olmaktadır. Şikâyet gerektirmeyen suçlarda ihbar alınması durumunda savcılık olaya müdahale ederek soruşturma açar. Bu soruşturma süresince ise deliller toplanır.

Elde edilen deliller sonucunda işlenen suçun kim tarafından yapıldığına kanaat getirildiyse ya da şikâyet sonucunda karşı taraf için savcılık ceza davası açmaya yükümlüdür. Savcı tarafından, suçun işlenmesi ve buna bağlı olarak kanıtların bulunduğu bir iddianame düzenlenmekte ve dava açılmaktadır. Eğer yeterli suç şüphesi içeren kanıtlar varsa, suç şüphesinde belirlenen kişi/kişilerin yargılanması amacıyla savcı tarafından talep oluşturulur. Ancak ceza davası için savcılık yeterli şüphe mevcut değilse takipsizlik kararı verilmektedir.

Ceza Davasında Savunma Nasıl Yapılır?

Soruşturma kapsamında şüpheli kişiye “sanık” denilmektedir. Sanığın işlediği suça göre mahkemede yargılanması ve bu yargılama sonucunda karar verilmektedir. Ceza davasında sanık hem yazılı hem de sözlü biçimde kendini savunabilmektedir. Sanık kendisini savunması için ceza avukatı tutabilmektedir. Ceza avukatları tüm safhalarda sanık kişisini savunarak hukuki yardım etmektedir. Bu hukuki yardım sonucunda ise cezasının daha aza indirilmesine ya da beraat karar verilmesi gerçekleşmektedir.

Ceza davalarında bulunan taraflar olayın nasıl gerçekleştiğini anlatmaktadır. Avukat ise olay içerisinde bulunmadığı için bu aşamada doğrudan olayı anlatamaz fakat savunmasını yapmaya hakkı bulunmaktadır. Avukatlar tarafından yapılan savunmalarda delillerde söz konusu olabilir. Yargılamanın sözlü bölümü yani duruşmada deliller tartışılır, iddialar ileri sürülür ve bütün tanık/müşteki gibi taraflar dinlenir. Bu duruşma içerisinde yapılan işlemler, sarf edilen cümleler ve tavırlar tutanak haline getirilir. Bu tutanak sonucunda ise kesin karar verilir.

Daha fazla detaylı bilgi almak için İzmir ceza avukatı sayfasını ziyaret edebilir ve İzmir avukat Kalemci Hukuk Bürosuna müracaat edebilirsiniz.

Boşanma Avukatı İzmir Konak

Boşanma Avukatı İzmir Konak hizmetleri ile birlikte İzmir ve bölgesinde hukuki danışmanlık hizmeti sağlanmaktadır. İzmir gibi büyükşehirlerde kişilerin iyi bir avukat bulması oldukça zor oluyor. Sunulan boşanma avukatı hizmeti ile birlikte herhangi bir kayıp meydana gelmeden davalar sonuçlanmakta ve beraberinde müvekkillerimize yardımcı olunmaktadır. Alanında uzman bir şekilde hizmet sunan boşanma avukatı aynı zamanda mevcut alanlarda tam destek sağlar. Tüm etik kurallar başta olmak üzere sonuç odaklı çözümler meydana gelir. İzmir’de etkili bir boşanma avukatı arıyorsanız bizle iletişime geçebilirsiniz.Boşanma davaları esnasında avukatlar arasında yer alarak İzmir ve genelinde tüm bölge ve hukuki alanda hizmet sunulmakta. Boşanma avukatları esnasında müvekkillerimiz in herhangi bir kayıp yaşamaması amacıyla davada sonuç odaklı bir çalışma yürütülmektedir. Boşanma alanında tamamen tecrübeli avukatlardan oluşan kadro bu alanda aile hukuku temellerini baz alarak destek sağlanmakta.

Boşanma Sebepleri Nelerdir?

Boşanma Avukatı İzmir Konak hizmeti ile birlikte hukuki anlamda evlilik ilişkisi sona erer. Evlilik işlemi ile birlikte medeni durumu evli olan kişiler boşanma işlemi ile birlikte boşanmış kategorisinde sınıflandırılır. Boşanma işlemi ile birlikte eşlerin birbirlerine karşı olan sorumlulukları sona ermektedir.

Evli çift doğrultusunda mahkeme tarafından son karar verilir. Ardından nafaka ve tazminat gibi durumlar belirlenir. Boşanma meydana gelebilmesi için Medeni Kanun doğrultusunda maddeler arasında belirlenmiş olan sebebin bulunması gerekir. Boşanmaya neden olan başlıca nedenler şu şekildedir;

  • Aldatma, evliyken bir kadının ya da bir adamın birbirini aldatması boşanma nedenleri arasında yerini alır.
  • Cana kastedilmesi,
  • Kötü davranışlarda bulunulması,
  • Çeşitli suçlarda bulunulması,
  • Terk doğrultusunda boşanma,
  • Yaşanılan akıl hastalıkları doğrultusunda boşanma,
  • Evlilikte sarsılma oluşması,
  • Fiziksel ve psikolojik şiddet,
  • Aşırı düzeyde kıskançlık, olarak sınıflandırılır.

Boşanma Davası Açma

Boşanma davasının açılması veya anlaşmalı ya da çekişmeli olması gibi dava türleri ile birlikte işlemler farklılık gösterecektir. Fakat belirlenen iki tür boşanma davasında Aile Mahkemesi tarafından oluşturulur. Evliliğini bitirmek isteyen çıktı tarafından iki nüsha dava dilekçesi verilmesi gerekir. Ardından ise nüfus cüzdanı gibi belgeler temin edilerek boşanma davası açılır.

Boşanma Avukatı İzmir Konak hizmeti ile birlikte uzman boşanma avukatı ekibe sizlere bu alanla yardımcı olmaktadır mevcut davanın açılması ve sonraki işlemlerin başarılı bir şekilde yürütülmesi için çeşitli süreci yönetir. Süreç içerisinde sözleşmelerin imzalanması ve beraberinde bilgilendirilmesi gibi işlemler yer almaktadır. Avukata vekalet verdikten sonra mevcut süreçte, en doğru şekilde en kısa sürede sonuçlanması hedeflenmektedir.

Daha fazla detaylı bilgi almak için boşanma avukatı sayfasını ziyaret edebilir ve İzmir avukat Kalemci Hukuk Bürosuna müracaat edebilirsiniz.

Nafaka Türleri ve Çeşitleri Nelerdir?

Nafaka, bilindiği gibi boşanma davalarında maddi olarak zorluğa düşen kişiye ödenen paradır. Buna ek olarak pek çok çeşit nafaka türleri bulunmaktadır.  Aile hukukundan doğan nafaka borcu, kişisel bir borç olarak da adlandırılabilir. Nafaka miktarı ise taraflarca sözleşme ile kararlaştırılabilir. Tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, katılım (iştirak) nafakası, yardım nafakası gibi birçok nafaka çeşidi bulunmaktadır. Sayılan ilk üç nafaka türü boşanma davası ve evlilikle ilgili olmaktadır. Diğer yardım nafakası ise taraf altsoy – üstsoy veya kardeşler ile ilgilidir.

1-Tedbir Nafakası

Tedbir nafakası sadece boşanma davası devam ederken istenilen bir nafaka çeşididir. Hâkim; çiftin mal varlıkları ve ekonomik güçlerini araştırdıktan sonra karar verir. Maddi olarak güçsüzlüğe düşen tarafa tedbir nafakasının ödenmesinin sonucuna varır. Davanın kimin açtığı veya kusuruna bakılmadan, dava sürerken tarafların yükümlülükleri devam eder. Bununla beraber tedbir nafakasına karar verilirken tarafların maddi durumları göz önünde bulundurulur. Kadın-erkek olarak bir ayrım yapılmaz ve nafakaya ihtiyaç duyan kişi, onun lehine olacak şekilde nafakanın ödenmesine karar verilir. Davanın açıldığı tarihten davaya ilişkin kararın kesinleşmesine kadar nafaka devam eder. Davanın boşanma ile sonuçlanması durumunda ise tedbir nafakası isim değiştirerek devam eder. Boşanma veya ayrılık davası açmadan, tedbir nafakası talebinde bulunabilmek için;

  • Eşler ayrı yaşamalıdır
  • Resmi bir evliliğin mevcut olması gereklidir
  • Nafaka talebinde bulunan kişinin, ayrı yaşamak için haklı bir nedeninin bulunması gereklidir.
  • Eşin nafakaya hükmedebilmesini mahkemede talep etmesi lazımdır.

Bu şartların bulunması durumunda dava açmaksızın nafakaya hükmedilmesine karar verilebilir.

2- Yoksulluk Nafakası

Kanunda yoksulluk nafakası, boşanma neticesinde yoksulluğa düşen tarafa eşin ödediği nafaka türüdür. Yoksulluk nafaka çeşidinde hâkim yine, eşlerin mal varlıklarını ve ekonomik güçlerini araştırarak karar verir. Ek olarak burada kusur durumu önem arz etmekte olup, tarafların eşit kusurlu olması veya nafaka yükümlüsünün hiç kusurunun olmaması gerekmektedir. Bununla beraber kişinin yoksulluk nafakasına hükmedebilmesi için talepte bulunması gerekmektedir. Zira hâkim davada yoksulluk nafakasının talebi olmadan, kendiliğinden nafakaya karar veremez. Yoksulluk nafaka talebi, boşanma davası devam ederken veya boşanma davasından ayrı olarak da ileri sürülebilir. Eğer boşanma davasından sonra ayrı bir dava ile talep edilecekse, nafakanın zamanaşımına uğramaması ve üzerinden 1 yıl geçmemesi gerekmektedir. Nafaka miktarını ödeyecek olan kişinin mal gücüne uyması lazımdır. Nafakanın ödenmesi ise mahkeme kararının kesinleşmesiyle başlar. Peki yoksulluk nafakasının şartları nelerdir?

  • Taraflardan birinin nafaka talebinde bulunması
  • Talepte bulunan kişinin kusurunun daha ağır olmaması
  • Talepte bulunan kişinin boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış olması
  • Nafakanın diğer tarafın mali gücüyle orantılı olması
  • Yoksulluğa düşecek taraf erkekse kadının mali gücüne uygun nafaka ödemesi gerekmektedir.

3-Yardım Nafakası

Yardım nafakası, bir kimsenin yardım etmediği durumda yoksulluğa düşecek olan ve usulüyle kardeşine ödediği nafaka türüdür. Medeni kanunun yoksulluk ile ilişkili düzenlediği maddeler bulunmaktadır. Çocuklar, torunlar, anne-baba, erkek ve kız kardeş, büyükanne- büyükbaba sırası şeklinde takip edilerek nafaka talep edilir. Yardım nafakasının başlangıç tarihi dava tarihi olarak bilinir. Nafakanın miktarının belirlenmesi ekonomik koşulların ve hak kurallarının göz önünde bulundurulmasıyla gerçekleştirilir.

4- Katılım (İştirak) Nafakası

İştirak nafakası boşanma kararı verilmiş çiftlerden, çocuğun velayetini almamış olanın, çocuğun eğitim ve bakım masraflarını karşılamasıdır. Burada esas olan konu müşterek çocuğun bakımı olduğu için çiftlerin kusur durumunun bir önemi bulunmamaktadır. Kural olarak nafaka çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi veya TMK m.12 göre mahkeme kararı ile son bulur.

Detaylı bilgi almak için İzmir boşanma avukatı sayfasını ziyaret edebilir ve İzmir avukat Kalemci Hukuk Bürosuna müracaat edebilirsiniz.

Haklı Fesih Davası Ne Kadar Sürer?

Haklı nedenle fesih, iyi niyet kuralları çerçevesinde iş ilişkisini sürdürmekle yükümlü olmayan kişiye iş ilişkisini derhal sona erdirme hakkını veren ve bozucu bir yenilik yaratan haktır. İşten çıkarma ve işten çıkarma, ilişkinin geri kalanında taraflardan biri için dayanılmaz hale gelebilir. Yani işveren haklı nedenle cayma hakkına sahip olabileceği gibi işçinin haklı nedenle cayma hakkına da sahip olabilir. Bu aşamada önemli olan haklı nedenle fesih sebebinin gerekçesidir.

Belirli süreli veya açık uçlu iş sözleşmeleri, taraflarca sözleşmenin sona ermesinden önce veya belirli durumların gerçekleşmesi üzerine, bildirim süresi beklenmeksizin feshedilebilir veya hak ile fesih, bildirimin sona ermesi beklenmeksizin derhal yapılabilir. Sözleşme İş Kanunu’nun 24. maddesinde haklı nedenle işten çıkarma işçi açısından ele alınırken, 25. maddede haklı nedenle işten çıkarma işveren açısından ele alınmaktadır ve İş Kanunu’nun 25. Maddesinde bir nedenden dolayı işten çıkarılma gerekçelerine ayrılmış maddelerdir.

Haklı Fesih Davası Nedenleri

Ülkemizde özellikle aile işletmeleri bağlamında belirli sıklıklarla ortaya çıkan haklı fesih davaları toplumlarda çoğunluğun haklarının ihlallerine karşı azınlığın eylemleriyle korunmasını ve şirketin devamlılığını sağlamaya yönelik tedbirler içerir. Kötü yönetim nedeniyle işlevsiz hale gelen ve amacına ulaşmak için mücadele eden bir şirket, haklı neden olduğunu kanun maddesinde açıklamamış, haklı sebep teşkil eden durumlara örnekler vermemiştir. Hâkim, önünde meydana gelen somut olaya göre uyuşmazlıkta neyin haksız sebep teşkil ettiğini takdir edecektir. Varlığının devamı için bütün imkânlar tükendiyse şirket haklı nedenle tasfiye edilebilir. TKK ruhunda işin devamlılığı her zaman esastır, bu nedenle değerlendirme sırasında diğer çözümler mahkemeler tarafından değerlendirilir. Davacı da haklı sebep göstermekten suçluysa, dava reddedilebilir.

Haklı Fesih Davası Süresi

Her dava türü kendine göre ortalama sürelere sahiptir ve davanın sonuçlanması için net bir şey söylemek zordur. Her davanın içeriği ve sebebi farklı olduğundan dava süreçleri de farklı işlenir ve bu doğrultuda net bir süre veya tarih vermek zordur. Fakat iş mahkemelerinde açılan işçi tazminat ve tazminat talepleri ile işçi ile işveren arasındaki iş uyuşmazlıklarının sonuçlandırılması için gerekli süre 540 gün olarak belirlenmiştir.

Dava türlerinde bu süre elbette farklılık gösterir. Kimi davalar daha uzun zaman alırken kimi davalar kısa sürede çözüme kavuşturulur. Haklı fesih davaları da belirlenen süreden erken veya yaşanabilecek komplikasyonlar sebebiyle daha geç bitmesi mümkün bir dava türüdür.

Detaylı bilgi almak için İzmir ceza avukatı sayfasını ziyaret edebilir ve İzmir avukat Kalemci Hukuk Bürosuna müracaat edebilirsiniz.

Velayet Davası Nasıl Açılır?

Boşanacak ya da boşanmış olan anne ve babaların çocuğun kimde kalacağının belirlenmesi için açılan davaya velayet davası denmektedir. Velayeti alan ebeveyn çocuğun, eğitimi, bakımı ve birçok şeyiyle ilgilenmek zorundadır. Elbette velayet sadece bir kişide kalmayabilmektedir. Tarafların çocukları ne sıklıkla görmesi gerektiğini belirleyen süreçte olmaktadır. Anne ve babanın anlaşamaması durumunda velayet davaları uzayabilmektedir. Peki velayet davası nasıl açılır? Velayet davası açmak için şu gibi adımları izleyebilirsiniz;

  • Velayeti açmak için öncelikle aile mahkemelerine dilekçe verilmelidir. Aile mahkemesi olmayan yerlerde ise asliye hukuk mahkemelerine başvurulmaktadır. 
  • Açılan dava sonucunda yetkililer her iki ebeveynin evine pedagog ya da sosyal hizmetlerinde çalışan uzmanları göndermektedir. Bu pedagoglar ya da uzmanlar ev ortamını ve çocukla ebeveyn ilişkisini inceleyip rapor haline getirmektedir. Bu rapor ise mahkemede büyük etken olmaktadır. 
  • Velayet davasında ebeveynler neden çocukları kendi tarafında kalması gerektiğini açıklayacak bir savunma hazırlamalıdır. Kendilerini savunacak bir avukat ile çalışmak mümkündür. 
  • Velayet davalarında en önemli unsur çocuktur. Eğer çocuk belirli bir yaşa gelmiş ve taraf seçebilecek durumda ise hakim çocuğa hangi ebeveynde kalmak istediğini sormaktadır. Çocuğun taraf seçmesi davanın yönünü değiştirebilmektedir. 

Velayetin Kimde Kalacağı Hangi Faktörlere Göre Belirlenmektedir? 

Boşanma sonrasında çoğu ebeveynler tarafında anlaşmazlık doğmakta ve bunun sonucunda velayet davası açılmaktadır. Ancak boşanma sonrasında eşlerin uzlaşması durumunda dahi velayetin kimde kalacağının belirlenmesi için hakim karar vermektedir. Çocuk mahkemesinde yetkili olan hakimler velayetin kimde kalacağını belirlemek için çocuğun menfaat ve çıkarlarını göz önünde bulundurarak çocuk için en doğru kararı vermektedir. 

Velayet davalarında genellikle 0 ila 4 yaş arasındaki çocukların anne bakımına ihtiyaç duyduklarından velayet anneye verilmektedir. Fakat bu yaş aralığında olan çocukların velayeti anneye verilirken; ev ortamının, mesleğini, kazandığı para miktarını ve yaşam tarzı gibi birçok unsuru göz önünde bulundurmaktadır.

4 ile 7 yaş arasındaki çocukların anne bakımına halen daha ihtiyaç duyduğundan velayeti de anneye verilmektedir. Ancak anne çocuğa bakamayacak halde ve annenin çocuğuna zarar verilebileceği durumlar söz konusu ise velayet babaya verilmektedir. 

6 ila 12 yaş aralığındaki çocukların yeni okula başlama durumu söz konusu olduğundan, okul çağındaki çocuğun velayeti de anneye verilmektedir. Fakat baba çocuğun eğitim ihtiyacını daha iyi karşılayabilecek durumda ise velayet babaya verilmektedir. Çocuğun iyiliği ve menfaati her yaşta göz önünde bulundurulmaktadır. 

12 ila daha büyük yaşlarda olan çocuklar belirli olgunluğa erişmelerinden dolayı taraf seçebilme hakları bulunmaktadır. Ülkemizde çocuk mahkemelerinde on iki yaşını tamamlayan çocukların pedagoglar eşliğinde görüşünü belirlemesine hak tanımaktadır. Bu görüş ise davanın seyrini oldukça değiştirebilmektedir. Fakat sonuç olarak çocuğu en iyi şartlarda ihtiyaçlarını karşılayabilecek ebeveyne verilmektedir. 

Velayet Değişikliği Davası Hangi Durumlarda Açılabilmektedir?

Evlilik sürecinde çocuklar ve ebeveynler aynı ev içerisinde yaşamını sürdürmektedir. Fakat boşanma sonrasında çocuğun taraflarla ne kadar görüştüğü ya da kesin olarak hangi ebeveynde kalacağını kararlaştırmak için velayet davası açılmaktadır. Velayet davası sonrasında velayet değişiklik davası açılabilmektedir. Ancak bu değişikliği talep etmek için çocuğun durumunda menfaat zedelenmesi meydana gelmelidir. Türk Kanununa göre velayet değişiklik davası şu gibi durumlarda açılabilmektedir;

  • Velayet verilen tarafların farklı biriyle evlenmesi durumunda değişiklik davası açılabilmektedir. Fakat bu yeni evlilik sonucunda çocuk mağdur olmayacak ya da çocuğun menfaati olumsuz şekilde etkilenmiyorsa aynı ebeveynde kalabilmektedir. 
  • Velayet verilen tarafın ölmesi durumunda,
  • Velayet hakkına sahip olan ebeveynin farklı ülkeye gitmesi durumunda velayet değişiklik davası söz konusu olabilmektedir.

Daha fazla detaylı bilgi almak için İzmir boşanma avukatı sayfasını ziyaret edebilir ve İzmir avukat Kalemci Hukuk Bürosuna müracaat edebilirsiniz.