Süre Tutum İstemi ve Süre Tutum Dilekçesi Örneği

Süre tutum istemi

Süre Tutum İstemi Nedir?

Süre Tutum Dilekçesi, bazen Kısa Temyiz Dilekçesi olarak da anılan, ceza mahkemelerinde tefhimle birlikte verilen sürelerin, tarafınız lehine durdurulması için kullanılan bir hukuki belgedir. Genel olarak, mahkemede hâkimin verdiği son celse kararı mahkeme salonunda tefhim edildiğinde, yani sanığın yüzüne okunduğunda ve bu süre de tefhimle başlamışsa, istinaf için kısa süreler belirlenir. Ancak, gerekçeli kararın yazılması süreci uzadığında, istinaf için gerekli olan kısa sürelerde hukuki işlem yapmak hassas bir süreçtir. Bu nedenle, mahkemede verilen kesin kararı istinaf etmek isteyen taraf, gerekçeli kararın yazılmamış olmasından dolayı gerekçeyi bilemediğinden istinaf gerekçelerini de yazamaz. Bu tür durumlarda, istinaf süresini kesmek için gerekli olan belge, Kısa İstinaf Dilekçesi olarak adlandırılır ve hukuki uygulamada Süre Tutum Dilekçesi olarak da bilinir.

İstinaf İçin Süre Tutum Dilekçesi

İstinaf süre tutum dilekçesi, mahkemelerde verilen kesin kararların istinaf sürelerini durdurmak amacıyla kullanılan hukuki bir belgedir. Bu dilekçe, mahkemelerde verilen kesin kararların taraflara tefhim edildiği durumlarda, gerekçeli kararın yazılması sürecinde istinaf başvuru hakkını kaçırmak istemeyen dava taraflarının başvurabileceği bir belgedir. Gerekçeli kararın yazdırılması sürecinde istinaf başvuru hakkını kaybetmek istemeyen taraf, istinaf süresini kesmek için süre tutum dilekçesi ile mahkemeye başvurabilir. Bu belge, istinaf süresini durdurarak dava sonucuna göre istinaf başvurusunun yapılabilmesini sağlar.

Temyiz süreleri, mahkemelerde verilen kesin kararların tefhim edilmesiyle başlar. Ancak gerekçeli kararın yazılması süreci, temyiz süresinin sonuna yaklaşık olarak denk gelir. Bu nedenle, gerekçeli kararın yazılması sürecinde süre tutum dilekçesi verilmezse, temyiz süresi içinde gerekçeli kararın yazılması mümkün olmayabilir ve istinaf başvuru hakkı kaybedilebilir. Sonuç olarak, istinaf süre tutum dilekçesi, mahkemelerde verilen kesin kararların taraflara tefhim edildiği durumlarda, gerekçeli kararın yazılması sürecinde istinaf başvuru hakkını korumak amacıyla kullanılan önemli bir hukuki belgedir. Bu belgenin zamanında verilmesi, istinaf hakkının korunması açısından oldukça önemlidir. Ege bölgesi içerisinde bu tür bir dilekçenin hazırlanabilmesi için İzmir avukat arayışına girilebilir.

Hukuk Mahkemeleri İçin İstinaf Süre Tutum Dilekçesi Örneği aşağıdaki gibidir:

 

Süre Tutum Dilekçesi Örneği 2024

……………… BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMEK ÜZERE ………………… İCRA HUKUK MAHKEMESİ’NE

 

Dosya No                :2024/……… E.

İSTİNAF EDEN        : ……………

İSTİNAF EDEN VEKİLİ: Av……

 

KONU                   : Süre Tutum Dilekçesi konuludur

AÇIKLAMA           : Yerel mahkemenin dilekçenin başında belirtilen asıl numarası yazılı dosyasında …….. tarihinde müvekkilimiz aleyhinde verdiği kısa karar ……… aykırıdır. Bu nedenle istinaf kanun yoluna başvurmaktayız. Tarafımıza gerekçeli karar teslim edildikten sonra, detaylı itiraz sebep ve gerekçelerimizi sunmak için Süre Tutum Dilekçesi olarak bu dilekçeyi teslim ediyoruz.

 

SONUÇ ve TALEP    :  Gerekçeli karar tarafımıza iletildikten sonra, ayrıntılı itiraz gerekçelerimizi ve gerekçelerimizi sunmak için dilekçemizin bir süre sınırı talebi olarak kabul edilmesini talep ederiz.

Suç İşlemek Boşanma Sebebi Sayılır mı?

suc-islemek-bosanma-sebebi-sayilir-mi

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi, bir eşin küçük düşürücü suçlar işlemesi veya haysiyetsiz bir yaşam sürmesi nedeniyle, diğer eşin onunla birlikte yaşamayı sürdürmenin beklenemeyeceği durumlarda her zaman boşanma davası açabileceğini belirtir. Yani, bu kanun maddesi uyarınca, bir eşin küçük düşürücü suç işlemesi veya haysiyetsiz bir yaşam sürmesi durumunda, diğer eş boşanma davası açabilir.

Suç İşleme Sebebiyle Boşanmanın Şartları?

İlk olarak belirtilmelidir ki, evlilik birliği içinde küçük düşürücü olarak kabul edilen bir suç işleyen eş, suç işlemek nedeniyle boşanma davası açmak için gerekli şartlardan en temelidir. Bu suçlar, yasal bir dayanağa dayanmadan, toplumda oluşturdukları tepkiye ve somut olaya göre hâkim tarafından değerlendirilir. Örnek olarak,

  • Kasıtlı adam öldürme
  • Hırsızlık
  • Göçmen kaçakçılığı
  • İnsan ticareti
  • Resmî belgede sahtecilik
  • Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar
  • Anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı işlenen suçlar
  • Genel tehlike yaratan suçlar kabul edilebilir.

Önemle belirtmek gerekir ki, boşanma davasına sebep olan suç, kasten işlenen bir suç olmalıdır. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, bir dava ile ilgili olarak “Kadın, kocasının adam öldürme suçu nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi uyarınca boşanma talebinde bulundu. Ancak davada, kadın eşinin kasten adam öldürdüğü ve mahkum olduğu belirlendi.” şeklinde bir karar vermiştir. Boşanma davası için suçun, evlilik birliği içinde işlenmesi gereklidir. Evlenme tarihinden önceki suçlar, evlilik birliği içinde işlenmemişse, boşanma sebebi olarak kullanılamaz. Ancak, bir eşin evlenmeden önce işlediği küçük düşürücü bir suçu, evlendikten sonra öğrenen diğer eş, gerektiği takdirde butlan davası yoluyla evliliğin iptalini talep edebilir.

Suçun Mahkumiyet Kararı Alması Gerekir Mi?

Boşanma davası açmak için suç işlemiş olan eşin, ilgili suç nedeniyle ceza soruşturması geçirmiş veya mahkûmiyet kararı almış olması gerekmez. Suçun gerçekleşmiş olması yeterlidir. Ve bu durumda herhangi bir yaptırım uygulanmamış olsa dahi boşanma davası açılabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, suç işleyen eşin suçunun ne olduğuna ve ne kadar küçük düşürücü ya da yüz kızartıcı nitelikte olduğuna bakılmaksızın boşanma davasının açılabileceği değildir. Suçun niteliği, işlenme şekli ve somut olayın durumuna göre hâkim, suçun küçük düşürücü veya yüz kızartıcı nitelikte olduğuna karar vermelidir.

Özetle suç işleme sebebiyle boşanma davası açmak için eşlerden birinin evlilik birliği içerisindeyken küçük düşürücü olarak nitelendirilen bir suç işlemiş olması gerekmektedir. Ancak, suçun niteliği, işlenme şekli ve somut olayın durumu hâkim tarafından takdir edilerek karar verilmektedir. Ayrıca, evlenme tarihinden önce işlenmiş olan küçük düşürücü suçlar, ancak butlan davası yoluyla evliliğin iptal edilmesi için gerekçe olabilir. Ve tabi ki bu şartların oluşumunun kesinliği ve gerekli hukuki işlemlerin tamamlanabilmesi için eğer ege bölgesi ve çevresindeyseniz bir İzmir boşanma avukatı üzerinden hukuki destek almalısınızdır.

En Mühim Şart: Ortak Yaşamın Dayanılmaz Hale Gelmesi

Türk Medeni Kanunu, boşanma sebeplerini mutlak ve nisbi olarak sınıflandırmaktadır. Mutlak boşanma sebeplerine dayanan zina, terk gibi davalar için evlilik birliğinin çekilmez hale gelmiş olması şartı aranmamaktadır. Ancak, nisbi boşanma sebeplerine dayalı açılan davalar için, eşlerin artık ortak hayatlarını sürdürmenin dayanılmaz hale geldiği bir durumun varlığı aranmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesinde düzenlenen suç işleme sebebiyle boşanma da nisbi bir boşanma sebebidir. Bu nedenle hâkim, söz konusu sebeple açılan boşanma davalarında, ortak hayatın dayanılmaz hale gelip gelmediğini somut olaya göre takdir edecektir.

Bu durum, Yargıtay’ın 2. Hukuk Dairesi’nin 2014/20560 E. 2015/4947 K. sayılı ve 19.3.2015 tarihli kararında da vurgulanmaktadır. Kararda, davalının on iki yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğunun sabit olduğu ve suçtan dolayı ceza aldığının anlaşıldığı belirtilmektedir. Mahkeme, davacının evliliği çekilmez hale getiren durumun kanıtlanması gerektiği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Ancak, Yargıtay kararı, işlenen suçun niteliğine bağlı olarak davacının davayı açması karşısında diğer eşin onunla birlikte yaşamayı sürdürmesinin beklenemeyeceğini ve boşanma sebebi gerçekleştiğini belirtmiştir. Dolayısıyla, davanın kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

İnternet Dolandırıcılığı Suçu

internet-dolandiriciligi-sucu

İnternet Dolandırıcılığı Suçu Nedir?

İnternet dolandırıcılığı suçu, internetin yaygınlaşması ve teknolojinin gelişimiyle birlikte 21. yy’da doğmuş olan ve git gide artan bir suç türüdür. İnternet üzerinden yapılan alışverişler ve ödemeler ile birlikte dolandırıcılık suçlarının da artması kaçınılmaz olmuştur. Günümüzde internet bankacılığı ve online alışverişlerde kullanılan kredi kartları gibi kişisel bilgi gerektiren işlemler, elektronik ortamda iz bırakmaktadır. Bu izler, hacker diye tanımlanan kötü niyetli kişilerin saldırılarına maruz kalarak, banka bilgilerinin ele geçirilmesine neden olabilir. Bu bilgiler, internet üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık eylemlerinin temelini oluşturur.

Son zamanlarda, “phishing” adı verilen bir dolandırıcılık yöntemi yaygınlaşmıştır. Bu yöntemde, internet bankacılığı kullanıcılarının açıklarını kullanarak, fatura ödemeleri ve online alışverişlerde işlem yapmak isteyen kişilerin kart bilgilerini ele geçirmeye çalışan hacker tarafından, kart limitlerini anında doldurarak kişilerin mağdur olmasına neden olmaktadır. Bu dolandırıcılık eylemleri arttıkça, hukuki düzenlemeler bu konuda önlemler almaktadır.

Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 158’e göre, dolandırıcılık suçu, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlendiğinde nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumları araç olarak kullanılmasının ağırlaştırıcı bir sebep olduğu da hüküm altına alınmıştır.

İnternet Dolandırıcılığı Suçu Nasıl İşlenir?

Genellikle gerçek olmayan yatırım teklifleri sunarak, internet üzerinden satış yoluyla veya romantik ilişkiler vasıtasıyla İnternet dolandırıcılığı suçu işlenmektedir. Dolandırıcılar, mağdurları küçük miktarda bir yatırımda bulunaraktan büyük miktarlarda para kazanabileceklerine inandırarak ve internet üzerinden yatırım teklifleri sunarak bu suçu işlemektedirler.

Romantik ilişkiler vasıtasıyla işlenen internet dolandırıcılığı suçu ise dolandırıcılar sohbet kanallarında, arkadaşlık sitelerinde veya sosyal ağlarda arkadaşlık ilişkisi veya romantik bir ilişki kurmak isteyen kişilerle iletişime geçerek onların sevgisini ve güvenini kazanıp daha sonra onların duygularını kullanmak suretiyle o kişilerden para sızdırmaya çalışmaktadırlar.

Satış yoluyla yapılan dolandırıcılık, birçok kişinin maruz kaldığı bir tür dolandırıcılık şeklidir. Bu tür dolandırıcılıkta, mağdur genellikle internet üzerinde düşük bir fiyata satılan veya zor bulunan bir ürüne rastlar. Ancak mağdur, dolandırıcılık faaliyetinin bir parçası olduğunu fark etmez ve malı satın almak için ödeme yapar. Daha sonra mal ya hiç teslim edilmez ya da ilanda belirtilenden daha düşük bir değere sahip olan bir mal gönderilir.

İnternet Dolandırıcılığı Suçu Cezası

İnternet dolandırıcılığı suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 158/1- F bendi kapsamında nitelikli dolandırıcılık suçu olarak kabul edilmektedir. Ayrıca nitelikli suçlar kapsamında yer almaktadır ve yaptırımları oldukça ağırdır. Bu suçla ilgili olarak soruşturma yapılırken, suçun niteliği ve boyutlarına göre cezai yaptırımlar belirlenmektedir. İnternet dolandırıcılığına karışan kişilerin yakalanması ise oldukça zorlu bir süreci beraberinde getirmektedir. Bu kişiler, kullandıkları özel yazılımlar sayesinde IP adreslerini ve diğer iz bırakabilecekleri her türlü bilgiyi gizleyerek, yakalanmalarını engellemeye çalışmaktadırlar. Ancak, Türk Ceza Kanunu’na göre bu suçu işleyenler, ciddi cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalıyorlar. İnternet dolandırıcılığı suçu için verilebilecek ceza, 4 ila 10 yıl arasında değişen hapis cezasıdır. Ayrıca dolandırılan değerin en az 2 katı kadar adli para cezası da verilmektedir. Bu tür ağır bir suçtan internet kullanıcılarının korunması için kişisel bilgilerini ve banka bilgilerini korumaları ve kullandıkları sanal ortamlarda kendi kart bilgilerini kaydetmemeleri gerekir.

Eğer bu tarz bir sorunla karşı karşıya iseniz, vakit kaybetmeden bir bilişim avukatı ile iletişime geçiniz.