Boşanma Davasını Kadın Açarsa Nafaka Alabilir Mi?

nafaka davası

Boşanma davasında, davayı açan kadın ya da erkek olsun, diğer taraf boşanma sonucu maddi yoksulluğa düşen tarafa nafaka ödemek zorundadır. Yoksulluk nafakası aylık veya bir defada ödenebilir. Nafaka, bir kişinin bakımı ve eğitimi için bir tarafça ödenen nafakadır. Bu nafakayı ödemek için kimin dava açtığı önemli değil.

Nafaka konusu ne olursa olsun, hangi tarafın boşanma davası açması gerektiği sorusunun cevabı kusurlar açısından değerlendirilir. Buna göre; suçlunun boşanma davası açması doğru değildir. Örneğin, zina, akıl hastalığı, rezil hayat gibi özel sebeplerle açılan boşanma davasında, davayı açanın kusurlu olduğu tespit edilirse, bu dava kabul edilmeyecektir. Bu nedenle, bakım nedeniyle boşanma davalarında, mükemmel taraf boşanma davası açmalıdır. Nafaka davası açıldığında mahkeme tarafında her iki tarafında ekonomik durumları analiz edilir ve kişilerin hayatlarının kalitesine bakılmaktadır. Yapılan bu çalışma sonucu elde edilen verilere göre nafaka hakkında bir karar verilir.

Kadın Boşanma Davası Açarsa Ne Kadar Sürer?

Boşanma davalarında kadın veya erkeğin açması açısından hiçbir fark yoktur. Bu yüzden kadın boşanma davası açarsa ne kadar sürer sorusu için hiçbir şeyin değişmeyeceğini belirtmemiz gerekir. Genel anlamda çekişmeli boşanma davaları için belirtilen süre 300 gün, anlaşmalı boşanma davaları için de 40 gün olarak bildirilmektedir.

Boşanma Davaları

Boşanma davaları birçok farklı nedenle açılabilen davalardır. Taraflardan biri diğerine karşı boşanma davası açabilir veya her iki taraf da karşılıklı anlaşma ile boşanma davası açabilir. Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma davaları iki farklı gruba ayrılmaktadır. Bunlardan ilki çekişmeli boşanma davası diğeri ise çekişmeli boşanma davasıdır. Çekişmeli boşanma davaları, tarafların velayeti, nafaka, tazminat vb. Konuda uzlaşmaya varıldıktan ve boşanma sözleşmesi hazırlanıp imzalandıktan sonra açılan davalardır. Anlaşmalı boşanma davası, tarafların tüm konularda anlaşarak kısa sürede davayı kapatması davasıdır.

Çekişmeli boşanma davası ise taraflardan birinin boşanmak isteyip diğerinin istemediği veya tarafların boşanmanın şartları ve sonuçları üzerinde anlaşamadıkları davadır. Bu durumlarda taraflar nafaka, velayet ve tazminat konusunda anlaşamadıkları için boşanma süreci daha uzun sürmektedir. Boşanma Davalarında Mahkeme Usulü değişkenlik göstermektedir.

Türk Medeni Kanun’da yapılan tanımlara göre iki fark boşanma sebebi bulunmaktadır. Bu tanımlamalardan ilki özel boşanma ve genel boşanma nedenlerdir. Özel boşanma nedenleri: Onur kırıcı davranış, zina, suç işleme, hayata kastetme, haysiyetsiz bir şekilde hayat sürme ve son olarak akıl hastalığıdır. Çekişmeli olarak boşanma davası açacağı durumlarda boşanma sebebini özel bir nedene dayandıran kişiler ilgili sebepleri kanıtlaması gerekmektedir. Bu yüzden dava sürecinde bu durumlara bağlı olarak değişkenlik göstermektedir.

Sizlerde alanında uzman bir şekilde hizmet veren İzmir en iyi boşanma avukatı ile iletişime geçerek sürecin yakından takip edilmesini sağlayabilirsiniz.

boşanma davasında nafaka

Boşanma Davasında İlk Duruşma Ne Zaman Yapılır?

Boşanma davasında ilk duruşma ne zaman yapılır sorusu da en çok merak edilen konulardan bir tanesidir. Ön dilekçe ve dilekçenin verilmesinin dilekçe aşaması boşanma davasının en önemli aşamalarıdır. Boşanma dilekçesi davalıya tebliğ edildikten sonra cevap süresi kanunda öngörüldüğü üzere 14 gündür.

Davalının davacının eşi olan davacıya cevap tebligatı 30 gün içinde tespit edilmiş olup, cevaba cevavap süresi tebliğ tarihinden itibaren 14 gündür. Bu aşamadan sonra ikinci bir cevap isteği, cevabın cevaplanıp cevaplanmadığı ile ilgili olup, verilmişse süreler tekrar işler.

Dilekçeler ve dilekçelere verilen yanıtlar için oluşturulan aşamaların tamamlanması ve duruşma tarihlerinin belirlenmesi için ortalama süre 120 gündür. İlk duruşma tarihi, duruşma hazırlığı ve tebliğ edilen taraflarca belirlenecek ilk duruşma zamanı ortalama 199 gündür.

Sizlerde tüm bu süreçlerin profesyonel İzmir Avukatlık bürosu tarafından yönetilmesini istiyorsanız bizlere danışabilirsiniz.

Boşanma Davalarında Kadınların Hakları Nelerdir?

Boşanma aşamasında her iki taraf da eşittir ve her iki tarafın hakları kanunla korunur. Boşanma davalarında kadın hakları konusu da tarafların eşitliği ilkesi ile cevaplanabilir. Buna göre; boşanma davasında kusurlu taraf ve mükemmel taraf. Sorun, tarafların cinsiyetine göre değil, tarafların kusurlu olup olmadığına göre belirlenir.

Boşanma davalarında nafaka konusu her ne kadar kadın hakkı olarak görülse de cinsiyetle değil, kişinin maddi durumu, geliri ve yaşam kalitesi ile ölçülen bir konudur. Kadın boşanma davası açarsa nafaka alabilir mi?  Boşanma davasında boşanma nedeniyle yoksullaşan eşe nafaka ödenir. Ancak bu kararın detayları ve nafakanın miktarı ancak çeşitli incelemelerden sonra mahkeme tarafından belirlenebilir.

Her iki tarafın da 18 yaşından küçük çocukları varsa, diğer eş çocukların velayeti olan ebeveyne nafaka öder. İştirak nafakası olarak belirtilen nafaka çocukların eğitimi ve bakımı için ödenmesi gereken zorunlu bir aylık ücrettir.  İştirak nafakasının bedeli nafakayı ödeyecek olan kişinin gelirine göre ilgili mahkeme tarafından belirlenmektedir.

Kadın Boşanma Davası Açarsa Erkek Kabul Etmezse Ne Olur?

Nafaka davalarında olduğu gibi boşanma davalarında da taraflardan bir tanesi süreci kabul etmezse davanız çekişmeli boşanma davasına dönecektir. Bu yüzden davalarda Kadın boşanma davası açarsa erkek kabul etmezse ne olur sorusunun cevabı için herhangi bir ayrım yapılmamaktadır. Ülkemizde işletilen hukuk sisteminde davayı kimin açtığına bakılmamaktadır. Sizlerde alanında uzman aile ve boşanma avukatından destek almak istiyorsanız Kalemci Avukat ile irtibata geçebilirsiniz. Boşanma davaları İzmir Avukat olarak sürecinde sizin adınıza tüm süreci takip ediyor ve sizin için gerekli tüm işlemleri yerine getiriyoruz.

Sahte Sosyal Medya Hesabı Üzerinden Hakaret Edilmesi Suçu

fake hesaptan hakaret

Sosyal medya platformları günümüzde sıklıkla kullanılan içerik paylaşım araçlarıdır. Öyle ki günümüzde toplumumuzun büyük bir kısmı günlerinin neredeyse tamamını sosyal medya platformları üzerinde geçirmektedir. Bu platformlar sayesinde dünyanın herhangi bir yerindeki insanla tanışabilirsiniz. Tüm bunların yanı sıra tanıdığınız ve sevdiğiniz insanlarla etkileşimde bulunarak onlarla video, fotoğraf, anlık durum gibi görselleri paylaşabilirsiniz. Sosyal medya platformlarının saydığımız bu güzel yanlarının yanı sıra kötü yanları da bulunmaktadır. Gerçek hayatta suç işlenebileceği gibi sanal platformlar aracılığıyla da suçlar işlenebilmektedir. Bu içeriğimizi sosyal medyada hakaret nereye şikâyet edilir gibi soruların cevaplarına ulaşabilirsiniz. Kanunlarımızda suç olarak değerlendirilen bu davranışların birtakım cezaları bulunmaktadır.

Sosyal Medya Üzerinde Yapılan Davranışlar Kontrol Ediliyor Mu? 

Sosyal medya platformlarında anlık olarak milyarlarca insan çevrimiçi bulunmaktadır. Bu kadar insanın bir arada olduğu bir yerde kurallar bir bütünün parçası gibi rol oynamaktadır. İnsanlar sosyal medya mecralarında gerçek hayatta hiçbir yerde göremeyeceği insanlarla karşı karşıya gelebilir. Sağlanan bu sınırsız ulaşım imkânı bazı kullanıcılar için kötüye kullanım isteği doğurmakta ve onların bu hareketler neticesinde hiçbir yaptırım ile karşı karşıya kalmayacağını düşündürtmektedir. Sosyal medyada hakaret suçu ile karşı karşıya kaldığınızda nasıl bir yol izleyeceğinize dair rehber niteliğinde içerimizi okuyarak sizlerde bilgi sahibi olabilirsiniz.

1. Hangi Kelimelerin Kullanılması Hakaret Suçu Oluşturur?

İnternet ortamında işlenen suçlar genellikle bilişim hukuku çerçevesinde düzenlenmektedir. Olayın gelişimine göre her ne kadar suç sanal alemde gerçekleşmiş olsa da istisnai olarak bazı durumlarda bu kapsama dahil edilmemektedir. Sosyal medyada hakaret suçlarında pek çok farklı metod bulunmaktadır. İnsanlar kendilerine ait olmayan fake olarak tabir edilen hesaplardan çok yakından tanıdığı kişilere istenmeyen bir sürü mesaj atabilmektedir. Sanıldığı gibi fake hesaplar bulunamaz değil, en kısa sürede yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkartılabilir durumlardır. Fake hesaptan hakaret veya sahte hesaptan hakaret suçları da günümüzde çok kolay bir şekilde tespit edilmektedir. 

Tüm bunların yanı sıra bir kişinin paylaşmış olduğu fotoğraftaki fiziksek özelliklerine, ruhsal bütünlüğünü bozmak amacıyla hakaret ve olumsuz fikir beyan eden yorumlar yazmak hakaret suçunu oluşturan fiillerden biridir. Öyle ki bir kişinin gerçekte var olan bir özelliğini sadece renciden etmek amacıyla yorum veya mesaj olarak göndermek de günümüzde hareket suçunu oluşturmaktadır.

İnsanlara yapılan yorumlarda aşağılayıcı yorumlar ve küfür olarak tabir edilen kötü sözler bu suçun temel unsurlarıdır.

2. İnternet Yoluyla Hakaret Suçunun İşlenmesi 

Bazı durumlarda, bir hak ihlalinin hakaret veya tehdit olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda kafa karışıklığı olabilir. Özellikle hukuki inceleme suçun unsurları ile yapıldığında siber tehdit suçu, çeşitli anlamlarda hakaret suçundan farklı şekil ve sonuçları olan bir suçtur.

Tehdit, bir kişiye makul olmayan bir şekilde zarar göreceği veya zarar göreceği söylendiğinde ortaya çıkar. Tehdit edilen suçun önemli ve haksız zarara yol açacağını mağdura bildirmek yeterlidir. Hakaret suçunda amaç zarar vermek değildir. Bununla birlikte, sosyal medyadaki dilekçe hakkı, basın hakkı, savunma dokunulmazlığı talep hakkı gibi temel haklar kapsamında yapılan bazı paylaşımların hakaret suçu oluşturduğu söylenemez. Hangi hareketin suç oluşturup oluşturmayacağını İzmir Bilişim Avukatı aracığıyla tespit edebilirsiniz.

bilişim hukuku

3. İnternet Yoluyla Hakaret Suçunun İspatı

Günümüzde yaygın olarak kullanılan sosyal medya uygulamaları (Facebook, Twitter, Instagram gibi) üzerinden işlenen suçlarda suçluları tespit etmek son derece kolaydır. Öncelikle şikayetçi olduğunuz hesap bilgileri platform kurucularından devlet adına talep edilmektedir. Yapılan bu talep sonrasında kişinin ip bilgileri varsa özel iletişim bilgileri dahil olmak üzere tüm bilgileri adli makamlarla paylaşılmaktadır. Yani bu suçu işleyen kişiler her ne kadar fake hesap açmış olsalar bile kanun ve kurallardan kaçamamaktadırlar.  Tüm bunların yanı sıra işlenen suçlarda karşı tarafın adı ve fotoğrafı olduğu için emniyet teşkilatı hiçbir bilgi talep etmeden de suçluları yakalama imkanına sahiptir.

4. İnternet Yoluyla Hakaret Suçunda Şikâyet Süresi ve Zamanaşımı

Her şikâyet türünde olduğu gibi bu şikâyet türünde de zamanaşımı söz konusu olmaktadır. Sahte Sosyal Medya Hesabı Üzerinden Hakaret Edilmesi Suçu şikâyete bağlı suç olarak değerlendirilmektedir. Bu hakarete maruz kalan kullanıcılar olayın gerçekleşmesinden itibaren 6 ay içerisinde şikâyette bulunabilir. Bu süreç içerisinde şikâyette bulunmayan kullanıcıların şikâyet hakları zaman aşımına uğrayacaktır.

5. Hakaret Suçu Cezasının Ertelenmesi veya Adli Para Cezasına Çevrilmesi

Hakaret suçlarında işlenen suçlara karşılık olarak hapis cezası yerine adli para cezası da verilmektedir. Bu kararda verilen cezanın süresinin düşük olması ve ağız cezalara girmediğinden dolayı adli para cezası hükmü verilebilmektedir. İnternet ve sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçlarında doğrudan adli para cezası hükmü de verilebilir.

İzmir Deneyimli Bilişim Avukatı

Sahte Sosyal Medya Hesabı Üzerinden Hakaret Edilmesi Suçu ile karşı karşıya kalan kişilerin dava açması gerekmektedir. Sosyal medya platformu üzerine fenomen olun veya olmayan gönderilerinize gelen tüm kötü yorumlarda şikâyet hakkınız bulunmaktadır. Ülkemizde hızla gelişen bilişim hukuku sayesinde haklarınız yasalarla koruma altına alınmaktadır. Adınıza açılacak olan davalarda süreci yakından takip etmesi ve hakkınızı savunması için bilişim avukatı ile çalışmanız gerekebilir. İlgili avukatlarla görüşürken bu konu hakkında yeterince bilgi sahibi olup olmadığını sorgulamak en doğal hakkınızdır. Bizler İzmir Bilişim Avukatı bürosu olarak tüm haklarınızı biliyor ve müvekkillerimizin haklarını savunmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Aklınıza takılan soru ve diğer detayları bizlere iletişim adreslerimiz üzerinden iletebilirsiniz.

 

Aldatma (Zina) Sebebiyle Boşanma Davası Nedir?

bosanma-davasinda-kusur-sayilan-haller

Aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası; evlilik hayatı devam ederken taraflardan bir tanesinin diğer eşi aldatması Medeni Kanun maddelerine göre aykırı bir davranıştır. Bu davranış sonucunda aile mahkemesinde özel yargılama usullerine dahil olan dava türü olarak bilinmektedir. Kanunlarımıza göre Zina, kişinin eşinin dışında bir kişiyle birlikte olması, cinsel ilişkiye girmesi olarak tanımlanır.

Kanunlarımızda yer alan diğer maddelere göre eşlerden bir tanesinin bir başkasına satılması, dokunması veya öpüşmesi Medeni Kanun’da zina olarak kabul görmemektedir. Sergilenen bu davranışlar haysiyetsiz bir biçimde hayatın idame ettirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre gerekçeli boşanma davası açılabilmektedir.

Tüm bunların yanı sıra eşlerin bir başkasıyla cinsel ilişkiye girip girmediğini elde edilecek bulgulardan yararlanılarak anlamak mümkündür. Mahkeme makamı bu karineleri de delil olarak kabul edecektir. Bu deliller aynı otel odasında başka bir kişiyle kalmak, bir konutta birlikte bir gece geçirmek gibi şeyler olabilir. Bu içeriğimizi dikkatle okuyarak Aldatma (Zina) Sebebiyle Boşanma Davası hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Mal Paylaşımı

Zina nedeniyle boşanma kararının mahkeme tarafından verilmesinin ardından mal paylaşımının yapılması için 2. bir dava açılabilir. Tüm bunların yanı sıra zina kararı göz önünde bulundurularak mal paylaşımı diğer paylaşımlarda olduğu gibi yarı oranda olmayabilir.

Zina nedeniyle boşanma (aldatma) halinde mahkeme, kusurlu eşin katılma hakkı, kalıntı değer payının adil bir şekilde azaltılmasına veya bu hakkın iptaline karar verebilir. Yani zina halinde hâkim, alacaklara iştirak esasına göre malları eşler arasında yarıdan farklı bir oranda bölüştürme takdirine sahiptir. Örneğin, mal paylaşımında eşini aldatan erkeklerin katılım oranı 1/3, kadınların payı ise 2/3 olarak belirlenebilir. Aslında hâkim, aldatmanın özelliklerine, evliliğin süresine, çocuk olup olmadığına vb. göre karar verebilir. Birçok kriteri göz önünde bulundurarak aldatan adama para, yani mal vermemeye karar verebilir. Medeni Kanun’un bu hükümlerinin uygulanabilmesi için boşanma kararının zinaya dayalı olması gerekir.

Zina sebebiyle verilen boşanma kararları aldatan eşin mal paylaşımında alacağı payın azaltılmasını veya tamamen hak mahrumiyeti verilmesini kapsamaktadır. Bu kapsam sadece ve sadece edinilmiş mallar üzerinde geçerlidir. Diğer mal rejimleri bu kapsamda sayılmamaktadır. Bu mal rejimleri ile alakalı bilgiler için tıklayınız.

Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davası Açma Süresi

Aldatma (Zina) nedeniyle boşanması davası açmak için oluşması gereken bazı şartlara bir üst paragrafta değinmiştir. Şimdi ise zinaya dayalı boşanma davası ile alakalı dava açma süresine değineceğiz.  Taraflardan biri aldatırsa, diğer tarafın aldatmanın (zina) öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay içinde boşanma davası açma hakkı vardır. Boşanma nedeni sonradan bilinse bile, zina (aldatma) gerekçesiyle boşanma davası açma süresi, aldatmadan 5 yıl sonra zamanaşımına uğrar.

Zinaya göz yumulursa, eşin dava açma hakkı ortadan kalkmaktadır. Bağışlama sözlü veya yazılı olabileceği gibi eşler arasında gösterilen davranışlarla da anlaşılabilir. Örneğin; karısı ona ihanet etse de o eve geldiğinde diğer eş, “ne yaptıysan lütfen eve git” mesajıyla onu affetmiş sayılırdı. Belirtmemiz gerekir ki, 5 yıllık zamanaşımı süresi, yani aldatma nedeniyle boşanma davası açma süresi sona erdikten sonra, adi boşanma davalarında aldatma boşanma nedeni olarak kullanılabilir.

aldatma nedeiyle boşanma

Zina Nedeniyle Boşanma Davası Ne Kadar Sürer

Zina nedeniyle boşanma davası ne kadar sürer cevabını vermek için öncelikle İzmir Boşanma Avukatı ile görüşmeniz gerekmektedir. Bu konu hakkında en net bilgiyi davanız ile ilgili detaylara hâkim olan avukat taraf verecektir. Yargı makamında planlanan boşanma davası süresi 300 gün olarak belirlenmiştir. İzmir en iyi boşanma avukatı aracılığıyla sizler bu süreyi çok daha kısa sürelere çekebilme imkanına sahipsiniz.

Destek alacağınız İzmir Boşanma Avukatı ile bu süre ortalama 5 celsede sona erecektir. Avukatlık hizmeti almadığınız takdirde bu süre taraflar için yaklaşık 8 ile 10 celse süresinde sonuçlanmaktadır.

Aldatıldığımı Öğrendim Tazminat Davası Açabilir Miyim? 

Öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki aldatılma durumu sadece eşler arasında geçerli olmaktadır. Gerçekleşen bu olay bir eşin diğer eşe karşı işlediği haksız bir davranıştır. Bu sebeple aldatıldığını fark eden ve boşanan eş kusurlu olan tarafa tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. Tüm bunlarla birlikte aldatılma durumu sadece eşler arasında olacağından 3. bir kişiye boşanma davası açılması mümkün değildir.

Yargıtay tarafından aldatılan eşlerin yalnızca zina nedeniyle üçüncü şahıslardan tazminat talep etme haklarının olmadığına karar verilmiştir. Verilen bu Karara göre, evli bir kişiyle birlikte yaşayan üçüncü bir kişinin eylemleri, karşı tarafa karşı haksız fiil olarak kabul edilemez. Karı koca arasındaki sadakat yükümlülüğü geçerlidir, çünkü medeni hukuk özel olarak üçüncü bir kişinin müşterek sorumluluğunu sağlamaz ve bu nedenle üçüncü bir kişiden zina nedeniyle maddi veya manevi tazminat talep edilemez. Ancak zina durumunda, diğer taraf, bazı sınırlı durumlarda, zinanın birlikte işlendiği üçüncü kişiye karşı manevi tazminat davası açabilir. Üçüncü kişiler aleyhine manevi tazminat davası Yargıtay İBK kararı ile aşağıdaki şekilde belirlenir.

İzmir En iyi Boşanma Avukatı 

Boşanma, nafaka gibi işlemlerde istenilen sonucuna ulaşmak için öncelikle bu konularda deneyimli bir avukatlık bürosu ile çalışmanız gerekmektedir. İzmir boşanma avukatı olarak sizlere tüm aşamalarda yardımcı olmak isteriz. Nafaka hesaplanırken göz önünde bulundurulacak taraflarınızı analiz ederek mahkemeye sunuyor ve almanız gereken tüm haklarda yardımcı oluyoruz. Tüm bunların yanı sıra İzmir en iyi boşanma avukatı statüsüne sahip olarak evlilikleriniz ile alakalı hukuki süreçleri mümkün olan en kısa süre içerisinde sonlandırılması için elimizden geleni yapıyoruz.

 

Hapis Cezasının Ertelenmesi

Hapis cezasının ertelenmesi, belirli koşullarda mahkeme heyeti tarafından verilebilen kararlardan birisidir. Bunun için olması gereken ilk şart söz konusu cezanın 2 yıldan az olmasıdır. Ek olarak 18 yaşını doldurmamış kişiler ve 65 yaşını geçmiş kişiler için 3 yıldan az cezaya sahip olması yeterlidir. Bu süreden fazla olan hapis cezalarında ertelenme hükmü verilememektedir. Ayrıca infazın muhatabı olan kişinin geçmiş zamanlarda 3 aydan uzun süreli ceza almamış olması şartı da bulunmaktadır. Bu durumların dışında cezanın ertelenmesi hususunda mahkeme heyeti tarafından da görüş oluşması gerekmektedir. Yargılama sürecinde kişinin suçu tekrarlamamasına dair pişmanlık yaşandığına dair bir kanaat oluşması halinde hapis cezası ertelenebilmektedir.

Hapis cezasının ertelenmesi konusunda suçun türüne göre ek karar da verilebilmektedir. Mağduriyet yaşayan kişilerin ya da kamu kuruluşlarının zararlarının tazmin edilmesi mahkeme tarafından istenebilmektedir. Böyle bir durumda ise ceza verilen kişi zararı karşılayana kadar hapis cezasının infaz edilmesiyle karşılaşmaktadır. Dolayısıyla her ne kadar erteleme kararı çıksa dahi bir koşula bağlı olduğu için hapis cezasının çekilmesi durumu söz konusudur. Bunun dışında verilen hapis cezası erteleme kararına itiraz için istinaf mahkemelerine başvuru yapılabilmektedir. Sonrasında temyize gidilmesi halinde karar Yargıtay tarafından hukuka uygun olarak tekrar değerlendirilebilmektedir.

Hapis cezasının ertelenmesi kararı verilirken kişinin denetime tabi tutulması için de süre belirlenmektedir. Bu süre 1 ila 3 yıl arasında değişiklik göstermektedir. Bu süreçteki asıl amaç suç işleyenin tekrar benzer bir şekilde suça karışmamasıdır. Eğer ki denetim süresi içerisinde farklı bir suçtan dahi ceza alınması durumunda ertelenmiş olan ceza ile birlikte infaz gerçekleşmektedir. Bu da suçlu kişiler için caydırıcı bir unsur olmaktadır. Bunlara ek olarak hapis cezasının ertelenmesi kararı verilse dahi ceza adli sicile işlemektedir. Ancak denetim süresinin sonucunda gerekli yükümlülükler suçlu tarafından yerine getirilirse suç bilgisi sicil kaydından silinmektedir. Denetim sırasında suç işleyen kişinin herhangi bir mesleği yoksa yetkili makamlar tarafından verilen eğitimlere zorunlu olarak katılması istenebilir. Ya da meslek sahibi olan kişiler kamuda ya da özel sektörde ücret karşılığı çalıştırılabilir.

Muhakemesiz İcra Olmaz

Muhakemesiz icra olmaz cümlesinin anlamı; hakkında ceza davası açılmamış bir kişi ya da olay için yargılama yapılamamasına denmektedir. Ve bu durum kanunlarca belirlenmiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu 225/1 maddesinde açıkça belirtildiği üzere; mahkeme yalnızca kendisine sunulan iddianame üzerinden hareket ederek yargılama yapabilmektedir. Açıklık getirmek gerekirse savcının mahkemeye sunduğu belgelerde geçen kişiler ve olaylarla ilgili yargılama gerçekleşmektedir. Bunun dışında kalan durumlar için herhangi bir yargılama yapılamamakta ya da karar verilememektedir. Dolayısıyla ceza davasında sanığın avukatı bu ilkeyi göz önünde bulundurarak müvekkilinin haklarını korumakla yükümlü olmaktadır.

CMK 170 maddesinde belirtildiği şekilde suçları soruşturma ve koşulların sağlanması durumunda dava açılması görevi Cumhuriyet Savcısına aittir. Suç olduğu iddia edilen bir olay ile ilgili olarak sanık hakkında yargılama gerçekleştirilebilmesi için, bu fiilin dava konusu olarak mahkemeye sunulması gerekmektedir. Davaya konu olmayan her türlü fiil için mahkeme kendiliğinden el koyarak yargılama yoluna gidememektedir. Bu durumda savcılığın verdiği iddianame ile dava açıldıktan sonra sanığın farklı suçları tespit edilirse bunların her biri için ayrı davalar açılması gerekmektedir. Benzer şekilde iddianamede yer almayan ve şüpheli olarak gösterilmeyen kişiler için de herhangi bir hüküm verilmesi mümkün olmamaktadır. Bu bilgilere ek olarak eğer muhakemesiz icra olmaz ilkesi ihlal edilen bir dava söz konusuysa konu üst mahkemelere taşınabilmektedir.

Dava konusu edilmeyen bir olayın yargılaması mahkeme tarafından yapılmışsa durum Yargıtay tarafından incelenmektedir. Burada muhakemesiz icra olmaz ilkesinin ihlali tesit edilmişse Yargıtay kararın yok hükmünde olmasına karar verebilir. Bunun sonucunda ise temyize konu olan dava da yok hükmünde olacağı için dava istinaf mahkemesi ya da Yargıtay tarafından reddedilmektedir. Yine ilkenin ihlali durumunda üst mahkeme davayı bozma kararı da verebilmektedir. Bunun nedeni ise ceza alan kişinin infazında herhangi bir yanlışlık olmaması ve üst mahkemeye taşınan konunun şekil olarak mahkeme kararı olmasıdır. Son olarak istinaf mahkemesi ya da Yargıtay tarafından davanın düşmesi kararı verilebilmektedir. Davaya konu edilmeyen bir fiil için verilen kararlar bu şekilde devre dışı bırakılabilmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davası

Çekişmeli Boşanma Davası

Boşanma, evliliğin sürdürülememesi üzerine hukuki olarak sonlandırılmasına verilen isimidir. Tarafların ilgili mahkemeye başvurması sonucunda dava açılmakta ve yürütülmektedir. Bu davalar anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davası olarak ikiye ayrılmaktadır. Anlaşmalı davalarda genellikle kısa sürede sonuç alınabilmektedir. Ancak çekişmeli davada birçok farklı etken olduğu için daha uzun sürede karar çıkması muhtemeldir. Bu sebeple bir avukat ile anlaşılarak ilerlenmesi halinde başarılı sonuç alma ihtimali de artmaktadır. Çünkü çekişmeli durumlarda nafaka, velayet ve mal paylaşımı gibi farklı konular vardır. Kişinin hayatını direkt olarak etkileyecek bir dava olması nedeniyle de işinde profesyonel olan avukatlar ile çalışılması önerilmektedir. Ayrıca alanında deneyimli ve daha önce birçok kez bu davalara girmiş avukatlara başvurmakta fayda olacaktır.

Çekişmeli boşanma davası açılması için evlilik süresinin herhangi bir önemi yoktur. Taraflar arasında yaşanabilecek pek çok problem nedeniyle istendiği zaman evliliğin sonlandırılması için başvuruda bulunulabilir. Evlilik hayatında şu durumlar çekişmeli boşanma davasına neden olmaktadır; eşin zina yapması, eşin diğer eşe karşı onur kırıcı davranışlarda bulunması ve hayatına kast edici hareketlerde bulunması, eşin akıl sağlığının tıbbi açıdan yerinde olmaması ve bunun ilgili kurumlarca ispat edilmesi, eşin evliliğin gerektirdiği şartlara uymaması ve terk etmesi. Tüm bu belirtilen sebeplerde mağdur taraf boşanma avukatına danışarak mahkeme başvurusunu başlatabilmektedir. Böylece müvekkili için gerekli dilekçeyi hazırlayan avukat tüm duruşma ve süreçleri de sağlıklı bir şekilde takip etmektedir. Dosyaya eklenmesi gereken evrakların ve şahitlerin davaya dâhil edilmesi gibi durumlarda da avukat devreye girmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davası

Çekişmeli boşanma davası için yetkili makam Aile Mahkemesidir. Eğer davayı açacak kişinin ikamet ettiği yerde aile mahkemesi yoksa asliye hukuk mahkemesine müracaat edilebilmektedir. Eğer mal paylaşımı konusunda bir anlaşmazlık varsa ayrı bir dava açılması gerekmektedir. Çekişmeli boşanmanın sona ermesi beklenebildiği gibi aynı anda mal paylaşımı için de süreç başlatmak mümkündür. Benzer şekilde davacı taraf nafaka isteminde bulunuyorsa bu durum avukat tarafından mahkemeye sunulmaktadır. Gerekli delillerin toplanması, müvekkilin maddi durumunun ispatı ve savunması gibi konular anlaşma yapılan avukatın sorumluluğunda bulunmaktadır. Çekişmeli boşanmalarda velayet konusu da ayrı bir öneme sahiptir. Müşterek çocuğa ait velayetin anne ya da babada kalma konusunda anlaşmazlık yaşanabilmektedir. Bu da çekişmeli boşanma davaları içerisinde yer almaktadır. Velayeti almak isteyen eşin gerekli yükümlülükleri sağlayabileceği mahkeme huzurunda ispat edilmelidir. Burada da yine avukat devreye girerek gerekli adımları uygulamaktadır.

Kasten Yaralama Zaman Aşımı

Kasten yaralama zaman aşımı süresi genel dava açısından 8 yıl şeklindedir. Mağdur olan bireyin bu süre zarfında mutlaka şikayetçi olması gerekmektedir. Şikayete ilişkin zaman aşımı süresi ise fiilin ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 aya kadar gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Bu süreçte mağdurun hukuki hakları konusunda destek alması, dava sürecinin daha iyi yönetilebilmesi adına bir avukat eşliğinde dava sürecinin başlatılması önemlidir.

Kasten Yaralamanın Tanımı

Kasten yaralama Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesinde yer alan ‘Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar’ başlığında düzenlenen ifadede belirtilmiştir. Bir kimsenin sağlığında, algılamasında probleme yol açan veya kendisine acı veren bir olay bu şekilde tanımlanmaktadır.

Ayrıca bu durum Serbest Hareketli Suçlar kapsamında değerlendirilmektedir. Dava süreci Asliye Ceza Mahkemesinin görevleri arasında yer almaktadır.

Cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis şeklindedir. Karar kişinin beden dokunulmazlığına ve vücut bütünlüğüne verilen zarar ile orantılı biçimde verilmektedir.

Kasten ifadesinin tanımı ise suçu işleyen kişinin ‘kanuni olarak durumun aykırı olduğunu bilerek ve farkında olarak suç işlemiş olması’ şeklindedir.

Kasten Yaralama Suçunu Arttıran Etkenler

Cezanın 2 kat arttıran ek durumlar;

  • Konuşma yetisinin kaybolması
  • Çocuk yapma yetisinin kaybolması (kısırlığa sebep olma)
  • Yüzünün sürekli değişikliği
  • Duyularda veya organlarda %100 kayıp
  • Hamile bir kadına karşı işlenmesi halinde bebeğini düşürmüş olması
  • İyileşme olanağı olmayan bir hastalığa yol açmış olması
  • Bitkisel hayata neden olması şeklindedir.

Cezanın 1 kat arttıran ek durumlar;

  • Mağdurun kalıcı konuşma problemi yaşaması
  • Duyu organları veya herhangi bir organın kalıcı hasar almış olması
  • Yüzünde kalıcı iz oluşmuş olması
  • Hayati tehlike altına girmiş olması
  • Hamile bir kadında doğumun vaktinden önce gerçekleşmiş olması şeklindedir.

Cezanın yarım kat arttıran ek durumlar;

  • Ruhen veya bedenen kendini savunma konusunda yetersiz olan bir kişinin mağdur edilmiş olması
  • Altsoy, üst soy, kardeş veya karı – kocaya karşı suç işlenmiş olması
  • Kamu görevini yerine getirmekte olan bir kimseye karşı suçun işlenmiş olması
  • Kamu görevlisinin sahip olduğu itibarı kötüye kullanarak suçu işlemiş olması
  • Suçun silah kullanılarak işlenmesi şeklindedir.

Eğer sizde izmir ceza avukatı arayışındaysanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Asılsız suçlama tazminat davası

Asılsız suçlama tazminat davası bir kimsenin iftira yoluyla veya hakaret ederek kendisine zarar verilmesi durumunda hakkını hukuki olarak aradığı dava türüne verilen addır. Kişiler bu tür davalarda hukuki destek almak, mağduriyetlerini ispat etmek, karşı tarafın kendilerini dava esnasında mağdur etmeleri ihtimalini ortadan kaldırmak gibi nedenlerden dolayı mutlaka deneyimli bir avukat ile birlikte hareket etmelidir.

Kişilerin bu davayı açma nedenleri arasında en çok; kendisini toplum önünde küçük düşürme, itibarsızlaştırılmaya çalışılması, iftira atılması ve kişilik haklarının çiğnenmiş olması gibi durumlar yer almaktadır.

Bu tür durumlar karşısında bireyin hakkını ararken incelemesi gereken hususlar Medeni Kanunu 24. madde ile Borçlar Kanunu 58. maddede yer alan ifadelerde açıklanmıştır.

Medeni Kanunu 24. Madde

Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.

Borçlar Kanunu 58. Madde

Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.

Asılsız Suçlama Tazminat Dava Süreci

Asılsız suçlama tazminat davası sürecinde mahkemede hakim kullanılmış olan cümlelerin;

  • Kişisel bir yorum içeriğ içermediği
  • İfade özgürlüğü kapsamına girip girmediği
  • Dava açan tarafın kişilik haklarına bir saldırı amacı taşıyıp taşımadığı veya hangi kişilik haklarının çiğnendiği,
  • Kişiye verilen zararın boyutunu detaylı biçimde incelemektedir.

Dava sonucunca hakim tarafından manevi tazminatn reddine veya kabulüne karar verilebilir. Davanın ne kadar zaman içerisinde sonuca bağlanacağı davadan davaya farklılık gösterecektir.

Manevi Tazminat Miktarı Nasıl Belirlenir?

Manevi tazminat miktarı belirlenirken mahkeme tarafından bir dizi durum incelenmektedir. Bu durumlar arasında;

  • Tarafların sahip olduğu sıfatlar
  • Bulundukları makamlar
  • Ekonomik ve sosyal statüleri
  • Olayın gerçekleşmiş olduğu tarihteki satın alım güçlerinin ne olduğu
  • Olayın özelliklerinin ve etkilerinin ne derecede zarar verici olduğu
  • Davacının zenginleşmesini sağlamaması
  • Davalının fakirleşmesini sağlamaması gibi etkenler yer almaktadır.

İzmir ceza avukatı ile ilgili bilgi ve görüş için ziyaret edebilirsiniz.

İrtikap suçu nedir

İrtikap suçu nedir bir kamu görevlisinin yapmakta olduğu kamu görevinin kendisine toplum içinde sağlamış olduğu itibarı kötüye kullanmak suretiyle muhatap olduğu kişiden fayda sağlamak veya bu kişilere fayda sağlayacağı şeklinde bir beyanda bulunarak işlediği suçtur.

Tek taraflı olarak kamu görevlisinin işlediği bir suç olan irtikap, mağdur olan bireyin iradesini herhangi bir şekilde etkilemektedir.

Türk Ceza Kanunu’nda irtikap suçunun üç farklı biçimde işlenebileceği belirtilmiştir. Bu durumlar;

  • İkna suretiyle
  • İcbar (zorlama) suretiyle
  • Mağdurun bir hatasından faydalanmak suretiyle olarak belirtilmiştir.

Buradan anlaşıldığı üzere irtikap suçunun herhangi bir şekilde görevi kötüye kullanma, zimmet suçu veya rüşvet suçu ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

Rüşvet suçunda; kamu görevlisinin rüşvet alması ve diğer tarafın rüşvet vermiş olması şeklinde bir ilişki bulunur.

Görevi kötüye kullanma suçunda; kamu görevlisinin görevinin kendisine getirdiği görev ve sorumluluklara aykırı olacak biçimde hareket ettiği görülmektedir.

Zimmet suçunda ise; kamu görevlisi görevinden dolayı kendisine emanet edilen ve sorumlusu olduğu malları görevine aykırı olacak şekilde kullanması ile ortaya çıkmaktadır.

İkna Suretiyle İrtikap Suçu

Hileli davranışlar sergileyerek mağduru bir duruma ikna ederek bir eylemi yaptıran kamu görevlisi ikna suretiyle irtikap suçu işlemiş olur.

Bu durumda kamu görevlisi 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası alabilir.

İcbar (Zorlama) Suretiyle İrtikap Suçu

Kendisinin kamu görevlisi olmasından ileri gelen nüfuzu kötüye kullanarak karşıdakini bir eyleme zorlamak şeklinde işlenir. Pratikte en çok bu suça rastlanmaktadır.

Bu durumda kamu görevlisi 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası alabilir.

Mağdurun Hatasından Faydalanmak Suretiyle İrtikap Suçu

Bu irtikap suçunda kamu görevlisi aktif görevde bulunmamaktadır. Mağdur bir hata yaptığında kamu görevlisi bu hayatı kendi yararına çevirmek için kullanmaktadır. Suçun bu kapsamda değerlendirilebilmesi için mağdurun gerçekleştirdiği hatada kamu görevlisinin herhangi bir katkısının bulunmaması gerekmektedir.

Bu durumda kamu görevlisi 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası alabilir.

İrtikap Suçunun Şartları

İrtikap suçunun faili olan birey kamu görevlisidir. Bu nedenle ceza hukuku kapsamında incelenen ilgili suç ‘özgü suç’ şeklinde nitelendirilmektedir. Kamu görevlisi olmayan bir birey bu suçu işleyemez. Ancak bu bireyler suça iştirak etmişlerse azmettirme ya da yardım etme gibi hükümlere göre yargılanabilirler.

Kamu görevlisi kapsamına giren meslek gruplarından bazıları; belediye başkanı, milletvekili, belediye meclis üyeleri, bilirkişi, tanık, savcı, hakim, avukat, emniyet müdürü, polis, öğretmen, vali, kaymakam gibi atmış memurlardır.

Nafaka Davası ve Şartları

Nafaka Davası ve Şartları

Nafaka Davası ve Şartları Nelerdir ? sorusunu soruyorsanız doğru adrestesiniz demektir. Bu içeriğimizi okuyarak sizlerde nafaka hakkında çok detaylı bilgilere erişebilirsiniz. Aklınıza takılan sorularınız ve davalarınız ile alakalı bilgiler için bizlerle iletişime geçebilirsiniz.

Nafaka davaları eşlerin birbirlerinden boşanmaları sebebiyle karşılıklı olarak veya bakmakla yükümlü oldukları çocuklarına maddi olarak bakmaları için açılan davalardır. Eşlerin boşanma davası sırasında nafaka talebinde bulunabilecekleri gibi, boşanma davası sonrasında da ayrı olarak nafaka davası açabilirler. Boşanma davalarında olduğu gibi nafaka davaları sürecinde de görevli olan mahkeme bağlı olduğunuz ilin Aile Mahkemeleridir. Bulunduğunuz bölgede aile mahkemesi bulunmaması halinde davalarınıza Asliye Hukuk Mahkemeleri bakmaktadır. İçeriğimizin ilerleyen kısımlarında Nafaka davası ve diğer detaylara ait bilgilere erişebilirsiniz.

Nafaka Şartları Nelerdir?

Boşanma sonrasında nafaka alabilmek için bazı şartlar bulunmaktadır. Bu şartları sağlayan bireyler dava aşamasında veya boşanma davasından sonra nafaka davası açabilirler.  Nafaka alma şartlarından bazıları aşağıda verilmiştir.

  • Asgari ücretle çalışan bireyler,
  • İşveren taraflı iş çıkışına maruz kalan kişiler,
  • Ev hanımları,
  • Düzenli geliri olmayan veya geçici işlerde çalışan bireyler,
  • Düşük gelirli olduğunu ispatlayan kişiler

Yukarıda belirtilen şartları taşıyan bireyler nafaka davası açabilirler.

Nafaka türleri yukarıda belirttiğimiz şartlara göre kişilere ödenmektedir. Bu belirtilen şartların yerine gelmesi ile kişi bu hakkı kazanır.

Ayrıca boşanma hükmü kesinleştikten sonra tedbir nafakası alınamaz. Çünkü boşanma öncesinde alındığından dolayı kişi sadece yoksulluk nafakası veya iştirak nafakasını boşanmadan sonra alabilmektedir.

Nafaka Türleri Nelerdir?

Tüm dava türlerinde olduğu gibi nafaka davalarının da kendi içerisinde türleri bulunmaktadır. 3 çeşit nafaka türü bulunmaktadır, bu türler kısaca;

  • İştirak Nafakası: Çocuk bakım nafakası olarak bilinmektedir, çocuğun 18 yaşına gelene kadar olan tüm masraflarının karşılamasını kapsar.
  • Tedbir Nafakası: Mahkemenin sürdüğü süre boyunca hakim kararıyla ödenir. Boşanma gerçekleştiği takdirde bu nafaka kesilmektedir.
  • Yoksulluk Nafakası: Kadının boşanma aşaması sonrası yoksulluğa düşmesi nedeniyle ödenmektedir.

Nafaka Nasıl Hesaplanır?

Nafaka davası sonucu nafaka almaya hak kazanan bireylerin akıllarına gelen bir diğer soruda nafakanın nasıl hesaplanacağıdır.

Nafakanın hesaplanmasında kişinin maaşı, sahip olduğu iş veya şirket, ikamet ettiği yer, itibarı ve dilekçe sahibinin ihtiyaçları uygun ve adil bir miktar belirleyecektir. Ayrıca burada alınan kararla ilgili asıl mesele, nafaka ödeyen kişinin başının belaya girmemesidir. Çünkü asgari ücretle çalışanın ödediği miktar ile en yüksek maaşı alan kişinin ödediği miktar farklıdır.

Bunun için bir hesaplama aracı yoktur. Çünkü mahkemede hâkimin kararı önemlidir. Kişilerin gelirine, koşullarına ve gereksinimlerine bağlı olarak tanık dinleme sürecinden farklıdır.

Nafakanın Ödenme Biçimi

Nafaka davalarına göre mahkemece yargılanır; nafaka, durumun ihtiyacına göre tek seferde veya kıdem tazminatı şeklinde ödenebilir.

Nafaka şeklinde ödenmesine karar verilen nafaka, alacaklının yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden ortadan kalkar. Alacaklı evli olduğu halde evli olmadığı halde yaşarsa, yoksulluğu giderse veya rezil bir hayat sürerse nafaka mahkeme kararıyla iptal edilir. (Türk Medeni Kanunu Madde 176/3)

Tarafların mali durumu değiştiğinde veya hak ve menfaatleri gerektirdiğinde, gelirlerini artırmaya veya azaltmaya karar verebilirler.

Nafaka haklarınızı kaybetmemek için profesyonel bir boşanma avukatı ile çalışmanız her zaman yararınıza olacaktır.

Nafaka Ödememenin Cezası Nedir?

Nafaka ödememek bir suç olduğu üzere ödenmemesi durumunda 3 aylık tazyik davasına dönüşmektedir. Bu davanın sonucunda üzerine düşen nafaka görevini yerine getirmeyen bireyler 3 aylık süreyle hapis cezası almaktadır. 3 ay hapis yatan kişinin nafaka borcu ödenmiş sayılmaz ve bu nedenle çıktığı tarihten itibaren borcunu ödemesi gerekmektedir.