Adli Sicil Sabıka Kaydı Nedir?

Terazi, masada adam elinde kalemle yazı yazıyor

Adli sicil sabıka kaydı, bir kişinin hukuki geçmişi hakkında tutulan resmi bir kayıttır. Bu kayıt, kişinin önceki suçları, mahkumiyetleri ve cezaları hakkında bilgi içerir. Adli sicil kaydı, polis kayıtları, mahkeme kararları ve cezaevi verileri gibi kaynaklardan oluşur. Bu kayıt, kişinin suçlu bulunması veya mahkumiyeti durumunda oluşturulur ve genellikle ömür boyu saklanır.

Adli sicil sabıka kaydı, kişinin hukuki geçmişini ve suç geçmişini değerlendirmek amacıyla birçok kurum ve kuruluş tarafından kullanılır. Özellikle iş başvurularında, kamu görevlerinde, vize başvurularında ve bazı mesleklerde çalışma yetkisi gerektiren durumlarda bu kayıtlar incelenir. Temiz bir adli sicil kaydı, kişinin iş bulma ve mesleki kariyerinde olumlu bir etki yaratabilirken, olumsuz bir sicil kaydı bu fırsatları kısıtlayabilir.

Adli sicil kaydının silinmesi, belirli şartlar ve yasal prosedürler gerektirir ve her durumda mümkün olmayabilir. Adli sicil kaydının silinmesiyle ilgili daha fazla bilgi ve yardım almak için deneyimli bir İzmir ceza avukatı ile iletişime geçmek önemlidir.

Adli Sicil Kaydının Memuriyete Etkisi

Adli sicil kaydı, bir kişinin geçmiş suçlarının ve mahkumiyetlerinin resmi bir kaydını temsil eder. Bu kayıt, kişinin hukuki geçmişi hakkında önemli bilgiler içerir ve bu bilgiler iş başvuruları ve kamu görevlerine atanma süreçlerinde incelenir. Adli sicil kaydı, memuriyete etki edebilir ve birçok durumda önemli bir rol oynayabilir.

Kamu Görevleri: Birçok ülkede, kamu sektöründe çalışmak isteyen kişilerden adli sicil kaydını sunmaları istenebilir. Özellikle polis, güvenlik personeli, kamu hizmeti görevlileri ve öğretmenler gibi pozisyonlarda, temiz bir adli sicil kaydı bir ön koşul olabilir. Suç geçmişi olan bir kişi, bu tür kamu görevlerine atanmakta zorluk yaşayabilir.

Özel Sektör İşleri: Bazı özel sektör işverenleri de adli sicil kaydını inceleyebilirler, özellikle güvenlik gerektiren veya hassas bilgilere erişim sağlayan pozisyonlar için. Bu durumda, olumsuz bir sicil kaydı iş başvurunuzun reddedilmesine veya işten çıkarılmanıza neden olabilir.

Belirli Meslekler: Bazı meslekler, örneğin avukatlık, doktorluk ve mühendislik gibi lisans gerektiren meslekler, adli sicil kaydı konusunda daha katı kurallara sahip olabilir. Bu mesleklerde, olumsuz bir sicil kaydı mesleki lisansın alınmasını veya sürdürülmesini engelleyebilir.

Adli sicil kaydınızın memuriyet başvurularınıza etkisi, suçun ciddiyetine, suçun işlendiği tarihe ve yerel yasal düzenlemelere bağlı olarak değişebilir. Ancak genel olarak, temiz bir adli sicil kaydı, iş fırsatlarını artırabilirken, olumsuz bir sicil kaydı iş bulma ve kamu görevlerine atanma süreçlerini zorlaştırabilir.

Bu nedenle, adli sicil kaydınızın memuriyete etkisini azaltmak veya olumsuz bir sicil kaydını düzeltmek istiyorsanız, deneyimli bir ceza avukatından veya hukuk danışmanından yardım almanız önemlidir. Avukatlar, adli sicil kaydınızı temizlemek veya düzeltmek için yapmanız gereken adımları size rehberlik edebilirler.

 Adli Sicil Sabıka Kaydının Nasıl Silinir?

Adli sicil sabıka kaydının silinmesi, karmaşık bir hukuki süreç gerektiren bir konudur. Genellikle adli sicil kaydı silinmez, ancak bazı istisnai durumlarda bu mümkün olabilir. Adli sicil kaydını silmek için aşağıdaki yöntemleri izleyebilirsiniz:

Mahkeme Kararıyla Silme: Eğer suçsuz olduğunuzu kanıtlayabilirseniz veya hüküm verilen cezanızı tamamladıysanız, mahkeme kararıyla adli sicil kaydınızı sildirebilirsiniz.

Af veya İndirimler: Bazı ülkelerde, belirli suçlara ilişkin af veya ceza indirimleri uygulanabilir. Bu durumda, adli sicil kaydınızın otomatik olarak silinmesi mümkün olabilir.

Zaman Aşımı: Bazı suçlar için adli sicil kaydı belirli bir süre sonra otomatik olarak silinir. Bu süre, suçun ciddiyetine ve yerel yasalara bağlı olarak değişebilir.

Affedilme veya İyileşme: Suç işledikten sonra uzun bir süre boyunca suçsuz kalmışsanız veya iyileşmişseniz, bu durum adli sicil kaydınızın silinmesini destekleyebilir.

Ancak adli sicil kaydının silinmesi konusu karmaşık bir hukuki süreç gerektirdiğinden, bu konuda deneyimli bir İzmir ceza avukatından yardım almanız önemlidir. Avukatlar, size en uygun yolun ne olduğunu değerlendirebilir ve adli sicil kaydınızın silinmesi için gerekli adımları atmanıza yardımcı olabilirler.

Sonuç olarak, adli sicil sabıka kaydı, bir kişinin hayatını etkileyebilecek önemli bir hukuki kayıttır. Temiz bir adli sicil kaydı, iş bulma ve belirli mesleklerde çalışma fırsatlarını artırabilir. Ancak adli sicil kaydının silinmesi, spesifik bir süreç gerektirir ve uzman bir İzmir ceza avukatı rehberliği bu süreçte çok önemlidir.

Siber Zorbalık Nedir?

Elinde telefon olan çocuk görseli

Teknolojinin gelişimiyle birlikte, dijital dünya günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ancak, dijital dünyanın sağladığı olanaklarla birlikte yeni bir tehdit ortaya çıkmıştır: siber zorbalık. Siber zorbalık, internet ve diğer dijital platformlar aracılığıyla gerçekleştirilen saldırganlık ve taciz eylemlerini ifade eder.

Siber zorbalık, elektronik iletişim araçları veya dijital platformlar üzerinden başka bir kişiye kasıtlı olarak zarar vermek veya rahatsızlık vermek amacıyla gerçekleştirilen saldırganlık ve taciz eylemlerini içeren bir kavramdır. Bu tür saldırılar, internet üzerindeki sosyal ağlar, e-posta, mesajlaşma uygulamaları, forumlar, oyun platformları gibi çeşitli dijital ortamlarda gerçekleştirilebilir.

Siber zorbalık, fiziksel şiddet içermese de, mağdurları psikolojik, duygusal ve sosyal açıdan olumsuz etkiler. Çünkü dijital ortamda yapılan saldırılar, mağdurların itibarını zedeleyebilir, özgüvenlerini sarsabilir ve hatta depresyon, anksiyete gibi psikolojik sorunlara yol açabilir.

Siber zorbalık, mağdurlar üzerinde ciddi etkilere sahip olabilir. İşte siber zorbalığın bazı olumsuz etkileri:

  • Psikolojik Etkiler: Siber zorbalık, mağdurlarda anksiyete, depresyon, özgüven kaybı, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik sorunlara neden olabilir. Mağdurlar kendilerini güvensiz ve kaygılı hissedebilirler.
  • Sosyal İzolasyon: Mağdurlar, siber zorbalığa maruz kaldıklarında genellikle sosyal ortamlardan çekilme eğiliminde olurlar. Bu da sosyal izolasyona yol açabilir ve ilişkileri olumsuz etkileyebilir.
  • Akademik ve İş Performansında Azalma: Siber zorbalık, mağdurların konsantrasyonunu bozabilir, motivasyonlarını düşürebilir ve akademik veya iş performanslarını olumsuz etkileyebilir.
  • Dijital Güvenlik Endişesi: Siber zorbalığa maruz kalan kişiler, çevrimiçi güvenliklerine olan güvenlerini kaybedebilir ve dijital platformlarda kendilerini güvende hissetmeyebilirler.

Siber Zorbalık Türleri Nelerdir?

Siber zorbalık farklı şekillerde gerçekleştirilebilir ve çeşitli türleri bulunmaktadır. Bu türler ile baş edebilmek için İzmir avukat arayışınız olursa bizimle iletişime geçebilirsiniz. Siber zorbalık türlerinin bazıları:

  • Trolleme: Saldırgan kişiler, sosyal medya veya forumlarda provokatif, hakaret içeren veya rahatsızlık verici mesajlar yayarak tartışmalara neden olur ve diğer kullanıcıları hedef alır.
  • Kişisel Bilgi Sızdırma: Bu tür saldırıda, saldırganlar hedef kişinin özel bilgilerini (adres, telefon numarası, fotoğraflar vb.) ifşa ederek onları tehdit eder veya şantaj yapar.
  • Siber Takip ve Taciz: Mağdurların çevrimiçi aktiviteleri takip edilir, özel mesajlarla taciz edilir veya sürekli rahatsız edilirler. Ayrıca, tehdit içeren e-postalar veya mesajlar gönderilerek mağdurlara zarar verilir.
  • Siber Söylem ve Hakaret: Saldırganlar, ırk, cinsiyet, din, cinsel yönelim gibi özelliklere saldırgan ve aşağılayıcı söylemler kullanarak mağdurları hedef alır ve onları incitir.
  • Siber İntihar Tahriki: Saldırganlar, mağdurlara sürekli olarak intihar etmelerini teşvik eden mesajlar göndererek onları psikolojik olarak yıpratır ve kendilerine zarar vermeye yönlendirir.
  • Siber İftira: Saldırganlar, hedef kişinin itibarını zedelemek amacıyla yanlış bilgilerle dolu içerikler yayarak onları karalamaya çalışır.

 

Siber Zorbalığa Maruz Kalındığında Ne Yapılması Gerekir?

Siber zorbalık, dijital platformlar üzerinden gerçekleştirilen saldırganlık ve taciz eylemleriyle bireylerin psikolojik ve duygusal olarak zarar görmesine neden olabilir. Siber zorbalığa maruz kalmak, mağdurlar için zorlu bir deneyim olabilir, ancak doğru adımlarla bu durumla başa çıkma ve korunma imkanı vardır. Böylesi bir durumda ihtiyaç duyulan en mühim durum bir avukattan destek almaktır. Bilişim suçları avukatı İzmir için büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

  • Sükunetle Tepki Verme

Siber zorbalığa maruz kalan kişilerin ilk olarak sakinliğini koruması önemlidir. Öfke veya korkuyla anlık tepkiler vermek yerine, sakin bir şekilde düşünmeli ve hareket etmelidir. Duygusal tepkiler, saldırganların hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olabilir.

  • Kanıtları Toplama

Siber zorbalıkla mücadele etmek için, maruz kalınan olayları belgelemek ve kanıtlar toplamak önemlidir. Saldırgan mesajları, ekran görüntülerini veya diğer kanıtları saklamak, ilgili mercilere şikâyette bulunmak veya durumu daha ileriye taşımak için yardımcı olacaktır.

  • Destek Almak ve Konuşmak

Siber zorbalığa maruz kalan bireylerin yalnız olmadığını bilmeleri önemlidir. Bu nedenle, güvendikleri bir aile üyesi, arkadaş veya yetişkinle durumu paylaşmalıdırlar. Destek almak, mağdurların duygusal olarak rahatlamasına, tavsiyeler almasına ve daha güçlü bir duruş sergilemesine yardımcı olabilir.

  • İlgili Platformlara Bildirimde Bulunma

Siber zorbalığa maruz kalan kişiler, durumu ilgili dijital platformlara bildirebilirler. Saldırganın mesajlarını, profilini veya içeriğini bildirmek veya şikayette bulunmak, platformun yöneticilerinin gereken önlemleri almasına yardımcı olabilir.

  • Mahremiyeti ve Güvenliği Sağlama

Siber zorbalığa maruz kalan kişilerin güvenliğini ve mahremiyetini korumak için bazı adımlar atması önemlidir. Şu önlemler alınabilir:

Siber Zorbalık Cezası

Ülkemizde, siber zorbalık şikayet edildikten sonra bu suçu önlemek ve cezalandırmak için çeşitli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler, suçun ciddiyetini yansıtan cezaların uygulanmasını hedeflemektedir.

Türk Ceza Kanunu (TCK): Türk Ceza Kanunu, siber zorbalık eylemlerini suç olarak tanımlamış ve buna ilişkin cezai yaptırımları belirlemiştir. TCK’nın 134. maddesi, “Kişilerin huzur, sükun ve özel hayatlarını, suç işlemek amacıyla elektronik ortamda veya elektronik ortam aracılığıyla izinsiz olarak kayda almak suretiyle, iletişimin gizliliğini ihlal etmek” eylemini suç sayar ve buna karşı cezalar öngörür.

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK): KVKK, kişisel verilerin korunması ve işlenmesiyle ilgili düzenlemeleri içermektedir. Bu kanun, kişisel verilerin izinsiz kullanımı veya yayılması gibi durumları da suç olarak kabul eder ve bu suçlara ilişkin yaptırımlar uygulanır.

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kimleri Kapsıyor?

Veri korumasını anlatan resim

Kişisel veriler, bir bireyi doğrudan veya dolaylı olarak tanımlayan veya tanımlanmasını mümkün kılan her türlü bilgiyi içerir. İsim, adres, doğum tarihi, kimlik numarası, telefon numarası, e-posta adresi, sağlık bilgileri gibi bilgiler kişisel veriler arasında yer alır. Bu veriler, bireylerin kimliklerini ve mahremiyetlerini korumak için büyük bir önem taşır. Türkiye’de kişisel verilerin korunması amacıyla alınan önemli bir adım, 7 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe giren Kişisel Verilerin Korunması Kanunu‘dur (KVKK). Bu kanun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ve Türkiye’de yerleşik olan kişilerin kişisel verilerinin korunmasını sağlamayı hedefler.

KVKK, kişisel verilerin işlenmesi, saklanması ve paylaşılmasıyla ilgili kuralları belirler. Kanun, kişisel verilerin hukuka uygun bir şekilde toplanmasını, işlenmesini ve korunmasını sağlamak için çeşitli yükümlülükler getirir. KVKK’nın temel amacı, kişisel verilerin hukuka uygun bir şekilde işlenmesini sağlamak ve kişisel verilere ilişkin hakların korunmasını temin etmektir. KVKK, Türkiye’de yerleşik olan gerçek veya tüzel kişilerin kişisel verilerinin korunmasını düzenlemektedir. Bu kanunun kapsamında aşağıdaki kişiler ve kurumlar yer almaktadır:

  1. Veri Sorumlusu: KVKK, kişisel verilerin işlenmesinde belirleyici rolü olan veri sorumlularını kapsar. Veri sorumlusu, kişisel verilerin nasıl işleneceğine ve hangi amaçlarla kullanılacağına karar veren, veri işleme süreçlerini yöneten gerçek veya tüzel kişidir. Örneğin, bir şirketin müşteri bilgilerini işleyen departmanları veya bir kamu kurumunun kişisel verileri işleyen birimi veri sorumlusu olarak kabul edilir.
  2. Veri İşleyen: KVKK, veri sorumlusunun talimatları doğrultusunda kişisel verileri işleyen kişileri de kapsar. Veri işleyen, veri sorumlusunun adına ve hesabına kişisel verileri işleyen gerçek veya tüzel kişidir. Örneğin, bir şirketin dışarıdan hizmet aldığı bir veri işleme merkezi veya bulut hizmet sağlayıcısı veri işleyen olarak kabul edilebilir.
  3. Veri Sahibi: KVKK, kişisel verileri olan gerçek kişileri de kapsar. Veri sahibi, kişisel verileriyle ilgili olarak veri sorumlusu veya veri işleyene başvuruda bulunabilen, kişisel verilerinin korunmasını talep eden gerçek kişidir. Örneğin, bir şirketin müşterisi veya bir çalışanı veri sahibi olarak kabul edilir.

KVKK’nın Sağladığı Haklar ve Yükümlülükler

KVKK, veri sahiplerine çeşitli haklar tanımaktadır. Bu hakları öğrenebilmek için ve İzmir avukat arayışınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz.  Bunlar arasında aşağıdakiler yer almaktadır:

  • Bilgilendirme Hakkı: Veri sahibine, kişisel verilerinin hangi amaçla işlendiği, kimlere aktarıldığı, hangi yöntemlerle toplandığı gibi bilgilerin sağlanması hakkı verilir.
  • Erişim Hakkı: Veri sahibine, kişisel verilerine erişim hakkı tanınır. Bu sayede veri sahibi, kişisel verilerinin hangi amaçlarla işlendiğini ve kimlere aktarıldığını öğrenebilir.
  • Düzeltme Hakkı: Veri sahibi, kişisel verilerinde yanlışlık veya eksiklik bulunması durumunda, bu verilerin düzeltilmesini talep edebilir.
  • Silme Hakkı: Veri sahibi, kişisel verilerinin işlenmesini gerektiren sebepler ortadan kalktığında veya kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde işlendiği durumlarda, bu verilerin silinmesini talep edebilir.
  • İtiraz Hakkı: Veri sahibi, kişisel verilerinin kendisiyle ilgili bir durumda işlenmesine itiraz edebilir. İtiraz hakkı, veri sahibinin özel durumunu gerekçe göstermesi halinde kullanılabilir.

KVKK aynı zamanda veri sorumlularına da çeşitli yükümlülükler getirmektedir. Bu yükümlülükler arasında aşağıdakiler bulunmaktadır:

  • Aydınlatma Yükümlülüğü: Veri sorumlusu, veri sahibini kişisel verilerin işlenmesiyle ilgili olarak aydınlatmakla yükümlüdür. Aydınlatma metni aracılığıyla veri sahibine gerekli bilgilerin sağlanması gerekmektedir.
  • İzin Alınması: Kişisel verilerin işlenmesi için veri sahibinden açık rıza alınması gerekmektedir. Ancak bazı durumlarda açık rıza şartı aranmamaktadır. KVKK, özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi, hukuki yükümlülüğün yerine getirilmesi, kamu yararının gerektirdiği durumlar gibi istisnai halleri düzenlemektedir.
  • Veri Güvenliği: Veri sorumlusu, kişisel verilerin güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri almak zorundadır. Veri koruma politikaları, veri güvenliği protokolleri ve teknik tedbirler gibi önlemler alınmalıdır.
  • Veri İhlallerinin Bildirilmesi: Veri sorumlusu, olası bir veri ihlali durumunda, ilgili mercilere ve veri sahiplerine gerekli bildirimleri yapmakla yükümlüdür.

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na Uymayan Durumlarda Hangi Yaptırımlar Uygulanır?

Kişisel verilerin korunması kanunu cezası aşağıdaki hallerde verilebilir:

  1. Aydınlatma Yükümlülüğünün İhlali: Veri sorumlusu, kişisel verilerin işlenmesiyle ilgili olarak gerekli aydınlatma sağlamaz veya eksik veya yanıltıcı bilgi verirse, KVKK’ya aykırı davranmış olur. Bu durumda, Kişisel Verileri Koruma Kurumu (KVKK) tarafından veri sorumlusuna uyarı, idari para cezası veya diğer yaptırımlar uygulanabilir.
  2. İzin Almama veya Geçersiz İzin: KVKK, kişisel verilerin işlenmesi için açık rızanın alınmasını şart koşar. Veri sorumlusu, açık rıza almadan veya geçersiz bir şekilde kişisel verileri işlerse KVKK’ya aykırı davranmış olur. KVKK, bu durumda veri sorumlusuna idari para cezası veya diğer yaptırımlar uygulayabilir.
  3. Veri Güvenliğinin İhlali: Veri sorumlusu, kişisel verilerin güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Eğer veri sorumlusu, gerekli teknik ve organizasyonel önlemleri almaz veya veri güvenliğini sağlamak için gerekli standartları karşılamazsa, KVKK’ya aykırı davranmış olur. Bu durumda KVKK, veri sorumlusuna uyarı, idari para cezası veya diğer yaptırımlar uygulayabilir.
  4. Veri İhlallerinin Bildirilmemesi: KVKK, veri ihlallerinin bildirilmesini zorunlu kılar. Eğer bir veri sorumlusu, veri ihlallerini gerekli şekilde bildirmez veya gecikmeli olarak bildirirse, KVKK’ya aykırı davranmış olur. Bu durumda KVKK, veri sorumlusuna uyarı, idari para cezası veya diğer yaptırımlar uygulayabilir.

KVKK’ya uymayan durumların yaptırımları KVKK tarafından belirlenir ve Kişisel verilerin korunması kanunu cezası için verilecek yaptırımları içerir. Bu yaptırımlar, ihlalin niteliğine, ölçeğine ve tekrarlanma durumuna göre değişebilir. Ayrıca, kişisel verilerin korunmasıyla ilgili diğer mevzuat hükümleri de uygulanabilir. Böylesi durumlarla karşılaşmamak için bilişim suçları avukatı İzmir için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Çalışan Kadın Nafaka Alabilir Mi?

Hakim çekiçi yanında tahta aile maketi ve arxa tarafda çalışan erkek görseli

Nafaka, Türk Medeni Kanunu’na göre, bir evlilik veya ilişkinin sona ermesi durumunda ekonomik olarak daha zayıf durumda olan tarafın korunması amacıyla yapılan maddi destektir. Türk Hukuku’nda nafaka, cinsiyet ayrımı yapmaksızın tarafların ekonomik durumlarına ve diğer faktörlere bağlı olarak belirlenir.  Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi, boşanma durumunda boşanma davası sonucunda nafaka hakkını düzenlemektedir. Kanuna göre, boşanma durumunda daha zayıf ekonomik durumda olan taraf, diğer tarafa karşı nafaka talebinde bulunabilir. Bu talep, çocukların velayeti durumunda ve eşlerin ekonomik durumlarına göre değerlendirilir. Türk Hukuku’nda çalışan kadınlar da diğer taraflar gibi nafaka talebinde bulunma hakkına sahiptir. Çalışan kadına nafaka talebi, ekonomik durumları, gelir düzeyleri, varlıkları, çocukların velayeti gibi faktörlere bağlı olarak değerlendirilir. Yani, çalışan kadınlar da ekonomik olarak daha zayıf durumda olmaları halinde nafaka talep edebilirler. Boşanma ve nafaka talepleri için İzmir avukat arayışınız bulunuyorsa bize başvurabilirsiniz.

Nafakanın Belirlenmesi:

Boşanmada nafaka nasıl belirlenir sorusu en çok sorulan sorular arasındadır. Buna göre Türk Hukuku’nda nafaka miktarı ve süresi, mahkeme tarafından adil bir şekilde belirlenir. Mahkeme, tarafların ekonomik durumlarını, gelir düzeylerini, yaşam standartlarını, çocukların ihtiyaçlarını ve diğer ilgili faktörleri dikkate alarak nafaka miktarını ve süresini belirler. Çalışan kadınların nafaka talepleri, diğer tarafların gelir durumlarına ve nafakanın haklılığına bağlı olarak değerlendirilir. Türk Hukuku’nda çalışan kadınların nafaka talepleri konusunda bazı tartışmalar ve eleştiriler ortaya çıkabilmektedir. Özellikle çalışan kadınların ekonomik olarak güçlü olması, nafaka taleplerinin adaleti sorgulanabilir hale getirebilir. Ancak, mahkemeler, her bir davayı bireysel olarak değerlendirerek tarafların haklarını ve adaleti gözetmeye çalışır.

Çalışan eşin nafaka talep etmesi için hangi şartlar gereklidir?

Nafaka, bir evlilik veya ilişkinin sona ermesi durumunda daha zayıf ekonomik durumda olan tarafın korunması amacıyla yapılan maddi destektir. Türk Hukuku’na göre, çalışan bir eşin nafaka talep etmesi için belirli şartlar vardır.

  1. Ekonomik Zayıflık:

Çalışan bir eşin nafaka talep etmesi için, ekonomik zayıflığın varlığı önemli bir şarttır. Ekonomik zayıflık, boşanma veya ilişkinin sona ermesiyle ortaya çıkan bir durumu ifade eder. Bu durumda, talep eden eşin, diğer eşe oranla daha az ekonomik güce veya gelire sahip olması gerekmektedir.

  1. Gelir Düzeyi ve İstihdam Durumu:

Çalışan bir eşin nafaka talep etmesi için, gelir düzeyi ve istihdam durumu dikkate alınır. Gelir düzeyi, talep eden eşin elde ettiği gelirin miktarını ifade eder. İstihdam durumu ise, çalışma durumunu ve gelirini etkileyen faktörleri içerir. Talep eden eşin gelir düzeyi düşük veya istihdam durumu sınırlıysa, nafaka talebinin haklılığı artar.

  1. Evlilik Süresi ve Yaşam Standardı:

Çalışan kadına nafaka talebinde bulunan eşin evlilik süresi ve yaşam standardı da önemli birer faktördür. Uzun süreli evliliklerde ve yüksek yaşam standartına sahip olan eşlerde, talep eden eşin nafaka talebi daha geçerli olabilir. Bu durumda, evlilik süresi ve yaşam standardı talebin haklılığını destekleyen unsurlar olarak değerlendirilir.

  1. Çocukların Velayeti:

Eğer çiftin çocukları varsa ve velayet anlaşması gereği çocukların başlıca bakımını üstlenen eş çalışan eş ise, nafaka talebi daha geçerli hale gelebilir. Çocukların bakım ve ihtiyaçlarının karşılanması için çalışan eşin ek maddi destek sağlaması gerekebilir.

  1. Hakkaniyet ve Adil Değerlendirme:

Türk Hukuku’na göre nafaka talepleri, hakkaniyet ve adil değerlendirme prensipleri doğrultusunda ele alınır. Mahkemeler, tarafların ekonomik durumlarını, gelir düzeylerini, yaşam standartlarını, çocukların ihtiyaçlarını ve diğer ilgili faktörleri dikkate alarak nafaka taleplerini değerlendirir. Talep eden eşin çalışıyor olması, diğer eşin ekonomik durumunu etkileyebilecek faktörlerden biridir. Bu nedenle, talep eden eşin nafaka talebi, hakkaniyet ve adil değerlendirme prensiplerine göre belirlenir.

Çalışan eş nafaka talep etmek için hangi mahkemeye başvurmalıdır?

Türk Hukuku’na göre, çalışan bir eşin nafaka talebi için başvurması gereken mahkeme, genellikle Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemeleri, evlilik, boşanma, nafaka ve diğer aile hukuku konularında yetkilidir. Çalışan eş, nafaka talebini Aile Mahkemesine sunarak yasal süreci başlatabilir. Çalışan bir eş, boşanma davası sırasında nafaka talebinde bulunabilir. Boşanma davası Aile Mahkemesi’nde görülür ve bu dava sırasında nafaka talebi de gündeme gelebilir. Çiftler arasında anlaşmalı boşanma durumunda, taraflar nafaka konusunda anlaşmaya varabilirler. Anlaşmalı boşanma durumunda, nafaka miktarı ve süresi tarafların karşılıklı anlaşmasıyla belirlenebilir. Böylesi durumlar için İzmir boşanma avukatı ücretlerine uygun arayışınız bulunmakta ise büromuza başvurabilirsiniz.

Çekişmeli Boşanma Davasında Nafaka ve Tazminat

Boşanma süreci birçok zorluğu beraberinde getiren karmaşık bir süreçtir. Eşler arasındaki anlaşmazlık, çekişmeli boşanma davası gibi bir duruma yol açabilir. Bu tür davalar, çiftler arasında mal paylaşımı, velayet, nafaka ve tazminat gibi konularda anlaşmazlıkların çözülmesini gerektirir.

Nafaka: Çekişmeli boşanma davalarında nafaka, ekonomik olarak daha zayıf durumda olan eşin geçimini sağlamak için diğer eşe ödenen bir tür maddi destektir. Nafaka miktarı ve süresi, mahkeme tarafından çeşitli faktörlere göre belirlenir. Mahkeme, tarafların gelir düzeylerini, eğitim durumlarını, çalışma kapasitelerini, yaşam standartlarını, çocukların bakımını ve diğer ilgili faktörleri dikkate alır. Ayrıca, evliliğin süresi ve çekişmeli boşanma davasında ortaya çıkan diğer özel durumlar da nafaka belirlemesinde etkili olabilir. Nafaka genellikle belirli bir süreyle sınırlıdır ve süresi sonunda yeniden değerlendirilir.

Tazminat: Çekişmeli boşanma davalarında tazminat, boşanma sürecinde ekonomik veya manevi olarak zarar gören eşe ödenen bir tür telafi ödemesidir. Tazminatın belirlenmesinde, evlilik süresi, eşlerin maddi durumu, emeklilik hakları, eğitim ve kariyer fırsatları gibi faktörler göz önünde bulundurulur. Ayrıca, boşanmanın neden olduğu duygusal travma veya diğer zararlar da tazminat miktarını etkileyebilir. Tazminat, eşler arasında mal paylaşımıyla birlikte ele alınır ve boşanma davasının sonucunda mahkeme tarafından belirlenir. Tazminat ve nafaka talepleri için boşanma avukatı İzmir ve çevresi illerde aranıyorsa büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

Çekişmeli Boşanma Davası Süreci

Boşanma Talebi ve Dava Açma:

Çekişmeli boşanma davası süreci, bir eşin boşanma talebiyle başlar. Boşanma talebinde bulunan eş, yerel mahkemeye başvurarak boşanma davasını açar. Boşanma talebi, eşin evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve boşanmayı talep ettiğini belirtir. Boşanma talebi genellikle avukat aracılığıyla yazılı olarak sunulur ve davayı başlatır.

Geçici Tedbir Kararları:

Çekişmeli boşanma davalarında, dava süreci boyunca geçerli olacak geçici tedbir kararları alınır. Geçici tedbir kararları, dava sürecindeki önemli konuları ele alır ve taraflar arasında anlaşmazlıkların çözülmesini sağlar. Bu kararlar, çocukların velayeti, maddi destek (nafaka), malların paylaşımı ve benzeri konuları içerebilir. Geçici tedbir kararları, davanın sonucu ve nihai karar verilene kadar geçerlidir.

Tarafların İddialarının Sunulması:

Çekişmeli boşanma davalarında, her eş kendi iddialarını sunar. Taraflar, mahkemeye sundukları belgeler ve tanıklar aracılığıyla argümanlarını destekler. İddialar arasında evlilik birliğinin neden sarsıldığı, mali durum, çocukların velayeti, mal paylaşımı ve diğer ilgili konular yer alır. Tarafların avukatları, iddiaları hazırlamak, kanıtları sunmak ve müvekkillerini mahkemede temsil etmekle sorumludur.

Delillerin İncelenmesi ve Duruşmalar:

Mahkeme, tarafların sunmuş olduğu delilleri inceleyerek davayı değerlendirir. Deliller incelenirken, tanıkların ifadeleri, belgeler, mali kayıtlar ve diğer kanıtlar dikkate alınır. Mahkeme, tarafların avukatları arasında duruşmalar düzenleyebilir ve her iki tarafın argümanlarını dinler. Duruşmalarda, tarafların avukatları delilleri sunar, tanıkları sorgular ve argümanlarını mahkeme önünde ileri sürer. Duruşmalar, davaya ilişkin önemli kararların alındığı ve tarafların görüşlerini ifade etme fırsatı bulduğu aşamalardır.

Arabuluculuk ve Müzakereler:

Çekişmeli boşanma davalarında, bazı durumlarda mahkeme tarafından arabuluculuk veya müzakereler önerilebilir. Arabuluculuk, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların bir üçüncü tarafın yardımıyla çözülmesini amaçlar. Arabulucu, taraflar arasında iletişimi sağlar, çözüm önerileri sunar ve anlaşmazlıkların giderilmesi için yardımcı olur. Müzakerelerde ise taraflar ve avukatları, anlaşmaya varabilmek için pazarlık yapar ve karşılıklı olarak çözüm yolları arar.

Nihai Karar Verme:

Çekişmeli boşanma davası sürecinin son aşamasında mahkeme, delilleri, argümanları ve arabuluculuk veya müzakereler sonucunda elde edilen bilgileri değerlendirerek nihai kararını verir. Mahkeme, boşanmanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine, çocukların velayetine, maddi destek (nafaka), mal paylaşımına ve diğer ilgili konulara karar verir. Nihai karar, tarafların boşanma sürecinin sona erdiği ve hukuki yükümlülüklerin belirlendiği aşamadır.

Kararın Uygulanması ve İtiraz Süreci:

Mahkeme tarafından verilen nihai kararın uygulanması, tarafların yasal yükümlülüklerini yerine getirmesi anlamına gelir. Örneğin, mal paylaşımı, nafaka veya çocukların velayeti gibi kararlar uygulanmalıdır. Taraflar, mahkeme tarafından belirlenen süre içinde karara uygun hareket etmelidir. Ancak, taraflar nihai karara itiraz etme hakkına da sahiptir. İtiraz süreci, kararı yeniden gözden geçirme veya değiştirme amacıyla daha yüksek bir mahkemeye başvurmayı içerir.

Çekişmeli Boşanma Davasında Nafaka ve Tazminat Ne kadar Olur?

Çekişmeli boşanma davası içerisinde nafaka ve tazminatın belirlenmesi, karmaşık bir süreçtir ve mahkemelerdeki hakimlerin takdirine bağlıdır. Mahkeme, tarafların gelir ve mali durumlarını, yaşam standartlarını, çalışma kapasitelerini, çocukların bakımını ve diğer ilgili faktörleri dikkate alarak nafaka ve tazminat miktarını belirler.

Nafaka ve tazminatın belirlenmesinde adil ve makul bir yaklaşım benimsenirken, çekişmeli boşanma davalarında taraflar arasında anlaşmazlık olması durumunda mahkeme karar verir. Mahkeme, tarafların gelirlerini, varlıklarını ve masraflarını ayrıntılı olarak inceler. Bunun yanı sıra, evlilik süresi, çocukların bakımı, ev işlerine katılım, eşlerin sağlık durumu, eğitim ve kariyer fırsatları gibi faktörler de değerlendirilir.

Nafaka ve tazminat miktarı, eşler arasındaki ekonomik adaleti sağlamak ve daha zayıf durumda olan eşin uygun bir şekilde desteklenmesini sağlamak amacıyla belirlenir. Bu destek, geçici veya sürekli olabilir. Geçici nafaka veya tazminat, boşanma süreci boyunca geçerli olan bir maddi yardımdır ve mahkeme kararının ardından sona erer. Sürekli nafaka veya tazminat ise belirli bir süreyle sınırlı olabilir veya eşlerin yaşamlarında önemli değişiklikler olduğunda yeniden değerlendirilebilir. İzmir boşanma avukatı tavsiyesi almak isterseniz büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

 

Boşanma Davasında Tarafların Hakları Nelerdir?

Boşanma, evlilik birliğinin resmi olarak sona erdiği bir hukuki süreçtir ve tarafların hayatında derin etkiler bırakabilir. Boşanma davası sonuçlandıktan sonra, tarafların hakları ve yükümlülükleri değişebilir. Ayrıca belirtilmelidir ki boşanma avukatı İzmir ve çevresi için aranıyorsa büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

Çocuk Hakları:

Eğer çiftin evliliği sırasında çocukları varsa, boşanma davası sonrasında en önemli konu çocukların haklarıdır. Türkiye’de çocuk hakları, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile korunmaktadır. Boşanma sonrası çocuklar genellikle ebeveynler arasında velayet, nafaka ve kişisel ilişki gibi konular üzerinde tartışma konusu olurlar.

Velayet: Velayet, çocuğun fiziksel bakımı ve eğitimiyle ilgili kararları alma yetkisini ifade eder. Mahkeme, çocuğun en iyi çıkarlarını göz önünde bulundurarak velayeti bir ebeveyne veya her iki ebeveyne verebilir. Velayet hükümleri, boşanma davası sonrasında çocuğun iyi bir şekilde yetiştirilmesini sağlamayı amaçlar.

Nafaka: Boşanma durumunda çocuğun ihtiyaçlarına maddi destek sağlamak amacıyla nafaka ödemesi gündeme gelebilir. Nafaka miktarı, çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına, ebeveynlerin mali durumuna ve diğer faktörlere bağlı olarak belirlenir.

Kişisel İlişki: Boşanma sonrasında, çocuğun diğer ebeveyniyle düzenli olarak görüşme hakkı olmalıdır. Mahkeme, çocuğun en iyi çıkarlarını gözeterek düzenli ziyaret ve iletişim programı belirleyebilir.

Mal Paylaşımı:

Boşanma davası sonrasında, evlilik sırasında birlikte edinilen mal ve mülklerin paylaşımı da önemli bir konudur. Türkiye’de mal rejimi, Türk Medeni Kanunu’na göre belirlenir. Mal paylaşımı, eşlerin mal rejimine, evlilik süresine ve ekonomik durumlarına bağlı olarak farklılık gösterebilir. Edinilmiş Mallara Katılım Rejimi: Türkiye’de genel olarak uygulanan mal rejimi, edinilmiş mallara katılım rejimidir Bu rejime göre, evlilik sırasında elde edilen mallar eşler arasında eşit olarak paylaşılır. Boşanma durumunda, edinilmiş malların değeri belirlenir ve eşler arasında adil bir şekilde bölüştürülür. Mal Paylaşımı Anlaşması: Eşler, boşanma davası sırasında veya sonrasında mal paylaşımı konusunda anlaşmaya varabilirler. Bu anlaşma, mal paylaşımının nasıl gerçekleştirileceğini ve her bir eşin haklarını korumayı amaçlar. Anlaşma, mahkeme tarafından onaylandıktan sonra yasal olarak bağlayıcı olur.

Nafaka ve Ekonomik Haklar:

Boşanma davası sonrasında, gelir dengesizliği yaşayan tarafın ekonomik hakları ve nafaka talepleri önemlidir. Nafaka, ekonomik açıdan zor durumda olan eşe diğer eş tarafından maddi destek sağlamak amacıyla ödenir. Nafaka miktarı, eşlerin mali durumu, evlilik süresi, yaş ve sağlık durumları gibi faktörlere bağlı olarak belirlenir.

Tedbir Nafakası: Boşanma davası sürecinde, ekonomik açıdan zor durumda olan taraf, geçimini sağlamak için tedbir nafakası talep edebilir. Mahkeme, durumu değerlendirerek geçici bir nafaka hükmediyor.

Sürekli Nafaka: Boşanma sonrasında, ekonomik olarak dezavantajlı durumda olan taraf sürekli nafaka talebinde bulunabilir. Mahkeme, nafaka miktarını belirlerken tarafların gelir durumunu, yaşam standartlarını ve diğer faktörleri dikkate alır.

Sosyal Güvence Hakları:

Boşanma durumunda, tarafların sosyal güvence hakları da göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle evlilik süresince eşin sosyal güvence primleri üzerinden haklar elde edilmişse, boşanma sonrasında bu hakların korunması önemlidir. Sosyal Güvence Devamı: Boşanma durumunda, tarafların sosyal güvence haklarının korunması için önlemler alınmalıdır. Örneğin, eşin sağlık sigortası kapsamında kalmasının sağlanması veya ayrı yaşayan eşin kendi sosyal güvence haklarına sahip olması gibi adımlar atılabilir. Boşanma Sonrası Sigorta: Boşanma sonrasında, tarafların sigorta ihtiyaçları ve korumaları da gözden geçirilmelidir. Özellikle çocukların sağlık sigortası, eğitim masrafları ve diğer ihtiyaçlarının güvence altına alınması önemlidir. Taraflar, boşanma sonrası sigorta düzenlemeleri yaparak haklarını ve çocuklarının güvencesini sağlamalıdır.

Boşanma Davası Sonrası Evde Oturma Hakkı

Boşanma dilekçesi verilmesinden sonra ve mahkeme sonuçlandıktan sonrası evde oturma hakkı, çiftler arasında anlaşmazlık yaşanması durumunda mahkeme tarafından belirlenebilir. Mahkeme, tarafların taleplerini ve çocukların çıkarlarını göz önünde bulundurarak evde oturma hakkını belirler. Bu hak, evin kullanımının bir tarafın lehine ve diğer tarafın aleyhine düzenlenmesini içerir.

Ortak Kullanım: Mahkeme, boşanma sonrası evde ortak kullanımı kararlaştırabilir. Bu durumda, taraflar aynı evi paylaşmaya devam ederler, ancak belirli kurallar ve düzenlemelerle birlikte yaşarlar. Bu, çocukların iyi bir şekilde korunmasını ve evdeki ortak mülkiyetin geçici bir düzenlemesini sağlamayı amaçlar.

Tek Taraflı Kullanım: Mahkeme, evde oturma hakkını sadece bir tarafa verebilir. Bu durumda, evin kullanım hakkı belirli bir süre veya süresiz olarak bir tarafa tahsis edilir ve diğer tarafın evden çıkarılması gerekebilir. Bu karar, tarafların ekonomik durumunu, çocukların refahını ve diğer ilgili faktörleri göz önünde bulundurarak verilir. İzmir boşanma avukatı tavsiye için büromuzla iletişime geçebilir ve hukuki hizmet alabilirsiniz.

Anlaşmalı Boşanma Şartları

Boşanma, bir evlilik birliğinin sona ermesi anlamına gelir ve çiftler için oldukça zorlu bir süreç olabilir. Ancak bazen eşler, hukuki savaşın getirdiği olumsuzlukları yaşamamak ve daha uyumlu bir şekilde ayrılmak için anlaşmalı boşanma yolunu tercih ederler. Anlaşmalı boşanma, çiftlerin evliliklerini dostça sonlandırma niyetiyle, her iki tarafın da karşılıklı olarak uzlaştığı bir yöntemdir.

Anlaşmalı boşanma davasının açılabilmesi için belli şartlar bulunmaktadır. Anlaşmalı boşanma şartları:

  1. Anlaşmalı boşanma protokolü, boşanmanın mali sonuçlarıyla ilgili anlaşmaları içermelidir. Bu mali sonuçlar şunları kapsar:

*Maddi Tazminat: Taraflar arasında maddi tazminat konusunda anlaşma sağlanmış olmalıdır. Bu, bir eşin diğerine maddi bir destek sağlaması durumunu içerir.

*Manevi Tazminat: Anlaşmalı boşanma protokolü, manevi tazminat konusunda da anlaşmayı içermelidir. Taraflar, evlilik sürecinde yaşanan duygusal zararların telafi edilmesi için bir anlaşma yapmalıdır.

*Yoksulluk Nafakası: Taraflar, yoksulluk nafakası konusunda da anlaşmış olmalıdır. Bu, daha zayıf mali durumda olan eşin, boşanma sonrasında geçimini sağlayabilmesi için diğer eşe yapılan maddi destektir.

  1. Çocukların durumu da protokolde anlaşmaya dahil edilmelidir. Bu, velayet, kişisel ilişki ve iştirak nafakası gibi konuları içerir. Taraflar, çocuklarla ilgili sorumlulukları ve hakları belirlemek için bir anlaşmaya varmalıdır.
  2. Bunların yanı sıra, mal paylaşımı veya altın alacağı gibi konularda da anlaşma sağlanabilir. Protokol, kanuna aykırı olmamalı ve koşullu hükümler içermemelidir.
  3. Protokolde, boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu dışındaki konularda da anlaşmalar varsa, bu anlaşmalar bağlayıcıdır. Örneğin, kadının boşanma sonrasında kendi soyadını kullanması, mal rejimi kapsamında taşınmaz veya araç devri anlaşması, kira veya aidat ödeme anlaşması gibi konular bu anlaşmalara örnek olarak verilebilir.
  4. Boşanma kararı kesinleşmeden önce protokolde değişiklikler yapılabilir. Hakim, tarafların ve çocukların çıkarları doğrultusunda protokolde değişiklik yapma yetkisine sahiptir. Ancak bu değişikliklerin taraflar tarafından da kabul edilmesi gerekmektedir.
  5. Anlaşmalı boşanma protokolü, aile mahkemesi hakimi tarafından onaylanmalıdır. Hakim, protokolün hukuka uygun olduğunu ve tarafların iradesine dayandığını teyit etmek için protokolü inceler ve onaylar. Bu şartların sağlanması durumunda, çiftler anlaşmalı boşanma davası açabilir ve boşanma sürecini daha hızlı ve uyumlu bir şekilde tamamlayabilirler. Tabi ki böylesi bir teknik konuyu boşanma avukatı İzmir üzerinden bir hizmet alarak yapabilirler.

Anlaşmalı Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Anlaşmalı boşanma davası için eşlerden biri veya her ikisi, Anlaşmalı Boşanma Protokolü ve dava dilekçesiyle birlikte Aile Mahkemesine başvurmalıdır. Başvurudan önce, gerekli harç ve masrafların ödenmesi gerekmektedir. Eşlerin birlikte yaşadığı yerdeki Aile Mahkemesi yetkilidir. Ancak, kesin yetki kuralı olmadığından, tarafların itiraz etmediği takdirde dava başka bir mahkemede de görülebilir. Mahkeme, resen yetki tespiti yapamaz. Eğer Aile Mahkemesi bulunmuyorsa, Asliye Hukuk Mahkemesi Aile Mahkemesi sıfatıyla görevlendirilir.

Dava açıldıktan sonra, bir süre sonra mahkeme tarafından tensip zaptı düzenlenir ve eşlere duruşma günü bildirilir. Tarafların duruşmaya katılması zorunludur. Çünkü hakimin, tarafları dinleyerek, anlaşmalı boşanma protokolünü kendi rızalarıyla onaylayıp imzaladıklarına inanabilmesi için tarafların herhangi bir tehdit veya baskı altında olmadan özgür iradeleriyle boşanmayı istediklerini ifade etmeleri ve bu beyanların duruşma tutanağına geçirilerek imzalanması gerekmektedir.

Anlaşmalı boşanma davası, anlaşmalı boşanma protokolü ve dava dilekçesi ile birlikte açılır. Dava açıldıktan sonra mahkeme bir tensip zaptı düzenler. Duruşma günü verebilmek için dilekçe aşamalarının tamamlanması gerekmektedir, yani tarafların birbirlerine cevap, cevaba cevap gibi yanıtlarını sunmaları gerekmektedir. Ancak taraflar süreci hızlandırmak istediklerinde, boşanma davası açıldıktan sonra dosyaya, dilekçe aşamalarına ilişkin süreleri kullanmak istemediklerini ve duruşma gününün verilmesini talep ettiklerini belirttikleri bir dilekçe verebilirler. Dilekçe verildikten sonra mahkeme duruşma günü belirler. Genellikle, bir veya iki ay sonrasına duruşma tarihi verilmesi mümkündür, ancak bu kesin bir süre değildir.

Duruşmada, taraflar dinlenir ve protokol uygun bulunursa boşanmalarına karar verilir. Boşanma kararının kesinleşmesi için, gerekçeli kararın yazılıp taraflara tebliğ edilmesi gerekmektedir. Tarafların karara karşı kanun yollarına başvurmaması için iki haftalık bir süre bulunur. Ancak yine burada da taraflar süreci hızlandırma imkanına sahiptir. Taraflar, mahkeme yazı işleri kalemine giderek kanun yollarına başvurmaktan vazgeçtiklerini belirten bir dilekçe verebilirler. Bu durumda karar kesinleşir ve boşanma işlemleri tamamlanır. İzmir boşanma avukatı tavsiye için büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

İftira Suçu

Günlük yaşamda herhangi bir sebepten dolayı ya da durduk yere bir kişiden iftiraya maruz kalma durumu söz konusu olabilir. Böyle durumlarda kişiler profesyonel anlamda ve hukuki anlamda hakkını arayarak, avukatla birlikte hizmet alabilir.

İftira suçu, hukuka aykırı bir durum olmasından dolayı pek çok kişi böyle bir duruma maruz kaldığında hukuki anlamda hakkını arayabilir. Ayrıca suç kapsama altına girmese de hukuka aykırı olduğu için böyle bir durumda yine kişi dava açılabilir. Kişi herhangi bir iftiraya maruz kaldıysa bu konuda alanında uzman bir avukat aracılığıyla hakkını arayabilir. Ceza avukatı İzmir bu anlamda sağladığı avukatlık hizmetleri ile birlikte iftira suçuyla alakalı açılan davaların daha kolay ve kişinin lehine sonuçlanmasını sağlar. İftira suçu özel olarak düzenlenmiş bir suç tipi olmayıp herkes suçun mağduru da faili de olabilir. Bu suç yazılı ya da sözlü şikayetler karşılığında davaya konu olabilir niteliktedir. Yapılan suç duyurusunun doğru nitelikte olması gerekir. Aksi halde suç teşkil etmeyecektir. Yapılan yazılı ya da sözlü bildirimlerde kişinin gerçek isim ile beyanda bulunması şart değildir. İsimsiz ya da sahte bir isimle yapılması dahilinde de Yargıtay tarafından iftira suçunun oluştuğu kabul edilir.

İftira Suçu Cezası

İftira suçu cezası sonuçları 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası olarak sonuçlandırılabilir. Ayrıca bu iftiranın boyutu maddi eser ve delilleri uydurarak yapılan bir iftira ise yarı oranda cezanın artırılma ihtimali de bulunuyor. Bu durum neticesinde iftiraya uğrayan kişi hakkını arayarak kendisine iftira atan kişinin ceza almasını sağlayabilir.

İftira atmanın cezası hapislere sonlandırılmakla beraber aynı zamanda belli durumlarla adli para cezası ile de sonlanabilir. İftira konusunda bu iftiraya maruz kalan kişi kısa süre içerisinde suç duyurusunda bulunmalı ve hakkını arayarak avukatlar aracılığıyla kişinin ceza almasını sağlamalıdır. Dava sonucuna ya da ilerleyişine göre de cezada indirim olması da mümkündür. İftira suçuna uğrayan mağdur hakkında kovuşturma aşamasına başlanmadan öncesinde, failin etkin pişmanlık durumu söz konusu olduğu durumda verilecek ceza 4/3 oranında indirime uğrar. Eğer ki hüküm verilmeden önce etkin pişmanlık söz konusu olursa, verilecek olan ceza yarı oranda indirime uğrar.

Günlük yaşamda özellikle haklarına daha profesyonel şekilde savunabilmek ve Bu doğrultuda hakkını arayabilmek adına profesyonel hukuki hizmetlere gereksin duyulur.

İftira Suçu Zaman Aşımı

İftiraya maruz kalan kişi zaman aşımı konusunda sorun yaşamamak adına dilediği her zaman dava açabilir ve hakkını hukuki yollardan arayabilir. Şikâyet süresi bulunmamakla birlikte savcılık bu konuda 8 sene içerisinde soruşturmayı başlatmalıdır. 8 yıllık süre dolduktan sonra dava açılması söz konusu olmaz ve durum zaman aşımına uğrar.

İftira suçu TCK bu anlamda sandıkları hukuki yasal süreçlerle alakalı pek çok kişinin bu konuda maruz kaldığı iftirada hakkını arayabilmesini de sunuyor.

Alanında uzman bir İzmir ceza avukatı ile çalışmalar gerçekleştirilerek iftiraya maruz kalan kişi kısa süre içerisinde durumun sonuçlanması ile hakkını arayabilir. Avukatlar bu konuda aynı zamanda hukuki danışmanlık hizmetleri de sağladıkları için iftira suçuyla alakalı kişi dava ile ilgili süreçlerle ilgili detaylı bilgiler de edinebilir. Bu hukuki hizmetlerden yararlanarak yasal yollardan mağdur olan kişi hakkını arayarak lehine sonuçlanmasını sağlayabilir. Böylelikle iftira atan kişi cezasını almış olur.

Çocuğun Cinsel İstismarı

Kelepçelenmiş eller

Günümüzde, çocukların cinsel istismarı suçu, dünya genelinde büyük bir sorun haline gelmiştir. Cinsel suçlar kapsamına gire bu suç, çocukların hayatını ciddi şekilde etkilemekte ve mağdurların travma yaşamasına neden olmaktadır. Cinsel istismar, çocukların cinsel davranışlara zorlanması veya çocukların rızası dışında cinsel temas yaşatılmasıdır. Bu suç, çocukların psikolojik ve fiziksel sağlıklarını etkileyen bir suçtur ve ciddi sonuçlar doğurabilir. Mağdurların travma yaşaması, uzun vadede psikolojik sorunlara yol açabilir ve kişinin ileriki yaşamını olumsuz etkileyebilir. Cinsel istismar suçu, toplumun her kesiminden insanlar tarafından kınanır ve yasal düzenlemelerle ciddi şekilde cezalandırılır. Ancak, bu suçun önlenmesi için yasal düzenlemeler tek başına yeterli değildir. Çocukların cinsel istismarından korunması için toplumsal bilinç oluşturulması ve toplumda bu suçun önlenmesi için çalışmalar yürütülmesi gerekmektedir.

Çocuğun Basit Cinsel İstismarı Suçunun Tanımı: Basit cinsel istismar suçu, çocuğun vücudu üzerinde gerçekleştirilen cinsel arzuları tatmin amacıyla yapılan ancak cinsel ilişkiye varmayan cinsel davranışlarla gerçekleştirilen çocuk istismarı suçudur. Bu suçun gerçekleşmesi için, hareketlerin açıkça şehvetli bir nitelik taşıması yeterlidir ve failin şehveti tatmin edilmiş olması gerekli değildir.

Sarkıntılık Suretiyle Çocuğun Basit Cinsel İstismarı Suçu: Sarkıntılık, çocuğun basit cinsel istismar suçunun en hafif şekli olarak kabul edilir. Bu suçta, mağdur çocuğun bedenine fiziksel temas bulunulması gereklidir. Eğer bedensel temas yoksa, diğer cinsel taciz suçlarından biri işlenmiş olur. Örneğin, çocuğa “bacaklarına dokunayım mı” gibi sözlü cinsel isteklerde bulunmak cinsel taciz olarak kabul edilirken, fiziksel temasın da gerçekleşmesi durumunda sarkıntılık suretiyle cinsel istismar suçu işlenmiş olur.

Çocuğun Cinsel İstismarı Cezası

Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesi, cinsel istismarın çeşitli hallerinde verilecek cezaları belirtir. Bu maddeye göre, 12 yaşından küçük bir çocuğa basit cinsel istismar suçundan mahkum olan kişi, en az 10 yıl hapis cezasına çarptırılırken, sarkıntılık durumunda bu ceza en az 5 yıl olur. Çocuğu cinsel olarak istismar eden kişi ise 8 ila 15 yıl arasında hapis cezası alır. Eğer istismar sadece sarkıntılık düzeyindeyse, yani cinsel istismarın basit bir şekilde kalması durumunda, ceza 3 ila 8 yıl arasında olur. Ancak suçun faili çocuksa, soruşturma ve kovuşturma mağdurun, velisinin veya vasisinin şikayetiyle yapılır.

Basit cinsel istismarın nitelikli halleri arasında ise vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren kişilerin işlemesi, toplu yaşama ortamlarından faydalanmak suretiyle işlenmesi, birden fazla kişi tarafından işlenmesi, üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından işlenmesi ve kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılarak işlenmesi yer alır. Bu nitelikli hallerde ceza, yarı oranında artırılır. Cinsel istismarın cebir, tehdit veya silah kullanılarak işlenmesi durumunda ise ceza yarı oranında artırılır. Eğer suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü gerçekleşirse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası uygulanır.

15 yaşını tamamlamamış çocuklara cebir veya tehdit kullanılarak veya 15 yaşını tamamlamış olmalarına rağmen hukuki sonuçları algılama yeteneği gelişmemiş çocuklara silah, bıçak, sopa gibi aletler kullanılarak cinsel istismar gerçekleştirilmesi durumunda, ceza yarı oranında artırılır. Bu düzenleme, çocukların özellikle savunmasız oldukları ve istismara maruz kaldıklarında daha büyük bir zarar gördükleri gerçeği göz önüne alınarak yapılmıştır. Bu nedenle, bu tür cinsel istismarların cezalandırılması daha ağır bir şekilde yapılır. Eğer ki İzmir ceza avukatı arıyorsanız büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

Çocuk Koruma Kanunu

Çocuklar, her toplumun en savunmasız üyeleridir. Onların korunması, sağlıklı bir toplumun oluşumu için önemli bir gerekliliktir. Ancak, maalesef dünya genelinde birçok çocuk kötü muamele, istismar ve ihmalden muzdarip olmaktadır. Bu durum, çocukların haklarının korunması için hukuki düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Türkiye’de de bu konuda bir adım atılarak, 2012 yılında “Çocuk Koruma Kanunu” kabul edilmiştir.

Çocuk Koruma Kanunu, çocukların korunması, haklarının garanti altına alınması ve koruyucu hizmetlerin sunulması amacıyla hazırlanmış bir yasal düzenlemedir. Kanun, çocukların korunması için önemli bir adım olarak değerlendirilmekte ve çocukların haklarını korumak amacıyla farklı hizmetler sunulmasını sağlamaktadır. Kanunun amacı, çocukların insan haklarına saygı duyulması, korunması ve geliştirilmesini sağlamak, ayrıca çocukların kötü muamele, ihmal ve istismardan korunmasını temin etmektir. Bu amaç doğrultusunda kanun, çocukların sağlığı, eğitimi, barınma, beslenme, giyim gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması, koruyucu tedbirlerin uygulanması, rehabilite edilmesi ve sosyal destek hizmetlerinin sunulması konusunda hükümler içermektedir.

Kanun, çocukların haklarının korunması konusunda da hükümler içermektedir. Bu hükümler çerçevesinde, çocukların ayrımcılığa uğramadan, güvenli ve sağlıklı bir ortamda büyümesi, eğitim görmesi ve kendisini ifade etmesi hakkı garanti altına alınmaktadır. Ayrıca, çocukların her türlü istismardan, kötü muameleden ve ihmal edilmekten korunması hedeflenmektedir. Çocuk Koruma Kanunu, ayrıca çocukların yasal haklarına ilişkin düzenlemeler de içermektedir. Kanun, çocukların haklarını savunacak ve koruyacak kişilerin belirlenmesi, çocukların haklarının korunması amacıyla uygulanacak tedbirlerin belirlenmesi ve uygulanması konusunda hükümler içermektedir. Herhangi bir dosyanız için ceza avukatı İzmir ve çevresi için arıyorsanız iletişime geçebilirsiniz.

Uzlaşmaya tabi suçlar

İki insan yumruğu ve baş parmakları bir biri ile selamlaşan insan eli

Uzlaşmaya tabi suçlar, Ceza muhakemesi kanununda belirtilen suçlardan sadece bazılarını kapsayan bir uygulamadır. Uzlaşmaya tabi suçlar, genellikle özel hareket şikayete bağlı suçlar olarak adlandırılan suçları kapsar. Bu suçlar, mağdurun şikayeti üzerine takibata tabi tutulur ve tarafların uzlaşması halinde, hukuki yaptırım uygulanmaktan vazgeçilebilir. Yazımızın devamında uzlaşı gerektiren durumlar hakkında bilgi verilecektir.

Uzlaştırmaya Tabi Suçlar Listesi 2024

Ceza muhakemesi kanunun 253. maddesinde, uzlaşmaya tabi suçlar düzenlenmiştir. Bu suçlar arasında, hırsızlık, dolandırıcılık, yaralama, hakaret, tehdit gibi suçlar yer alır. Uzlaşmaya tabi suçlar kapsamında, suçun mağduru tarafından şikayet edilmesi gerekmektedir. Şikayet, soruşturma aşamasında veya dava açılmadan önce yapılabilir. Şikayet hakkı, yalnızca mağdur tarafından kullanılabilir ve suçun şikayet üzerine işlenmesi halinde, soruşturma başlatılmaz veya dava açılmaz.

Uzlaşma süreci, mağdur ve fail arasında gerçekleştirilir. Bu süreçte, tarafların uzlaşması halinde, suçlunun hukuki yaptırımlardan kurtulması mümkündür. Ancak, uzlaşma şartlarına uyulmaması veya tarafların uzlaşmaya varamaması durumunda, dava süreci devam eder ve suçlu, hukuki yaptırımlarla karşılaşabilir. Uzlaşmaya tabi suçlar, genellikle, daha az ciddi suçlar olarak kabul edilir. Bu nedenle, hukuki yaptırımların uygulanması yerine, tarafların uzlaşması ve sorunu çözmeleri teşvik edilir. Bu yaklaşım, mahkeme kaynaklarının verimli kullanılması ve cezalandırmanın önlenmesi açısından da faydalıdır.

Ancak, uzlaşmaya tabi suçlar, bazı eleştirilere de maruz kalır. Bazı kişiler, uzlaşmanın adaleti sağlamadığını ve suçluların cezalandırılmamasına neden olduğunu düşünürler. Ayrıca, mağdurların suçlularla karşı karşıya gelmek istemeyebileceği ve bu nedenle uzlaşmanın adil olmadığı görüşü de vardır.  Ceza avukatı İzmir ve çevresi için aranıyorsa büromuzda hem yetenekli hem de deneyimli avukatlar ile iletişime geçebilirsiniz.

Uzlaştırmanın şartları nelerdir?

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. Maddesinde düzenlendiği üzere, uzlaşı gerektiren durumlar şöyledir:

  • Uzlaştırma kapsamına, suçtan zarar gören gerçek kişiler veya özel hukuk tüzel kişileri (örneğin şirketler, vakıflar, dernekler vb.) dahildir. Ancak kamu tüzel kişileri (valilik, belediye, bakanlık, SGK, vergi dairesi vb.) aleyhine işlenen suçlar, ceza ve suçun niteliği ne olursa olsun uzlaştırma hükümlerine tabi değildir (CMK md.253/1).
  • Şikayete bağlı suçlar genellikle uzlaştırma kapsamındadır (CMK md.253/1-a).
  • Ancak TCK dışındaki özel kanunlarda düzenlenen suçlara uzlaştırma hükümlerinin uygulanabilmesi için, söz konusu özel kanunda açıkça uzlaştırma yoluna gidilebileceğine dair bir hüküm bulunmalıdır (CMK md.253/2).
  • Aynı mağdura karşı işlenen bir suçun, uzlaştırma kapsamına giren suçla birlikte işlenmiş olması halinde, uzlaşma hükümleri uygulanmaz (CMK md.253/3).
  • Suçun birden fazla faili varsa, aralarında iştirak ilişkisi olsun veya olmasın, ancak uzlaşan kişi uzlaşma hükümlerinden yararlanır.
  • Suçun birden fazla mağduru varsa, şüpheli veya sanık tüm mağdurlarla uzlaşmak zorundadır. Eğer tüm mağdurlarla uzlaşma sağlanmazsa, uzlaştırma hükümlerinden yararlanılamaz.

Uzlaşmaya tabi suçlar nelerdir?

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, uzlaşma kapsamındaki suçlar belirlenmiştir ve diğer suçlarda uzlaşma süreci uygulanmamaktadır. CMK kapsamında belirlenen uzlaşmaya tabi suçlar şunlardır:

  • Basit kasten adam yaralama suçu
  • Taksirle adam yaralama suçu
  • Kasten yaralama suçunun ihmalinin davranışla incelenmesi durumu
  • Tehdit suçu
  • Konut dokunulmazlığının ihlal edilmesi suçu
  • İş ve çalışma hürriyetinin ihlal edilmesi suçu
  • Dolandırıcılık suçu
  • Güveni kötüye kullanma suçu
  • Suç eşyasının satın alınması ve satılması suçu
  • Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu

Uzlaşmaya tabi olmayan suçlar

Bilindiği gibi uzlaşı gerektiren durumlar olduğu gibi uzlaşı gerektirmeyen durumlar da mevcuttur. Bu nedenle, uzlaşma kapsamı dışında kalan suçlar hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Bu suçlar Ceza Muhakemesi Kanunu’nda belirtilmiştir ve uzlaşma kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu suçlardan bazıları, ısrarlı takip suçu ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardır.

Uzlaşma kapsamında olan suçların dışında, aynı mağdura karşı işlenmiş olsa bile bu kapsama dahil olmayan suçlar bulunabilir. Bu durumda da uzlaşma hükümleri uygulanmaz. Bunun nedeni, her iki suçun aynı kişiler arasında gerçekleşmesi ve sıkıntılı bir durumun ortaya çıkmasına neden olabilecek suçun varlığıdır. Eğer ki İzmir ceza avukatı ihtiyacınız varsa büromuzla iletişime geçebilirsiniz.