Hayata Kast Sebebiyle Boşanma Davası

Hayata Kast Sebebiyle Boşanma Davası

Hayata kast sebebiyle boşanma davası, bir eşin diğer eşi öldürmeye niyetlenmesidir. Karısını öldürmeye kastetmiş olmalı ve kastetmemişse bu boşanma sebebi olamaz.

Öldürme kastı, eşin bilerek ve isteyerek öldürme kastıyla yaptığı fiildir. Eşlerden birinin dikkatsizliği veya ihmali sonucu diğer eşin hayatını tehlikeye sokması halinde, hayata kasıtlı boşanma davası açılamaz. Çünkü eşin öldürme iradesi yoktur.

Hayata Kast Etme Nedeniyle Boşanma Davası Açmak

Eşin öldürme kastı diğerine yönelik olmalıdır. Bir eşin annesini, erkek kardeşini veya herhangi bir akrabasını kasten öldürme fiili, kasten öldürme nedeniyle boşanma sebebi oluşturmaz. Sizlerde bu gibi durumlarla karşı karşıya kaldıysanız İzmir boşanma avukatı ile görüşme sağlayabilirsiniz. Hayata kastetme nedeniyle açılmış olan boşanma davalarında karar yetkisi doğrudan yetkili hâkime bırakılmış dava türü değildir. Bu başlık altında açılmış olan boşanma davaları mutlak boşanma davası olarak adalet makamında yer almaktadır. Bu dava türü ile karşı karşıya kalan kişilere boşanma avukatı İzmir tavsiye edilmektedir. Boşanma avukatı ile hazırlanan dosyalarda hayata kastetme suçu ispatlandığı takdirde yetkili hâkim evliliğin sürdürülebilir olup olmadığına bakmadan çiftlerin boşanmasına karar verecektir.

Taraflardan bir tanesi hayatına kastetme fiili ile eşini intihara sürükleme, yardım etmesi, intihar aşamasında yardım etmemesi kusurlar da yer alacaktır. Örnek olarak eşlerden bir tanesi yaralanmış ve hayatının kurtarılması için ilk yardım müdahalesinin yapılması ve ambulansın çağrılması gerekiyor olsun. Eşlerden bir tanesi bu gibi durumlarda görevini yerine getirmiyorsa yetkili mahkeme hayata kastetme fiilini boşanma sebebi olarak görecek ve evliliği en kısa sürede sona erdirecektir.

Kötü Muamele Nedeniyle Boşanma Davaları

Eşlerin birbirine karşı kötü bir şekilde davranışta bulunması durumu da boşanma sebebi olarak bilinmektedir. İzmir boşanma avukatı eşler arasında yaşanan her türlü geçimsizliği detaylı bir şekilde incelemekte ve sizin için en uygun olan boşanma türüne sizleri yönlendirecektir. Eşler arasında yaşanan her türlü geçimsizlik kötü muamele olarak adlandırılmamaktadır. Kötü muamele boşanma davalarında çıkacak olan karar genel olarak yetkili mahkeme hakimine bırakılmıştır. Yetkili mahkeme tarafından kötü muamele için yeterli unsurlar olduğu takdirde tek celsede boşanma mümkün olabilir. Bu boşanma davaları türlerinde genel olarak İzmir boşanma avukatı tavsiye edilmektedir. Kötü muamele davranışından ötürü boşanmak isteyen tarafların davranışlarında genel olarak bir “kast” aranmaktadır. Taraflardan bir tanesinin diğerine yoğun ve bariz bir şekilde kötü muameleyi bilerek ve isteyerek sürekli olarak yapması şartı aranmaktadır. Kötü muamele nedeniyle boşanma davalarına aşağıdaki davranışlar örnek gösterilebilir.

  • Şiddetli geçimsizlik, darp,
  • Eşi kasıtlı olarak bırakma,
  • Eşin hürriyetini kısıtlama,
  • Eşle sürekli olarak cinsel ilişki istedi gibi tarafları fiziken ve ruhen yıpratmaya yönelik muameleler.

Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma Davası Açmak

Kanun koyucu, boşanma sebeplerinde namusa aykırı davranış adı altında bazı haller öngörmüştür. Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi ilgili hükümlerden bahsetmektedir. TMK m. 162 konusu kibirli, çok kötü ve onursuz davranışlardır. Bu davranış sadece fiziki olarak değil, söz ve yazı ile işlenmiş olabiliyor.

“Hayatı tehlikeye atma kastı, onur kırıcı davranış: Eşlerden biri, diğerinin kendi canına kıymaya teşebbüs etmesi veya kötü muameleye maruz kalması veya ciddi şekilde aşağılanması nedeniyle boşanma davası açabilir. Boşanma sebepleri Dava açma hakkı, boşanma sebebinin ortaya çıktığı tarihten itibaren altı ay ve her halükârda sebebin ortaya çıkmasından beş yıl sonra sona erer. Kendisine yapılmış olan kötü davranışları affeden tarafın boşanma davası açmaya hakkı bulunmamaktadır.”

Yukarıda yer alan metinlerden de anlayacağınız üzere onur kırıcı davranış için bazı şartların kasıtlı bir şekilde yapılması gerekmektedir. Bu sebepten ötürü TCK’da yer alan haysiyet ve şerefe yönelik işlenen suçlar anlamını taşıyan şartların gerçekleşme şartı aranmaktadır. Unutmamak gerekir ki bu tür davalarda kasıt aranan tek ve geçerli şartlardan bir tanesidir.

Sizlerde eşinizden boşanmak için bir avukat arayışına girdiyseniz boşanma avukatı İzmir Bornova şubelerine başvurabilirsiniz. Günümüzde eşler arasında var olan iletişimde bir tarafın eşini küçük düşürücü bir davranışta bulunması boşanma davası açmak için oldukça geçerli bir sebeptir.

Ne Kadar Süre İçerisinde Dava Açabilirim?

Yukarıda sayılan davranışlardan bir ve birkaçına maruz kaldığını düşünüyorsanız boşanma davası açmak için belirli süre zarfları içerisinde yetkili mahkemeye başvurmanız gerekmektedir. Kanuni hükümlerde belirli süreler öngörülmüştür. Eş, olayı öğrendiği tarihten itibaren altı ay veya her halükârda beş yıl içinde boşanma talebinde bulunmaz ise bu hakkından vazgeçmiş sayılır. İlgili süre içinde hak mahrumiyeti nedeniyle zamanaşımı savunmaya yol açmaz, resen mahkeme tarafından denetlenir.

Onursuz davranışları belirleme kararı mahkemelere aittir. Bu durumda, bu, hâkim tarafından takdir edildiği anlamına gelir. Davranışın tekrarı, aşağılayıcı davranışın oluşması için bir koşul değildir. Hakimler takdir yetkisine sahip olduklarından, durum ve şartlara göre karar vermek zorundadırlar. Bu tür davranışlar, cinsel eylemi taciz edici olarak nitelendirmek için yeterli olabilecek koşullarda gerçekleştirilmiştir. Aksine, böyle bir eylem zaten işlenmiştir ve eylemin onursuzluk sayılması için sık sık tekrarlanması gerekebilir. Davranışın hangi koşullar altında onursuz olduğuna bir yargıç karar verecektir. Bu bilgilerden hareketle, söz konusu yerin çevresi, yaşayış biçimi, örf ve adetleri de bunun gerçek bir şerefsizlik mi yoksa şerefsizlik sıfatı taşımayan bir fiil mi olduğunu belirlemede hâkime yardımcı olabilecek unsurlar olabilir. Bu bilgilere dayanarak şunlar söylenebilir. Fiilin üçüncü bir kişi huzurunda işlenmiş olması şart değildir. Sadece eşler arasında meydana gelen davranış, şüphesiz hâkimin takdirinde onur kırıcı bir davranıştır.

Kusur kavramına gelince, kusur, sahtekârlığın gerçekleşmesi için gerekli bir koşuldur. Kendi kusuru olmaksızın eşe karşı onur kırıcı davranışlarda bulunulması mümkün değildir. Bu durumda kişinin eşine karşı kasten onur kırıcı davranışlarda bulunmuş olması gerekir.

Avukat Tutmak Zorunlu mudur?

Boşanma davası, hayata karşı kast, kötü veya onursuz davranışlar nedeniyle avukat tarafından takip edilmesi zorunlu olmayan davadır. Ancak, unsurlarının eldeki davaya uygun olup olmadığını belirleyerek davayı açmak önemlidir. Aksi takdirde, yargılama süresinin çok uzun olması nedeniyle dava kaçınılmaz olarak reddedilecektir. Kanunda hangi davranışların bölüm kapsamında değerlendirileceği belirtilmediği için öncelikle olayın incelenmesi ve bölüm kapsamına girip girmediğinin tespit edilmesi gerekir. Olay madde kapsamına girmiyorsa genel sebepler yerine özel sebeplere dayalı boşanma davası açmak zaman kaybıdır. Yargılama sürecinde hangi hususların ispat edilmesi gerektiği ve hangi delillerin hukuki değerlendirme yoluyla ispat edilebileceği de üzerinde durulması gereken hususlar olacaktır.

Sizlerde içerik boyunca değinmiş olduğumuz sorunlardan ötürü eşinizden boşanmak için dava açmaya hazırlanıyorsanız boşanma avukatı İzmir Konak şubesi ile iletişime geçebilirsiniz.

Şubelerimiz ile iletişime geçen kişileri öncelikle ofisimize davet edeceğiz ve içerisinde bulunduğu durumlar ile alakalı geniş, detaylı bir araştırma içerisinde gireceğiz. Alanında uzman İzmir boşanma avukatı vereceği karara göre en kısa sürede gerekli mercilere başvuru yaparak boşanmanız için gerekli olan tüm girişimler yapılacaktır. Alanında uzman avukatlarımız sizlere mahkeme boyunca danışmanlık vereceği gibi mahkeme sonrasında haklarınız için de gerekli çalışmaları yürütecektir.

Velayeti Annede Olan Çocuğu Baba Ne Kadar Görebilir?

Velayeti Annede Olan Çocuğu Baba Ne Kadar Görebilir?

Velayeti annede olan çocuğu baba ne kadar görebilir? Aile bireyleri çocukları hangi sürelerde ne kadar kullanır gibi tüm soruların cevaplarına kolay bir şekilde ulaşabilirsiniz. İzmir boşanma avukatı sizlere çocuk velayeti, boşanma davaları gibi tüm aşamalarda sizlere yardımcı olacaktır.

Boşanmanın önemli sonuçlarından biri de çocukların ortak velayetinin anne veya babaya bırakılmasıdır. Çocuk, velayetini bırakmayan eşini (yani anne veya babasını) ne sıklıkla görecek? Bu kişisel ilişkinin süresi nasıl belirlenecek? Anlaşmalı boşanmada eşler hangi sıklıkta görüşeceklerine karar verebilirler mi?

Evlilik devam ettiği sürece çocukların velayetini anne ve baba paylaşır. Anne veya babadan velayet alınmasının hukuki bir sebebi olmalıdır. Evlilik yoluyla kurulan birlikte yaşam sona ermiş veya ayrılmışsa hâkim çocukların velayetini ana veya babaya verebilir. Çocuğun anne ve babası evli değilse velayet annededir.

Bir anne veya babanın çocuğun velayetini kaybetmesine neden olabilecek olaylardan biri de ebeveyn boşanmasıdır. Bu durumda ortak velayet mümkün olmakla birlikte hem boşanma davasında geçici velayet hem de boşanma kararında velayet eşlerden birine bırakılacaktır. İzmir boşanma avukatı tavsiye edildiği durumlarda davanız devam ederken veya davaya ilişkin kararın kesinleştiğinden sonra çocukların velayeti kendisine bırakılmayan kişiler ilgili mahkeme tarafından verilen kararlar doğrultusunda görüşme sağlayabilecektir.

Boşanma Davasında Çocukla Kişisel İlişki Nasıl Kurulur?

Çocuğunuzun sağlıklı gelişimi için atabileceğiniz en önemli adım, velayeti kime bırakacağınızdır. Bu konunun detayları başka bir yazıda verileceği için burada bu konuya detaylı olarak değinilmeyecektir. Boşanma davasının devamı sırasında verilen geçici velayet kararı veya dava sonucunda verilen vesayet kararı ile velayet altında olmayan eş ile çocuklar arasındaki kişisel ilişkinin durumu da belirlenir. Aynı durum çocuğun annesi ile evli olmayan eşler için de geçerlidir.

Boşanma davasında çocuğun velayeti, çocuğun sağlıklı gelişimini engelleyen durumlar olmadıkça (annenin velayeti talep etmesi durumunda) annede kalır. Elbette durumu değerlendirebilecek olan çocuğa velayetini kime bırakmak istediğini de sormak gerekir. Çocuğun velayetini alamayan baba çocuğu ne sıklıkla bu durumda görmektedir? Makalenin bu bölümünden sonra çocuk ve baba ile yapılan görüşmeler rutin olarak değerlendirilmektedir. Özellikle çocuğun psikolojik gelişimini etkileyen vesayet kadar önemli olan babanın çocuk bakımı düzenlemeleri olabildiğince geniş değerlendirilmelidir. Aksi takdirde çocuk ile baba arasındaki mesafe artabilir ve birbirini görmemek alışkanlık haline gelebilir. Ayrıntıya girmek psikoloji disiplinine ait olduğu için yanlış olsa da çocukların en yakın anne babalarını örnek alarak büyüdükleri doğrudur. Anne babasını göremeyen, onlara yakın olamayan, onların ilgi ve şefkatinden mahrum kalan, örnek alınamayan bir çocuğun sağlıklı gelişim şansı, annesi olmayanlara göre daha düşük olabilir. Anne babasını sık sık görür. Bu riski ortadan kaldırmak için velayete bırakılmayan eşin çocuğu görmesi ve onunla kişisel bir ilişki geliştirmesi için geçen süre mümkün olduğu kadar uzatılmalıdır.

Sizlerde boşanma davalarınızda velayet sorularınız için boşanma avukatı İzmir Bornova şubelerine başvurabilirsiniz.

Velayeti Karşı Taraftaki Olan Çocukla Görüşme Süresi

Uygulamada, babanın velayet verilmeyen çocukla kişisel ilişkisinin uzunluğunun, çocuğun yaşının, babanın yaşadığı evin olasılığının ve boşanma sebebinin değerlendirmenin yapılmasıyla ilgili olup olmadığının belirlenmesidir. Çocuğun da taraf olduğu vb. Çoğu durumda Aile Mahkemesi, çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişkiye ayda 2 gün (2 gün hafta sonlarına karşılık gelir), bir hafta yarıyıl okul tatili, 1 gün dini bayramlar ve 15 veya 30 gün olarak karar verir. Çocuğun yaşı izin veriyorsa. Bu süreler hâkim görüşü ile belirlenen sürelerdir. Boşanma davaları ile alakalı problemlerinizi boşanma avukatı İzmir Konak Şubeleri kolay bir şekilde çözüme ulaştırabilirsiniz.

Anlaşmalı Boşanma Davalarında Çocukla İlişki Kurulmasına Yönelik Kararlar Nelerdir?

İzmir boşanma avukatı ile birlikte açmış olduğunuz anlaşmalı boşanma davaların, boşanma ve boşanan tarafların anlaşması ile bir mutabakata varabildikleri dava türüdür. Çocukların velayetlerinin hangi tarafa bırakılacağı hususunda olduğu gibi velayeti almayan tarafın çocuklarıyla hangi sıklıkta görüşeceği de verilecek en önemli kararlardan bir tanesidir. Çekişmeli boşanma davalarında kararı tamamen hâkim verirken, çekişmeli boşanma davalarında eşlerin kendi kararlarını vermelerine olanak sağlanmaktadır. Çocuğun sağlığı ve gelişimi bozuluyorsa veya bu sözleşme hükümlerine göre velayet ciddi şekilde tehlikeye giriyorsa, hâkimin sözleşmeye müdahale edebileceğine şüphe yoktur. Eşlerin ikisi de hâkim değişikliğini kabul etmezse anlaşmalı boşanma olmaz.

Anlaşmalı boşanmada, çocuk ile ana veya baba arasındaki kişisel ilişkinin süresi, ana veya babanın velayeti kendisine bırakılmadan uzatılabilir. Bu hususta taraflar arasında mutabakat şarttır. Örneğin, babalar ve velayetsiz çocuklar her hafta sonu 1 gün, hafta içi 1 gün, yaz tatilinde 1 ay, tatilde 2 gün, altı ayda bir hafta, Babalar Günü, hafta sonları vb. çocuklarıyla görüşebilirler. Anlaşmalı boşanma, çocuğun kişisel ilişki kuracağı eşin çocuğu daha sık görmesini sağlamanın daha iyi bir yoludur. Ancak çekişmeli boşanmada taraflar bu konuda anlaştıklarını belirterek taleplerinin detaylarını mahkemeye verebilirler. Mahkeme talebi değerlendirecek. Bu anlaşma, çocukla ileride karşılaşılabilecek herhangi bir davadan feragat edildiği anlamına gelmez. Yeni vaka tespitleri için son tarihler ve düzenlemeler, koşullar değiştikçe herhangi bir zamanda değiştirilebilir.

Boşanma Davalarında Velayet Durumlarının Değişmesi

Zamanla, bir çocuk ile velayete bırakılmayan bir eş arasındaki kişisel ilişkiyi belirleyen şartlar, gerçek durumla olan ilgilerini kaybedebilir. Bu gibi durumlarda, her iki taraf da kişisel ilişkinin şartlarını değiştirmek için her zaman aile mahkemesinde yeni bir dava açabilir. Bu sayede çocuklarını küçük oldukları için zar zor göremeyen babalar, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle çocuklarını davalarda daha fazla görme hakkına sahip olacak. Sizlerde velayet davalarınız için boşanma avukatı İzmir şubesi ile doğrudan bir iletişime geçebilirsiniz.

Trafik Kazası Sonucu Ölüme Sebebiyet Verme Suçu Nedir?

Trafik Kazası Sonucu Ölüme Sebebiyet Verme Suçu Nedir?

Trafik kazası sonucu ölüme sebebiyet verme suçunun pek çok farklı durumu ve cezası bulunmaktadır. Bu sebepten ötürü yaşanan ölümlü bir trafik kazasından sonra alanında uzman İzmir asliye ceza avukatları ile iletişime geçebilirsiniz. Geçeceğiniz bu iletişimin ardından uzman avukatlar içerisinde bulunmuş olduğunuz durum ile alakalı derin bir analiz süreci başlatacak ve ayrıntılı bir rapor elde ettikten sonra sizlerle paylaşacaktır.

Taksirle adam öldürme, bir kişinin hayatının “öngörülemeyen” öngörülebilir sonuçlar nedeniyle özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı olarak haksız bir eylemle sona ermesidir. Bilinçli adam öldürme ise, failin yanlış bir davranış sonucunda bir kişinin ölebileceğini “öngörmesine” rağmen, şansa veya bireysel beceriye dayanan bir eylemdir.

Basit adam öldürme suçu veya bilinçli kasten adam öldürme suçunda, her iki durumda da fail “öldürme” sonucunu istemiyorsa taksir sorumluluğu doğar. Fail, suçu “cinayet” nedeniyle bilerek işliyorsa, bu adam öldürme suçu değil, kasten adam öldürme suçudur. Taksirli fiil ölüme neden olmayıp mağdurun yaralanmasına neden oluyorsa taksirle yaralama suçunu oluşturur.

Taksirli ölüme sebep olan faile karşı mağdur yakınlarının maddi manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır.

Trafik Kazalarında Suç Kavramı ve Suçun Taksirin Unsurları

Aşağıda sizlere değineceğimiz maddeler genel olarak değerlendirildiği için tüm dava konuları için birebir olarak uyuşmazlık gösterebilir. Sizlerde kendi davanız hakkında net bir bilgiye ulaşmak için İzmir ağır ceza avukatları ile görüşme sağlayabilirsiniz. Taksirli suç, suç işleyen kişinin öngörülü bir şekilde davranmaması, özen göstermemesi durumlardan kaynaklanmaktadır. Ceza avukatı İzmir şubesinden alınan net bilgilere göre taksirli suçun unsurları aşağıda listelenmiştir.

  • Yaşanan olayda fiilin taksirle işlenebilmiş olma ihtimali: Bir olay içerisinde var olan fiilin cezalandırılması için açık bir şekilde ilgili kanunda o davranışın taksirli suç olarak belirtilmesi gerekmektedir. Taksirli suçlar ülkemizde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda açık bir şekilde belirtilmiştir. Kasti olarak işlenebilecek olan suçlar da kanunda açık bir şekilde belirtilmediği haller taksirli suç kategorisinde yer almamaktadır.
  • Hareketin İradiliği: Suçu işleyen fiil yapmış olduğu hareketi kendi hür iradesiyle gerçekleştirmelidir. Taksirli şekilde işlenen tüm suçlarda kasten işlenen suçlar gibi fiili bir şekilde işleyen kişinin özgürlüğü bulunmalıdır. Fail irade özgürlüğünü kaybetse bile yaşanan olaylardan yine kendisi sorumlu olacaktır. Örnek olarak alkollü bir şekilde araç sürerek bir kişinin ölümüne neden olan kişi genel olarak taksirli suç ilkesine göre yargılanmaktadır. Bu konuda en net bilgileri ceza avukatı İzmir şubesinden alabilirsiniz.
  • Kasıtsız Sonuçlar: Failin, suçun oluşmasına neden olan davranışı isteyerek yapmış olsa dahi, davranışın sonuçlarının oluşmasını istememiş olması gerekir. Kasıtsız sonuç, ihmal suçunu kasıtlı suçtan ayıran en önemli özelliktir. Fail de sonucun olmasını istiyorsa artık taksirle suç değil, kasten suç oluyor. Örneğin, alkollü bir sürücü bilerek suç işler ve kasten adam öldürmek için araç kullanırsa, fail taksir suçu hükümlerine göre yargılanmayacak, kast suçu hükümlerine göre yargılanacaktır.
  • Davranış ile sonuç arasında nedensel bir ilişki olmalıdır: Oyuncunun davranışı ile sonuç arasında nedensel bir ilişki olmalıdır.
  • Sonuç öngörülebilir olmalıdır: Suç ihmalinden söz edebilmek için sonucun öngörülebilir olması gerekir. Aktörün ihmalkâr davranışı, sonucun olacağını umması değil, öngörülebilir sonucu öngörmemesi olmalıdır.

Trafik Kazalarına Göre Bilinçli Taksirle Adam Öldürme Haline Verilebilecek Örnekler;

  • Yasal sınırları aşarak alkol tüketen bir kişinin o halde araç sürerek trafik kazasına sebep olması ve bu neticede bir kişinin ölümüne neden olduğunda işlenen fiil bilinçli taksirli olarak işlendiğinde olayın failine bilinçli taksir hükümlerine göre bir ceza verilmektedir. Bu olay içerisinde yer alan fail yüksek oranda alkol tüketerek araç sürdüğü için bir kişinin hayatına neden olabileceğini bildiği halde araç başına geçmiş sayılmaktadır.
  • Trafikte bulunan ışıklı cihazlara uymayarak kaza yapan bir kişi oluşan kaza neticesinde bir kişinin ölümüne bilinçli bir şekilde neden olduğu için bilinçli taksir hükümlerine göre yargılanmaktadır. Bu olay içerisinde yer alan fail trafik işaretlerine uymadığı için bir kişinin ölümüne neden olabileceğini öngördüğü halde suçu işlemeye devam ettiği kabul edilmektedir.

  Trafik Kazası ve Taksirle Adam Öldürme Suçu Nedir?

Sizlerde trafik kazası ve taksirle adam öldürme suçu ile karşı karşıya kaldıysanız alanında uzman İzmir ceza avukatı ile görüşme sağlayabilirsiniz. Ceza avukatı İzmir aynı zamanda İzmir ağır ceza avukatlığı ve İzmir asliye ceza avukatlığını da üstlenmektedir. Trafik kazaları kasıtlı bir şekilde işlenen suçlar kategorisinde değil taksirli işlenen suç olarak değerlendirilmektedir. Trafik kazaları sürücünün özen ve dikkat yükümlülüklerine aykırı bir şekilde davranması sonucunda oluşmaktadır. Bu sebepten ötürü trafik kazaları genel ve bilinçli taksirle meydana gelmektedir. Trafik kazası sonucunda ölüme sebep olan kişi farklı taksir suçları ile cezalandırılmaktadır.

Trafik kazasında taksirle ölüme sebebiyet verme suçunun soruşturulması için dava açılabilmesi için öncelikle failin kusurunun tespit edilmesi gerekir. Uygulamada, aktörün kusurunu tanımlamak için birincil ve ikincil kusurlar arasında bir ayrım yapılır. Trafik kazası olması halinde, failin kusur derecesi bilirkişi değerlendirmesi ile belirlenir. Kural ihlalleri uzmanlar tarafından tek tek değerlendirilir ve kusur oranı belirlenir. Bilirkişi raporu denetim durumuna göre objektif ve olaylı olarak hazırlanmalıdır. Tarafların bilirkişi raporuna itiraz hakkı olduğu için bilirkişi raporu davanın temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay’da incelenecektir. Uzman değerlendirmesi sonucunda, önemli kuralları ihlal eden ve trafik kazalarının meydana gelmesinde esas kusurlu olanlar “asli kusur”, tali kuralları çiğneyen ve trafik kazasına sebebiyet verenler ise “tali kusur” ve “ikincil hatalar”. Adam öldürme veya kasten adam öldürme suçunun failinin cezası bu kusurların durumuna göre belirlenir.

Banka veya Kredi Kartının Kötüye Kullanılması Suçu Nedir?

Banka veya Kredi Kartının Kötüye Kullanılması Suçu Nedir?

Banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçu nedir? Suç kapsamında incelenen işlemler nelerdir? Başkasına ait bir kredi veya banka kartının hukuka aykırı olarak kullanışının cezası ile alakalı merak ettiğiniz tüm bilgileri web sitemizden kolay bir şekilde öğrenebilirsiniz. Günümüzde yaygın bir şekilde kullanılan kredi kartlarının yetkisiz kişiler tarafından kullanılmasına kredi kartı dolandırıcılığı adı verilmektedir.

Banka veya kredi kartlarını kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nda “Bilişim Suçları” başlığı altında düzenlenmiştir. Siber suç, bilgisayar, tablet bilgisayar ve cep telefonu gibi modern iletişim araçları veya POS makinesi gibi alışveriş araçları kullanılarak elektronik ortamda gerçekleştirilen suç faaliyetlerini ifade eder.

Banka veya kredi kartını kötüye kullanma suçu üç şekilde işlenebilir:

  • Gerçek bir banka veya başka bir kişiye ait kredi kartının kötüye kullanılması,
  • Sahte banka veya kredi kartları yapmak, satmak, devretmek, satın almak veya kabul etmek,
  • Kendinize veya başkalarına fayda sağlamak için sahte bankalar veya kredi kartları kullanmak.

Sizlerde yukarıda yer alan suçlardan bir tanesi ile karşı karşıya kaldıysanız bilişim suçları avukatı İzmir şubesi ile iletişime geçebilirsiniz. İzmir bilişim avukatı alanında uzman kadrosu ile birlikte sizlere en detaylı hizmeti sunacaktır.

Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması Suçunun Unsurları

Başkasına ait olan bir kredi veya banka kartının kullanılarak yarar sağlama suçu bakasına ait olan bir kartın izinsiz bir şekilde kart sahibi olmadan fail tarafından kullanılmak suretiyle başkasına veya kendisine sağlanması ile işlenmektedir. Kredi veya banka kartlarının suçlunun hangi koşulda geçtiğinin önemi yoktur. Kredi kartının kart sahibinden izinli elde edilmesi halinde bu suç işlenebilmektedir. Kredi kartının kötüye kullanılması suçu aşağıda yer almaktadır.

  • Kredi veya banka kartının hırsızlık suçu işlenerek kullanılması,
  • Kredi veya banka kartının topluma açık bir alanda kredi kart bilgilerinin ele geçirilmesi,
  • Banka ATM cihazlarına düzenek kurarak kartın elde edilmesi suretiyle verilerin ele geçirilmesi,
  • Kredi veya bank akarının sahibinin rıza alınarak rızasına aykırı bir şekilde iade edilerek kullanılması,

Türk Ceza Kanunda düzenlenmiş olan maddede geçen “her ne koşulda olursa olsun”, hukuken suç teşkil etmeyen bir fiil ile banka veya kredi kartına el konulmasını ifade etmektedir. Kuralla milletvekilleri, bankaların veya kredi kartlarının yasal yollarla suçluların eline geçmesi durumunda ortaya çıkabilecek tereddütlerin ortadan kaldırılmasını ve bu tür hacizler yasal olarak yapılsa bile bankaların ve kredi kartlarının kötüye kullanılmasına yaptırım uygulanmasını umuyor. Ancak, bir banka veya kredi kartına el konulmasının veya bunlara el konulmasının, suçun maddi unsurları bakımından hukuka uygun veya suç teşkil edip etmediğinin bir önemi yoktur. Kart, sahibinin rızası dışında ve/veya suç teşkil eden yollarla ele geçirilmiş veya sahibinin rızasıyla el konulmuş olabilir. Her iki durumda da varsa banka veya kredi kartını kötüye kullanma suçu oluşur. Önemli olan kart hamilinin haksız menfaat elde etmiş olmasıdır.

Sahte Kredi veya Banka Kartı Üretmek Veya Satın Alarak İşlenen Cezalar: Ceza hukukunda bu tür seçici davranışlar “öznel davranış” olarak tanımlanır. Failin her türlü tercihi, bankaları ve kredi kartlarını kötüye kullanma suçunu oluşturmaktadır. Bu isteğe bağlı fiil ile suç işlenebilmesi için, hileli olarak üretilen, satılan, devredilen, satın alınan veya teslim alınan kartın başka bir kişinin banka hesabıyla ilişkilendirilmiş olması gerekir. Yani sahte kart ile gerçek hesap arasında bir bağlantı kurulmalıdır. Çünkü kartın kullanımı ve faydaları, yalnızca kartın hesapla ilişkilendirilmesine bağlıdır. Kartla ilişkili gerçek bir hesap olmadan suç oluşamaz. Sahte kart almak için sahte belge ile bankaya başvurmak da bu fıkra kapsamında cezalandırılır.

Sahte Kredi veya Banka Kartı Kullanarak Yarar Sağlama İle Alakalı İşlenen Suçlar: Faillerin bu tür seçici davranışlar nedeniyle cezalandırılabilmesi için sahte banka veya kredi kartı kullanması yeterli değildir. Fail, kartı kullanarak kendisine veya başkalarına fayda sağlamalıdır. Failin sahte banka veya kredi kartı kullanarak herhangi bir menfaat elde etmemiş olması hâlinde fiil halen suça teşebbüs aşamasındadır ve fail suça teşebbüs olarak cezalandırılacaktır. Zarar verme ve suçun tam bir suç sayılmasını amaçlayan bu tür suçlara ceza hukukunda “zarar verme suçu” adı verilmektedir.

Sizlerde yukarıda sıralanmış olan suçlar ile karşı karşıya kaldıysanız bilişim avukatı İzmir ile iletişime geçebilirsiniz.

Kredi veya Banka Kartının Kötüye Kullanılması Suçunun Cezası Nedir?

• Başkasına ait banka veya kredi kartını izinsiz kullanarak menfaat sağlama suçu 3 yıldan 6 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

• Sahte banka veya kredi kartını başkasının banka hesabıyla ilişkilendirerek üretmek, satmak, devretmek, satın almak veya kabul etmek suçunun cezası 3 yıldan 7 yıla kadar hapis ve 10.000 güne kadar adli para cezasıdır.

• Kendi veya başkası yararına sahte banka veya kredi kartı kullanmanın cezası 4 yıldan 8 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezasıdır.

Başka Birine Ait Olan Kartın Kötüye Kullanılması Suçunda Şahsi Cezasızlık Hali

Hukuka göre bazı yakın akrabalara ait gerçek kartların izinsiz kullanılması durumunda failler cezalandırılmayacaktır. Başkalarının banka kartlarını ve kredi kartlarını çıkar sağlamak amacıyla çalma suçu;

  • Henüz ayrılma kararı almamış eşlerden biri,
  • ebeveyn veya altsoyu veya bu düzeydeki kayın hısımlarından biri veya evlatlık veya evlatlık,
  • Aynı konutta yaşayan kardeşlerden biri,

Size zarar verilmesi durumunda yakınlarınız cezalandırılmayacaktır.

Sizlerde yukarıda sayılan suçlardan herhangi biri ile karşı karşıya kaldıysanız İzmir bilişim avukatı ile iletişime geçebilirsiniz. İletişime geçtiğiniz ilk andan itibaren alanında uzman avukatlarımız dosyanızı en ince ayrıntılarına kadar inceleyecektir.