İnternet Dolandırıcılığı Suçu

internet-dolandiriciligi-sucu

İnternet Dolandırıcılığı Suçu Nedir?

İnternet dolandırıcılığı suçu, internetin yaygınlaşması ve teknolojinin gelişimiyle birlikte 21. yy’da doğmuş olan ve git gide artan bir suç türüdür. İnternet üzerinden yapılan alışverişler ve ödemeler ile birlikte dolandırıcılık suçlarının da artması kaçınılmaz olmuştur. Günümüzde internet bankacılığı ve online alışverişlerde kullanılan kredi kartları gibi kişisel bilgi gerektiren işlemler, elektronik ortamda iz bırakmaktadır. Bu izler, hacker diye tanımlanan kötü niyetli kişilerin saldırılarına maruz kalarak, banka bilgilerinin ele geçirilmesine neden olabilir. Bu bilgiler, internet üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık eylemlerinin temelini oluşturur.

Son zamanlarda, “phishing” adı verilen bir dolandırıcılık yöntemi yaygınlaşmıştır. Bu yöntemde, internet bankacılığı kullanıcılarının açıklarını kullanarak, fatura ödemeleri ve online alışverişlerde işlem yapmak isteyen kişilerin kart bilgilerini ele geçirmeye çalışan hacker tarafından, kart limitlerini anında doldurarak kişilerin mağdur olmasına neden olmaktadır. Bu dolandırıcılık eylemleri arttıkça, hukuki düzenlemeler bu konuda önlemler almaktadır.

Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 158’e göre, dolandırıcılık suçu, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlendiğinde nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumları araç olarak kullanılmasının ağırlaştırıcı bir sebep olduğu da hüküm altına alınmıştır.

İnternet Dolandırıcılığı Suçu Nasıl İşlenir?

Genellikle gerçek olmayan yatırım teklifleri sunarak, internet üzerinden satış yoluyla veya romantik ilişkiler vasıtasıyla İnternet dolandırıcılığı suçu işlenmektedir. Dolandırıcılar, mağdurları küçük miktarda bir yatırımda bulunaraktan büyük miktarlarda para kazanabileceklerine inandırarak ve internet üzerinden yatırım teklifleri sunarak bu suçu işlemektedirler.

Romantik ilişkiler vasıtasıyla işlenen internet dolandırıcılığı suçu ise dolandırıcılar sohbet kanallarında, arkadaşlık sitelerinde veya sosyal ağlarda arkadaşlık ilişkisi veya romantik bir ilişki kurmak isteyen kişilerle iletişime geçerek onların sevgisini ve güvenini kazanıp daha sonra onların duygularını kullanmak suretiyle o kişilerden para sızdırmaya çalışmaktadırlar.

Satış yoluyla yapılan dolandırıcılık, birçok kişinin maruz kaldığı bir tür dolandırıcılık şeklidir. Bu tür dolandırıcılıkta, mağdur genellikle internet üzerinde düşük bir fiyata satılan veya zor bulunan bir ürüne rastlar. Ancak mağdur, dolandırıcılık faaliyetinin bir parçası olduğunu fark etmez ve malı satın almak için ödeme yapar. Daha sonra mal ya hiç teslim edilmez ya da ilanda belirtilenden daha düşük bir değere sahip olan bir mal gönderilir.

İnternet Dolandırıcılığı Suçu Cezası

İnternet dolandırıcılığı suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 158/1- F bendi kapsamında nitelikli dolandırıcılık suçu olarak kabul edilmektedir. Ayrıca nitelikli suçlar kapsamında yer almaktadır ve yaptırımları oldukça ağırdır. Bu suçla ilgili olarak soruşturma yapılırken, suçun niteliği ve boyutlarına göre cezai yaptırımlar belirlenmektedir. İnternet dolandırıcılığına karışan kişilerin yakalanması ise oldukça zorlu bir süreci beraberinde getirmektedir. Bu kişiler, kullandıkları özel yazılımlar sayesinde IP adreslerini ve diğer iz bırakabilecekleri her türlü bilgiyi gizleyerek, yakalanmalarını engellemeye çalışmaktadırlar. Ancak, Türk Ceza Kanunu’na göre bu suçu işleyenler, ciddi cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalıyorlar. İnternet dolandırıcılığı suçu için verilebilecek ceza, 4 ila 10 yıl arasında değişen hapis cezasıdır. Ayrıca dolandırılan değerin en az 2 katı kadar adli para cezası da verilmektedir. Bu tür ağır bir suçtan internet kullanıcılarının korunması için kişisel bilgilerini ve banka bilgilerini korumaları ve kullandıkları sanal ortamlarda kendi kart bilgilerini kaydetmemeleri gerekir.

Eğer bu tarz bir sorunla karşı karşıya iseniz, vakit kaybetmeden bir bilişim avukatı ile iletişime geçiniz.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs ve Cezası

Bu yazımızda kasten öldürmeye teşebbüs, kasten öldürmeye teşebbüs cezası, silahla kasten adam öldürmeye teşebbüs cezası kaç yıl konularında detaylı bilgi sunduk.

Kasten öldürme olarak adlandırılan suç tanımı, bir kişinin hayatına bilerek ve isteyerek son verilmesini anlatır. Bir kişinin ölümünün gerçekleşmesi silahla, bıçakla, zehirler ve hatta yumruk ile bile mümkündür. Bu yapılan suça yönelik yasal düzenleme ise Türk Ceza Kanunu içerisinde yer alan 81. maddede düzenlenmiştir. Fakat bu süreç içerisinde yapılan tüm değerler aynı kefe içerisinde tutulmaz. Bazı durumlar dahilinde suçun nasıl ve kime karşı işlendiği de ceza kapsamında farklı bir değerlendirme gerektirebilir. Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler ile ceza artışları görülmektedir. Buna bir örnek vermek gerekirse eğer; bir kişinin ölümünü gerçekleştirirken uygulanan eziyet, canavarca hislerle öldürmek ve üstsoy, altsoy içerisinde yer alan birisini öldürmek cezai artırımlara sebep olabilir.

Kasten adam öldürme suçu kapsamında herkesin mağdur olabilme durumu vardır. Bu kapsamda asıl önemli olan o kişinin insan olması ve öldürme fiili gerçekleşmeden önce yaşıyor olmasıdır. Anne karnı içerisinde bulunan ceninler, bu kapsamda yaşıyor olarak kabul edilmemektedir. Bu sebeple de anne karnındaki ceninin öldürülmesi ile kanun niteliğinde yaşıyor olarak kabul görülemez ve ceninler kasten öldürme suçları kapsamında mağdur sayılamaz. Fakat durumlara göre değerlendirme yapılarak ceninin ölmesinde çocuk düşürtme suçu bulunabilir. Bu nitelikler dahilinde İzmir avukat ile konuşmak, konu hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmanızı sağlar.

Bir suçun işleniyor olması için kasta ait bir varlığın olması gerekir. Yani kişilerin bilerek ve isteyerek kendi rızaları ile başka bir kişinin yaşamına son vermesi  gerekmektedir. Kişilerin bu kapsamda yapacakları öldürmeye yönelik hareketleri, karşı tarafın ölmesi ile kasten öldürme suçu olarak tanımlanacaktır.

Kişilerin yapmış oldukları hareketleri ile beraber karşı tarafın ölmüş olması zorunluluğu da vardır. Yani bu konuda yapılan değerlendirmeler, kişilerin yapmış olduğu hareketler sonucunda mı karşı tarafında öldüğü yoksa farklı bir neden bağlı olarak mı yaşamını yitirdiği incelenir. Buna bir örnek vermek gerekirse eğer; bir kişinin arkadaşını silahla vurduğunu düşünün. Bu vurulma sonrasında ambulansa alınıyor ve hastaneye götürülürken ambulans kaza yapıyor. Kaza sonrasında ise kişi silahla vurulduğu için değil ambulansın kaza yapması sonucu ölüyor. Bu durumdu kişinin arkadaşı vurulduğu için değil ambulansın girdiği kaza sonucunda ölmüştür. Bu sebepten dolayı da silahla vuran kişinin kasten öldürmeye teşebbüs suçundan ceza alması mümkün değildir. İzmir ceza avukatı, bu ve bunun gibi karışık durumlarda size yardımcı olabilecek bir avukattır. Kasten öldürme suçları içerisinde de kendisinden bir uzman yardımı talep edebilirsiniz.

Kasten Öldürme Suçu Nasıl İşlenir?

Kasten öldürme suçu, Türk Ceza Kanunu içerisinde yer alan ve suçların en ağırı kabul edilen suçtur. Bu suçun oluşumu için bir kişinin başka bir insan hayatına son vermesi gerekir. Eğer işlenen suç en basit halde tanımlanan suç ise, alınan ceza da müebbet hapistir. Bu suçun işlenmesi, kasten öldürmeye yönelik yapılan her hareket ile mümkün hale gelmektedir.

Kasten öldürmeye yönelik birden çok hareket vardır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Tasarlayarak öldürmek
  • Eziyet çektirerek ya da canavarca hislerle öldürmek
  • Su baskını, tahrip, yangın, bombalama, batırma, nükleer, kimyasal ve biyolojik silah kullanarak öldürmek
  • Altsoy veyahut da üstsoy içerisinden birine veya eş, boşanmış olduğu eş ya da kardeşe karşı
  • Kadına karşı
  • Kişinin yapmış olduğu kamu görevi sebebi ile
  • Bir suça ait delilleri ortadan kaldırmak, gizlemek, işlenmesini daha kolay hale getirmek veya yakalanmamak amacı ile
  • Bir suçu işleyememenin verdiği infial duygusu ile
  • Kan gütme saikiyle
  • Töre saiki ile işlenen suçlar nitelikli bir hal durumu oluşturur ve bu durumun cezası ağırlaştırılmış müebbettir.

Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs Suçunun Cezası

Türk Ceza Kanunu içerisinde yer alan 81. madde, kasten adam öldürme suçunun cezasını müebbet olarak belirlemiştir. Bu kanuna göre, mahkeme içerisinde cinayete teşebbüs tespit edilmesi ile beraber alınacak ceza 9 ila 15 yıl arası olacaktır. Tabi ki de bu bir temel cezadır ve farklı durumlara göre ceza kapsamında da artışlar ya da azalışlar görülür. Ceza avukatı İzmir, bu süreç dahilinde sizin yanınızdaki en büyük destekçiniz olacaktır.

Kasten adam öldürme suçu kapsamında daha ağır cezaların alabileceği durumlar da vardır. Bu durumlar, belirli şartlar ile ortaya çıkarılır ve ağırlaştırılmış müebbet cezasına karar verilir. Yalnızca bu gibi durumlar dahilinde alınacak olan ceza 13 yıl ve 20 yıl arasında değişiklik göstermektedir. Yine bu ceza sürecini de etkileyecek ve düşüşler, artışlar görülmesine neden olacak faktörler vardır. Kasten adam öldürme kapsamında değerlendirilen ve farklı şartlara göre oluşturulan nitelikler göz önüne alınarak bu düşüş ve artışlar belirlenir.

Sonuç olarak, kasten adam öldürmeye teşebbüs suçuna göre alınan cezaları şu şekilde maddeleyebiliriz:

  • Esas alınarak karar verilen suç taksirle adam öldürmek ise, bu ceza 15 ila 20 yıl arasında olan bir hapis cezasıdır. Yani asıl suç ihmalkarlık sonucunda gerçekleştiriliyorsa, bu kapsamda yapılan değerlendirmeler ile 3 yıldan 15 yıla kadar olan bir ceza belirlenmektedir.
  • Taksirle adam öldürme suçu, ağırlaştırılmış bir suçun görülmesini teşkil etmektedir. Ağır şartlar altında bir müebbet hapis yerine 20 yıldan 25 yıla kadar uygulanan hapis cezaları istenmektedir. Yine bu durum baz alınarak ihmalkar bir durum değerlendirilmesi yapılırsa, ceza 5 yıldan 19 yıla kadar olacak şekilde belirlenir.
  • Taksirle adam öldürme suçu, ana suçun diğer türlerine tekabül ediyorsa, alınacak olan ceza da 10 yıldan 15 yıla kadar değişen bir aralıkta olacaktır. Bu dava kapsamında herhangi bir hafifletici durum ya da ihmalkar cinayet değerlendirilmesi yapılmaz. Bu davalar içerisinde eğer bir teşebbüs yer alıyorsa, 3 yıldan 12 yıla kadar bir ceza hükmü verilir.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Avukat Desteği

Ceza avukatı olarak görev yapan avukatlar, kasten öldürmeye teşebbüs alanında hizmet vererek gerekli olan tüm desteği sağlamaktadır. Kanun nezdinde bilgili olan bir avukattan yardım almak, tüm haklarınızın korunması hususunda da önem arz eder. Bu sebeple de dava kapsamında bir ceza avukatı ile çalışmanız önerilir.

Babalık Davası Nasıl Açılır?

Babalık Davası Nasıl Açılır?

Babalık davası, çocuk ile arasındaki soy bağının oluşturulmasını sağlayan bir dava çeşididir. Eğer evlilik haricinde bir çocuğunuz varsa ve bu çocuğunuzla aranızda bir soy bağı bulunmuyorsa, bu bağı kurabilmek için yargı yoluna gidilmeli ve babalık davası açılmalıdır. Ancak bu yol ile arada bir bağ kurabilmek mümkün olur. Davanın gerçekleşmesi ve sonuçlanması ile beraber de çocuğun genetik ve gerçek babasının kim olduğu hükmen belirlenir. Babalık davası açmak istiyorsanız, Türk Medeni Kanunu içerisinde yer alan 301. maddesi sebebi ile çocuk ve anneden yardım almalısınız. Bunun sebebi ise bu davayı yalnızca anne ve çocuğun açabiliyor oluşudur. İzmir avukat, açılacak olan babalık davası konusunda sizlere en iyi şekilde yardımcı olur.

Babaya ait olan soy bağını belirlemek istiyorsanız, baba hayattaysa direkt olarak babaya dava açmalısınız. Fakat baba hayatta değilse bu davanın açılacağı taraf mirasçılardır. Dava açan kişiler çocuk ve anne ise hazineye ve cumhuriyet savcısına, anne tarafından birisi ise kayyıma, kayyım tarafınca dava açılır ise direkt anneye ihbar edilir. Eğer anneler isterse çocukları olmadan da bağımsız bir şekilde dava açıp tazminat talebinde bulunabilir. Bu davayı açabilmek ise çocuk adına tanınan hakları değil annenin kendisine tanınan hakları kullanarak hareket eder. Çocuklar ise erginlik çağı içerisine geldikleri zaman kendi istekleri ile babalık davası açabilmektedir. Açılan bu babalık davaları, çocuk doğduktan sonra açılabildiği gibi aynı zamanda çocuk doğmadan önce de açılabilmektedir. Avukat İzmir, uzmanlık alanında olan bu konu hakkında sizler için en detaylı ve yararlı bilgiyi sunacaktır.

Babalık Davası Açabilmek İçin Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?

Babalık davası açmak isteyen kişiler, Türk Medeni Kanunu içerisinde yer alan 283. maddeye göre dava veyahut da doğum sırasında bulundukları yerin yetkili mahkemesine başvurmalılardır. Bu dava için görevli bulunan mahkeme, aile mahkemesidir. Boşanma avukatı İzmir, dava açabilmeniz için gerekli olan nitelikleri ve mahkeme bilgilerini size sunacaktır. Daha profesyonel bir şekilde ilerleyebilmek için bu avukatlardan yardım alabilirsiniz.

Baba Evliyse Babalık Davası Açılabilir mi?

Açacak olduğunuz babalık davası, direkt olarak babanın şahsına açılan davadır. Bu sebepten dolayı da evlilik haricinde doğan çocuğun babasının yargı yolu ve hükmen belirlenmesi hususunda evli olması herhangi bir sorun teşkil etmez.

Babalık Davası Sırasında DNA Testi Yaptırmak Zorunlu mudur?

Bilimin ilerlemesi ve bugün ki gelişmişlik durumuna gelmesi, baba ve çocuğun arasında bulunan genetik bağı %99 oranında doğrulamaktadır. Bu sayede de gerçek babayı ortaya çıkarma çok daha güvenilir bir hale gelmiştir. Bu sebepten dolayı da açılan babalık davaları içerisinde DNA testi yaptırmak gerekir. Yapılan test sonucunda ise çeşitli raporlar ortaya çıkarılarak bu raporlara göre karar alınır.

DNA testi yapılacaksa eğer, bu aşamada babanın bu teste rıza göstermesi gerekir. Sağlık açısından herhangi bir zarar teşkil etmeyen bu test baba tarafından reddedilir ve yaptırılmazsa eğer, kanun nezdinde o kişi çocuğun babası olarak kabul edilir. Bunun yanında, mahkemenin kararına bağlı olarak rıza göstermeyen ve DNA testi yaptırmayan kişiler için yakalama kararı çıkarılarak davanın devam etmesi sağlanabilir. Boşanma avukatı İzmir, bu gibi durumlar dahilinde en kapsamlı bilgiye sahip olan avukattır. Sizler de DNA testi ve babalık davası hakkında bu kişiler ile iletişime geçebilirsiniz.

Babalık Karinesi

Kanun nezdinde yer alan maddeler, aksi iddia edilmediği sürece var olan bazı durumları direkt olarak geçerli saymaktadır. Bu geçerli sayılma durumunun adı ise karinedir. Türk Medeni Kanunu tarafından belirli araştırmalar ile babalık karineleri oluşturulmuştur. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Evlilik dahilinde dünyaya getirilen çocuğun babası, çocuğunun annesinin de kocasıdır.
  • Evliliğin bitmesi ile beraber üç yüz günlük süreç dahilinde dünyaya bir çocuk getirilirse, bu çocuğun babası annenin eski kocasıdır.
  • Çocuk 300 gün geçmesi ile beraber dünyaya gelmişse eğer, gebeliğin evlilik süreci dahilinde olduğu kanıtlanmalıdır. Bu kanıtlanırsa çocuğun babası yine annenin eski kocasıdır.
  • Anne evliliğin sona ermesi ile beraber üç yüz günlük süreç dahilinde yeni birisi ile evlenir ve o süreçte çocuk sahibi olursa, dünyaya yeni gelen çocuğun babası evli olduğu erkektir.
  • Koca için bir gaiplik kararı alındıysa, üç yüz gün devam eden sürenin başlangıç tarihi son görülme tarihine ya da ölüm tehlikesine göre belirlenir.

Bu çeşitli şartlar sağlanırsa çocuğun babası karinede de yer aldığı gibi belirlenmektedir. Bununla beraber de yine aynı şekilde nüfusa işlenir. Bu belirlenen durumlara göre eğer çocuk babasının doğru kişi olmadığını düşünürse, bu iddiasını kanıtlamak sureti ile durumun farklı olduğunu gösterebilir.

Babalık Davası İçerisinde Davalı Kişi Baba Olduğunu Kabul Ederse Ne Olur?

Çocuk ya da anne tarafından kişi için dava olduğuna dair bir babalık davası açılır ve bu kişi de baba olduğunu kabul ederse, süreç sona ermeden dava direkt sonlandırılmaz. Açılan dava için hakım araştırma yapmaya devam eder ve elde edilen sonuçlara göre de babanın kim olduğunu hükmen belirler.

Babalık Davası Sürecinde Annenin Babadan Talep Edebileceği Maddi Haklar Nelerdir?

Anne olan kişi babalık durumunun hükmen belirlenmesi için açtığı babalık davasında ya da başka bir davada kendisine ait birçok gider için maddi hak talep edebilmektedir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Doğum giderleri
  • Doğum sonrası gerekli olan diğer giderler
  • Doğum öncesi ya da sonrası olmak üzere 6 haftalık geçim gideri

Annenin bu giderleri için maddi hak alabilmesi, babanın yargı yolu ile belirlenmesi ile mümkündür.

İzmir boşanma avukatı ücretleri, bahsedilen bu dava süreçlerinde de yardımcı olur. Avukatlık, hak talep edildiği zaman dilimlerinde en çok önem verilmesi gereken unsurdur. Sahip olduğunuz hakların doğru bir şekilde savunulması ve iddia ettiğiniz durumu kanıtlayabilmeniz için avukat tercihlerinizi de doğru yapmanız gerekir. Özellikle de babalık davası süreçleri için ekonomik fiyatlandırmalar ile İzmir boşanma avukatı hizmetinden yararlanabilirsiniz.

Anlaşmalı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?

Anlaşmalı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?

Anlaşmalı boşanma davaları, her iki tarafında kendi rızası olması sebebi ile çok kısa süren davalardır. Tabi ki de dava seyrinin nasıl ilerleyeceği de bu sürecin uzayıp kısalmasına neden olabilir. Boşanma davaları iki farklı tür üzerinde oluşturulur. Bunlar çekişmeli ve anlaşmalı boşanma davalarıdır.

Çekişmeli boşanma davaları velayet, nafaka, boşanma gerekçesi ve bunun gibi daha birçok konunun orta yolunun bulunması sebebi ile çok uzun süreçler dahilinde devam edebilmektedir. İşte bu sebepten dolayı da anlaşmalı boşanma davaları daha kısa sürer. Boşanma davaları içerisindeyken maddi ve manevi olarak tüm haklarınızın korunmasını istiyorsanız, İzmir boşanma avukatı ile beraber hareket edebilirsiniz. Alanında uzman bu avukatlar, istemiş olduğunuz desteği en iyi şekilde size sağlayacaktır.

Anlaşmalı Boşanma Davası Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Anlaşmalı boşanma davaları, çekişmeli boşanma davaları ile kıyaslandığı zaman çok daha az zorluğu ve yıpratıcılığı bulunan davalar olarak bilinir. Bu dava süreci içerisinde ise dikkat etmeniz gereken hususlar vardır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Anlaşmalı boşanma davası kapsamında bir dava açmak istiyorsanız, en az 1 senedir evli olmanız gereklidir. Bu noktada ise resmi nikah gününüz başlangıç tarihi olarak belirlenerek hareket edilir.
  • Eğer evliliğiniz bir seneden daha az bir süre ile devam ediyorsa, bu kapsamda anlaşmalı boşanma davası açabilmeniz mümkün değildir.
  • Anlaşmalı boşanma davası açılacakken bir avukattan yardım alınır ve bu avukat öncülüğünde metin hazırlanır. Bu hazırlanan metin ile ana anlaşmazlıklar konusunda nasıl bir orta yol bulunduğu ve gerekli bilgilendirmelerin tamamı yapılır. Hakim, bu hazırlanan metni inceler ve uygun bulursa onay verir. Eğer metin üzerinde kanunen bir sorun yoksa hakim de herhangi bir değişiklik yapamaz.
  • Anlaşmalı boşanmalar sırasında hem kadın hem de erkeğin mahkemede bulunması gereklidir. Avukatların yapmış olduğu temsiller bu kapsamda yeterli sayılmaz. Bunun sebebi ise boşanma sırasında her iki tarafa da rızalarının olup olmadığının sorulmasıdır. Mahkeme içerisindeyken taraflara boşanma için rızalarının kendi beyanları olduğuna dair sorular sorulacaktır.
  • Taraflar içerisinde bir taraf dahi mahkemeye katılmazsa, anlaşmalı boşanma davası gerçekleşmez.
  • Anlaşmalı boşanma davaları çekişmeli boşanma davalarına, çekişmeli boşanma davaları ise anlaşmalı boşanma davalarına dönüştürülebilir. Kanun nezdinde bu yönde bir sınırlama yoktur.

Boşanma avukatı İzmir, anlaşmalı boşanma davaları içerisinde bilmeniz gereken her şeyi size aktaracaktır. Bu sayede bilgili bir şekilde hareket edecek ve herhangi bir aksaklığın oluşmasına neden olmayacaksınız.

Nafaka Talep Süreci

Kişiler, anlaşmalı boşanma dava süreçleri içerisinde nafakalara yönelik talep adımlarını da tamamlamalıdır. Bu nafakalar, evlilik sürecinin sona ermesi ile beraber hem kadın hem de erkek tarafının hayatının olumsuz bir gidişata sahip olmadan devam edebilmesini sağlayan desteklerdir. Bu nafaka kapsamında son zamanlarda çok daha yoğun bir tartışmanın görüldüğü söylenebilir. Yoksulluk, tedbir, iştirak ve yardım, nafaka türleri arasında yer alan çeşitlerdir.

Ödeme yapılacak olan tarafın tüm ihtiyaçları ve nafakayı ödeyecek kişinin ödeme gücü göz önünde bulundurularak belirli bir tutar etrafında anlaşılır. Bu sayede hem kadının hem de erkeğin mağdur olmadan bu süreci tamamlaması sağlanır. Eğer yapılan anlaşma sonrasında nafaka ödenmezse, bu kapsamda bir icra yoluna gidilebilir.

Maddi ve Manevi Olarak Tazminat Davası Açılabilir mi?

Anlaşmalı boşanma davası içerisine girdiğiniz zaman, maddi ve manevi olmak üzere farklı tazminat davaları da açabilirsiniz. Bu süreç dahilinde evlilik içerisinde ne kadar zarar aldıysanız ve yaşantınız ne kadar olumsuz seviyede etkilendiyse, sizler de karşı taraftan bu zarara yönelik bir maddi tazminat talep edebilirsiniz. Bu maddi ve manevi tazminat talepleri, yine kişilerin karşı tarafın gücüne dikkat ederek bir tutar belirlemesi gereken taleplerdir. Bu belirlenen ve alınan tazminatlar, taraflar için bir ceza ya da ödül değildir.

Ödül ve ceza olarak görülmeyen tazminatlar, evlilik süreçleri dahilinde yaşanan hak kayıpları ve suiistimallerin önüne geçmek amacı ile var olan bir prosedürdür. Bu ev davalar, daha çok çekişmeli boşanma davaları süreçlerinde görülür. Eğer siz bu süreç içerisinde kendiniz bir tazminat talebinde bulunmazsanız, mahkeme de buna yönelik bir durum belirtmeyecektir.

Çocukların Velayet Hususu

Anlaşmalı boşanma davaları, çocukların velayetleri üzerinde bir anlaşmanın oluştuğu, orta yolun bulunduğu davalardır. Anlaşmalı boşanma davalarının aksine çekişmeli boşanma davaları, bu konuda uzun süreli bir karar aşamasının görüldüğü davalardır. Bu alan içerisinde en çok dikkat edilen hususlardan birisi, çocuğun gelişiminin sağlıklı bir şekilde tamamlayacağı yönünde kararların alınmasıdır. Bunun yanında, çocuklar da kendi velayetleri için söz sahibidirler.

Çocukların kendi fikirlerini beyan etmesi, karar aşaması konusunda %100’lük bir etkiye sahip değildir. Çocuklar bu isteklerini iletir ve sonrasında yine nesnel veriler göz önünde bulundurularak velayet kararı verilir. Alınan kararlar, daha sonra gerçekleşen itirazlar ile beraber değişim görebilecek niteliktedir.

Anlaşmalı Boşanma Davaları İçin Uzman Bir Avukattan Yardım Alın

Anlaşmalı boşanma davaları, bazı durumlar dahilinde karmaşık süreçler haline girebilmektedir. Bu süreçler arasında uzman bir avukattan yardım almak, sizler için en iyi seçenek olacaktır. Özellikle de aile hukuku konusunda uzman olan bu kişiler, anlaşmalı boşanma davalarında sizin tarafınıza avantajlı olan durumları belirtebilecek düzeydedir. Avukatların daha önce ne kadar dava sürecine sahip olduğu da yine önem arz eder. Tüm bunların değerlendirilmesi ve bir avukata sahip olunması ile beraber anlaşmalı boşanma davasına yönelik sonuçlar da sizin lehinize olumlu bir seyir izleyecektir.

İzmir boşanma avukatı ücretleri, günümüz avukat fiyatlarına nazaran çok daha uygun rakamlardan oluşur. Kişilerin boşanma süreçleri kapsamında büyük bir bilgi birikimine sahip olan bu avukatlar, hukuk fakülteleri içerisinde gerekli donanıma sahip olan kişilerdir. Bu sebeple de boşanma süreciniz içerisinde neler ile karşılaşabileceğinizi ve ne gibi adımlar atmanız gerektiğini sizlere iletecektir. Bu sayede tüm dava süreci boyunca kendinizi yalnız hissetmeden güvenilir adımlar ile hareket edebilirsiniz. Bu durum, İzmir boşanma avukatı ile mümkün hale gelen bir durumdur.

Hayata Kast Sebebiyle Boşanma Davası

Hayata kast sebebiyle boşanma davası, bir eşin diğer eşi öldürmeye niyetlenmesidir. Karısını öldürmeye kastetmiş olmalı ve kastetmemişse bu boşanma sebebi olamaz.

Öldürme kastı, eşin bilerek ve isteyerek öldürme kastıyla yaptığı fiildir. Eşlerden birinin dikkatsizliği veya ihmali sonucu diğer eşin hayatını tehlikeye sokması halinde, hayata kasıtlı boşanma davası açılamaz. Çünkü eşin öldürme iradesi yoktur.

Hayata Kast Etme Nedeniyle Boşanma Davası Açmak

Eşin öldürme kastı diğerine yönelik olmalıdır. Bir eşin annesini, erkek kardeşini veya herhangi bir akrabasını kasten öldürme fiili, kasten öldürme nedeniyle boşanma sebebi oluşturmaz. Sizlerde bu gibi durumlarla karşı karşıya kaldıysanız İzmir boşanma avukatı ile görüşme sağlayabilirsiniz. Hayata kastetme nedeniyle açılmış olan boşanma davalarında karar yetkisi doğrudan yetkili hâkime bırakılmış dava türü değildir. Bu başlık altında açılmış olan boşanma davaları mutlak boşanma davası olarak adalet makamında yer almaktadır. Bu dava türü ile karşı karşıya kalan kişilere boşanma avukatı İzmir tavsiye edilmektedir. Boşanma avukatı ile hazırlanan dosyalarda hayata kastetme suçu ispatlandığı takdirde yetkili hâkim evliliğin sürdürülebilir olup olmadığına bakmadan çiftlerin boşanmasına karar verecektir.

Taraflardan bir tanesi hayatına kastetme fiili ile eşini intihara sürükleme, yardım etmesi, intihar aşamasında yardım etmemesi kusurlar da yer alacaktır. Örnek olarak eşlerden bir tanesi yaralanmış ve hayatının kurtarılması için ilk yardım müdahalesinin yapılması ve ambulansın çağrılması gerekiyor olsun. Eşlerden bir tanesi bu gibi durumlarda görevini yerine getirmiyorsa yetkili mahkeme hayata kastetme fiilini boşanma sebebi olarak görecek ve evliliği en kısa sürede sona erdirecektir.

Kötü Muamele Nedeniyle Boşanma Davaları

Eşlerin birbirine karşı kötü bir şekilde davranışta bulunması durumu da boşanma sebebi olarak bilinmektedir. İzmir boşanma avukatı eşler arasında yaşanan her türlü geçimsizliği detaylı bir şekilde incelemekte ve sizin için en uygun olan boşanma türüne sizleri yönlendirecektir. Eşler arasında yaşanan her türlü geçimsizlik kötü muamele olarak adlandırılmamaktadır. Kötü muamele boşanma davalarında çıkacak olan karar genel olarak yetkili mahkeme hakimine bırakılmıştır. Yetkili mahkeme tarafından kötü muamele için yeterli unsurlar olduğu takdirde tek celsede boşanma mümkün olabilir. Bu boşanma davaları türlerinde genel olarak İzmir boşanma avukatı tavsiye edilmektedir. Kötü muamele davranışından ötürü boşanmak isteyen tarafların davranışlarında genel olarak bir “kast” aranmaktadır. Taraflardan bir tanesinin diğerine yoğun ve bariz bir şekilde kötü muameleyi bilerek ve isteyerek sürekli olarak yapması şartı aranmaktadır. Kötü muamele nedeniyle boşanma davalarına aşağıdaki davranışlar örnek gösterilebilir.

  • Şiddetli geçimsizlik, darp,
  • Eşi kasıtlı olarak bırakma,
  • Eşin hürriyetini kısıtlama,
  • Eşle sürekli olarak cinsel ilişki istedi gibi tarafları fiziken ve ruhen yıpratmaya yönelik muameleler.

Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma Davası Açmak

Kanun koyucu, boşanma sebeplerinde namusa aykırı davranış adı altında bazı haller öngörmüştür. Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi ilgili hükümlerden bahsetmektedir. TMK m. 162 konusu kibirli, çok kötü ve onursuz davranışlardır. Bu davranış sadece fiziki olarak değil, söz ve yazı ile işlenmiş olabiliyor.

“Hayatı tehlikeye atma kastı, onur kırıcı davranış: Eşlerden biri, diğerinin kendi canına kıymaya teşebbüs etmesi veya kötü muameleye maruz kalması veya ciddi şekilde aşağılanması nedeniyle boşanma davası açabilir. Boşanma sebepleri Dava açma hakkı, boşanma sebebinin ortaya çıktığı tarihten itibaren altı ay ve her halükârda sebebin ortaya çıkmasından beş yıl sonra sona erer. Kendisine yapılmış olan kötü davranışları affeden tarafın boşanma davası açmaya hakkı bulunmamaktadır.”

Yukarıda yer alan metinlerden de anlayacağınız üzere onur kırıcı davranış için bazı şartların kasıtlı bir şekilde yapılması gerekmektedir. Bu sebepten ötürü TCK’da yer alan haysiyet ve şerefe yönelik işlenen suçlar anlamını taşıyan şartların gerçekleşme şartı aranmaktadır. Unutmamak gerekir ki bu tür davalarda kasıt aranan tek ve geçerli şartlardan bir tanesidir.

Sizlerde eşinizden boşanmak için bir avukat arayışına girdiyseniz boşanma avukatı İzmir Bornova şubelerine başvurabilirsiniz. Günümüzde eşler arasında var olan iletişimde bir tarafın eşini küçük düşürücü bir davranışta bulunması boşanma davası açmak için oldukça geçerli bir sebeptir.

Ne Kadar Süre İçerisinde Dava Açabilirim?

Yukarıda sayılan davranışlardan bir ve birkaçına maruz kaldığını düşünüyorsanız boşanma davası açmak için belirli süre zarfları içerisinde yetkili mahkemeye başvurmanız gerekmektedir. Kanuni hükümlerde belirli süreler öngörülmüştür. Eş, olayı öğrendiği tarihten itibaren altı ay veya her halükârda beş yıl içinde boşanma talebinde bulunmaz ise bu hakkından vazgeçmiş sayılır. İlgili süre içinde hak mahrumiyeti nedeniyle zamanaşımı savunmaya yol açmaz, resen mahkeme tarafından denetlenir.

Onursuz davranışları belirleme kararı mahkemelere aittir. Bu durumda, bu, hâkim tarafından takdir edildiği anlamına gelir. Davranışın tekrarı, aşağılayıcı davranışın oluşması için bir koşul değildir. Hakimler takdir yetkisine sahip olduklarından, durum ve şartlara göre karar vermek zorundadırlar. Bu tür davranışlar, cinsel eylemi taciz edici olarak nitelendirmek için yeterli olabilecek koşullarda gerçekleştirilmiştir. Aksine, böyle bir eylem zaten işlenmiştir ve eylemin onursuzluk sayılması için sık sık tekrarlanması gerekebilir. Davranışın hangi koşullar altında onursuz olduğuna bir yargıç karar verecektir. Bu bilgilerden hareketle, söz konusu yerin çevresi, yaşayış biçimi, örf ve adetleri de bunun gerçek bir şerefsizlik mi yoksa şerefsizlik sıfatı taşımayan bir fiil mi olduğunu belirlemede hâkime yardımcı olabilecek unsurlar olabilir. Bu bilgilere dayanarak şunlar söylenebilir. Fiilin üçüncü bir kişi huzurunda işlenmiş olması şart değildir. Sadece eşler arasında meydana gelen davranış, şüphesiz hâkimin takdirinde onur kırıcı bir davranıştır.

Kusur kavramına gelince, kusur, sahtekârlığın gerçekleşmesi için gerekli bir koşuldur. Kendi kusuru olmaksızın eşe karşı onur kırıcı davranışlarda bulunulması mümkün değildir. Bu durumda kişinin eşine karşı kasten onur kırıcı davranışlarda bulunmuş olması gerekir.

Avukat Tutmak Zorunlu mudur?

Boşanma davası, hayata karşı kast, kötü veya onursuz davranışlar nedeniyle avukat tarafından takip edilmesi zorunlu olmayan davadır. Ancak, unsurlarının eldeki davaya uygun olup olmadığını belirleyerek davayı açmak önemlidir. Aksi takdirde, yargılama süresinin çok uzun olması nedeniyle dava kaçınılmaz olarak reddedilecektir. Kanunda hangi davranışların bölüm kapsamında değerlendirileceği belirtilmediği için öncelikle olayın incelenmesi ve bölüm kapsamına girip girmediğinin tespit edilmesi gerekir. Olay madde kapsamına girmiyorsa genel sebepler yerine özel sebeplere dayalı boşanma davası açmak zaman kaybıdır. Yargılama sürecinde hangi hususların ispat edilmesi gerektiği ve hangi delillerin hukuki değerlendirme yoluyla ispat edilebileceği de üzerinde durulması gereken hususlar olacaktır.

Sizlerde içerik boyunca değinmiş olduğumuz sorunlardan ötürü eşinizden boşanmak için dava açmaya hazırlanıyorsanız boşanma avukatı İzmir Konak şubesi ile iletişime geçebilirsiniz.

Şubelerimiz ile iletişime geçen kişileri öncelikle ofisimize davet edeceğiz ve içerisinde bulunduğu durumlar ile alakalı geniş, detaylı bir araştırma içerisinde gireceğiz. Alanında uzman İzmir boşanma avukatı vereceği karara göre en kısa sürede gerekli mercilere başvuru yaparak boşanmanız için gerekli olan tüm girişimler yapılacaktır. Alanında uzman avukatlarımız sizlere mahkeme boyunca danışmanlık vereceği gibi mahkeme sonrasında haklarınız için de gerekli çalışmaları yürütecektir.

Velayeti Annede Olan Çocuğu Baba Ne Kadar Görebilir?

Velayeti Annede Olan Çocuğu Baba Ne Kadar Görebilir?

Velayeti annede olan çocuğu baba ne kadar görebilir? Aile bireyleri çocukları hangi sürelerde ne kadar kullanır gibi tüm soruların cevaplarına kolay bir şekilde ulaşabilirsiniz. İzmir boşanma avukatı sizlere çocuk velayeti, boşanma davaları gibi tüm aşamalarda sizlere yardımcı olacaktır.

Boşanmanın önemli sonuçlarından biri de çocukların ortak velayetinin anne veya babaya bırakılmasıdır. Çocuk, velayetini bırakmayan eşini (yani anne veya babasını) ne sıklıkla görecek? Bu kişisel ilişkinin süresi nasıl belirlenecek? Anlaşmalı boşanmada eşler hangi sıklıkta görüşeceklerine karar verebilirler mi?

Evlilik devam ettiği sürece çocukların velayetini anne ve baba paylaşır. Anne veya babadan velayet alınmasının hukuki bir sebebi olmalıdır. Evlilik yoluyla kurulan birlikte yaşam sona ermiş veya ayrılmışsa hâkim çocukların velayetini ana veya babaya verebilir. Çocuğun anne ve babası evli değilse velayet annededir.

Bir anne veya babanın çocuğun velayetini kaybetmesine neden olabilecek olaylardan biri de ebeveyn boşanmasıdır. Bu durumda ortak velayet mümkün olmakla birlikte hem boşanma davasında geçici velayet hem de boşanma kararında velayet eşlerden birine bırakılacaktır. İzmir boşanma avukatı tavsiye edildiği durumlarda davanız devam ederken veya davaya ilişkin kararın kesinleştiğinden sonra çocukların velayeti kendisine bırakılmayan kişiler ilgili mahkeme tarafından verilen kararlar doğrultusunda görüşme sağlayabilecektir.

Boşanma Davasında Çocukla Kişisel İlişki Nasıl Kurulur?

Çocuğunuzun sağlıklı gelişimi için atabileceğiniz en önemli adım, velayeti kime bırakacağınızdır. Bu konunun detayları başka bir yazıda verileceği için burada bu konuya detaylı olarak değinilmeyecektir. Boşanma davasının devamı sırasında verilen geçici velayet kararı veya dava sonucunda verilen vesayet kararı ile velayet altında olmayan eş ile çocuklar arasındaki kişisel ilişkinin durumu da belirlenir. Aynı durum çocuğun annesi ile evli olmayan eşler için de geçerlidir.

Boşanma davasında çocuğun velayeti, çocuğun sağlıklı gelişimini engelleyen durumlar olmadıkça (annenin velayeti talep etmesi durumunda) annede kalır. Elbette durumu değerlendirebilecek olan çocuğa velayetini kime bırakmak istediğini de sormak gerekir. Çocuğun velayetini alamayan baba çocuğu ne sıklıkla bu durumda görmektedir? Makalenin bu bölümünden sonra çocuk ve baba ile yapılan görüşmeler rutin olarak değerlendirilmektedir. Özellikle çocuğun psikolojik gelişimini etkileyen vesayet kadar önemli olan babanın çocuk bakımı düzenlemeleri olabildiğince geniş değerlendirilmelidir. Aksi takdirde çocuk ile baba arasındaki mesafe artabilir ve birbirini görmemek alışkanlık haline gelebilir. Ayrıntıya girmek psikoloji disiplinine ait olduğu için yanlış olsa da çocukların en yakın anne babalarını örnek alarak büyüdükleri doğrudur. Anne babasını göremeyen, onlara yakın olamayan, onların ilgi ve şefkatinden mahrum kalan, örnek alınamayan bir çocuğun sağlıklı gelişim şansı, annesi olmayanlara göre daha düşük olabilir. Anne babasını sık sık görür. Bu riski ortadan kaldırmak için velayete bırakılmayan eşin çocuğu görmesi ve onunla kişisel bir ilişki geliştirmesi için geçen süre mümkün olduğu kadar uzatılmalıdır.

Sizlerde boşanma davalarınızda velayet sorularınız için boşanma avukatı İzmir Bornova şubelerine başvurabilirsiniz.

Velayeti Karşı Taraftaki Olan Çocukla Görüşme Süresi

Uygulamada, babanın velayet verilmeyen çocukla kişisel ilişkisinin uzunluğunun, çocuğun yaşının, babanın yaşadığı evin olasılığının ve boşanma sebebinin değerlendirmenin yapılmasıyla ilgili olup olmadığının belirlenmesidir. Çocuğun da taraf olduğu vb. Çoğu durumda Aile Mahkemesi, çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişkiye ayda 2 gün (2 gün hafta sonlarına karşılık gelir), bir hafta yarıyıl okul tatili, 1 gün dini bayramlar ve 15 veya 30 gün olarak karar verir. Çocuğun yaşı izin veriyorsa. Bu süreler hâkim görüşü ile belirlenen sürelerdir. Boşanma davaları ile alakalı problemlerinizi boşanma avukatı İzmir Konak Şubeleri kolay bir şekilde çözüme ulaştırabilirsiniz.

Anlaşmalı Boşanma Davalarında Çocukla İlişki Kurulmasına Yönelik Kararlar Nelerdir?

İzmir boşanma avukatı ile birlikte açmış olduğunuz anlaşmalı boşanma davaların, boşanma ve boşanan tarafların anlaşması ile bir mutabakata varabildikleri dava türüdür. Çocukların velayetlerinin hangi tarafa bırakılacağı hususunda olduğu gibi velayeti almayan tarafın çocuklarıyla hangi sıklıkta görüşeceği de verilecek en önemli kararlardan bir tanesidir. Çekişmeli boşanma davalarında kararı tamamen hâkim verirken, çekişmeli boşanma davalarında eşlerin kendi kararlarını vermelerine olanak sağlanmaktadır. Çocuğun sağlığı ve gelişimi bozuluyorsa veya bu sözleşme hükümlerine göre velayet ciddi şekilde tehlikeye giriyorsa, hâkimin sözleşmeye müdahale edebileceğine şüphe yoktur. Eşlerin ikisi de hâkim değişikliğini kabul etmezse anlaşmalı boşanma olmaz.

Anlaşmalı boşanmada, çocuk ile ana veya baba arasındaki kişisel ilişkinin süresi, ana veya babanın velayeti kendisine bırakılmadan uzatılabilir. Bu hususta taraflar arasında mutabakat şarttır. Örneğin, babalar ve velayetsiz çocuklar her hafta sonu 1 gün, hafta içi 1 gün, yaz tatilinde 1 ay, tatilde 2 gün, altı ayda bir hafta, Babalar Günü, hafta sonları vb. çocuklarıyla görüşebilirler. Anlaşmalı boşanma, çocuğun kişisel ilişki kuracağı eşin çocuğu daha sık görmesini sağlamanın daha iyi bir yoludur. Ancak çekişmeli boşanmada taraflar bu konuda anlaştıklarını belirterek taleplerinin detaylarını mahkemeye verebilirler. Mahkeme talebi değerlendirecek. Bu anlaşma, çocukla ileride karşılaşılabilecek herhangi bir davadan feragat edildiği anlamına gelmez. Yeni vaka tespitleri için son tarihler ve düzenlemeler, koşullar değiştikçe herhangi bir zamanda değiştirilebilir.

Boşanma Davalarında Velayet Durumlarının Değişmesi

Zamanla, bir çocuk ile velayete bırakılmayan bir eş arasındaki kişisel ilişkiyi belirleyen şartlar, gerçek durumla olan ilgilerini kaybedebilir. Bu gibi durumlarda, her iki taraf da kişisel ilişkinin şartlarını değiştirmek için her zaman aile mahkemesinde yeni bir dava açabilir. Bu sayede çocuklarını küçük oldukları için zar zor göremeyen babalar, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle çocuklarını davalarda daha fazla görme hakkına sahip olacak. Sizlerde velayet davalarınız için boşanma avukatı İzmir şubesi ile doğrudan bir iletişime geçebilirsiniz.

Trafik Kazası Sonucu Ölüme Sebebiyet Verme Suçu Nedir?

Trafik kazası sonucu ölüme sebebiyet verme suçunun pek çok farklı durumu ve cezası bulunmaktadır. Bu sebepten ötürü yaşanan ölümlü bir trafik kazasından sonra alanında uzman İzmir asliye ceza avukatları ile iletişime geçebilirsiniz. Geçeceğiniz bu iletişimin ardından uzman avukatlar içerisinde bulunmuş olduğunuz durum ile alakalı derin bir analiz süreci başlatacak ve ayrıntılı bir rapor elde ettikten sonra sizlerle paylaşacaktır.

Taksirle adam öldürme, bir kişinin hayatının “öngörülemeyen” öngörülebilir sonuçlar nedeniyle özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı olarak haksız bir eylemle sona ermesidir. Bilinçli adam öldürme ise, failin yanlış bir davranış sonucunda bir kişinin ölebileceğini “öngörmesine” rağmen, şansa veya bireysel beceriye dayanan bir eylemdir.

Basit adam öldürme suçu veya bilinçli kasten adam öldürme suçunda, her iki durumda da fail “öldürme” sonucunu istemiyorsa taksir sorumluluğu doğar. Fail, suçu “cinayet” nedeniyle bilerek işliyorsa, bu adam öldürme suçu değil, kasten adam öldürme suçudur. Taksirli fiil ölüme neden olmayıp mağdurun yaralanmasına neden oluyorsa taksirle yaralama suçunu oluşturur.

Taksirli ölüme sebep olan faile karşı mağdur yakınlarının maddi manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır.

Trafik Kazalarında Suç Kavramı ve Suçun Taksirin Unsurları

Aşağıda sizlere değineceğimiz maddeler genel olarak değerlendirildiği için tüm dava konuları için birebir olarak uyuşmazlık gösterebilir. Sizlerde kendi davanız hakkında net bir bilgiye ulaşmak için İzmir ağır ceza avukatları ile görüşme sağlayabilirsiniz. Taksirli suç, suç işleyen kişinin öngörülü bir şekilde davranmaması, özen göstermemesi durumlardan kaynaklanmaktadır. Ceza avukatı İzmir şubesinden alınan net bilgilere göre taksirli suçun unsurları aşağıda listelenmiştir.

  • Yaşanan olayda fiilin taksirle işlenebilmiş olma ihtimali: Bir olay içerisinde var olan fiilin cezalandırılması için açık bir şekilde ilgili kanunda o davranışın taksirli suç olarak belirtilmesi gerekmektedir. Taksirli suçlar ülkemizde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda açık bir şekilde belirtilmiştir. Kasti olarak işlenebilecek olan suçlar da kanunda açık bir şekilde belirtilmediği haller taksirli suç kategorisinde yer almamaktadır.
  • Hareketin İradiliği: Suçu işleyen fiil yapmış olduğu hareketi kendi hür iradesiyle gerçekleştirmelidir. Taksirli şekilde işlenen tüm suçlarda kasten işlenen suçlar gibi fiili bir şekilde işleyen kişinin özgürlüğü bulunmalıdır. Fail irade özgürlüğünü kaybetse bile yaşanan olaylardan yine kendisi sorumlu olacaktır. Örnek olarak alkollü bir şekilde araç sürerek bir kişinin ölümüne neden olan kişi genel olarak taksirli suç ilkesine göre yargılanmaktadır. Bu konuda en net bilgileri ceza avukatı İzmir şubesinden alabilirsiniz.
  • Kasıtsız Sonuçlar: Failin, suçun oluşmasına neden olan davranışı isteyerek yapmış olsa dahi, davranışın sonuçlarının oluşmasını istememiş olması gerekir. Kasıtsız sonuç, ihmal suçunu kasıtlı suçtan ayıran en önemli özelliktir. Fail de sonucun olmasını istiyorsa artık taksirle suç değil, kasten suç oluyor. Örneğin, alkollü bir sürücü bilerek suç işler ve kasten adam öldürmek için araç kullanırsa, fail taksir suçu hükümlerine göre yargılanmayacak, kast suçu hükümlerine göre yargılanacaktır.
  • Davranış ile sonuç arasında nedensel bir ilişki olmalıdır: Oyuncunun davranışı ile sonuç arasında nedensel bir ilişki olmalıdır.
  • Sonuç öngörülebilir olmalıdır: Suç ihmalinden söz edebilmek için sonucun öngörülebilir olması gerekir. Aktörün ihmalkâr davranışı, sonucun olacağını umması değil, öngörülebilir sonucu öngörmemesi olmalıdır.

Trafik Kazalarına Göre Bilinçli Taksirle Adam Öldürme Haline Verilebilecek Örnekler;

  • Yasal sınırları aşarak alkol tüketen bir kişinin o halde araç sürerek trafik kazasına sebep olması ve bu neticede bir kişinin ölümüne neden olduğunda işlenen fiil bilinçli taksirli olarak işlendiğinde olayın failine bilinçli taksir hükümlerine göre bir ceza verilmektedir. Bu olay içerisinde yer alan fail yüksek oranda alkol tüketerek araç sürdüğü için bir kişinin hayatına neden olabileceğini bildiği halde araç başına geçmiş sayılmaktadır.
  • Trafikte bulunan ışıklı cihazlara uymayarak kaza yapan bir kişi oluşan kaza neticesinde bir kişinin ölümüne bilinçli bir şekilde neden olduğu için bilinçli taksir hükümlerine göre yargılanmaktadır. Bu olay içerisinde yer alan fail trafik işaretlerine uymadığı için bir kişinin ölümüne neden olabileceğini öngördüğü halde suçu işlemeye devam ettiği kabul edilmektedir.

  Trafik Kazası ve Taksirle Adam Öldürme Suçu Nedir?

Sizlerde trafik kazası ve taksirle adam öldürme suçu ile karşı karşıya kaldıysanız alanında uzman İzmir ceza avukatı ile görüşme sağlayabilirsiniz. Ceza avukatı İzmir aynı zamanda İzmir ağır ceza avukatlığı ve İzmir asliye ceza avukatlığını da üstlenmektedir. Trafik kazaları kasıtlı bir şekilde işlenen suçlar kategorisinde değil taksirli işlenen suç olarak değerlendirilmektedir. Trafik kazaları sürücünün özen ve dikkat yükümlülüklerine aykırı bir şekilde davranması sonucunda oluşmaktadır. Bu sebepten ötürü trafik kazaları genel ve bilinçli taksirle meydana gelmektedir. Trafik kazası sonucunda ölüme sebep olan kişi farklı taksir suçları ile cezalandırılmaktadır.

Trafik kazasında taksirle ölüme sebebiyet verme suçunun soruşturulması için dava açılabilmesi için öncelikle failin kusurunun tespit edilmesi gerekir. Uygulamada, aktörün kusurunu tanımlamak için birincil ve ikincil kusurlar arasında bir ayrım yapılır. Trafik kazası olması halinde, failin kusur derecesi bilirkişi değerlendirmesi ile belirlenir. Kural ihlalleri uzmanlar tarafından tek tek değerlendirilir ve kusur oranı belirlenir. Bilirkişi raporu denetim durumuna göre objektif ve olaylı olarak hazırlanmalıdır. Tarafların bilirkişi raporuna itiraz hakkı olduğu için bilirkişi raporu davanın temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay’da incelenecektir. Uzman değerlendirmesi sonucunda, önemli kuralları ihlal eden ve trafik kazalarının meydana gelmesinde esas kusurlu olanlar “asli kusur”, tali kuralları çiğneyen ve trafik kazasına sebebiyet verenler ise “tali kusur” ve “ikincil hatalar”. Adam öldürme veya kasten adam öldürme suçunun failinin cezası bu kusurların durumuna göre belirlenir.

Banka veya Kredi Kartının Kötüye Kullanılması Suçu Nedir?

Banka veya Kredi Kartının Kötüye Kullanılması Suçu Nedir?

Banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçu nedir? Suç kapsamında incelenen işlemler nelerdir? Başkasına ait bir kredi veya banka kartının hukuka aykırı olarak kullanışının cezası ile alakalı merak ettiğiniz tüm bilgileri web sitemizden kolay bir şekilde öğrenebilirsiniz. Günümüzde yaygın bir şekilde kullanılan kredi kartlarının yetkisiz kişiler tarafından kullanılmasına kredi kartı dolandırıcılığı adı verilmektedir.

Banka veya kredi kartlarını kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nda “Bilişim Suçları” başlığı altında düzenlenmiştir. Siber suç, bilgisayar, tablet bilgisayar ve cep telefonu gibi modern iletişim araçları veya POS makinesi gibi alışveriş araçları kullanılarak elektronik ortamda gerçekleştirilen suç faaliyetlerini ifade eder.

Banka veya kredi kartını kötüye kullanma suçu üç şekilde işlenebilir:

  • Gerçek bir banka veya başka bir kişiye ait kredi kartının kötüye kullanılması,
  • Sahte banka veya kredi kartları yapmak, satmak, devretmek, satın almak veya kabul etmek,
  • Kendinize veya başkalarına fayda sağlamak için sahte bankalar veya kredi kartları kullanmak.

Sizlerde yukarıda yer alan suçlardan bir tanesi ile karşı karşıya kaldıysanız bilişim suçları avukatı İzmir şubesi ile iletişime geçebilirsiniz. İzmir bilişim avukatı alanında uzman kadrosu ile birlikte sizlere en detaylı hizmeti sunacaktır.

Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması Suçunun Unsurları

Başkasına ait olan bir kredi veya banka kartının kullanılarak yarar sağlama suçu bakasına ait olan bir kartın izinsiz bir şekilde kart sahibi olmadan fail tarafından kullanılmak suretiyle başkasına veya kendisine sağlanması ile işlenmektedir. Kredi veya banka kartlarının suçlunun hangi koşulda geçtiğinin önemi yoktur. Kredi kartının kart sahibinden izinli elde edilmesi halinde bu suç işlenebilmektedir. Kredi kartının kötüye kullanılması suçu aşağıda yer almaktadır.

  • Kredi veya banka kartının hırsızlık suçu işlenerek kullanılması,
  • Kredi veya banka kartının topluma açık bir alanda kredi kart bilgilerinin ele geçirilmesi,
  • Banka ATM cihazlarına düzenek kurarak kartın elde edilmesi suretiyle verilerin ele geçirilmesi,
  • Kredi veya bank akarının sahibinin rıza alınarak rızasına aykırı bir şekilde iade edilerek kullanılması,

Türk Ceza Kanunda düzenlenmiş olan maddede geçen “her ne koşulda olursa olsun”, hukuken suç teşkil etmeyen bir fiil ile banka veya kredi kartına el konulmasını ifade etmektedir. Kuralla milletvekilleri, bankaların veya kredi kartlarının yasal yollarla suçluların eline geçmesi durumunda ortaya çıkabilecek tereddütlerin ortadan kaldırılmasını ve bu tür hacizler yasal olarak yapılsa bile bankaların ve kredi kartlarının kötüye kullanılmasına yaptırım uygulanmasını umuyor. Ancak, bir banka veya kredi kartına el konulmasının veya bunlara el konulmasının, suçun maddi unsurları bakımından hukuka uygun veya suç teşkil edip etmediğinin bir önemi yoktur. Kart, sahibinin rızası dışında ve/veya suç teşkil eden yollarla ele geçirilmiş veya sahibinin rızasıyla el konulmuş olabilir. Her iki durumda da varsa banka veya kredi kartını kötüye kullanma suçu oluşur. Önemli olan kart hamilinin haksız menfaat elde etmiş olmasıdır.

Sahte Kredi veya Banka Kartı Üretmek Veya Satın Alarak İşlenen Cezalar: Ceza hukukunda bu tür seçici davranışlar “öznel davranış” olarak tanımlanır. Failin her türlü tercihi, bankaları ve kredi kartlarını kötüye kullanma suçunu oluşturmaktadır. Bu isteğe bağlı fiil ile suç işlenebilmesi için, hileli olarak üretilen, satılan, devredilen, satın alınan veya teslim alınan kartın başka bir kişinin banka hesabıyla ilişkilendirilmiş olması gerekir. Yani sahte kart ile gerçek hesap arasında bir bağlantı kurulmalıdır. Çünkü kartın kullanımı ve faydaları, yalnızca kartın hesapla ilişkilendirilmesine bağlıdır. Kartla ilişkili gerçek bir hesap olmadan suç oluşamaz. Sahte kart almak için sahte belge ile bankaya başvurmak da bu fıkra kapsamında cezalandırılır.

Sahte Kredi veya Banka Kartı Kullanarak Yarar Sağlama İle Alakalı İşlenen Suçlar: Faillerin bu tür seçici davranışlar nedeniyle cezalandırılabilmesi için sahte banka veya kredi kartı kullanması yeterli değildir. Fail, kartı kullanarak kendisine veya başkalarına fayda sağlamalıdır. Failin sahte banka veya kredi kartı kullanarak herhangi bir menfaat elde etmemiş olması hâlinde fiil halen suça teşebbüs aşamasındadır ve fail suça teşebbüs olarak cezalandırılacaktır. Zarar verme ve suçun tam bir suç sayılmasını amaçlayan bu tür suçlara ceza hukukunda “zarar verme suçu” adı verilmektedir.

Sizlerde yukarıda sıralanmış olan suçlar ile karşı karşıya kaldıysanız bilişim avukatı İzmir ile iletişime geçebilirsiniz.

Kredi veya Banka Kartının Kötüye Kullanılması Suçunun Cezası Nedir?

• Başkasına ait banka veya kredi kartını izinsiz kullanarak menfaat sağlama suçu 3 yıldan 6 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

• Sahte banka veya kredi kartını başkasının banka hesabıyla ilişkilendirerek üretmek, satmak, devretmek, satın almak veya kabul etmek suçunun cezası 3 yıldan 7 yıla kadar hapis ve 10.000 güne kadar adli para cezasıdır.

• Kendi veya başkası yararına sahte banka veya kredi kartı kullanmanın cezası 4 yıldan 8 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezasıdır.

Başka Birine Ait Olan Kartın Kötüye Kullanılması Suçunda Şahsi Cezasızlık Hali

Hukuka göre bazı yakın akrabalara ait gerçek kartların izinsiz kullanılması durumunda failler cezalandırılmayacaktır. Başkalarının banka kartlarını ve kredi kartlarını çıkar sağlamak amacıyla çalma suçu;

  • Henüz ayrılma kararı almamış eşlerden biri,
  • ebeveyn veya altsoyu veya bu düzeydeki kayın hısımlarından biri veya evlatlık veya evlatlık,
  • Aynı konutta yaşayan kardeşlerden biri,

Size zarar verilmesi durumunda yakınlarınız cezalandırılmayacaktır.

Sizlerde yukarıda sayılan suçlardan herhangi biri ile karşı karşıya kaldıysanız İzmir bilişim avukatı ile iletişime geçebilirsiniz. İletişime geçtiğiniz ilk andan itibaren alanında uzman avukatlarımız dosyanızı en ince ayrıntılarına kadar inceleyecektir.

Uyuşturucu Kullanma, Bulundurma Suçu ve Cezası

Uyuşturucu Kullanma, Bulundurma Suçu ve Cezası

Uyuşturucu kullanma, bulundurma suçu ve cezası hakkında tüm detaylı bilgilere bu içerikten kolay bir şekilde ulaşabilirsiniz. Günümüzde keyif verici madde olarak bilinen eroin, kokain, esrar vb. maddeler kişisel kullanım amacıyla satın alınmış olan, herhangi bir nedenle uyuşturucu madde kabul eden, kullanma amacıyla bulunduran suçu işlemiş olur. Uyuşturucu madde suçları iki farklı şekilde işlenmektedir.

  • Uyuşturucu madde kullanmak,
  • Kullanma amacıyla uyuşturucu madde satın almak veya bulundurmak

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımı; narkotik veya uyarıcı bir maddenin ağız veya burun yoluyla, damar içine veya deri altına enjekte edilerek veya enjeksiyon veya başka bir şekilde vücuda alınması olarak tanımlanmaktadır.

Kullanım için bir narkotik veya uyarıcıya sahip olmak, bir kişinin kendisinin veya bir başkasının uyuşturucu veya uyarıcısını fiilen ve/veya yasal kullanım için kendi emrine vermesi anlamına gelir. Bulundurma, bir narkotik veya uyarıcı madde üzerinde gerçek bir hakimiyet ilişkisinin devam etmesi anlamına gelir. Burada sürekli bir suç faaliyeti olduğu için kısa veya uzun süreli uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmanın suçun oluşmasıyla ilgisi yoktur.

Kişisel ihtiyaçları aşan miktarda uyuşturucu madde bulundurmak, uyuşturucu kaçakçılığı suçundan cezalandırılır. İzmir ceza avukatı tavsiye konusunda Kalemci hukuk sizlere yardımcı olacaktır. Bu içeriği dikkatli bir şekilde okuyarak Uyuşturucu davaları ne kadar sürer?, Uyuşturucu kullanmanın cezaları ne kadar ? gibi sorulara yanıt bulabilirsiniz.

Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Bulundurma Suçunun Şartları

Uyuşturucu madde kullanmak için kullanma suçu ile uyuşturucu madde ticareti suçu birbirlerine karıştırılmaktadır. İşlenmiş olan fiilin kullanılması amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak mı yoksa uyuşturucu madde ticareti yapmak mı olduğunun tespiti için sanıkların bulundurma amacının değerlendirilmesi gerekmektedir. Sanığın uyuşturucu bulundurma suçu için aşağıda var olan kriterler göz önünde alınmaktadır.

  1. Uyuşturucu miktarı: Uyuşturucu bulundurma ve uyuşturucu kaçakçılığı açısından en önemli kriter yakalanan uyuşturucu madde miktarıdır. Sanığın kişisel ihtiyaçlarından fazla uyuşturucu bulundurması, uyuşturucuları kişisel kullanım amacı dışında (örneğin, satış, taşıma vb.) bulundurduğunu gösterir. Kişisel kullanım için kabul edilebilir miktarlar, kişinin fiziksel ve zihinsel anatomisine ve uyuşturucu veya uyarıcı maddenin doğasına, türüne ve kalitesine göre değişir. Buna göre sanığın elinde uyuşturucu amaçlı olmayan yıllık kullanım miktarından fazla uyuşturucu madde bulunduğu tespit edilmiştir.
  2. Failin Davranışları: Sanığın elinde bulundurulan uyuşturucu maddeyi başkasına satmak veya devretmek, tedarik etmek gibi davranışlar içerisinde girip girmediği araştırılmaktadır. Failin davranışları uyuşturucu madde kullanımına yönelik olmalıdır. Örnek olarak failden uyuşturucu madde satın aldığını söyleyen tanıklar veya başka sanıkların beyanı bulunuyorsa, fiil uyuşturucu madde ticareti suçu olarak vasıflandırılmaktadır. Fail kişinin uyuşturucu satmak üzere müşteri arayışına girmek, pazarlık yapılması veya maddeden örnek gösterilmesi gibi davranışlar uyuşturucu madde ticareti suçu işlendiğine dair hususlardır.
  3. Uyuşturucu maddenin saklandığı yerler: Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin sanıklar tarafından saklandığı yer dikkate alınarak uyuşturucu maddeyi kullanmak için mi yoksa satmak için mi saklandığı tespit edilmelidir. Kişisel ihtiyaçlar için bulundurulan uyuşturucu maddeler, maddeye kolay bir şekilde ulaşılmayacak bir yerde saklanmış olması uyuşturucu madde ticaretin yapıldığının göstergesidir.
  4. Uyuşturucu bulundurmak: Uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma şekli de suçun mahiyetine karar vermede önemli kriterlerden biridir. Çok miktarda uyuşturucu ve özenle hazırlanmış küçük paketlerin bulunması, hassas tartım nedeniyle her bir pakete aynı miktarda ilaç konulması, hassas terazilere ve ambalajlamada kullanılan ambalaj malzemelerine uyuşturucunun konulduğu yerde veya yakınında ele geçirilmesi, ele geçirilen ilacın olup olmadığı Amacına uygun kullanılmıştı Bunun dışında bir amaç önemli bir işaret olurdu.

Ayrıca davalının geçimi ve gelir kaynağı gibi olgular da sanığın sosyoekonomik durumu ve diğer delillerle birlikte değerlendirilir. İzmir ağır ceza avukatları tüm bu süreçlerde sizlere yardımcı olacaktır.

Uyuşturucu Madde Kullanma veya Bulundurma Suçunun Cezası

Kullanma amacıyla uyarıcı ve uyuşturucu madde satın alan, ticareti kabul eden veya bulunduran kişiler uyuşturucu madde kullanma suçundan 2 yıl ile 5 yıl arasında yer alan hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçlarında yurt, okul, kışla, hastane, ibadethane gibi eğitim, tedavi, sosyal ve askeri amaçlarla toplu bir şekilde kullanılan tesis ve binalar ile bunların yakın çevrelerinde yer alan duvar, tel örgü vb. alanlara 200 metre sınırla yakın mesafede yakın çevrede umuma açık veya umumi yerlerde işletme halinde verilen ceza yarı oranında arttırılmaktadır.  Yani bu davada suçun cezası 3 yıldan 7,5 yıla kadar hapis.

Uyuşturucu kullanma ve bulundurma suçlarından kovuşturmaların ertelenmesi

Uyuşturucu suçlarının soruşturulması nedeniyle savcı, toplanan delillerle davanın açılması için yeterli şüphe bulunduğunu tespit ettikten sonra zanlının kamuya açıklanmasının 5 yıl ertelenmesine karar verdi. Yükümlülüklerini veya yasağı ihlal etmenin sonuçlarını yerine getirmez.

Erteleme süresi içinde şüpheli hakkında en az bir yıllık denetimli serbestlik süresi uygulanır. Bu süre, savcının kararı ile üç ay içinde bir yıla kadar uzatılabilir. Denetimli serbestlik personeli, gerekli görülmesi halinde denetimli serbestlik süresi boyunca tıbbi tedavi görebilir. İlgili kişinin erteleme süresi tarafında aşağıda yer alan fiillerin işlenmesi halinde erteleme kararı sona erdirilerek ilgili dava kamu davasına dönüşmektedir. Bu fiiller kısaca:

  • Kendisine uygulanan tedavi ve yüklenmiş olan yükümlülüklere veya gerekliliklere uygun davranmamaya devam etmesi,
  • Tekrar kullanmak amacıyla uyarıcı veya uyuşturucu madde satın almak veya bulundurmak,
  • Uyarıcı veya uyuşturucu madde kullanmak

Ertelenme süresi boyunca ilgili kişiler uyuşturucu madde kullanmak amacıyla maddeyi satın alan, almayı kabul eden veya bulunduran veya uyarıcı madde kullandığında, dördüncü fıkra uyarında ihlal sayılmakta ve ayrı bir soruşturma açılmamaktadır. Sizlerde bu tür cezalar ile karşı karşıya kaldıysanız İzmir asliye ceza avukatları ile iletişime geçebilirsiniz.

Tehdit Suçu Nedir?

Tehdit Suçu Nedir?

Tehdit suçu nedir? Tehdit ve hakaret suçu ile alakalı merak ettiğiniz tüm bilgilere sitemiz üzerinden kolay bir şekilde ulaşabilirsiniz.

Tehdit suçu, yapılacak olan kötülüğün habercisidir ve kötülüğün meydana gelmesi, sanki gelecekte birinin aleyhine olacakmış gibi, failin iradesine bağlıdır. Tehdit suçları, bir kişiye haksız yere zarar verileceğinin veya zarara uğratılacağının söylenmesiyle oluşur. Tehdit suçunun oluşmasına yol açan bu bildirim sözlü ve davranışla yapılabilir.

Tehdit suçlarının koruduğu hukuki değerler, kişisel iç huzuru, karar ve eylem özgürlüğüdür. Failin fiili uygularken tehdit kapsamı dışında söz ve eylemleri varsa “gasp” suçu doğabilir.

Tehdit, “gözdağı vermek” anlamına gelir, birine zarar verileceğini veya zarar verileceğini bildirmektir. Bu tür bir bildirim, sözlü veya başka yollarla, bu durumda davranış yoluyla olabilir. Dolayısıyla tehdit suçu söz,resim, sayı veya işaretlerle işlenebilen bir suç olup, mağdurun işlenmek üzere olan haksızlığın bildirilmesi önemlidir.

Tehdit Suçu Kimler Aleyhine İşlenebilir?

Tehdit suçları sadece ve sadece gerçek kişiler aleyhine işlenebilmektedir. Tüzel kişi olarak bilinen dernek, vakıf, şirketler aleyhine tehdit suçlarının işlenmesi kanunlar çerçevesinde mümkün değildir. Tehdit suçları kişilerin manevi dünyası ile ilgilidir. Örnek olarak bir kişinin işletmesini tamamen kapattırılacağına dair bir tehdit suçu işlenir yapılan tehdit doğrudan işletme yöneticilerini ilgilendirdiği için tüzel kişiliğe değil şahıslara karşı işlenmiş olarak kabul edilmektedir. Sizlerde tehdit suçu ile karşı karşıya kaldıysanız İzmir ağır ceza avukatları ile birlikte çalışabilirsiniz.

Tehdit Suçunun Hukuki Niteliği Nedir?

Tehdit suçları hukuki olarak başlangıçta da belirttiğimiz gibi bir tehlike suçudur. Bu suçlar mağduru korkutma amaçlı olarak işlenmiş bir suç olduğu için tehditvari konuşmaları ve davranışları içermektedir. Somut olarak zarar verip vermediğinin dava açısından bir önemli bulunmamaktadır. Tehdit suçlarının fiile dönüş dönüşmediği dava açısından hafifletici bir neden değildir. İzmir asliye ceza avukatları sizlere tüm bu süreçlerde yardımcı olacaktır.

Tehdit Suçunda Şikâyet, Zamanaşımı ve Uzlaştırma

Yalnızca mala yönelik basit suç tehditleri veya başka tehlikeler teşkil eden şikayetler hakkında şikâyette bulunulabilir. Bu nedenle aşağıda açıklanan malvarlığının değerini tehdit etme suçunun temyiz süresi 6 aydır. Şikâyet süreci, mağdurun suçu ve faili öğrenmesiyle başlar.

Basitçe yaşam hakkını tehdit eden suçlar gibi tüm yüksek kaliteli davalar, dava gerektiren suçlar kategorisine girmez. Bu suçlar için temyiz hakkı 8 yıl yani zamanaşımı süresi içinde kullanılabilir ve suç zamanaşımı içinde soruşturulabilir.

TCK m. 106/1 kapsamındaki tehdit suçunun temel şekli, taraflar arasında uzlaşma usulünün uygulanmasını gerektiren suçtur. Uzlaştırma kapsamındaki suçlarda, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında öncelikle arabuluculuk usulü uygulanmalı, uzlaşma sağlanamazsa soruşturmaya veya yargılamaya devam edilmelidir. Sizlerde tehdit suçu ile karşı karşıya kaldıysanız hakkınızı savunması için İzmir asliye ceza avukatları ile dava süreçlerini yürütebilirsiniz. Alanında uzman avukatlarımız tüm aşamalarda sizlere yardımcı olacak ve davanızın başarılı bir şekilde sonuçlanmasına olanak sağlayacaktır.

Tehdit Suçunun Unsurları

Tehdit suçunun unsurları düşünüldüğünde meydana gelmesi için haksız ve ağır bir zarara uğratılacak olan mağdura bildirilmesi gerekmektedir. İlgili suçun gerçekleşesi tehdit eden tarafın iradesine bağlı olarak gelecekle gerçekleşme ihtimalinin var olduğunu varsayılmaktadır. Birini tehdit etme cezası düşünüldüğünde mağdurun karar verme, özgür bir şekilde hareket etme özgürlükleri kısıtlanmaktadır. Yapılan tehdit mağdurun huzurunu bozacak ve endişeye sevk edecek şekilde olmalıdır. Yapılan fiil endişeye mahal vermediği durumlarda tehdit suçu oluşturmamaktadır. Ceza avukatı izmir, tehdit suçunun manevi açısından genel kast yeterli görmektedir. Suçu işleyen kişi tehdit fiillerini isteyerek ve bilerek işlemesi, mağdura verilecek zararın haksız yere olması yeterlidir. Tehdit suçunun unsurlarının yerine getirilmesi için ürkütücü, korkutucu ve ciddi bir tehdit kastı bulunmalıdır. Bu durumların oluşmadığı takdirde işlenen fiil tehdit olarak nitelendirilmemektedir. İzmir ceza avukatı tavsiye sizlere tüm aşamalarda kolaylık sağlayarak davanızın en kısa sürede tamamlanmasını sağlayacaktır.

Tehdit Suçunda Kavga Sırasında Söylenen Sözler

Bir tartışma sırasında söylenen sözler, o andaki ruh halinden dolayı kaba ve öfkeli olabilir. Yersiz tahrikten dolayı indirim sebebi olarak kabul edilse bile, oyuncunun iradesini etkileyen bir unsur olarak yoğun öfke ve keder (kızgınlık) nedeniyle ihmalkârlıkla azaltabilme durumu, kavga, kavga, kavga gibi durumlarda kötü davranıştan kaynaklanıyorsa. Kasıt haksız tahrik sebebi olarak kabul edilebilir, ancak suçun oluşmasını önleme meselesi olarak kabul edilemez.

Belirli durumlarda; mahkeme, sanığın tartışma ve kavga sırasında taraflara söylediği “Senin kafanı kesip aşağı atacağım” gibi sözlerinin, tehdit suçunun tasarım unsuru aramaması ve suçun işleneceğine ilişkin görüşme sırasında tehdidin hukuka uygun ve yersiz bir nedeni yoksa beraat kararı verilmesini hukuka aykırı bulmaz.

İletme Kastıyla Gıyapta Tehdit Suçu Nasıl İşlenir?

Tehdit suçu iki farklı bir şekilde işlenmektedir. İlk hal içerisinde tehdit içeren sözler doğru bir şekilde söylenerek işlenmiş olan tehdit suçudur. İkinci hal ise iletme kastı taşıyan fail tarafından mağdur edilecek olan kişiye iletilmesi muhtemel olarak kişiye gıyabında tehdit içeren sözlerin söylenmesiyle oluşan tehdit suçudur. Bu suç unsuru içerisinde fail iletme kastı ile birlikte hareket ederek tehdit içeren mesajı karşı tarafa iletmektedir.

İzmir ceza avukatı sizlere tehdit suçları ile karşı karşıya kaldığınız her anda yardımcı olmaktadır. Öyle ki bu durum ile karşı karşıya kaldığınızda İzmir avukatlık bürosuna başvurduğunuz ilk anda gerekli delillerin toplanması ve dava dosyası haline getirilmesi için gerekli tüm adım sizlere aktarılacaktır. Daha sonra gerekli deliller toplanacak ve sanık hakkında verdiğiniz vekaletname ile birlikte dava açılacaktır. Dava aşamasında işinize yarayacak olan tüm evrakları İzmir avukat sizin için toplayacak ve dava ile ilgilenen hakime sunacaktır.